Şuanda 499 konuk çevrimiçi
BugünBugün1505
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9229
Bu ayBu ay9229
ToplamToplam10477653
Erdoğan için gerçekçi çıkış yolu nedir? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Salı, 25 Mart 2014 18:00


Türkiye dolu dizgin yeni bir  seçime gidiyor.

Meydanlar dolup taşıyor.

Sloganlar genelde hep aynı. Türkiye biriyle değil, hepsiyle ( Kürtler hariç)  gurur(!) duyuyor.

AKP gericiliği, Ulusalcı gericilik, Emek ve Özgürlük hareketi olarak üç ana akım yarışıyor.

İçerde ve dışarda hızla yıpranan siyasal iktidar, muhalefet partilerinden daha çok  kendi paralel’i ile uğraşıyor.

’Ey hoca hocaaaa..’’diye bas bas bağırıyor. ‘’Aldatıldık, ihanete ugradık’’ diye yakınıyor.

Daha düne kadar,’’Ne istediniz de vermedik’’ diyorlardı. Bugün, verdiklerini ‘’hain’’likle suçlayarak’İn’lerine gireceğiz in’lerine ‘’  diye tehdit üstüne tehdit savurarak korkutup sindirmek istiyorlar.

Ulusalcı gericilik derseniz bir  başka alem. ‘’Biz cumhuriyeti kuran partiyiz’’ diye öğünüyorlardı. Bugün Kurdukları cumhuriyet’te bir tek savcı bulamıyorlar. Meydanlarda, onbinlerin önünde,‘’Vatanını seven namuslu bir savcı yok mu’’ diye bağırıyorlar.   Bulabilseler, ‘’başçalan’’a suç duyurusunda bulunacaklar.

Çok yazık. Bulamıyorlar.

Selahattin Demirtaş’ın, ‘’Kürt sanıyorduk Kurt çıktı’’ dediği Kemal Kılıçdaroğlu, yangına  benzin dökerek ipi göğüsleme peşinde..

‘’4 bakan bir başçalan’’ diyor. Vicdanlara seslenerek oy  istiyor. ‘’herkese eşit davranacağım, kimseyi ötekileştirmeyeceğim, ister başı açık ister kapalı başımın üstünde yeri var’’ derken,  nerdeyse yemin billah ediyor.

Yandaş ve yalaka basın bir yanda, ‘’muhalif’’ basın öte yanda  mevzilenmiş  karşılıklı horoz dövüşü yapıyorlar.

Havada uçuşan yolsuzluk ve rüşvet dosyaları, Ses kayıtları ile ortaya saçılan rezaletleri aç-kapat çabalarındalar.  Fırsat buldukça milli duygularımızı okşama konusunda birbirleriyle nefes nefese yarış bile edebiliyorlar. Ortalığa saçılan pislikler yetmezmiş gibi Okyanus ötesinden  gelecek yeni kasetler bekliyorlar.

Ağlayan gazete patronları, fırça yemekten bunalan gazete yöneticileri, milletin a.na koyan işadamları, 30 yaşlarında bir kaçakçının önüne yatan, Orospu diye adlandırılan rüşvetçi  bakanlar.Sümeyye’ler Bilal’ler, hepsi bir arada sandıklardan çıkacak ‘’demokrasi’’yi bekliyorlar.

Sizin anlayacağınız bütün işler karışık olsa da heyecan dorukta...

‘’Bayrak ve Ataürk’’, ‘’din ve iman’’ her iki tarafında dokunulmazı. Türklük gurur ve şuuru derseniz, itibarı en üst seviyede..

‘’Oy ver, bölme, bölünme, birleşe birleşe kazanacağız’’ diye ‘’gurur’’la bayrak sallayanların, kime karşı kazanacakları, kiminle birleşecekleri, kimlere bölme dediklerini anlamak için kahin olmaya  gerek de yok . Herşey gözler önünde ve herşey sanki bir sirk çadırında apaçık sahneleniyor.

İktidar partisi koltuğunu koruma, muhalefet koltuğu kapma sevdasında.

Demokrasi, hak, hukuk, adalet ve özgürlük gibi kavramların laf arasında sözü edilse  bile ciddiye alınmadığı biliniyor.

Emek ve Özgürlük hareketi ( BDP-HDP) tarafından öne çıkartılmak istenen temel  sorunlara taşlı sopalı, Toma’lı coplu saldırılar  oluyor. Saldırıları kınayan oluyor olmasına da, kınanan kim bilinmiyor.

30 mart’a  gidiliyor.

30 marta gidilirken,1Nisan tarihli kılıçlar daha şimdiden kınlarından çıkartılıyor.

1 Nisan’dan itibaren siyasal gündem daha da karmakarışık olacak ve kartlar yeniden açılacaktır.

Başta Orta-Doğu olmak üzere,ABD ve AB nezdinde itibarı dibe vurmuş bir iktidarın, içerdeki itibarı da ayaklar altında olup kısa vadede düzelebilme şansı da bulunmuyor.

AKP iktidarının Tutunabileceği tüm dallar, kullanabileceği bütün argümanlar teker teker elinden alınmıştır.

Irak merkezi yönetimi ile ilişkileri sancılıdır.

Libya politikası tam bir felaketle sonuçlanmıştır.

Daha düne kadar dilinden düşürmediği Mısır için son dönemde tek bir söz edemeyecek konuma gelmiştir.

Suudi’lerin El kaide ve Nusra’yı terör listesine alması ile birlikte Suriye politikası, pimi çekilmiş bir el bombası misali  elinde kalmış  ve her an patlamaya hazır durmaktadır.

Geçtiğimiz gün, tam bir devlet provokasyonu ile düşürülen Suriye savaş uçağı, onun, ne dışarda nede içerde baş aşağı giden itibarını onarmaya yetmeyecek, daha da yalnızlaşmasına neden olacaktır.

Bu provokasyonun zamanlaması itibarıyla  hangi amaca hizmet ettiği, iç ve dış kamuoyu tarafından çok iyi bilmektedir. 

30 mart itibarıyla, batı yakasında İstanbul yada Ankara’dan birinin, yada ikisinin birden, doğu yakasında Urfa’nın muhalefetin eline geçmesi AKP açısından yolun sonu demek olacaktır.

Ulusalcı muhalifler ve kimi ‘’ihtilalci sol’’cular, bir yandan özgürlük hareketini suçlayarak AKP’nin payandası olmakla itham ederken, diğer taraftan da, Erdoğan ve şürekasının kaçacağını iddia ediyorlar.

Onlar, düşüne yattıkları renkli rüyalarını ile oyalanmaya devam etsinler.  

Erdoğan ve Şürekası için hala gerçekçi bir çıkış yolu bulunuyor.

Bu yolun adresi, Kürt kucağıdır.

Beğenmek ya da beğenmemek kendi tercihi.