Şuanda 388 konuk çevrimiçi
BugünBugün2728
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10452
Bu ayBu ay10452
ToplamToplam10478876
AKP iktidarı islamo faşisttir! PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazartesi, 07 Ekim 2013 17:28


AKP açıkladığı demokrasi paketi ile, bir kez daha bazı temel insan hakları kavramını içini boşaltarak gündeme getirip, özünde kendi yol haritasını hayata geçireceğini gösterdi. Açıklanan paketin en önemli  maddelerinden biri  Türban’ın serbest bırakılmasıdır. İkinci önemli ve gözden kaçan konu ise Kürtçe Anadil Eğitimi’nin özel okullarda yapılabileceği noktasıdır. Bölgede özel okullar kime aittir. Tabii ki, Fettullah Gülen’e aittir.  Kürtçe anadilde eğitim özelleştirilerek Fettullah Gülen’e bağlı vakıflar aracılığıyla PKK ve KCK’nin altı oyulacaktır.  20 Milyon Kürde  git anadilinle eğitimi para vererek yap denilerek büyük bir hakaret yapılmaktadır.

PKK’yi destekleyen yoksul Kürt kitlesinin zaten çocuklarını özel okullara gönderme şansı bulunmuyor. Tek şans Fettullah vakıflarının verdiği burslardır. Dolayısıyla Kürtçe eğitimle esasta ehli müslim Kürtler yetiştirilecek.  Kürtlere ilişkin tek madde bu. Seçim sisteminin değiştirilmesi çıkmaza sokulmuştur. KCK tutuklularının durumu hiç gündeme getirilmemiştir. Öcalan’ın konumu tartışılmamıştır. Yerel yönetimler konusunda hiç bir düzenleme yapılmamıştır. Sadece paket son değildir devam edecek denilerek  durum idare edilmeye çalışılıyor. Yapılan seçimlere kadar kitleleri oyalamak ve sahte umutlar yaratarak, bir kez daha iktidara tek başına gelmektir. Esasında çözüm süreci adı altında yürütülen tüm çalışmaların altında da bu niyet yatmaktadır. Bir kez daha görülmüştür ki,  hak verilmez alınır. Mevcut iktidarın adım atması ancak karşıt yapıların gücüne, toplumsal desteğine bağlıdır.

Siyaset ne yazık ki, iyi niyetli insanların işi olmaktan çıkmış, güç sahiplerinin elinde bir iktidar oyununa dönüşmüştür. Güç olanların istemleri cevap buluyor, bu istemlerin toplumun çıkarlarına uyup uymadığından bağımsız bir durumdur.

Alevi açılımı tartışmalarının ne kadar fos olduğu açığa çıktı. Zorunlu din derslerinin kaldırılması hiç gündemde yok.  Diyanetin durumu tartışılmıyor. Cemevlerine statü hiç söz konusu değil. Bırakalım bunu kendi dile getirdikleri Alevi dedelerine maaş bile gündeme gelmedi.

Ama bizim Aleviler hala sesiz durabilmektedir. Yok sayılıyorlar. Hiçbir resmi statüleri yok, isimleri bile yasaklı olmaktan kurtulmadı ama hala ses yok. Artık bu ölü toprağını üzerlerinden atma zamanıdır. Tıpkı Kürt halkının sokaklara döküldüğü gibi, Kürt ve Türkmen Alevileri artık sesini yükseltmek ve hakkını demokratik zeminlerde aramak zorundadır.  Bugün AKP’nin uyguladığı politika, tek millet, tek bayrak, tek devlet anlayışını aşan bir siyaset değildir. Muhalefet partileri CHP ve MHP’nin ise durumu daha da içler acısıdır. Başını İP ve CHP ulusalcıları ise tam tersine AKP’yi ülkeyi bölmekle suçlayarak, bugün dile gelen kısmi iyileştirmelere bile karşı çıkmaktadırlar. Yani işin özü Türkiye’nin egemen güçleri, iktidarı ve muhalefeti ile başta Kürt halkı olmak üzere tüm ötekileştirilen toplumsal kesimlerin haklarının verilmemesi için defacto bile olsa bir anlayış birliği içindedirler. Yani yapılan danışıklı bir döğüş aslında.

