Şuanda 249 konuk çevrimiçi
BugünBugün1360
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9084
Bu ayBu ay9084
ToplamToplam10477508
Neden Demirtaş desteklenmelidir? PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Perşembe, 24 Temmuz 2014 17:47


Bütün emekçiler, işçiler, köylüler, memurlar,  Aleviler, Kürtler, Türkler ve tüm azınlık mensupları Demirtaşı desteklemelidir.

Çünkü; Selahattin Demirtaş, Türkiyedeki tüm ulus ve ulusal azınlıkların adayıdır. Türklerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkez, Abhaz, Arnavutların, Romanların, Rumların, Ermenilerin, Assuri-Süryani-Keldanilerin, Arapların ve tüm diğer ulus ve azınlık mensuplarının adayıdır.

Çünkü; Demirtaş Kürt Ulusal Sorunu’nun siyasal, sosyal ve kültürel olarak, adil ve demokratik bir şekilde çözümünü, tek devlet çatısı altında halkların, inançların, farklı sosyal  ve siyasal toplulukların kardeşçe ve eşit haklara sahip olarak birlikte yaşamasını savunuyor.

Çünkü; Selahattin Demirtaş, tüm dinsel ve kültürel toplulukların adayıdır. Müslümanların, Alevilerin, Hristiyan, Ezidi, Süryani, Musevi dinlere mensup olanların, ateistlerin eşit haklı olarak özgür bir biçimde bir arada yaşamasını savunuyor. Sunni İslamın egemenlik aracı Diyanet İşleri Başkanlığının ortadan kalkması gerektiğini savunuyor. Devletin her inanca eşit mesafede durduğu gerçek laikliği savunuyor.

Böylesi taleplerle yola çıkmış bir halklar adayının bulunduğu koşullarda, bilinmelidir ki, boykot ve benzeri tavırlar, bugünkü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde politikasızlığın, aczin göstergesidir. Bu tutumu alanların güçsüzlüğünün, politikasızlığının üstünü örtme aracıdır. Bilinir, seçimlerde her zaman halkın bir kesimi zaten sandık başına gitmez. Bizim boykotçular da bu gitmeyen kitlelere güvenerek yarın katılım oranının azalmasına bakarak, hiç bir emek sahibi olmadan kendilerine bir başarı yakalamış olacaklar sözüm ona.

Oysa bölgemizde adı konmamış bir üçüncü dünya savaşı sürerken, devrimciler, sosyalistler gelişmeler karşısında tavırsız kalamazlar. Hem bölgemizde gelişen olaylarda, hem de ülkemizdeki politik gelişmelere aktif müdahil bir tutum alınmadan siyaset yaptığını sanmak tam bir aymazlıktır. Bugün ülkemizde boykot kararı  aldığını söyleyen sol siyasi çevreler, geçmişte yaptıkları gibi bugün de bu tutumlarıyla Kemalizmin ve Türk milliyetçiliğinin değirmenine su taşımaktadırlar.

Bugünkü  verili koşullarda politik arenaya müdahil olmanın yolu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aktif tutum  almaktan ve halkların ortak adayı Demirtaşı desteklemekten geçiyor.

Seçimlerde üç aday var: Tayyip Erdoğan ve Ekmelettin İhsanoğlu aynı anlayışın Türk-İslam sentezinin ırkçı-faşist adaylarıdır. Her ikisi de “düzene en iyi uşaklığı ben yaparım” yarışındadırlar. Egemen sınıfları desteklemektedirler.

Diğer aday Selahattin Demirtaş, tüm emekçilerin, ezilenlerin, özgürlük ve demokrasi güçlerinin, yani mevcut sistem muhaliflerinin adayıdır. Birilerinin dediği gibi ne bir düzen projesi,  ne de “devletin sibopu” görevini görüyor ne de “devletin uygulama normlarını” kabul edip “Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumsal devrim yapacağı” düşüncesini yayıyor. Bütün bu iddialar gerçeklikle en ufak bir ilişkisi olmayan, sapkın düşüncelerdir.

