Şuanda 444 konuk çevrimiçi
BugünBugün1473
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9197
Bu ayBu ay9197
ToplamToplam10477621
Halk Cephesi HDP çatışması üzerine... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 02 Ağustos 2014 20:25


Düşünebiliyor musunuz? Halkların Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyası nedeniyle  Nurtepe’de stand açmak isteyen HDP’lilere, ‘’Halk Cephesi’’ taraftarı bir grup genç engel olmak istiyor. Gerekçeleri  çok ’’ basit’’ : Adı geçen mahalle ‘’Halk Cephesi’’nin ‘’kurtarılmış’’ bölgesiymiş.

 

Taraflar arasında yaşanan arbede, taşlı sopalı kavganın ardından silahlı çatışmaya kadar gidiyor

 

12 Eylül öncesi dönemi yaşayanlar bilirler.

 

Bilirler çünkü; Onlar bu filmi  defalarca seyrettikler.

 

Bu filmi izleyenler filmin sonunu da mutlaka hatırlayacaklardır.

 

Hatırlayanlar için söylenecek söz yok. Hatırlamak yada hatırlatmak  istemeyenler lütfedip  yakın tarihimize bir kez daha baksınlar.

 

Merak edenler, öncelikle meşhur 1 mayıs mahallesi tarihine bakabilirler.

 

1 Mayıs Mahallesini hatırlamayanlar olabilir. İstanbul’un Anadolu yakasında Üsküdar Ümraniye dolaylarında. Bugün Mustafa Kemal mahallesi olarak anılıyor. (İsmi 12 Eylül döneminde değiştirildi)

 

Eylül öncesi dönemde Camii’si ,hoca’sı olmayan bir mahalle idi. Devrimciler tarafından kurulmuş,parsellenen arsalar ihtiyaç sahiplerine bedava dağıtılmıştı. Şimdilerde bir değil, birden fazla camii’si bulunuyor.  Eylül öncesi dönemin‘’kurtarılmış bölge’’si olarak adlandırılan  yüzlerce, binlerce mahalleden sadece birisi idi.

 

Dünün ‘’kurtarılmış’’ 1 Mayıs mahallesinin bugün ne durumda olduğunu bilenimiz var mı?  

 

AKP iktidarına en fazla oy verilen mahallelerinden sadece birisi. 

 

Yıllardır toplumsal hiç bir protesto eyleminde adından söz edilmiyor.

 

Sadece 1 Mayıs değil, buna benzer ‘’kurtarılmış’’ başka mahalleler,  İlçeler de vardı.

 

 

Örneğin Fatsa vardı. Bir zamanlar devrimciler için örnek belediyecilik diye gösterilen ‘’kurtarılmış’’ Fatsa’da, 2004 yılından itibaren AKP iktidarı hüküm sürüyor. Yüzde 50 lerin üzerinde bir oy oranıyla üstelik.

Buna benzer onlarca örnek vermek pekala mümkün ama gereği yok.

 

Devrimci demokratlar,  sosyalist, dahası kendilerini en keskin Komünist olarak tarif eden sol’cularımız bu konuda ne düşünürler ?

 

Nereden nereye gelindiği konusunda içtenlikli somut bir durum tahlili yaparlar mı? Yapabildik mi?

 

Yanlışlarımız ve doğrularımızın ne olduğunu yan yana koyarak geçmişimizle hesaplaşarak, yanlışlarımızdan arınıp, doğrularımızı bugüne taşıyabildik mi? taşıyamadıysak eğer, neden taşıyamadığımızı  sorguladık mı?

 

Olması gerektiği gibi sorguladığımızı söyleyebilenimiz var mı?

 

Devrimci mücadele anlayışımızın  toplumsal  yaşam içerisindeki karşılığının her geçen gün biraz daha  erimekte olduğunun  farkında mıyız?  Eylül öncesinde kurtardığımızı iddia ettiğigimiz mahalle ve bölgelerin, bugün bizden kurtulmuş olduklarını neden kabullenmek istemiyoruz.

 

Kabullenmek değişmek demektir. Değişmekten mi korkuyoruz ?

 

Dünden bugüne geldiğimiz yer ve içerisinde bulunduğumuz konumu doğru dürüst ve titizlikle  sorgulamadan, bir kez daha ‘’kurtarılmış bölge’’lerden söz etmenin ciddiye alınır bir tarafı olabilir mi?

 

Baksanıza, geçmişten günümüze hiç ama hiçbir şey olmamış gibi kavga devam ediyor.

 

Nurtepe’de başlayan provokasyon, Sancak tepe, oradan da Sultangazı’ye sıçrayabiliyor.

 

Bugün, dünden daha da gerideyiz. ‘’Kurtarılmış bölge’’den söz edenlerin, sözünü ettikleri bölgelere bakınız. Hemen hepsi de Seçimlerde AKP gericiliğinin en çok oy potansiyeline sahip olduğu alanlar.

 

 ‘’Halk Cephesi’’taraftraları Nurtepe’den ‘’Kurtarılmış bölğe’’ diye söz ediyor. Son seçimlerde 17.500 oy potansiyeli bulunan Nurtepe’de AKP  6.500,  CHP 6.200, MHP 580 oy aldığına gore, Nurtepe kimden kurtarılmış oluyor peki. Düzen partilerinden kurtarılmış olmadığına gore, demek ki ‘’ Halk Cephesi’’ taraftarı olmayan devrimcilerden kurtarılmış. Yutardaki rakamlar gerçek olduğuna göre başka kimden ‘’kurtarılmış’’ olabilir ki?

 

Böyle bir mantık olabilir mi?

 

Sol içi sorunları şiddet yöntemiyle çözme anlayışının, sol’un tüm renklerine kestiği faturayı Gezi direnişi sürecinde hep beraber yaşayarak gördük.

 

Milyonların sokağa iindigi Gezi direnişine  objektif gözle bakanların hemen hepsi, Gezıcılerın sol sosyalist örgütlere hiç ama hiç itibar etmediğini söylüyor.

 

Gezi’ye destan yazanlar bunu görmek istemiyor  olabilirler.  Kendilerine itibar edilmediğinin nedenlerine aldırış etmeye bilirler. Görmemek, aldırış etmemek, umursamamak bu gerçeği değiştirmiyor.  

Gerçeklere gözlerini kapatarak yol almak isteyenler için bütün yollar kapalıdır.

 

Kim ne derse desin, Gezi direnişçilerine ‘’destan’’ yazan ‘’sol çoçuklulugumuz’’un, gezi direnişçileri tarafından yok sayılması, üç-beş kişilik örgütlerin klasik söylemlerine  itibar etmeden kendi çıkış yolunu kendince arama çabası  bunun en açık kanıtıdır..  

 

"Çayan Mahallesi'nde hiçbir siyasi partiye seçim propagandası yaptırmayacağız" diyenler  başta olmak üzere, sol içi şiddet’in  psikolojik alt yapısının yeniden döşenmek istenmesine bilerek yada bilmeyerek ön ayak olabilecek her türlü anlayışa sessiz kalarak şimdiden tavır almayanlar, bundan sonra ortaya çıkacak olan anlamsız kavga ve provokasyonlardan da şu veya bu şekilde sorumlu olacaklardır.

İçerisinde bulunduğumuz dönem, sol içi kavga ve dalaşmalara değil sol, sosyalist, devrimci demokratik güçlerin daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde, omuz omuza olmalarını dayatıyor.

Bu zorlu sürecin çıkış yolu, HDP’ne saldırmaktan geçmiyor.

HDP’ne daha fazla sahip çıkarak onu yüceltmekten  geçiyor.