Şuanda 263 konuk çevrimiçi
BugünBugün2652
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10376
Bu ayBu ay10376
ToplamToplam10478800
Bir utanmaz iftiracı adam PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazar, 22 Eylül 2013 16:21


Bakın utanmaz, iftiracı ne işlerle uğraşıyor.

 

 Kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisini teşhir edebileceğine inandıklarını karalamak için hangi yol ve yöntemlerle saldırıyor. Bir yandan düzmece senaryolarla Suriye’yi savunma kuvvetlerinin başında komutan rolleri oynarken, bir yandan da bu “ amansız can bedeli !!! yurt savunmasından”  vakit bulup Cabir Hasan yoldaşımızın provakatörlüğünü belgelemek için sayfalar dolusu yazılar yazıp sanal alemde yüzlerce kişiye mesaj olarak geçip, büyük bir görev(!!) yerine getiriyor. Bu davranışıyla aslında çapsızlığını belgeliyor. Behey  ip cambazı artık ağzınla kuş tutsan bile bu topraklardaki devrimci mücadele içinde adının bile anılmayacağını öğrenmedin mi?

  

Artık senin gibilerinin ismi sadece bu topraklarda sürdürülen devrim mücadelesini provoke edecek eylemlerle anılmaktadır. Ancak çapsız olduğun için de bu girişimlerinde bile başarılı olamamaktasın. Şimdi de savaşmakta olduğun yalanına sarılarak biraz daha ceplerini doldurmakla meşgulsün. Cabir gibi insanlarında Hatay’da başlattığın büyük bağış kampayasında senin yoluna engel olabilecek kişiler olduğunu düşündüğün için saldırıyorsun. Zaten aşağıda arkadaşlarına gönderdiğin yazıdan da anlaşıldığı gibi Cabir’i Esat düşmanlığı ile suçlayabilmektesin. Yani onun devrimci duruşunu aslında tespitin ötesine geçemiyorsun.  

Çünkü senin deyiminle bu kadim coğrafyada yaşayan gerçek devrimciler, Suriye’de yürüyen savaşta iki tarafa da karşıdırlar. İki emperyalist cephenin, Rus ve ABD emperyalizminin iktidar mücadelesinde taraf değiller ve bir üçüncü yolun mümkün olduğunu ve devrimcilerin de bu yolun güçlendirilmesi için çaba göstermesi gerektiğine inanıyorlar. Ülkemizin devrimcileri, tüm etnik kökenleriyle ve tüm inançsal kökenleriyle ilerici güçlerin bugün bir çatı örgütlenmesi işlevi gören Halkların Demokratik Partisi etrafında örgütlenmesini savunuyorlar.  Biliyorum ki sen de bir zamanlar bu örgütlenmede yer alabilmek için çok takla attın.  

Şimdi sen ülkemizin ulusalcı ırkçı faşistleri ile aynı saftasın. Onlarla aynı sloganları atıyor, aynı şarkıları söylüyorsun. Rus emperyalizminin uşağı Esat diktasına methiye düzmekle meşgulsün. Ama biliyoruz ki, Esat’ı savunma konusunda bile samimi ve dürüst de değilsin, seninkisi günü kurtarmadır.  Artık gündem olmak için daha büyük girişimlere muhtaçsın,  Cabir yoldaşla veya başka yoldaşlarla uğraşmayı bırak, eğer bir nebze herhangi bir düşünceye inancın varsa o inanç uğruna küçük işler yapmaya çalış belki günahlarından arınırsın.

Bu yolun bir sonu olduğunu aklından çıkarma.  Sen de, herkeste biliyor ki, ajanlıkla, hainlikle, işbirlikçilikle, provakatörlükle suçladığın insanlar  göz önündeler ve  bir zamanlar birlikte mücadele ettikleri yoldaşlarıyla her zaman iletişim içindeler. Bunun sağlanmasında da senin bu saldırgan tutumunun çok katkısı oldu.  “ Paris’te  konfor içinde yaşıyor” dediğin Cabir, inşaatlarda onuruyla çalışarak  emeğiyle yaşamını sürdürüyor. Ajan dediğin Engin taksi şoförlüğü ile yaşamının sürdürüyor ve entellektüel  gelişimini sağlıyor, birikimlerini devrimcilerle paylaşıyor, İbrahim desen ha keza, bu insanlar nasıl ajan ve provokatörlerdir ki, günlük geçim derdi için 60 yaşında hala emeği ile geçiniyorlar? Senin dediklerine kargalar bile güler. Bu yol ve yöntemi terk et artık. Giderek içinden asla çıkılmaz bir batağa sürüklenmektesin. Yarın Esat kendi rızası ile iktidardan gitmeyi kabul ederse sen hangi deliğe kaçacaksın. Eğer güvendiğin Rusya ise vay senin haline onların istihbaratı, muhaberata benzemez bilesin. Sende eğer zerre kadar ülke, toprak, yoldaş, arkadaş duyguları yaşıyorsa, ömrünün son baharında gidebileceğin en emin yer yine kendi ana vatanındır unutma bu tavsiyemi.