Devrimci-demokratik hareketin cılız olduğu, toplumun ezici çoğunluğunun muhafazakarlaştığı, gericiliğin ve ırkçılığın tavan yaptığı bir üllkede yaşıyoruz. Bu duruma gelişin sebeplerinden birisi de biz devrimciler değil miyiz diye düşünmek gerekmiyor mu? Seçimleri boykot ederiz. Dışımızdaki solcuyu beğenmeyiz, hain, işbirlikçi, reformist, milliyetçi diye eleştiririz. Ama kendimiz de halkın içinde çalışacağımıza, entel  barlarında devrim teorileri geliştirerek zaman öldürürüz, elin oğlu da bizim yarattığımız siyasal boşluğu doldurur ve toplumu böylesine gericileştirir.  

Oysa en çok ta devrimciler, ilericiler, sosyalistler seçimleri kullanarak kitlelere ulaşmaya çalışmalıdırlar. Seçimler emekçileri aldatıp düzene bağlıyor tespiti de, genellemeci sol sekter anlayışlardan biridir. Devrimin felsefesini ve politikasını dogma olarak ele alan, yaşamın somut gerçekliğine uygun olmayan düşüncelerdir.

Kendisine devrimci diyen bireyler, örgütler  seçimlere katılmalıdır. Bu vesileyle ötekileştirilmiş tüm toplumsal kesimlerin talepleri dile getirilmelidir. Alınacak her fazla oyun devrimci-demokratik güçlerin güç kazanmasına yarayacağının bilinciyle seçimlere katılmalıyız. Demirtaş’ın şahsında kazanılacak bir başarı ,tüm devrimcilerin, demokratların, emekçilerin, inançların, ötekileştirilmiş tüm toplumsal kesimlerin başarısı olacaktır.

Bir de bazı kesimlerce ve özellikle de bazı Alevi kurumlarınca geliştirilen tutumlar  bulunuyor. Bu kesimler seçimlere katılacaklarını açıklamalarına karşın, açıktan Demirtaş’ı desteklediklerini açıklamaktan imtina etmektedirler. “Seçimlerde taraf olmayacağız; Demirtaş’ı destekleyen açıklama yapmayacağız” anlayışı, politik olarak bir hayli geri ve iç tutarlılıktan yoksun bir anlayıştır. Bir yandan demokrasi mücadelesinde olumlu tavır almaya çalışacaksın, diğer yandan böylesi bir siyaset konusu üzerinde “ne şiş yansın ne kebap” oyunu oynamaya çalışacaksın. Bu samimiyetten uzak tutum güven veren politik bir tarz olamaz.

Aleviler üzerinde büyük oyunların oynandığı bir süreçteyiz. Alevi gençleri devletin silahlı güçleri tarafından ve bilinçli bir politikanın güdümünde hedef olarak gösteriliyor ve katlediliyorlar. Cem evleri kurşunlanıyor, ibadet hane olarak kabul görmüyor; zorunlu din dersleri adı altında herkese Sünni İslam dayatılıyor. Eşit vatandaş olma hakkı kabul görmüyor.

Demokrasi mücadelesinin en önemli aktörlerinden birisi olmaya aday Alevi hareketinin bazı bileşenlerinin, demokratik hak ve özgürlükleri gerçek anlamda savunan bir adayı desteklemekte açık, net tavır almaktan çekinmeyi; bunu kitlelere ilan ederek onun lehine kamuoyu yaratma çabasını reddetmeyi anlamak mümkün değildir.

Tayyip ve Ekmeleddin ikilemine mahkum olmadığımız ön kabulüne rağmen hala “tarafsızım” veya “bizim tabanımız homojen değildir, açık tutum örgütümüzde sıkıntı yaratır” gerekçesine sığınarak tutumsuz kalmak Alevi felsefesine de, demokratik dürüstlüğe de sığmaz. Aleviler yıllardır dile getirdikleri taleplerine sahip çıkan Demirtaş’ı desteklediklerini açıklamak ve onun başarısı için çalışmakla kendilerine hizmet etmiş olacaklardır.