AKP giderek muhalefetin de çapsızlığından yararlanarak İslamo – Faşist bir iktidarı yavaş yavaş hayata geçiriyor. İktidara geldiklerinde türban konusunda ürkekçe dile getirdikleri kimi söylemler bile büyük bir tepki toplarken, şimdi hiç bir tepki görmeden, (CHP’den, MHP’den ve BDP’den) bu durumu legalize ettiler. Artık hayatın her alanında türban serbest, bu çarşafın ve burkanın serbestliğine kadar gidecektir. Bakın Tayyip nasıl da sahtekarca demokrasi kahramanı kesilmiş. “türbanlı kardeşim de başı açık kadınlarımızın sahip olduğu hakka sahip olmalıdır, artık bu eşitsizlik kalkmalıdır” diyerek, toplumsal alanda kurdukları kapalı toplum egemenliğini, şimdi de kamu kurumlarında yaratmanın yollarını açıyor. Plan yavaş yavaş hayata geçiyor yani.  Bu faşist AKP zihniyeti iktidar olmaya devam ederse, bir kaç seneye kalmaz tüm kamuda çalışan kadınlar türbanlı olur. Sakallı, sarıklı memurlarımız, bize hizmette yarış eder. İnsanlar devlet olanaklarından yararlanmak için tek tiplileşmeyi kabul ederler. Çok yakında Arabistan’a dönüşmüş bir Türkiye bizleri bekliyor.

 Artık tek sesli bir medya yaratılmıştır. Bu medya şimdi paketin ne kadar yararlı olduğunu anlatmakla meşgul. Kurmazlığa bakın, “kim bu pakette dile gelenlere karşı olabilir” diye soruyorlar. Ama toplumsal olarak yaratılan beklentilerin neden bu pakette yer almadığını sormuyorlar. Çünkü AKP bu paketi de sadece seçim kazanma amaçlı bir araç olarak piyasaya sürmüştür.

Elbette kimse bu pakette yer alanların olmaması gerektiğini söylemiyor. Türkiye’nin ulusalcı faşistlerinden başka. Ama bu, gerçek anlamda bir demokratik açılımı savunmaya engel değil. Türkiye’nin  önünün açılması AKP’nin olduğu kadar CHP ve MHP’nin de aşılması ile olanaklıdır. Ancak biz devrimciler bu durumu düzeltmek için, başta  düzen partilerinin peşine çeşitli vaat ve uygulamalar sonucu  takılmış milyonları görmeliyiz ve anlamaya çalışmalıyız. Sadece içi doldurulmamış ve halka mal edilmemiş devrim ve sosyalizm söylemleri ile işi idare etmeye çalışmak artık para etmiyor.

Artık tek yol halkların, emekçilerin, ötekileştirilen tüm toplumsal kesimlerin kendi sorunlarına kendisinin sahip çıkıp mücadele için sokaklara dökülmesi ile olanaklıdır. Bilişim çağını yaşayan insanlık artık milli şeflerin peşinden giderek kurtulamaz. Her birey kendi sorununa sahip çıkmalıdır.   Gezi bu işin bir başlangıcı olmuştur. Şimdi aslolan bu sürecin sürdürülmesidir. AKP İslamcı faşizmi insanların beyinlerine değil midelerine hitap ediyor. Çünkü biliyor ki, 12 Eylül rejimi, toplumu düşünmekten alıkoyan bir sistem olarak oldukça başarılı olmuştur. Artık düşünen toplum  yerini, karın duyuran bir topluma bırakmıştır. Toplum insani duygulardan arındırılmış ve  adeta sadece  maddiyatı düşünen bir hayvanlar alemine dönüştürülmüştür. Bir torba makarna ve birkaç torba kömüre insanlar oylarını AKP’ye verir hale getirilmiştir.

AKP  12 Eylül yetiştirmesi bir ekip olarak dünyanın egemenlerince artlarından itilerek iktidara getirilmiş ve ardından da, kendi burjuvazisini yaratır hale gelmiştir. Artık son 30 yılın ihaleci müteahhitleri Türkiye’de borusu öten güç haline getirilmiş ve geleneksel sermaye grupları dahi tehdit ve şantajla imana(!) getirilmiştir. Fettullahçı Nurcu tarikat aracılığıyla kurulan okullarda yetişenler yavaş yavaş devletin önemli mevkilerine getirilmiş ve getirilmektedir. TC’nin geleneksel baskıcı, otoriter Silahlı Kuvvetleri kışlalarına gönderilirken, yerine Fetullahın ordusu Polis ve jandarma teşkilatı yetiştirilmiştir. Ilımlı İslam ideolojisi, yavaş yavaş toplumsal zeminini sağlama alarak, mahalle baskısını da arkasına alarak toplumu esir almaya başlamıştır.

