Şuanda 186 konuk çevrimiçi
BugünBugün2610
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10334
Bu ayBu ay10334
ToplamToplam10478758
Ergenekon; ceza mı, ödül mü? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Perşembe, 08 Ağustos 2013 19:22


Ergenekon davasının birinci aşaması sona erdi. Kararlar üzerine yapılan yorumlar(eleştiri ve karşı eleştiriler) devam ediyor. Nereye kadar devam edecek, henüz belli değil.

Bu bir iktidar kavgasıdır.

Dünkü statükoyu  savunanlarla, bugünü savunanlar arasındaki bir kavga...

Kavganın her iki tarafı da, devletin bekası ve temsil ettikleri güç odaklarının ‘’selameti’’ için savaşıyorlar. Demokrasi ve demokrasi karşıtlığı gibi beylik lafların arkasına sığınarak vatan-millet edebiyatı yapıyor olmaları kocaman birer yalan ve demagojiden ibarettir.

Bu kavganın kazanan yada kaybeden, her iki tarafı da, demokrasi güçlerinin yanında değil, karşısındadır.

Darbe karşıtı olduklarını söyleyerek,  Balyoz yada Ergenekon gibi davalarla ‘’derin devlet’’in karanlık güç odaklarını temizlemeye çalıştıklarını iddia edenler kadar, Darbecilikle suçlananları, ‘’halk kahramanları, Türkiye’nin aydınlık yüzleri’’ gibi göstermeye çalışanlarda aynı yolun yolcusudurlar.

Her iki taraf da din,mezhep yada etnik ayırımcılık temelinde halkları birbirlerine karşı kullanarak iktidarlarını sürdürmek yada kaybettikleri güçlerini  yeniden elde etmenin kıran kırana kavgasını vermektedirler..

‘’Bu davalarla birlikte darbelerin önü kapanmıştır’’ diyenlerin, darbecilerin yapmış olduğu anayasa ile ayakta durdukları, darbecilerin seçim yasası ile iktidar koltuğunda oturduklarını ve bu yasaları değiştirmemek için ayak diretmelerine karşın, darbe karşıtlığı söylemleri inandırıcı olabilir mi?

Darbe karşıtlığı(!) yalan propagandasını yapanların, yargıladıkları darbecilerin hangi eylemlerini deşifre ettiler?

Edebildiler mi?

Bugüne kadar hep söylendi. Darbeciler, ülkede kaos ortamı yaratmak ve darbelere zemin hazırlamak adına, provakatif eylemler yaptılar, faili meçhul cinayetler işlediler, köyleri yaktılar, insanları yerlerinden yurtlarından sürdüler, aydınlara, bilim adamlarına yönelik toplumda infiale neden olabilecek eylemlere giriştiler denildi.

Peki ne oldu?  

Darbecileri yargılayanlar, onları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptıranlar hangi provokatif eylemin sorumlusunu ortaya çıkartabildi?

Bilen var mı?

‘’Jitemi ben kurdum’’ diyen bir adamın jitem tarafından işlenen binlerce faili meçhulden hangisini deşifre edebildi?  Deşifre etmek şöyle dursun, bu yönde bir çabası oldu mu?

‘’ Suçu sabit görülmüştür’’ diyebildigi tek bir karanlık cinayet aydınlatılabildi mi?

Hayır, aydınlatılmadı.

Veli Küçük’ün yüzlerce faili meçhulde parmağı olduğu bilinmiyor muydu? Veli Küçük adlı bir katil’in, Susurluktan bugüne her türlü pisliğin içerisinde yer aldığının bilinmesine karşın sabit bir suçla cezalandırıldığını kim iddia edebilir?

Bu dava, adı gecen sanıkları yargılayarak mahkum etmemiştir. Bir kısım derin devlet katilini siyasi bir davanın, siyasetçileri gibi yargılayarak, kirli yüzlerini gizlemiş ve ‘’hükümeti devirmeye çalışmak’’ gibi uyduruk bir gerekçenin arkasına sığınarak, katillere ve halk düşmanı canilere siyasi bir kimlik vererek ödüllendirmiştir.

