Şuanda 165 konuk çevrimiçi
BugünBugün1991
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9715
Bu ayBu ay9715
ToplamToplam10478139
Bu neyin kavgası mı? PDF Yazdır e-Posta
Nuray Bayındır tarafından yazıldı   
Pazartesi, 20 Ocak 2014 19:34


Siz kimin iktidarısınız?

Hani birlikte çıkmıştınız bu yola, hani birlikte ıslanmıştınız ‘’yağan yağmurlarda’’.

 Erdoğan daha düne kadar aklına estikçe söylemekten kendini alamadığı bir şarkıyı seçim dönemi marşı yapmıştı. Birden bire unutuldu gitti.

Sahiden Şimdi ne oldu da birden bire paralelleştiler, paralel endişeleri arttı? Günün can alıcı sorusu bu.

Her kafadan bir ses çıkıyor. İnsanlar  17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla çorap söküğü gibi ortalığa serilen yüz kızartıcı gerçekler karşısında şaşkın, çözülüşü seyrediyor. Yaşam koşullarında ve kendini ifade özgürlüğünde gittikçe artan kötüleşme ardından Ayakkabılardan sonra ayakkabı kutuları protesto malzemesi oldu.

 Evet, iktidar hesaplaşmasındaki it dalaşında Paris katliamının arka yüzü bile MİT kasetleriyle ortalığa saçıldı. Bu dalaşın tek iyi yönü bu oldu zira bunun ne kadar  böyle olduğu çok tahmin edilse de kasetler ve yazılı belgeler kanıt niteliğinde. (Geriye dönüşünüz yok artık! Hesabını vereceksiniz.)

Devam edelim;

Hayatında haber dinleme alışkanlığı olmayanlar bile acaba  bu gün yeni bir kepazelik haberi var mı diye merak eder oldu.

 Şayet yaşadığınız süreci doğru yorumlayamazsanız bu soruya doğru ve olması gereken cevabı da veremezsiniz.

Siyasetin de yöntemi ve kuralları var. Ancak Çağı doğru okuyup ona göre siyaset üretmekle  toplumsal sorunların üstesinden gelinebilir.

Çağın gerisinden gelen bir devlet anlayışıyla toplum yönetilemez. Merkeziyetçi ve keyfiyetçi bir yönetimle çözüm bekleyen sorunlar çözülemez. Aksine gün gelir hukuk dışılığınız derinleşerek bugün olduğu gibi ayağınıza dolanır. Dün karşı göründüğünüz vesayetçi anlayışın bugün savunucusu olursunuz. Bunda şaşılacak bir şey yoktur.

AKP iktidarının bugün içinde olduğu çıkmaz budur. Siz kiminle iktidar kurarsanız kurun bu kördüğümden kurtulamazsınız.

Şayet sorunları çözücü bir anlayış ve yöntem geliştiremezseniz çeteleşmek sertleşmek, bugün karşı olduğunuz sorunu yarın üretmek zorunda kalırsınız. Sertleştikçe de kırılırsınız çünkü hayat kendi doğal akışında devam eder her zaman ve siz hiç de beklemediğiniz bir anda yolun dışına düşersiniz .

 Dün birlikte işbirliği yaptıklarınızla bu gün düşmanlaşırsınız.

Feytullahçı Cemaatin doğuşunda dini malzeme yapan kadro hareketi olarak doğduğu açık. AKP ise dini  ideolojik bir hareket.  İşbirlikleri ne kadar da aynı inancın savunucuları olurlarsa olsunlar çıkara dayanan bir ortaklıktır onlarınki.

Cemaatin gücü ekonomiye dayanıyor. Dünyanın dört bir yanında örgütlenmiş durumda. Yıllardır Türkiye’den eğitip gönderdiği kadrolarıyla yönetip, yaygınlaştırdığı Asya’dan Afrika’ya ve Avrupa’ya kadar  yüzlerce ekonomik kuruluş ve eğitim kurumları var. Diplomatik alanda  kadrolaşma siyaseti güderek yaklaşık on yıldır AKP’nin nefes borularını açma misyonu da taşıdığı bir gerçek.

 Dolayısıyla Cemaatle AKP iktidarının adamlarını birbirinden ayırmak epeyi zordur. Cemaat AKP’nin kendisine sunduğu olanaklarla devlet bürokrasisinde iyice yuvalanmış durumda.  Erdoğan istediği kadar Hakimlerin, Savcıların yerini değiştirsin yerine atadıklarının aidiyetinden emin olamayacaktır.

 Bugün karşılaşılan örneklerde olduğu gibi şüpheye düşünce  dün atadığını bu gün değiştirmek zorunda kalır. Yürütme yürütmede zorlanınca  Devlet kurumlarını korumakla yükümlü olan iktidar mekanizması yazboz tahtasına döner.

Dolayısıyla, R.T.Erdoğan’ın dediği gibi, Yürütmede olduğu gibi, yargıda, diplomaside ve eğitim kurumlarında birlikteydiler, ’’ birlikte yürüdüler bu yollarda’’. Birlikte karar verdiler, birlikte icraat yaptılar. Ötekileştirdiklerine infaz cezalarını birlikte verdiler. Birlikte devlet  suçu işlediler.

Kürt halkı üzerindeki soykırım politikaların birlikte örgütlediler. Hrant Dink cinayetinin de perde arkasında bu ittifak vardı.

Kürt Özgürlük Hareketinin  ortadan kaldırılması için birlikte hareket ettiler. 2009 yılında olduğu gibi daha önce 2004 yıllarında Kürt halkına yönelik provokasyonların, çocuk katliamlarının ardında bu güç vardı.

Kürt Partileri kapatıldı . Siyasetçiler , seçilmişler, belediye başkanları, milletvekilleri, gazeteciler demokratik siyaset yaptıkları için cezaevlerine atıldı.

 Fettullahçılarla  birlikte yürüdükleri bu yollarda Kürt Halkına ve PKK’ya karşı birlikte geliştirdikleri psikolojik savaş belgesi de ortaya çıktı. Bu belgelerde Kürdistan’da asimilasyon politikası, Kürtlerin birbirlerine düşürülmesi  ve partilerine düşman edilmesi oyunları ortaya çıktı.

 Hiçbir zaman gerçekten çözüm yanlısı olmadı bu iktidar şaşkınları.

Nihayet  gören gözlerce Görülüyor ki;

 Ezilen halklara karşı olmada her zaman birlikte olan bu ikilinin çıkar kavgasında ‘’paralel devlet ‘’teraneleri büyük bir safsatadan ibaretmiş.

Ama paralel endişeleri olduğu açıktır. Suçu birbirlerine atarak bu çıkmazdan kurtulamayacaklar .

Zira; Türkiye’nin yıllardır kangrenleşen Kürt sorununun çözümü önündeki engellerin kaldırılmaması ve demokratikleşmenin sağlanamaması   AKP  iktidarını bekleyen  en büyük tehlikedir.

 Kendileri açısından bile akıldışı olan gelişmelerin devam etmesi durumunda Bölge çıkarlarına zarar verdiği gerekçesiyle Suriye’nin ardından Türkiye’nin hizaya sokulacağı açıktır. Umalım ki  gelişmeler bu son noktaya kadar sürmez.