Umudumuz odur ki, Alevi kurumları önünde sonunda açık ve net bir tutum alacaklarıdır. Buna inanmak istiyoruz.

Ancak son aldığımız duyumlara göre şimdi de Kılıçdaroğlu eliyle bazı Alevi kurum yöneticileri ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılıyor. Bu pazarlıkta birkaç milletvekilliği ve genel müdürlük vaadiyle Alevi oyları satın alınmaya çalışılıyor. Ama şu iyi bilinmelidir ki, Aleviler haramın sofrasında yemlenenleri asla affetmezler.

Biz devrimciler, sosyalistler,demokratlar üç cumhurbaşkanı adayının meseleye nasıl ve hangi ciddiyetle yaklaştığına ve halkın karşısına hangi projelerle çıktığına bakarız. Demirtaş’ın da dediği gibi “üç aday var ama, aslında iki çizgili  bir seçim ”  cereyan etmektedir. Birisi şu veya bu yöntemle mevcut sistemin devamından yana olan Tayyip ve Ekmeleddin  adaylığıyla yürütülen egemenlerin çizgisi, diğeri ise halklar seçeneği olarak ortaya çıkan Demirtaş’ın adaylığı şahsında temsil edilen  devrimci-demokratik çizgi.  Bu iki çizgi esas alınarak tutum belirlemek gerekiyor.

’’bu seçimler düzenin seçimidir. O nedenle bizim gündemimiz değildir…’’

‘’ O aday her ne kadar bizim anlayışımıza uygun konuşuyor olsada kökeni nedeniyle kuyrukçuluğa tekabül edeceğinden bu aday desteklenemez…’’

‘’ Kendi adayımızın olmadığı yerde neden başkasının adayı için  kılımızı kıpırdatalım… ‘’ vs gibi yaklaşımlar sergilemek devrimci  tutum olamaz. Demokrat tutum, ilerici tutum olamaz.

Tayyip Cumhurbaşkanı seçilerek bir dönem daha i iktidarı da elinde tutmak istemekte, bu yolla da yüce divandan kurtulmaya çalışmaktadır. CHP ve MHP ise ulusalcı-milliyetçi-muhafazakar bir adayla statükoyu korumaya çalışmaktadır.

HDP ise seçimlere birini seçmeyi değil, ilkeleri ve istemleri esas alan bir anlayışla yaklaşmaktadır. Halkların temel haklarının tanınması, işsizliğe çözüm, her dilde parasız eğitim, din, dil, mezhep, çevre, cins ayrımcılığı, zorunlu askerlik uygulamaları gibi temel toplumsal sorunlara çözüm sunan bir seçim programı ortaya koymaktadır. HDP adayı Demirtaş, yeni bir yaşam projesi ile toplumsal sorunların çözümüne yönelik bir duruş sergiliyor.

Mevcut sisteme karşı mücadele ettiğini söyleyen devrimciler;  devrim her şeyin çözümüdür, her derde devadır diyerek, mevcut sistemin yarattığı toplumsal sorunlara kayıtsız kalamazlar.  Eğer ortada çözülmesi gereken toplumsal, ulusal, inançsal sorunlar duruyorsa, ertelemeci bir tutumla her şeyin çözümünü bir türlü gerçekleşemeyen devrime endeksleyemezler.

Bugün bölgemizde adı konmamış bir üçüncü dünya savaşı yürütülüyor. Ülkemizin egemenleri bu savaşta haksızdan ve zalimden yana tavır alıyor. Biz devrimciler, Kürtler, Aleviler, tüm azınlıklar  yürütülen bu savaşta nasıl tarafsız kalmıyorsak ve ezilenlerden yana tutum alıyorsak.  Bölgemizde zalimlere karşı dik duruşun, devrimci duruşun en önemli bileşenlerinden HDP’nin adayı Demirtaş’tan da yana tutum almalı ve desteklemeliyiz.  Tersi tutum zalimlerle bir olmaktır.