Onun için birgün yüz yüze gelmek zorunda kalabileceklerinle  fazla uğraşma ki, bu dünyada yaşayabileceğin bir mekan kalsın. Yoksa karanlığın dehlizlerine mahkum kalırsın. Benden söylemesi. Bak aşağıya Cabir Hasan’ı iyi tanıyın diye bir not düşmüşsün ve onun nasıl bir provakotör olduğunu belgelemek için de, onun senin deyiminle kırık dökük yazılarından alıntılar yapmış ve linkler vermişsin. Bu yazılarda ne yazıyor. Okuyan anlar. Cabir hem hatay halkını, hem Suriye Alevilerini, hem Suriye halklarını savunmaya çalışıyor. Tayyip diktasına ve Esat diktasına karşı olduğunu söylüyor. Yazıların özü bu. Bu onun düşüncesidir. Eleştirebilirsin ama tüm Esat karşıtlarını aynı kefeye koyup provokatörlükle, ajanlıkla suçlarsan komik duruma düşersin.

O zaman Türkiye devrimci hareketinin en az yarısı, Kürt Özgürlük Hareketi ve “kadim dostun (!!)” Abdullah Öcalan’da öyledir demek zorundasın. Biraz düşün başına daha büyük belalar açma derim.  Cabir bazen Kürt oluyor, bazen Türk oluyor diyorsun, enternasyonalist düşünenler ancak böyle olur, tersi düşünenler ise ilkel milliyetçi olurlar. Kendi elinle ve kendi dilinle kendini rezil etmeyi ne zaman bırakacaksın çok merak ediyorum? 

Ben de Alevi kökenli bir Kürt devrimcisi olarak yazdığım yazılarda hep İslamcı çeteleri hedef aldım ve Alevilerin gönlünün her şeye karşın mevcut Suriye yönetimi ile olacağını yazdım. Ama aynı zamanda Esat iktidarının da halkın haklı taleplerini görmezden gelerek mevcut savaşta büyük pay sahibi olduğunu belirttim. Devrimci tutumun bu olduğuna inanıyorum. Cabir ile hemen hergün birlikteyim, onu en çok eleştirenlerden biriyim. Birçok ideolojik yaklaşımının yanlış olduğunu da yüzüne söyleyenlerden biriyim ama aynı  zamanda da onu yoldaş olarak görüyor ve yoldaşça eleştiriyorum. Bir kişinin entelektüel birikiminin az olması onun söz söyleme hakkını elinden almaz. Ama sen ve senin gibi düşünenlerin, eleştirme değil, doğrudan suçlama hastalığı var.  “Kişi kendisi gibi bilirmiş herkesi” diye bir deyim var. Senin hastalığın o kendin hayatın boyunca istihbaratçıların kucağında yaşadığın için, birileri hayatta bir şeyler yapmaya başlayınca hemen bir kulp bulup yapıştırıyorsun. Peki sen de biliyorsun ki, eski arkadaşlarımızın bir çoğu şimdi hatırı sayılır zengin oldular, burjuvalaştılar.  Bunlar şimdi ajan mı? Provokatör mü?  Tabii ki hayır, o insanlar yaşamda kendilerine yeni bir yol çizdiler sadece.

Okuyucu durumu anlasın diye söz konusu yazışmaları aşağıya alıyorum ibretle okunmalıdır.

 

“CABİR HASAN ADLI PROVOKATÖRÜ TANIYIN

Cabir Hasan denilen kişi azılı bir Suriye düşmanıdır. Beşşar Esad’ı diktatörlükle suçlayıp ağza alınmayacak hakaretler eden bir ahlaksız vicdansız kendini inkar etmiş sefil bir kişidir. Bu kişi MİT ajanlarının üçüncü sınıf kuklasıdır. Paris’te konfor içinde Antakya olaylarına tipik bir provokatör olarak yaklaşmaktadır. Görevini yapmaktadır; silahlarınızı çıkarıp katliam yapın diye çılgınca söylenmektedir. Cabir Hasan, itirafçı MİT ajanı Engin Erkiner ve ortağı MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın Antakyalı ajanlarıdır. Yazdığı kırık dökük yazılarda, MİT’in kışkırtıcı çabalarını servis etmektedir. Üstelik, bu ikili ajan Cabir Hasan adlı kuklayı alaya alarak, çapsızlığını bilerek, kıs kıs gülüp geçerek kışkırtmaktadır. Her gülünç kukla gibi Cabir Hasan ‘da tuvalet kağıdı gibi kullanılıp atılacaktır. Cabir Hasan’ın kimi zaman Kürt gibi görünmesi de kimi zaman Türk gibi görünmesi de bir polisiye işidir. Bu adam azılı Suriye ve Beşşar Esad düşmanlığını alttaki satırlarda okumanız kim ve ne olduğunu anlarsınız.http://beyazguvercinim.blogspot.fr/2013/05/musallat-tasindan-tarihin-coplugune.html“

