Şuanda 263 konuk çevrimiçi
BugünBugün2652
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10376
Bu ayBu ay10376
ToplamToplam10478800
Suriye'de yolun sonu ve... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Çarşamba, 04 Eylül 2013 16:41


Suriye savaşı yeni bir aşamaya mı giriyor?

Kimyasal silah kullanıldığı iddiasıyla yeniden alevlenen  tartışma ve müdahale beklentileri ne ifade ediyor?

Gerçekten de kapsamlı bir müdahale için taraflar arasında gayr-ı resmi bir anlaşma var da su an itibarıyla kamuoyu nezdinde gizlenmek mi isteniyor?

Dahası, Suriye savaşının barışçıl çözümü gerçekten isteniyor mu?

Cenevre görüşmelerinin bir türlü yapılamaması ve her seferinde  ileri tarihe ertelenmesinin anlamı ne?

Bütün bunlar ve  bunların dışında onlarca  soru işareti  ortada dururken, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Nato ve müttefiki güçler  arasında derin görüş ayrılıkları olduğuna ilişkin her gün yeni iddia ve açıklamalar yapılıyor.

Kimyasal saldırının  kimler  tarafından yapıldığına  ilişkin ortaya atılan iddiaların biri diğerini yalanlıyor.

ABD ve Fransa’dan yapılan açıklamalar, kuşkuyla karşılanırken en yakın müttefikleri bile yapılan açıklamaların doğru ve güvenilir olduğunu teyit etmiyor.

İngiltere parlamentosu, Suriye’ye yapılacak askeri bir müdahaleyi reddederken, Almanya Başbakanı Merkel, Almanya’nın askeri müdahaleye ilişkin tavrını ‘’biz yokuz’’ diye açıkladı.

Ne oldu da müttefik güçler arasında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı?

Gerçekten de bunlar arasında böyle bir görüş ayrılığı mı var?

Suriye’de ne yapılmak isteniyor?

Esad diktatörlüğü  devrilmek isteniyor mu?

Bu rejim, ABD ve Batı’yı hakikaten çok mu rahatsız ediyor?

Esad sonrası ortaya çıkması kuvvetle muhtemel  yeni Suriye rejimi, ABD ve Batı’lı müttefiklerine ne vaad ediyor? İsrail’le iyi komşuluk önerisi var da biz mi bilmiyoruz?

Esad’ın Suriyesi anti-emperyalist de, Müslüman Kardeşler ve El Nüsra gericiliği işbirlikçi mi olacak?

Mısır deneyimi üzerinden bir yıl bile geçmedi. Yanı başımızda  duruyor. Mübarek rejimi devrildiği zaman birçok Orta-Doğu stratejisti, ABD’nin Orta-Doğu’da eskimiş köhne rejimleri devirerek yeni işbirlikçiler arayışı içerisinde olduğunu yazmadı mı?

Ne oldu Mısır’da?

Mursi rejimi bir yılını doldurmadan iktidardan uzaklaştırıldı. Başta  ABD olmak üzere, Batı Avrupa’dan ciddi bir tepki geldi mi?

Hal böyle olunca, Suriye’de, Esad sonrası iktidar koltuğuna oturacağına kesin gözüyle bakılan  El Nüsra ve Müslüman kardeşler güruhunu ABD ve Batı’lı müttefikleri tercih eder mi?

Tercih edeceklerini düşünen varsa gerekçelerini koymalılar.

Ne ABD ve Batı’lı müttefikleri (buna İsrail de dahil), Ne Rusya ve Çin ( İran’ı bunun dışında tutuyorum) yeni Suriye’de El Nüsra ve Müslüman kardeşlerin egemen olmasına içtenlikle razı olmayacaklardır.  

O halde, .Suriye’de ne yapılmak isteniyordan ziyade, kim ne yapmak istiyor diye sorup anlamaya çalışalım.

Tayyip Erdoğan Türkiye’si, Suudi şeyhliği ve Katar Emirliği’nin politikası çok açık. Bu üçlü,  Mısır’daki son gelişmeler ışığında aralarındaki çelişkiye rağmen, Müslüman Kardeşler gericiliğini Esad diktatörlüğüne karşı açıkça tercih ediyorlar.

Kendi başlarına askeri bir seçeneğe başvurma dinamikleri olmadığı için, ABD ve Batı’lı müttefiklerini kışkırtmak adına her türlü provokasyona  baş vurmaktan çekinmiyorlar.Çekinmeyecekler.

