Şuanda 379 konuk çevrimiçi
BugünBugün1437
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9161
Bu ayBu ay9161
ToplamToplam10477585
Bütün ulusalcılar birleşiniz! "Komünistler" siz de... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Perşembe, 03 Temmuz 2014 12:08


Bundan tam 21 yıl önce Sivas’da 33 aydınımız yakılarak can verdi. Katliamın tertipçileri, katiileri koruyan kollayan avukatlıklarını yapanlar TBMM çatısı altında, ‘’Yüce Türk Milleti’’nin temsilcisi sıfatıyla devlet ‘’adamı’’ oldular.

Bugün, bundan tam 24 yıl önce DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, evinin önünde bir katil tarafından öldürüldü.

Katil’in adı Ünal Osmanağaoğlu idi.

Ünal Osmanağaoğlu, 19-24 Aralık 1978’de Maraş katliamı ve  8 Ekim 1978 günü, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı gibi ülkücü faşist çetelerle birlikte Ankara’nın Bahçelievler semtinde, üniversiteli 7 TİP (Türkiye İşçi Partisi) üyesi gencin de katili idi.

Ünal Osmanağaoğlu, dün geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. Cenazasi Türk bayrağına sarıldı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de katılımıyla neredeyse ‘’devlet töreni’’ ile defnedildi.

Ünal Osmanağaoğlu’nun ülküdaşı Devlet Bahçeli, çok büyük bir ihtimalle, cenaze töreninden hemen sonra, CHP yöneticileriyle bir araya gelerek Türkiye’nin son derece gerilimli siyasal ortamını ‘’yumuşatmak’’ adına, ‘’çatı aday’ları Ekmeleddin İhsanoglu’nun seçim stratejisini belirlemek adına ‘’engin’’düşüncelerini de aktarmıştır.

Sivas’ı yakan,Maraş’da anne karnındaki bebeleri hançerleyen, İstanbul’da Kemal Türkler’in şahsında işçi ve emekçileri kurşunlayarak, Ankara’da sosyalistleri ip’le boğup acımasızla katleden katil ülküdaşlarına ‘’allah’tan rahmet’’ diledikten sonra ayağının tozuyla gittiği CHP’li ‘’sosyal demokrat’’ortaklarına nasıl bir istikrar ve huzur ortamı vaadettiğini, Ekmeleddin İhsanoğlu ile bunu nasıl gerçekleştirmek istediğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.

Geniş çaplı siyasal analize ne gerek, Ulusalcı CHP ile Milliyetçi MHP ittifakının, siyasal islamcı Ekmeleddin İhsanoğlu başkanlığında, ülkede huzur ve istikrarı nasıl ve hangi yöntemleri kullanarak tesis etmek isteyecekleri ayan beyan belli değil mi ?

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Ulusalcı-Milliyetçi ittifakın birincil önceliği. Ülkede huzur ve istikrarın temini için Kürt kalkışmasının öncelikle bertaraf edilmesi ve ‘’son Türk devleti’’nin Kürt istilasından (!) kurtarılması paranoyası olacaktır.

Son günlerde, Ulusalcı kanadın küçük oğlanı Doğu Perinçek ve şürakasının bu ittifakta yer almıyor olmasına aldırmayınız. Aradıkları daha azgın bir militan bulamadılar. Elleri mahkum sandıga gidecekler ve tıpış tıpış bu ittifakın ortağı olacaklardır.

Hepsinin ortak bir hedefi var ve ortak hedefleri Kürt  düşmanlığıdır.

’Söz konusu Türk vatanı olursa gerisi teferruttır’’ dıyenlerin dargınlıklarına aldırmayınız.

Ulusalcı-Milliyetçi ortaklığın küçük oğlanı Doğu Perinçek cephesinin Ekmelettin İhsanoğlu adına itirazının asıl nedenini, 23 haziran 2014 tarıhli Halk TV’’nin Medya Mahallesi adlı programında Soner Yalçın çok açık bir dille ortaya koydu.

Soner Yalçın, adı geçen programda, kamuoyunda ‘’kırmızı fularlı kız’’ olarak bilinen ‘’Gezi direnişi’’ eylemlerinin sembolü bir bayanın dağa cıkmasına hayıflanarak yaptıgı değerlendirme son derece ögretici idi.

Soner Yalçın, ‘’Kırmızı Fularlı kız’’ Deniz, Fular taktı diye hapsedildi, içerde PKK’lılar la aynı koguşa konuldu ve PKK’lılar tarafından beyni yıkanarak militanlaştırıldı. Hapisten çıktı dağa gitti. Aynı şey, Alevi Bektaşi Federasyonu alevileri için de sözkonusu, Ekmelettin’i aday göstererek Alevileri de o tarafa gönderiyorsunuz, Yazık ediyorsunuz, yazık’’ diye dertleniyor.

Hal böyle olunca, ‘’kutsal ittifak’’ın küçük oğlanları için sorun Ekmeleddin değil aslında, Kürt ittifakına gitmesi muhtemel oyları engelleyebilecek bir başka uygun (!) aday…

Ulusalcı-Milliyetçi cephenin irili ufaklı aklı evvelleri hep bir ağızdan emek-barış ve özgürlük cephesinin önünü kesmeye çalışırken, kendilerine sosyalist- komünist sıfatını uygun gören ve en keskin olmayı kimseye bırakmayan sözüm ona ‘’solcu komünistler’ de bir başka söylemle olsa bile sonuç olarak aynı teranelerle, HDP ittifakına  saldırıyor. 

Demokrasi cephesini ‘’sol’’dan yıpratma, güçten düşürme ve etkisiz kılma yarışında diğerlerinden geri kalmıyor.

Bin yıllık muhalefet olmayı, öyle de kalmayı içselleştirmiş bir ruh hali içerisindeler.  Birlik olup alternatif olmayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Genellikle, her zaman yaptlarını yapmak gibi kolaycılıgı seçerken bile, her zaman elde ettkleri ‘’hiç’’leri elde edeceklerini bilmelerine karşın inat ediyorlar.

Ölüm ve katliamların yıldönümlerinde ağlamayı, sosyal medya üzerinden katliam haberlerini paylaşıp, kınayarak öfkelenmeyi çok önemsiyorlar.

Kesip yapıştırp paylaşmakla  görevlerini yapmış olmanın huzuru/huzursuzlugu içerisinde ‘’ben komünistim’’ diyerek tatmin olmanın koyu gölgesine  sığınıyorlar.   

Sözüm ona hep birleşik güçler ittifakının erdemlerinden bahsederken, birleşerek  muhalefet etmeye çalışanlara içten içe kızıyor,  onu bozmayı, karalayarak yıpratmayı ‘’ komünistim’ ’sloganının gerisine sızarak yapmayı özellikle ihmal etmiyorlar.

 ‘’Ben de varım, beni de hesaba katın, beni unutmayın, benden de söz edin/edilsin’’ derken bile. Tükene tükene yok olacaklarını bimelerine  karşın, başkalarına benzemeye takati kalmayanlar, herkesin kendileri gibi olmasını istedikleri gözden kaçmıyor.  

30-40 sene önce söylediklerini bugün de tekrarlayanlar. 30-40 senedir ne elde etmişse bugünde aynı şeyi elde edeceklerini bilerek bunu yapıyorlar.

Farklı kulvarlardan yola çıkıp farklı sloganlar atarak aynı hedefe varmaya çalışıyorlar. Boşuna çaba...