Şuanda 255 konuk çevrimiçi
BugünBugün1364
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9088
Bu ayBu ay9088
ToplamToplam10477512
Sünni alevilik veya devlet aleviliği PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Çarşamba, 12 Kasım 2014 19:12


Bizlerin önceden bildiği iki türlü Alevilik vardı; Genel olarak Ehlibeyt çizgisinde gibi görünen, Bektaşilik ve tekkecilik,, diğeri Şia olan İmam Caferi çizgisi olan Ehlibeyt yolu, sonraları, arkeolojik bilgilerle öğrendiğimiz, diğer bir çizgi, bilimsel olarak binlerce yılın kültlerine dayanan on iki hizmeti ve ayinleri olan tek tanrıcı veya çok tanrıcı Luvi inanç kültleridir.

Hanefi mezhebine yakınlaşmalar Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti politikalarındandır. İmam Cafer buyruğu ve felsefesi Alevilikte kendi içinde en tutarlı inanç biçimlerindendir. Luvi, Alevi geleneği tapınma ve dans semahları gök tanrılarına kurban verme, dilek dileme, ziyaretler, hayvan kültleri ve benzerleridir.

Tarikatçılık ve tekkecilik, bu iki inanç ve yaşam biçiminin kaynaşmasından önemle oluşmuştur. Eflatun düşüncesinin ve felsefesinin etkisinde önemle kalmış olan Alevi ve Bektaşi tarikatları, tasavvufta güzel değerler yaratmışlardır. Toprağın işlenmesi, üretilenin bölüşülmesi, ortak yaşama kültürleri, vicdan ve adaletin insanda başlayıp insanda bitmesini bu eğitim yuvalarında öğretmişlerdir.  Hacı Bektaşi veli de buna iyi bir örnektir.

Emevi ailesinin entrikaları ve Muhammet soyuna olan düşmanlığı, ticaret ve onun yönlendirilmesi doğrultusunda siyasa nın ve yürütmesinin yani askeri gücünün hükmetme aracı olarak kullanılması,  feodal devlet  yapılanmasına yeni terkedilen köleci yapının, değiştirilmesiyle oluşan ilerici durumun yerini güçlü Melik yani, feodalin hükmünün oturtulması mücadelesidir.

Bu gün Türkiye’de nasıl sömürü yapılıyorsa ve baştaki Muaviye nasıl sömürüp hükmünü sürdürüyorsa geri toplum özlemleri varsa, işte o zaman da esas Muaviye ve Yezid te aynı idi.

Unutmayalım ki, bu gün bu sömürü, bir avuç oligarşik işbirlikçi Alt-Emperyal yapıyla sürdürülüyor. Zamanın Muaviye’si ise, bu günkü sömürenlerdir.

TC: Devletinin Alevileri Sünnileştirme planı, bir Muaviye ve Yahudi din anlayışının devamıdır. Hanefiliği dayatmayı değişik entrikalarla yapmaktadırlar. Düşünün ki, her yıl yetiştirilen Alevi dedelerinin eğitimleri belirli vakıflar tarafından yürütülüyor. Bu vakıfların eğitimcileri Diyanet ve görünmez eller tarafından finanse ediliyor. Yılda iki yüz dede yetiştirip örgütlemeye gönderen, güçler, uygulattıkları programlar belirlenmiş tekst formülleriyle cem ayini sırasında halka empoze ediliyor. Bu dedelerin hocaları ilahiyat hocalarıdır. Tasavvuf eğitimcileridir ve Sünni dirler.

Bu dedeler ordusu devletin eğitim formatından geçtiği için, uygulamayı yaptıkları sürece Sünni- Alevidirler, Sünni eğitimi veren dededirler. Bunları Alevi halkı seçip reddetmesi gerekiyor.

Sünneti uygulayan anlamında olan, Sünni sözüyle anılan Hanefilik, Muaviyenin ilk olarak ortaya attığı Ehli-Sünnet düşüncesinin devamıdır. Muaviye benim yolumu takip edenler Ehli Sünnettir demiştir. Şimdi dedeler, ehli sünnet eğitiminden geçmektedirler.

Dedelerin çoğu, Cem ayinlerinde, SAS(Sal Allahu aleyhi ve sellem) deniyorsa, Sünni eğitimin alınmasından dolayı deniyor. Esası Ehlibeyt çizgisine ve felsefesine göre; Sal Allahu aleyhi ve Alihi, denmesi gerekiyor. Gerçek Alevi dedesi böyle söylemesi şarttır.

Şimdi, bu  devletin Alevisi mi olursunuz, yok sa, bu inancın doğrusunu yapıp bağımsız mı kalırsınız ?