Şuanda 175 konuk çevrimiçi
BugünBugün1314
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9038
Bu ayBu ay9038
ToplamToplam10477462
1 Mayıs PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Çarşamba, 30 Nisan 2014 17:52


’Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider 
Devrimin şanlı yolunda bir kağıt gibi erir gider.’’ 

1 Mayıs, 1856’da Avusturalya’da başlayarak, 1880'li yıllarda Amerika’dan  günümüze kadar gelen bir tarihin yıldönümüdür.  

 

1 Mayıs, kol emeğinin yogun olarak kullanıldığı, 14-15 saatlik  iş günlerinin en zor  koşullarında, iş yeri güvenliği ve sağlık koşullarının düzeltilmesi ve insanca bir yaşam ve çalışma ortamı sağlanması adına verilen birlik,mücadele ve dayanışmanın adıdır.

 

1Mayıs, Vahşi kapitalizm çağında  hızla büyüyen şirketlerin acımasızca sömürüsüne muhatap olan işçilere,  en temel insani haklarını tanımayan bir siyasi ve hukuk sistemine karşı öfke ve isyanın adıdır.

1 Mayıs,1881 yılı Amerikasında, 500.000 işçiyi temsilen kurulan ‘’meslek ve eğitim birlikleri federasyonu’’nun
 "8 saatlik iş günü" mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükselttigi günün adıdır. 

1 Mayıs, ABD'nin Şikago kentinde  kanla bastırılmış, 8 işçinin yaşamını yitirmesine rağmen  yenilmemiş, ateşi söndürülememiş, daha da körüklenmiş bir tarihin kızıllıgıdır.

 

1 Mayıs, Tarihte ilk kez, ezilen, horlanan ve yok sayılarak dikkate alınmayan bir sınıfın kendi gücünü meydanlara taşıyarak hayatı durdurma yetisine sahip oldugunun resmedilmiş halidir.

 

1 Mayıs, üretim alanlarından meydanlara taşan sınıf gücünün, örğütlü ve kararlı öfkesidir.  Üretimden gelen gücün, zulme ve sömürüye karşı tavır alarak karşı duruşudur.

 

1 Mayıs, Chicago sokalarında düzenlenen saldırılar, işverenler tarafından kiralanan sokak çetelerinin provakasyonları, grev kırıcılarının bozgunculuğu, direnen sınıf gücünün üzerine yağan kurşunlar ve katledilen işci canlarına rağmen bitmeyecek, bitirilemeyecek olan bir dinamizmin adıdır.

 

1 Mayıs, Chicago’da dizginlenemeyen  sınıf hareketinden intikam almak isteyen Hükümet ve sermaye  çevrelerinin idam ederek katlettiği yiğit işçi önderleri  Albert PERSONS, Adolpk FİSCHER, Gerorge ENGEL ve August SPIES’ın insanlığa   bıraktığı  değerin  adıdır.

 

1 Mayıs, İdam sehpasında, ‘’özür dilemesi’’ şartıyla affedileceği söylenen işçi önderi Albert PERSONS’un,’’bütün dünya suçsuz olduğumuzu biliyor. Asılırsan cani olduğum için değil,emekçi olduğumdan asılaacağim’’ diye özür dilemeyi reddederek cenaze töreninde yüzbinleri biraraya getirerek mücadele ve dayanışma sloganları atılmasına neden olan ve günümüze değin dalğa dalğa yayılan  bir and’ın adıdır.

 

1 Mayıs, Avusturalya’da başlayan, ABD’de kitleselleşerek üretimden gelen gücünün farkına varan sınıf bilincinin, 1889 da Paris’de toplanan 2. Enternasyonal kogresinin karar ile  1890 yılının 1 Mayıs’ın da kabul edilen ‘’Uluslararası Birlik, mücadele ve Dayanışma Günü’’ dür.


1Mayıs, Anadolu’da ilk defa 1905 de İzmir’de,1909 da Üsküp’te,1910 yılında İstanbul’da kutlandı.

 

1923’ün 1 Mayıs’ında, ‘’yabancı şirketlere el konularak ulusallaştırılması, 1 Mayıs gününün resmen işçi bayramı
olarak kabul edilmesi,sekiz saatlik iş günü,grev hakkı ve sendika talebi
’’ ile meydanlara çıkan İstanul işçilerinin görkemli direnişi pek çok işçinin tutuklanmasına neden oldu..

 

Haliç’ten başlamak üzere Beyoğlu’na kadar ‘’Bağımsız Türkiye’’sloganları atarak yürüyen işçilerin haykırışları günümüze kadar artan oranda devam ediyor.

 

 

Sınıf düşmanı eğemen çevre ve gerici güçlerin, 1925 yılında çıkarttıkları ‘’Takrir-i Sükun Kanunu’’ ile yasaklandı.

 

1935 yılına kadar gizli gizli kutlanan ve aynı tarıhte ‘’ulusal Bayram ve genel tatiller ‘’ hakkındaki kanunla içeriği boşaltılmak istendi. ’’ Bahar ve Çiçek bayramı’olarak tatil günü ilan edilmesi karşın, özüne uygun kutlanılması çabalarına enğel olma gayretleri  her seferinde başarısızlıkla sonuçlandı.

 

1Mayıs 1976 yılı,  Türkiye işçi sınıfının DİSK öncülüğünde Taksim’i  400 bin emekçi  ile zapdettiği gün olarak tarihe geçti.

 

1977 yılında yaşanan ve tarıhe kara bir leke olarak geçecek olan 1977 katilamı işte bu korkunun bir sonucuydu.. 

1 Mayıs 1977 yılında, Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşmasının bitimine dogru, çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı.  Uluslararası güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından sahneye konulan provakasyon sonucunda aralarında orta okul’da matematik ögretmenim Ahmet GöZÜKARA’nın da bulunduğu  37 insanımız yaşamını yitirdi,  yüzlerce insanımız  yaralandı. 

Katliamın sorumluları  bulunamadı( !) katiller aramızda geziyor.. 

12 Eylül 1980 Askeri faşist darbesinin yasaklar listesinin ilk sıralarında da 1 Mayıs  vardı.. Eylül rejiminin Her türlü baskı ve sindirme çabalarına rağmen sınıf hareketinin  1 Mayıs eylemleri kısa süreli iş bırakma, bildiri dağıtımı ve kuşlamalarla sınırlı da olsa  engellenemedi, devam etti.

 

Birlik, dayanışma ve mücadele gününün belleklerde silinme gayretleri her seferinde başarısızlıkla sonuçlandı.


‘’12 eylül rejiminden tan 7 yıl sonra,   sendikalar öncülüğünde kimi  milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamı, yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı'na, 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istediler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin verdi.’’ 

1989’da Taksim'de,    Mehmet Akif Dalcı isimli devrimci bir işçi  polis tarafından katledildi.. 

1990’da: Yine Taksim'de İTÜ Öğrencisi Gülay Beceren yaralanarak felç oldu. 

1Mayıs ve Taksim Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halkların belleği oldu.

1 Mayıs belleğini silmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

 

Ek Belğe :

8 saatlik işğinü mücadelesinin önderlerinden Albert PERSONS’un idam edilmeden az önce çocuklarına yazdığı mektup.


Bu kelimeleri yazarken adlarınızın üstüne göz yaşlarım damlıyor... 

Bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız. 

Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi... 

Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz.Babanız, özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır. 

Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum... 

Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız. Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun... 

Çocuklarım, değerli varlıklarım; bu mektubu yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocukları için ölen bir çok kişinin ölüm yıldönümlerinde de okumanızı istiyorum. Yavrularım, elveda...”