Halk düşmanı bir Katil olarak suçlanması gereken Veli Küçük, Hükümeti yıkmak gibi siyasal bir eylem adamı sıfatıyla yargılanıp sözümü ona cezalandırılmak suretiyle ödüllendirilmiştir.

Bu bir yargılama değildir. Pek çoğu daha önceden deşifre olmuş  derin devlet  katillerinin aklanması davasıdır.

Devletin yeniden dizayn edilmesine  ayak uyduramayan, sürece direnen, eski hizmetkarlarını incitmeden, yüzlerine katil’dir diye damga vurmadan açığa alınmasıdır.

Bu davada iddia edildiği gibi, sanıkları cezalandırmak içn uyduruk sahte deliller de  üretilmemiştir. Bilinçli olarak yapılan usul hataları ile ilerde, ister Yargıtay’da  ister Avrupa İnsan Hakları mahkemelerinde  beraat edebilmelerine yönelik imkan tanınmıştır.

Derin devletin yüzlerce binlerce katili hala dışarda elini kolunu sallayarak gezmektedir. Tansu Çiller ve  Mehmet Ağar bunların başındadır. Bunlar yeni dönemle anlaşan, ona ayak uyduran derin katillerdir. Bunlara dokunulmamıştır.

Darbecilerin başı, katliam ve işkencelerin baş sorumlusu Kenan Evren’ler dışardadır. ‘’Bugün olsa yine yapardım’’ diyenleri hakim karşısına dahi çıkartamayanlar  darbecilerle  hesaplaşabilir mı?

Hesaplaşamazlar.

Şimdi olduğu gibi bundan sonrada hesaplaşamazlar.

Darbecilerle hesaplaşmak, darbelerin önünü kesmek, beslendikleri anti-demokratik ortamı demokratikleştirmekle mümkündür.

Demokrasi ve özgürlük taleplerine gaz ve kurşun sıkarak darbelerin miladını doldurduğu iddia edilebilinir mi?

Darbeci geleneğin ortadan kaldırılması, özel harp dairesine dokunulmadan nasıl mümkün olabilir ki?

Jitem’in tüm yönleriyle aşikar olduğunun bilinmesine karşın, Jitem ve Jitemcilerin sırları ve karanlık eylemleri lafla değil pratikte aydınlatılmadan darbeciler tasfiye edilebilinir mi?

Seferberlik tetik kurulu nedir? Niçin kurulmuştur?  Ne iş yapar, kimler tarafından sevk ve idare edilir. Bilen var mı?

İktidarlarını kaybedenlerle, iktidarlarını sağlamlaştırmaya çalışanlar arasındaki bu kavga bir süre daha devam edecektir.

Telaşa(!)gerek yok. Birbirlerini alt edemeyeceklerini anladıkları an, ’’devletin ve milletin bekası’’adına uygun bir zeminde anlaşma yoluna da gidebilecekleri kuvvetle muhtemeldir.

Darbeleri önlemek, darbecileri hak ettikleri biçimde cezalandırmak,derin devletin karnını deşip, bağırsaklarını temizleyerek demokrasi ve özgürlüklerimizi elde etmek, devrimci demokratik güçler ve Kürt özgürlük hareketinin birliğinden ve birlikte mücadelesinden geçecektir.

Taksim direnişi bu konuda önemli derslerle doludur. Taksim Gezi parkı direnişini kendi kirli emelleri için kullanmak isteyen ulusalcılara itibar edilmemiştir. Silivri’ye davet edilen ‘’direniş komitesi’’nin bu ‘’davet’’i reddetmesi son derece anlamlıdır. ‘’Direniş komitesi’’nin bu tavrı,direnişe ulusalcıdır diye kuşkuyla bakanların, kuşkularının yersiz olduğunu da göstermiştir.

Taksim direnişinin ortaya çıkarttığı muazzam enerji, Kürt özgürlük hareketi ve devrimci demokratik birikimin potansiyel gücüdür. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Darbeleri önlemek,darbecileri yargılayarak  hak ettikleri biçimde cezalandırabilecek tek güç bu ve gerisi teferruattır.