Şuanda 98 konuk çevrimiçi
BugünBugün1267
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8991
Bu ayBu ay8991
ToplamToplam10477415
HDP ve Sol'un atmaz damarları PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 16 Ağustos 2014 06:05


Cumhurbaşkanlığı seçimi bitti.

Erdoğan kazandı.

CHP-MHP ittifakı kaybetti

Sonuçlar üzerine sağ’lı-sol’lu değerlendirmeler yapılıyor..

MHP’ni bir yana bırakıyorum.  Yeniçeri ocağı CHP’de bilinen cadı kazanı bir kez daha kaynıyor. Kılıçlar çekildi ‘’kelle avcıları’’ istemezük diye nara atıyor. Sözün kısası her seçim sonrası sahneye konan oyunun perdesi yeniden açılıyor. CHP kurultay’a gidiyor.

Ama bu seferki sesler,  öncekilerden biraz farklı.   Kazan kaynatanlar, Doğu Perinçek’in parti içersindeki ‘’tosuncuk’’ları. CHP’ni ‘’sol’dan uzaklaşarak  sağa sapmakla’’ eleştiriyorlar.

Gel de gülme. Bunlar, kendilerini CHP’nin sol’cuları gibi gösteriyorlar. İçlerinde ‘’Türkler’le Kürtleri eşit göremezsiniz’’ diyeninden tutun da, ‘’Kürkler çok doğuruyor, sayıları artıyor, CHP’nin bu nedenle o bölgede oyları düşüyor’’  diyen ırkçısına kadar, sözüm ona sol siyaset adına ahkam kesiyorlar.

Sol adına utanılacak bir durum.

Bunlar, D. Perinçek’in sol’culuk adına yaptığı kepazeliği örnek alıyorlar. Yanılıyorlar elbette.  Perinçek geleneğinin eline ‘’som altını’’ verseniz, bir süre sonra onu demir yığınına dönüştürdüğünü bilmiyorlar.

12 Eylül öncesi dönemi yaşayanlar iyi bilirler. Bir Dünya lideri olan Mao Zedung bile, bu geleneğin uğursuz ellerinde Türkiye’deki itibarını kaybetti. Bütün saygınlığı, sırf Perinçek geleneğinin sahipleniyor olmasında dolayı nasıl yerle bir oldu.

D. Perinçek geleneği, 12 Eylül’den bir süre sonra da, Mao Zedung’u bırakıp Kemalizmi diline doladı.

Sonuç ortada: Dünya’nın en büyük hırsızına karşı Kemalizm bayrağını sallayarak ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ diye bağıra bağıra Kemalizmin az da olsa  kalan saygınlığını bile  ayaklar altına düşürdü.

CHP’nin Ulusalcıları bunlardan bihaber. Toplumda ciddi bir karşılığı bulunmayan, içi boşaltılmış ham hayallerin bayraktarlığını yapmaya çalışan  D. Perinçek’ten medet umuyorlar.Bugüne kadar yanıldıkları yetmemiş olacak ki bir kez daha yanılıyorlar.

Geleceklerini MHP ‘de arayacakları yerde, onun, daha da sağında saf tutarak  sol(!)culuk yaptıklarını sanıyorlar..

Uzaktan baksanız ‘’aklı başında adamlar-kadınlar sanırsınız. Biraz yakından baktığınızda, ne olduklarını kime benzediklerini çarçabuk anlarsınız.

Oysa, bu yazının konusu bunlar olmadığı için fazla uğraşmadan asıl konumuza dönüyorum.

SOL’UN ‘’ATMAZ DAMAR’’LARI SEÇİM SONUCUNU NASIL GÖRÜYOR?  

Sol’un genelinden bahsetmiyorum. Sol’un atardamarlarından da değil, ‘’atmaz damar’’larından söz ediyorum.  

Örneğin ÖDP’den.

Daha önce "sosyalist hareketin Kürt hareketi içinde eriyeceğini" savunarak HDP projesi içerisinde yer almayan ÖDP. Seçimlerin hemen ardında yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin bütününe seslenebildiği oranda etki alanını genişleten Selahattin Demirtaş'ın adaylığı tüm muhalefet dinamiklerini de kapsayan daha geniş tabanlı bir ortaklık olarak gelişebilseydi kazanılan başarının çok daha ötesine geçilebileceği görülmüştür"  diye yazdı..

ÖDP açıklamasının ardından, bu açıklamaya bakarak kimi çevreler, ÖDP’nin HDP oluşumuna ‘’sıcak’ bakmaya başladığı vb. yolunda iyimser açıklamalar yaptılar. Bana kalırsa ÖDP’nin yaptığı bu değerlendirmenin tek başına hiç bir önemi yoktur.