ABD ve Batı Avrupalı müttefiklerinin tavrı bunlar kadar net değil. Esad sonrası Suriye’nin, kendileri açısından yaratacağı tehlikenin farkındalar. Bu nedenle olsa gerek,  hem kendi aralarında, hem de kendi içlerinde nihai bir karara varmış değiller. Bekleyip görmeyi ve bir süre daha tarafların birbirlerini yıpratarak, bir kez daha bir arada yaşama şanslarının kalmayacağı kadar aralarına nifak tohumları girsin istiyorlar. Tüm Ortadoğu’da olduğu gibi Suriye’de de istikrar değil, istikrarsızlığı tercih ediyorlar. Muhaliflere yaptıkları yardımların stratejik bir  altüst oluşa meydan vermemesi ve savaşın pata pat sürmesine yetebilecek çapta olması bunun içindir.

Rusya, Akdeniz’deki stratejik çıkarları açısından Esad rejiminin arkasındadır. Rejim muhalifleri ile daha önce yaptığı görüşmelerde, Suriye üzerinden sağladığı Akdeniz’deki çıkarlarının aynen devam ettirebileceğinin garantisini alabilmiş olsaydı eğer , hiş şüpheniz olmasın Suriye’yi aynı gün yüzüstü bırakmaktan hiçbir sakınca görmeyecekti.. Rusya, kimilerinin sandığı ve çok güvendiği gibi Suriye için ABD ve Batı Avrupa ile bir çatışmayı göze almayacaktır.

İran’ın durumu ve Suriye’de Esad rejimine verdiği destek, tıpkı Hizbullah gibi ideolojiktir. Sonuna kadar Esad rejiminin yanında olacaktır.

Çin Halk Cumhuriyetinin Suriye ve Esad politikası, İran’ın geleceği ile ilgilidir.  Suriye’den sonra sıranın İran’a geleceği ve Basra Körfezi’nin kontrolü ile ilgili ortaya çıkacak olan bir  risk’in önünü şimdiden kesebilme çabasından ibarettir.

Öyle görülüyor ki Suriye savaşı daha bir süre bu haliyle ve aynı tempo’da  devam edecektir.

ABD’nin, son müdahale kararı ile ilgili yaptığı açıklama  son derece ilginç ve dikkat çekicidir. ‘’Rejimi hedef almayan, ucu açık olmayacak sınırlı bir saldırı’’ yapmaktan söz ediyor.  Bu açıklama , Esad rejimine, ‘’dikkatli ol, sınırlı saldırıyı ciddiye alarak cevap vermeye kalkma ve bizi rejime yönelik bir müdahaleye mecbur bırakma ‘’ demek istiyor.. Esad rejiminin bu müdahaleye cevap vermemesi durumunda, biraz daha yıpranmış olarak ayakta kalmaya devam edecek, ama aynı zamanda da moralleri artmış olan muhalifler de savaşa yeni bir heyecanla sürdüreceklerdir.  

Nereye kadar devam edecek sorusuna verilecek cevap bellidir artık.,. Her iki tarafın da savaş yeteneği olabildiğince yıpranıncaya kadar...

Can ve mal kayıplarının mümkün olduğunca artmasına kadar...

Etnik ve dinsel kutuplaşmanın halkı bir kez daha bir araya getirmesini ilelebet engellemesine kadar...

Gerisi kendiliğinden gelecektir.

Birleşmiş milletler teşkilatının ortak kararı ile savaşan güçler arasına yerleştirilecek barış gücü ve bu gücün ‘’güvencesinde’’ üç parçaya bölünmüş olan Suriye’nin her bir parçasını ‘’inşa etmek’’ olacaktır.

ABD.Batı Avrupa,Rusya ve Esad’ın bile  hayır demeyeceği bu duruma en fazla destek hiç şüphesiz Suriye Kürtlerinden gelecektir.

Suriye savaşının sonunda bir değil üç Suriye birden görülüyor.

Erdoğan ve hükümetinin sürecin bu yönde ilerlemekte olduğunu geç de olsa fark ettiği anlaşılıyor.

ABD’nin sınırlı müdahalesine karşı çıkması, BM’ye kafa tutması ve ‘’BM ne yapıyor ‘’ diye ‘’merak etmesinin ardında,Suriye’de Müslüman Kardeşler gericiliği hayalinin tükenmek üzere oluşudur..

Üç’e bölünmüş bir Suriye’de 900 km’lik bir sınır komşusu Kürt gerçekliği de işin cabası...

Erdoğan’ın bölgede ‘’parlayan’’ güneşi batmak üzeredir.

 Bekleyip göreceğiz.