Şuanda 493 konuk çevrimiçi
BugünBugün1500
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9224
Bu ayBu ay9224
ToplamToplam10477648
Türkiye'de Alevi halkın savaşa girmesi planlanıyor PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Cumartesi, 11 Ekim 2014 18:02


Maraş’ın Yörük Selim mahallesindeki kahveye pompalı silahla saldırılması, orta doğuda oynanan oyunun bir parçasıdır. Daha dün, 10.10.2014 te  yapılan karıştırma ve kışkırtma eylemi,  bundan otuz altı yıl önce de, uluslararası güçler tarafından planlanarak, kendi vatandaşını koruma ve kollaması engellenerek, TC. Devleti, tek yanlı felç edilmişti. Bu gün ajan ve provokatörlerin aynı kışkırtmalarının pratiğini görmekteyiz.

Çorum’da, Sıvas’ta, Malatya’da, Gazi/ İstanbul’da  yapılan katliamlar da bu doğrultuda yapıldı.

Amerikan emperyalizminin yönlendirici devi, Mason, David Rockefeller’in, aşağıdaki açıklamaları,  işin nasıl yürütüldüğünü gösteriyor.;

“Avrupa ülkelerinde kurulan İtalya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.

 İstanbul’daki sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için yaptırıldı. New York İkiz Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları ise tamamen bizim planlarımız doğrultusunda icra edildiler.”

 “Bu arada, bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan bağlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması için, üst kademelerde işbirlikçilerin olması gerekir. Bu işbirlikçiler gözünü para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu işlere bulaşıldı mı, bir daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında çalışan mafya, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteğiyle bütün bu faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna işbirlikçilere dağıtılan para ve rüşvetler dahildir.

Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:   Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir.

 İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.

 Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.”

Rockefeller’in söylediği şeylerin çoğu, uygulanmış, bilinen şeyler, bugün de aslının aynısıdır, denilebilir.

Rojava ve Kobani’de sessizliği oynayan koalisyon güçleri ve Nato, kendi planlarının tersi davranırlar mı? İran’ın o bölgede egemenliğini veya gelişmesini isterler mi? Suriye’nin ayakta kalmasını kabul edebilirler mi? Bunların olup olmaması direnmenin gücüyle belirlenecektir.

İŞID’in silah üstünlüğü artırılarak, dolaylı olarak PKK ile savaşılmaktadır. Bu politikayı bilmeyen, duymayan kalmadı. Politikada her zaman iki ile iki dört etmez. Bazen de, sıfır da edebilir. Savaş ta bir politikadır, siyasetini zorla kabul ettirmedir. YPG direniyor, bir ay daha direnirse çok şeyler az da olsa çözülmeye başlayabilir. Elbette kendiliğinden olmayacaktır, direnmenin ebatı ve derinliği etki gücüyle uyumlu yürürse pozitif bir durum çıkabilir.

Alevilerin Anadolu’da kışkırtılması da devreye girerse, bu tehlikeyi artırır, ancak, diğer yandan, Kürt hareketi ile süreçte Alevi hareketi aynı çizgide birleşebilir. İşte o zaman umutlu bir noktaya gidiş başlar. Karmaşanın, bir anlamda kaosun, geleceği aşamada on binlerce insanın öleceğine kesin gözle bakılmalıdır. Oluşacak bu süreç aynı zamanda İslam’ı reforma götürebilir, senteze ulaşmasını hızlandırır.

Sünni selefi, dini örgütlenmeler, anti-Şii politikaları nedeniyle böyle bir savaşa rahatlıkla çekilebilirler. İster İsrail organize etsin, ister diğer güçler, bu tür çatışmaların dini zemini, her zaman vardır.

Türkiye’deki Alevi halkın çok önemli bir bölümü Atatürk milliyetçiliği altında, aşırı PKK düşmanlığı yaparak, koyu ırkçı, ulusçu ve milliyetçi çizgide tutulmaktadır. İçi boşaltılmış, sadece bayrak ve Atatürk kültüyle sürdürülen bu politika, CHP, MHP, ve İşçi partisi tarafından desteklenmektedir. RTE sıkıştığında onlar imdatlarına yetişerek bu politikayı tamamlamaktadırlar.

Özellikle; Dersim Alevi katliamı kırılma noktası, Atatürk’ten dolayı hesaplaşmaya sokulamadı. Alevi inançlı halk kendi haklarını savunan örgütlenme biçimini henüz tamamlayamadı, Cem evlerinin resmi statüsünü, kabul ettiremedi, kendi aralarında, milliyetçi, devletçi, laikçi ayrılıklar gizli biçimde sürüyor. Henüz ayrışımlar ve sentezler oluşmadı. İslamın, reforme olması süreciyle doğaldır ki, bağlantılı, ancak,devlet burada baskın davranıp süreci yavaşlatıyor ve sözünde Alevi, özünde Sünni ol, anlayışını oturtmaya Diyanet çizgisinde tutmaya çalışıyor. Böyle bir ortamda çatışmaya, kaosla sokulacak Alevi halk, savrulup bitirilecektir.

1978 Maraş’taki olaylar bile, solda sıfır kalacak bir katliama davetiye çıkarılacaktır. MHP’li ülkücülerin aktif olduğu 78 olaylarının yerine, polis ve kökten dinci selefi örgütler kullanılacaktır. Ülkücüleri pohpohlayarak yedekleye bilirler de, ancak, kızışma artınca yapılacaktır. Kobani’yi protesto eylemlerinde, devletin polisinin tekbir sesleriyle direnenlere saldırması, geçmişteki ülkücülere verilen görevi, bugün, polis ve selefi AK gençliğe paylaştırdılar.

Alevi örgütlenmeleri, provakosyanlara açık konumdalar, bunu nasıl savacaklar ileride göreceğiz. Maraş/ Yörük selim kahvehanesine pompalı tüfekle ateş edilmesi, bunun başlatılmak istendiğini  gösteriyor.