Seçim öncesi değil, Seçimde çok daha önceleri, ÖDP’nin HDP oluşumuna karşı mesafeli duruşunun asıl nedeni, ‘’sosyalist’’ hareket olarak gördüğü kendi geleneğinin, HDP ile hareket ettiği takdirde eriyeceği endişesinden kaynaklanıyordu. Seçim sonunda, HDP oy kaybetmiş ya da oy oranını bu denli arttırmamış olsaydı, ÖDP ‘nin yapacağı açıklama ‘’ bak gördünüz mü, biz dememiş miydik, Kürt hareketi ile birlikte hareket etmenin sosyalist harekete hiç bir artısı olmaz, olmayacak’’ olacaktı.

HDP oylarını arttırdı ve ÖDP bu başarıyı kabul etmek durumunda kaldı. Şimdi kalkmış,’’ Türkiye’nin bütününe seslenebildiği oranda...’’ diyor. İyide, adama sormazlar mi arkadaş, ortak hareket edelim derken Türkiye’nin geneline seslenmeyeceğimizi hangi akla hizmet ortaya attınız demezler mi?

ÖDP’nin bu tavrı, HDP oluşumunun kuruluş felsefesini çok iyi bilmesine karşın, buna itibar etmeyerek kendi grup çıkarlarını tek doğru olarak görüp bu’’doğru’’larını’ HDP’ne dayatma çabasından başka bir şey değildir

ÖDP.. "Seçim sonuçları AKP’yi onun benzeri bir çizgide önleyebileceğini düşünen sağa açılma stratejisinin de iflasını ortaya koymuştur’’ diyor. Doğrudur. Koymuştur da ÖDP bunun böyle olacağını bilmiyor muydu ?

Şimdi kalkmış, "Kazanılan başarının çok daha ötesine geçilebileceği görülmüştür" diyor. İçersinde bizde olsaydık HDP daha fazla oy alırdı demeye çalışıyor.   ÖDP hep bunu yapıyorBSP sürecine yaptığı büyük ‘’Katkı’’nın sonuçlarını çok çabuk unutmuş olmalı ki, aynı sürecin HDP içerisinde de yaşanmasına ‘’katkı’’sunmak istiyor

Sadece ÖDP değil,

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) de, seçim sonu değerlendirmesi yapıyor.

‘’Seçimde; boykot, sandığa gitmeme ya da bilinçli bir tercihin ürünü olan geçersiz oylarla kendini ortaya koyan tepki önemlidir. Yaklaşık 15 milyon yurttaşımız sandığa gitmemiş, 750 bin yurttaşımız geçersiz oy kullanmıştır. Seçime katılım üzerinden yüzde 52, seçmen sayısı üzerinden ise yüzde 37′ye denk düşen bir oy oranı; hırsızlığı, zorbalığı ve emek düşmanlığı tescilli bir kişinin suçlarının üzerini örtmeye yetmeyecek, cumhurbaşkanlığı için gerekli meşruiyeti sağlamayacaktır.’’ Derken, Boykot’çuları kendinden sayıyor. Genel geçer beylik sözler ederek mümkün olana sırtını dönüyor.

HTKP,’’ HDP’nin adayı olan Selahattin Demirtaş, seçimde önemli bir çıkış yapmıştır. Bu çıkışın hangi yönde ilerleyeceği, AKP rejiminin ülke içindeki ve bölgedeki politikalarına karşı köklü bir mücadele sergilenip sergilenmeyeceğiyle ilgilidir.’’diyor. Tıpkı ÖDP gibi, söylenene değil, kendi söylediğine bakıyor. Kendinden kuşkusu yok. HDP ‘ne kuşku ile bakıyor ve hala HDP ile AKP’ni yan yana koymak için özel bir çaba sarf ediyor. 

Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin Motor gücünü dışlama, ona kuşkuyla bakıp, acaba(!) olarak gösterme çabasından vazgeçmiyor.

‘’Halkın Türkiye Komünist Partisi, bu tabloda kendisine büyük görevler düştüğünün farkındadır. Gericiliğe, zorbalığa, adaletsizliğe ve geleceksizliğe isyan eden milyonların örgütlenme arayışının karşılanması ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında mücadelenin yükseltilmesi bugünün birincil görevleridir.’’ Demeye devam ediyor.. Daha ne kadar bu bildik soyut söylemlerle kendilerini oyalamaya çalışacaklar bu belli değil.  ‘’ Haziran Direnişi’nde sokakta mücadele eden milyonların taleplerinin örgütlü bir mücadeleye evriltilmesi, gerici rejime tepki duyan yurttaşlarımızı temsil edecek siyasal ve toplumsal bir seçeneğin yaratılması, zorunludur ve mümkündür.’’ Derken. Zaten mümkün olmuş HDP seçeneğine şaşı bakıyor, kendince alternatif ortaklar aramaya devam ediyor.

