Şuanda 30 konuk çevrimiçi
BugünBugün1231
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8955
Bu ayBu ay8955
ToplamToplam10477379
Düsseldorf engelliler olimpiyatı PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Cuma, 30 Mayıs 2014 09:27


DÜSSELDORF  ENGELLİLER OLİMPİYATI VE SİVİL TOPLUM                 ORGANİZASYONLARININ GEREKLİLİĞİ

 

19 Mayıs 2014  tarihinde başlayan ve beş gün süren” Special Olympics Deutscland” atletizm engelliler yarışmalarında dört bin çalışanın arasında oldum ve bunu, isteyerek gerçekleştirdim. On bin yarışmacının katıldığı bu büyük organizasyon süresi içinde, katılımcılar, destekçiler ve spor eğitmenlerinin canla başla  çalışmaları ki, çoğu ücret almadan gönüllü çalışmakta, beni sonsuz derecede etkiledi.

Burada iki vurguyu hemen yapayım; sivil toplum kuruluşu olma özelliği yani organizasyon, ikincisi, sağlık, spor ve pedagojik (davranış-yetiştirme-eğitim) üçlemesinin eğitim alanında ve toplumda özüne uygun algılanması.

Organize, devlet olmadan, sponsorlar ve eğitimcilerin, spor organlarını kullanarak engelli gençleri müsabakalara hazırlama, ve yarışma günlerinde lojistik örgütlenmeyle birleştirip, finallere ulaştırarak, arzu edilen örgütlenmeyi yaratmak, yani organlaşma, güçlerin birleşimi, olanakların kullanılmasıyla sorunsuz oluşturulmuştur.

Elbette, milli olimpiyatlarda mutlaka sorunlar olur, ancak bu amacı engelleyici yada dumura uğratıcı problemler değildir. Hele ki, para, pul, hırsı olmadan, sadece amatörce spor yapan ve onları sosyal hayata hazırlayan, disiplin, uygulamalarının sonucunda elde edilen madalyalar, o gençlerin çığlıkları, neşeleri, boynundaki madalyaları öperek herkese göstermeleri, havalara uçmaları, bu hayatta bende varım der gibiydi, var olan diğer sorunları kapatıyordu.

Olimpiyatta en çok etkilendiğim bir olayı anlatmadan edemeyeceğim; bir Türk genci, yüz metre koşusunda altın madalya kazandı. Onunla, yan yana koşan, Alman genci, Türk olanın elini havaya kaldırıp, bu madalya Türkiye için, diye bağırıyordu. Hani, Türk yapsa normal diyeceğim, ama, yapan bir Alman’dı, çocuk bile arkadaşına şaşırdı. O gence yansıyabilmiş bir yabancı düşmanlığı hissi var ki, ona kazandığı madalyanın Türkiye adına olduğunu bağırıyordu. Aynı şeyin bir Türk ve Kürtle olduğunu düşünün.

Engellilerin, okul, iş eğitimi, iş yerlerinin hazırlanması, çocuk ana evleri, ders yardım yerleri, psikolog, pedagog, terapistlerle desteklenip, yüzme, bisiklet, at binme ve trafik dersleriyle, tiyatro, dans, futbol ve aktivitelerle devam eden bir eğitim süreci, taşımayla birlikte, bu çocukların bazı dönemlerde, ayda, altı bin Euro’ya mal olduğunu biliyor muydunuz bilmiyorum, ama, parayla ölçülmeyecek bir çabayla hayata engellilerin yalnız başına hazırlanması sağlanabiliyor.

Devlet, sadece okulu sağlıyor öğretmen veriyor, gerisi vakıfların ve kişisel yardımların sürmesiyle hayatta kalabiliyor. Benim isteğim, var olan bu gelişmelerin, Türkiye’de de uygulanması ve binlerce olan engelli gencin, evlerde gizlenmesinden kurtarılması, ailelerin başta sosyal ve psikolojik olarak, ailelerin hazırlanıp, ileri cesarete ulaşmasını sağlayarak, Almanya’nın ulaştığı seviyeyi yakalayabilmesidir.

Sivil toplum kuruluşlarının gerekliliği o kadar çok ki, kurtarma, ilk yardım, arama, haberleşme ve adını sayamadığımız yüzlerce dalda bu tür örgütlenmelerin sağlanması, başlı başına, geniş ve sorunlu bir konu, ancak hayatın da gerekliliği, devletin yedeği veya devletçi bir kuruluş değil, bağımsız ama, hareketli yani hızlı örgütlenebilen ve müdahale edebilen bir organ, en basitinden, küçük yerleşim birimlerinde, gönüllü yangın söndürme kuruluşları, dağcılık, tırmanma, yüzme, iz sürme, ilk yardım sağlık kuruluşları ve benzerleri, sosyal sorumluluk alanları içinde görülerek, her insanın bu tür bir örgütlenmede yerini alabilmesi gerekir. Örneğin; tam olarak farkına varılmayan, ama, aslında çok önemli bir alan, Tohum, Bodrum Tohum derneği, esas katıksız doğal tohumları koruyup geliştiriyor, saklıyor ve GDO’ya karşı mücadele veriyor, belki bir tohum saklama arşivine dönüşerek, tüm tekellere meydan okuyabilirler. Sosyal sorumluluk budur işte, diğer taraftan, bir okul çocuğunun ev ödevine yardımcı olarak, vücut engelli vatandaşları birer gün sokak gezisine çıkararak, bırakın onu toplu taşıma aracına binerken, inerken, yardımcı olarak ta yerine getirebilinir.

Kalp krizi geçirmiş birine nasıl bir yardım yapılabiliri bilen kişi ile başında öldüüü, diye ağlayanla bir olmaz herhalde.

Deniz veya gölde boğulma tehlikesi geçiren kişiye yardım edip kurtaranla, o yana bu yana şaşkın bir insan bir olabilir mi? Sosyallik sorumluluk ve donanım ister. İşte o nedenle de hep, kazalarda tedbir alamayan ağlayan sızlayan insanlar var ekranlarda.