Buna karşı özgürlük adına “bizde türbanın serbest bırakılmasını savunuyoruz” demek kurtuluş değil, AKP sizi öyle bir köşeye sıkıştırmış ki, kurtulamıyorsunuz, Türbana karşı çıksanız islam düşmanısınız. AKP’nin sahte Kürt açılımına karşı çıksanız Kürt düşmanı oluyorsunuz. Oysa  CHP yönetimi, AKP’den daha ileri samimi bir demokratikleşme paketi açıklayıp bu konuda etkin tutum alabilseydi, Tayyip bu sahtekarlığına taraftar bulamazdı. Ama CHP sadece anti AKP olmak adına toplumsal beklentilere cevap olmak yerine, AKP’nin sinsice gündem yaptığı demokrasi söylemli planlarını bile deşifre edemedi.

Oylarını aldığı milyonlarca Alevinin taleplerini bile yüreklice savunamadı. Sırf muhafazakarlaştırılmış toplum kesimini ürkütmemek adına. Oysa zaten AKP toplumu ikiye bölmüş ve hesaplarını kendi yandaşı yüzde elli üzerine yapmaktadır. Bu yüzde elliyi kaybetmemek için, diğer yüzde ellinin istem ve hak taleplerini görmezden gelmektedir. Seçim barajını iyileştirme adı altında daha da zorlaştırmayı önermektedir. Kürtlere hak vermek adına Fettullahın Kürdistan’da egemen olabilmesinin yollarını açmaktadır. Alevi açılım adı altında da Fettullah Hocanın Alevi maskelisi Düşkünbaşı İzzettin’e yol açmaya çalışmaktadır.

Toplumun açıkladığı paketten memnun olmayacağını bildiği için de, “bekleyin   bu daha başlangıç, arkası gelecek” yalanları ile toplumda sahte beklentiler yaratarak, bir dönem daha iktidarı garantileyip, daimi iktidarları için eksik kalan projelerini hayata geçirmeyi amaçlamaktadırlar.

Artık ötekileştirilen tüm toplumsal kesimlerin, ulusalcısı ile, Alevisi ile, Kürdüyle, İşçisiyle, köylüsüyle bir araya gelip bu islamo-faşist iktidarı alaşağı etmekten başkaca bir çaresi kalmamıştır. Ortaçağ ideolojisi dincilik bu topraklarda egemen olamamalıdır. Türkiye gerçek anlamda laik ve demokratik bir devlete dönüştürülmelidir. Bunun yolu Şeriat özlemcisi gericiler güruhunun etkisi altına girmiş geniş halk kitlelerini aydınlatmaktan geçiyor. AKP askeri otoriter TC sistemine son vermek adına,  Sivil görünümlü bir Osmanlı Sultanlık sistemi yerleştirmeye çalışıyor, hem de demokrasiye sahip çıkar görünerek, iktidarı egemenlerden alıp halka verdikleri yalanını yayarak. Artık tek çare düzen sınırlarına hapsolmaktan kurtulmuş, ancak kitleleri harekete geçirmeyi ilke edinmiş, halka rağmen halk için öncülük sevdasından vazgeçmiş, gerçek bir devrimci örgütlenmeye ihtiyaç var bu topraklarda. Bu  mevcut yapıların birleşmesi veya bir çatı partisi altında birleşmesi ile değil, bunlara dayanan ama bu mevcut yapıları da aşan yeni bir birlik ve dayanışma ruhunun yaratılıp ete kemiğe dönüştürülmesi ile olanaklıdır. İçinde ötekileştirilmiş tüm toplumsal kesimlerin temsil edildiği gerçekten demokratik bir halk hareketi yaratılmalıdır. Bunun nasıl olacağının ilk sinyallerini Gezi Direnişi bize vermiştir. Bu direniş ruhu ete kemiğe bürünebilirse yeni bir toplumsal muhalefet yaratılabilir ve mevcut Faşist zihniyeti iktidardan uzaklaştırabilir, ya da en azından bir çok alanda geri adım attırabilir. Tıpkı Kürt hareketinin yaptığı gibi…