Komünist Partisi (KP) ise;

 ‘’..O cumhurbaşkanı oldu diye dünya tersine dönmeyecek

Bu halk diktatöre asla boyun eğmeyecek’’ demiş. Bir kaç hafta önce ayrıldığı ekipten farklı bir değerlendirme yapmamış.

KP, ‘’Gericiliği yenmek için karşısına yeni bir düzenle, sosyalizmle çıkmaktan başka çare yoktur.’’ Derken, tıpkı diğerleri gibi, Kupkuru bir sosyalizm söylemi ile işleri kotaracağını sanıyor. Kimlerle birlikte ve nasıl bir  Sosyalizm sorusunu atlıyor. Her şeyi söyleyen ama hiç bir şey söylemeyen, Kendi çalan kendi oynayan keskin ‘’Komünist’’ edasıyla yoruma devam ediyor.

Sol’un ‘’atmaz damar’’ları bunlardan ibaret değil elbette. Bunlar birkaç örnek sadece. Başka ‘’bağzı’’ları da var. Üç aşağı beş yukarı aynı şeyi söylüyorlar. şimdilik bu kadarı ile yetinelim

HDP ‘NİN ÖNÜNDEKİ GÖREV..

Cumhurbaşkanlığı seçiminin, oy oranını arttırması açısından  asıl kazananı,  HDP adayı Selahattin Demirtaş’tır.

Yalnız, bu başarıya bakarak % 10 barajının aşıldığına ilişkin kesin değerlendirmelerin de gerçekçi olmadığı ortadadır. %10 barajı aşılmamış ama  rahatlıkla aşılabileceğini göstermiştir.

Seçim sürecinde Selahattin Demirtaş’ın yürüttüğü propaganda faaliyetleri, hem sol’da, özellikle de CHP içerisinde Kürt özgürlük hareketine karşı örülmüş olan  kalın duvarları yerle bir etmese de önemli oranda örselemiştir. Duvarın örselendiği oranda da Selahattin Demirtaş’ verilen oy’lar  arttırırmıştır. 

Artan oy oranının kaçmaması, tam tersine artarak devam etmesi, HDP’nin bundan sonraki politikası ile doğru orantılı olarak, yükselecek yada düşecektir.

CD seçimi çok açık bir gerçeği göz önüne serdi.

Kürt özgürlük hareketi ve devrimci demokratik sosyalist güç birliğinin radikal demokratik  mücadelesinin istikrarı, toplumsal muhalefetin ‘’atar damarı’’ olan HDP’ne olan güveni arttırmaktadır.

HDP karşısına örülen kalın duvarlar örselenirken, bugüne kadar sol’un ‘’atmaz damar’’ları olan örgütleri de çözülerek ana muhalefet olmaya aday, Atar damar’ın etkisi alanına giriyor.

Sol’un ‘’ atmaz damarları’’ tarafından bugüne kadar defalarca tekrarlanan, seçimleri boykot etme, boş oy kullanma yada ‘’oylar ‘bölünmesin’’ aymazlığına kapılarak izlediği politika ( buna politikasızlık da diyebilirsiniz)  bile kendi tabanları tarafından itibar görmüyor, hızla itibarsızlaşıyor.

Sol’un atmaz damarları’na kan veren kılcal damarlar, Solu’un atar damarı’ına yöneliyor.

İbrahim AÇIKYER, çok doğru bir tespit’te bulunuyor.‘

“HDP’nin bu saatten sonra yapması gereken varoşlara çekilmek olmalı. Benim görüşüm budur ki HDP, bu noktadan sonra yeni bir kampanya başlatıp, ‘varoşlara çekiliyoruz’ demeli. HDP’ye oy veren orta sınıfı da analize etmeli bu hedefe. Doktorsan gel varoşta sağlıkla ilgili katkı sun. Öğretmensen ders ver. Mühendissen veya avukatsan gel insanlara hukuksal danışmanlık hizmetlerini ver, yaklaşımı olmalı. HDP’ye gönül vermiş, demokratik geleceğe özlem duyan insanları varoşlarda bu tür bir siyasi mücadele verecek şekilde mobilize etmek gerektiğini düşünüyorum. Ancak böyle olursa AKP ile rekabet edilebilir. Çünkü AKP kadroları 20 yıldır bunu yapıyorlar….’’ Diyor.

HDP, Sol’un atmaz damar’’ları ile uğraşıp vakit kaybetmemeli.

HDP, Sol’un’’ kılcal damar’’larına yönelmeli..

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 16 Ağustos 2014 06:06