MUSALLA TAŞINDAN TARNİHİN ÇÖPLÜĞÜNE” “Evet Suriye’de bir diktatör vardır; ne Türkiye’nin ne de başka bir ülkenin müdahalesi gerekir; Suriye halkları karar verebilir sadece… Türkiye’deki dikta nasılsa, Suriye’deki dikta da aynıdır… halklar üzerinde oyun oynalar diktatörlerdir onlar… Devrimcilerin dayanışması Suriye halkıyla ve demokrasi güçleriyle olmalı;http://beyazguvercinim.blogspot.fr/2013/04/baris-surecinde-hatay-alevileriniin.html”BARIŞ SÜRECİNHDE HATAY ALEVİLERİNİN SANCISI”Bir çocuğu istediğiniz kadar anasından ayırsanız da o her zaman anasını arayacak ve savunacaktır… İşte Hatay bölgesindeki Nusayriler’in (Arap Alevileri), tam bu noktada tedirgin olmaları söz konusudur… Sınıf bilincini almayan bu halkın tedirginliklerini giderecek bir güvence ve girişim olmaması dikkat çekicidir; bu durumda bilinçsizce Esad diktasına sarılmak zorunda bırakılmaktadır… Öte yandan sınıf bilincini almış olan sosyalistlerin bu yanan ateşin karşısında ne Suriye diktasının ne de AKP’nin suni eksenin yanında yer almadıkları gibi buna karşı da savaşmaktalar…http://beyazguvercinim.blogspot.fr/2013/04/insan-ruhundaki-karanlik-siddet.html“İNSAN RUHUNDAKİ KARANLIK”“SADAM-diktatör Esad antiemperyalist midir?” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, iki diktatörün arasındaki farkı belirtim… Ne gariptir ki, esad rejiminin çatlaklıkları ortaya çıktıkça, demokrasi güçlerinin yanında yer almaları gerekirken, dikyanın yanı başında , diktaya karşı savaşmak kötünün içinde iyi-kötüyü aramaktır… Sakat mantıkla hayat bulmaya çalışmakla tertemiz insanların mezhep duygularından hareketle ayakta kalınmaz…http://beyazguvercinim.blogspot.fr/2013/03/halklari-katledenlerden-baris-mi.html http://beyazguvercinim.blogspot.fr/2013/02/sadam-kanli-bir-diktator-esad.html“

SADDAM KANLI BİR DİKTATÖR – ESAD ANTİEMPERYALİST Mİ

“Esad ailesinin diktası altında inim inim inletilen bir halk 1971 yılından bu yana demir yumruklu bu ailenin baskılarına maruz kalmaktadır. Esat diktasının rejimine karşı olan tüm demokratik kuruluşları imha eden bu iktidar, komşu (!)olduğu Türkiye sınırlarından uzak olan halk hareketlerine devrimci sıfatlar takanlar, diktaya karşı sessiz kalıp, onunla beraber hareket etmemek , hangi devrimci hareketin kitabına sığar?! Sadam diktatörlğüne karşı eylemler yapanlar, bugün Esad rejiminin yanında yer almaları ile samimiyetsiz, kukla, kof anlayışların varlığındaki rol kesmelerini kanıtlamaz mı?Sadam rejiminin katlettiği halklarla , Esad rejiminin katlettiği halklar arasında bağlantı kurmak o kadar zor olmasa gerek!... İki si de demir yumrukla yönlendirilen diktatör rejimler değil mi; ya da ‘ırk ayrımı’ olduğunda diktatörlük anlayışı değişiyor mu? El insaf!.. Diktatörlerin ırkı, dini rengi yoktur; beyinleri kendinden olmayanı ‘yok etmek’ ve tekleşme , ırkçı adına çalışır... Süriye Ordusu, 2 Şubat 1982'de Hama'ya saldırdı ve 10 - 20 bin arasında sivil Hamalı ordu ateşiyle öldürüldü; bu olay Hama Katliamı olarak bilinir.Dolayısıyla, SADDAM KANLI BİR DİKTATÖR iken ESAD’ın ANTİ EMPERYALİST olması mümkün değildir!.. O nedenle , Suriye’deki halkların diktatörlükten kurtulması adına demokrasi güçlerinin bir an önce dayanışma konusunda hareketlerini yükseltmeleri gerekiyor.....

 

 

Son Güncelleme: Pazar, 22 Eylül 2013 16:29