Şuanda 116 konuk çevrimiçi
BugünBugün1959
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9683
Bu ayBu ay9683
ToplamToplam10478107
Emperyalizm içsel olgu PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Cuma, 10 Ocak 2014 22:48


Seksenli yıllarda hemen hemen herkes, her bir gelişmede emperyalizmi sorumlu ve suçlu gösterir, bazı arkadaşlar da  onlarla  alay ederdi. Emperyalizmin içsel olgu olması, doğru, ancak hangi emperyalizm sorusu mutlaka sorulmalıdır. Süper güç olan ülke mi? Uluslararası tekeller mi?  Onların bölgesel güçlerimi? Çin, Japon ve Rusya’yı hangi kategoride tutacağız? Avrupa birliğini oluşturan,  global yapıyı bu ilişkide nereye oturtacağız?

Türkiye’ye biçilen Alt- emperyalist konumu, Türkiye tekelci -burjuvazisi mi,  istedi? Yoksa, emperyalizm ihtiyacına göre dizayn mı etti?  Sorularına kafamızda cevap bulmamız mutlaka gerekir.

Benim, vurgulamak istediğim,  Anadolu burjuvazisinin, yeşil sermaye diye adlandırılan, küçük ve orta işletmelerin büyümeye başlaması ile, gelişen teknoloji içinde, başta önceleri tekstil, küçük makine ve aksanları, küçük motorlar, güzellik sanayi ve ilaç sanayinde kıpırdanmaları yukarıdan aşağı şekillendirerek, önceden oluşturulan araba ve ağır makine endüstrisi ve onun enerji ihtiyaç yapılanması olan enerji istasyonları ve takviyelerini, ulaşım ve iletişimle uyumlu bir hale getirmek, pazarı yeniden sistemleştirmek istediler.

İlaç sanayi hastane ve ilk yardım yapılanmasını gerekli hale getirdi, haberleşme alt yapısı uluslararası sisteme entegre ye sokuldu. Sorunlar daha tam olarak halledilmiş değil. Enerji ihtiyacı büyük sorun ve dışa bağımlı, buna rağmen iştah kabartan bir kar var. AKP iktidarı bu parsayı kimseye kaptırmadı. Taşıma endüstrisi dünyanın en büyük filo gücüne sahip. Pazar kızışkın durumda. Petrol, su, eksport ve import taşıma filoları olağan üstü büyüme gösterdi.

Uydu ve yayın ticareti ve medya tek elden yönetilmeye çalışılıyor.  İnşaat sanayi,  zorunlu yapay büyümeye sokularak, arazi rantı ve yapılaşma tekeli devlet eliyle oluşturuldu. Para piyasası,  çok uluslu tekellerin ortak çıkarına uygun biçimde işliyor. Bağımsız olması gereken merkez bankası en büyüklere göre oynuyor. Kamunun yani halkın çıkarları gözetilmiyor, dolayısıyla emek ve üretimden biriken artı değerler emperyalistlere peşkeş çekiliyor. Bu bekçiliğin karşılığında gayri resmi, üstü örtülü rüşvet çarkı işletiliyor, çünkü hukuk işlemiyor ve bürokrasi çalışmıyor ya da çalıştırılmıyor.

Almanya’dan araçla Türkiye’ye giderken Bulgar sınırında görevliler işi yavaşlatır, kuyruk saatlerce beklemeyi gerektirdiğinden, orada oturan görevliler çorba parası isterlerdi. Zaten yarım güne yakın beklemiş ve yorulmuş insan, ne istenirse verirdi. Şimdi bizim bürokraside bu sistemle çalıştırılıyor.

Bir elektrik direğinin değişmesini, iki yılda yaptırabildim. Bu arada iki firma değişti. Çark böyle işliyor.

Yeşil sermaye iyi palazlandı ve kendine en büyüklerden partner arıyor. Le Patron’luktan holding patronluğuna geçecekler. Şimdi sorun şu; şimdiye kadar himaye ile ve kayırmayla geldiği pozisyonu, koruması ve global sisteme ayak uydurması için, emperyalizmin sözde ‘demokratik sistem’ine  ayak uydurması lazım, öyle olunca da hukuku, yürütmeyi ve yasamayı bu sisteme entegre etmek zorundasın.

Devleti, erk olarak kontrol etmelisin, edemezsen etmek isteyenler çıkar ve başına belayı satın alırsın. Şu an ki, yolsuzluklar biraz daha devam etsin, adalet tugayları bile çıkar, savcı ve polisin görevini yapar veya çeteler dün de olduğu gibi, çek ve senet mafyası modeli oluşur.

Yakın zamanda Başbakan bile kendini ve malını korumayı bu tür güçlerle garanti altında tutmak zorunda kalabilir. 

Politik olarak, Kürt halkının ve diğer azınlıkların, inançların taleplerini göz ardı edilir ve de olmayan paralel devlet numaralarına yatarak, Anti-emperyalist veya İsrail karşıtı gibi görünerek makyeveli oynarsanız. Köylü kurnazlığı yapmış olursunuz ve tüm dünyaya rezil olursunuz.

Türkiye halkının en büyük becerisi devleti çabuk kurar, hem ailede, hem sosyal ve ekonomik ilişkilerde, devlet hemen oluşur, ama, bir süre sonra bakar ki, devlet elinden gitmiş. İşte bu nedenle iki bin yıllık zamanda on altı (!) devlet kurmuşuz.  Şimdi elde ne var, erkin kimin elinde olduğu belli olmayan, yarım yamalak, dayaklı ve dayanaklı bir devlet.

Emperyalizm içsel bir olgu da, yaa, bu adamlarda başlarına bela aldılar, şimdi onlarda, Aziz Nesin hocaya hak vermeye başladılar, yoksa bu aptallığı hiçbir yönetim ve halk yapamazdı?