Şuanda 375 konuk çevrimiçi
BugünBugün1435
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9159
Bu ayBu ay9159
ToplamToplam10477583
2014 yılında yaşananlar! PDF Yazdır e-Posta
Bayındır-Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Çarşamba, 31 Aralık 2014 14:39


Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye ve Kürdistan halkları açısından 2014 yılı bir yandan iktidarın giderek daha da dikta rejimine dönüştüğü, halklar içinse baştan sona her anının direnişle geçtiği bir yıl olmuştur. 2014, bölgemizde merkezinde dört parçadan Kürtlerin yer aldığı  gelişmeleri ortaya çıkaran bir yıl oldu.

Şengal ve Kobanê'de, çağın baş belası olan IŞİD cellatları tarafından insanlık dışı uygulamalar sahneye kondu. Yüz binlerce Kürt yerlerinden yurtlarından edildi, binlercesi katledildi. Binlerce Ezidi Kürt kadını kaçırılarak insan pazarlarında satıldı. Kürt halkı ise tüm Kürdistan'ı tehdit eden bu saldırılara karşı bulunduğu her alanda ayağa kalktı. Geçmişte Kürt halkına ve Alevilere yönelik  Dersim, Ağrı, Maraş, Sivas, Gazi  ve Roboskî'de reva görülen katliam planlarına, Şengal ve Kobanê'de ortaya koyduğu tarihsel direnişiyle cevap verdi.  İnsanlığın onur direnişini ortaya koyan Kürtler bu topraklarda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, yürümeyeceğini katliamcı çeteler ve işbirliği içindeki güçlere gösterdi.

Kürt halkı açısından 2014 yılının en önemli gelişmesi; örgütlülüğü, askeri gücü ve siyasetiyle artık tarih sahnesinde kendi kimliğiyle yer alacağını net olarak ifade etmesidir. Artık bölgede hiç kimse Kürdü yok sayarak siyaset  yürütemeyeceğini  öğrendi. Bunu düşünenler Kobane ve Şengal başta olmak üzere Kürtlerin yaşadığı her yerde geliştirdikleri direnişe çarpıyor. Egemen güçlerin bölge hesapları uzun vadeli olmaktan çıkmış, Kürt direnişiyle bozulmuştur.

Kobanê, Şengal direnişleri ve 6-8 Ekim serhıldanları gibi tarihi olayları barındıran bu yıl, on yıllardır devam eden Kürt Özgürlük Mücadelesi'ni dünyaya da anlatmayı başardı.

Kürt halkı, evlatlarının kanlarıyla ödediği bedellerle ortaya çıkan bu direniş mirasına sahip çıkmalı ve can bedeli yaratılan kazanımları değerlendirip, daha ileriye taşımalıdır.

Karşılamakta olduğumuz 2015 yılı bir yandan Çözüm tartışmalarının gündemde olduğu bir yıl olacak, bir yandan da Haziran ayında yapılacak Genel seçimlerin belirleyici gölgesinde geçecek.  Bu süreç Türk hükümetinin insiyatifine bırakılmamalıdır. Halkların özgürlük taleplerinin yaşam bulması için, Türkiye’nin devrimci-demokratik güçleri ile Kürt Özgürlük hareketinin ortaklaşa gerçekleştireceği eylemlerle sürece müdahale edilmelidir.

2015  seçimleri, tüm tarafların taleplerinin netleşeceği ve demokrasi mücadelesinin şiddetlenerek süreceği bir dönem olacaktır. Bu süreçten başarıyla çıkan taraf önümüzdeki yılların gidişatını belirlemede tayin edici önemde olacaktır.

Geçtiğimiz yıl  bölgemizde yaşanan gelişmeler, AKP’nin ve gayri meşru evladı HÜDA-PAR’ın IŞİD zihniyetinin siyasi ve askeri temsilcileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu zihniyetin panzehiri  başta HDP olmak üzere ülkenin devrimci-demokratik güçleridir. Bu gerçeğin bilincinde olarak Halklarımız  bu tarihsel göreve birlikte örgütlenme hamlesiyle cevap vermelidir. Artık müzmin muhalefet yaparak, iktidarı hedeflemeden, sadece AKP’nin tek başına anayasa değiştirecek milletvekili sayısına ulaşmaması üzerine siyaset yapma anlayışı terk edilmeli ve iktidar hedefli bir siyasal çalışma yapılmalıdır.

Kendisine muhalefet diyen CHP, iktidar olmayı hayal edemediği için kendisini AKP’nin anayasayı değiştirecek sayıya ulaşmasını engelleme göreviyle sınırlamaktadır. Oysa muhalefet gücünün tek hedefi  olmalıdır. Mevcut iktidarı devirip yerine geçme hedefi. Ama kendisi de tekçi zihniyet temsilcisi olan CHP’nin  bugünkü durduğu yer;  AKP’den ve onun bölgedeki askeri maşası IŞİD’den farklı bir yer değildir. Hepsinin ortak bileşeni tekçi zihniyettir. Dışındakilere hayat hakkı tanımayan, otoriterlik yanlısı, baskıcı ve imhacı zihniyettir. Aralarındaki fark sadece pratik uygulamadır.

AKP hükümeti yıllardır  sahte açılım vaatleriyle halklarımızı kandırarak iktidarını yürütmektedir. Eğer devrimci-demokratik hareket görevlerini yerine getiremezse bu durum devam edecektir. Artık Türkiye halklarının bizlerden beklediği gibi, iktidar alternatifi olma görevi omuzlarımızdadır. Türkiye’de sadece muhalefet boşluğu değil, onun yanında bir iktidar boşluğu var.  HDK ve HDP önderlikli birleşik bir devrimci-demokratik hareket iktidar boşluğunu doldurmaya aday haline gelebilir. MHP ;  AKP’nin ikiz kardeşidir, CHP ise muhalefet yapmayı  AKP’ye benzeme olarak algılamakta ve her geçen gün milliyetçi sağa daha da yakınlaşmaktadır. Yani  mevcut siyasal yelpazede MHP, CHP ve AKP aslında aynı blokta yer almaktadır. Karşıt blokta ise HDK bileşenleri ve diğer devrimci-demokratik-sosyalist güçler vardır. Iktidar hedefli bir hareket ancak söylediğimiz bu güçlerin bileşkesi ile olanaklıdır.

Yine geçtiğimiz yılın en önemli olaylarından biri Maden ocaklarında yaşanan katliamlar olurken, bir diğeri ise yolsuzluk operasyonlarıdır.  Devamla, bu operasyonların ardından başlatılan Cemaat’e karşı tasfiye operasyonları ve bunlara ek olarak Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm olumsuzlukların, cinayetlerin Cemaat üzerine yıkılarak işin içinden sıyrılma amaçlı AKP oyunlarıdır.

12 yıllık AKP iktidarı döneminde, AKP ve Cemaat iyisiyle kötüsüyle her şeyde ortaktırlar. Hepsinin altında da malum devlet ve devletin gizli katlarındaki Ergenekon/ Gladyo yapısı vardır.  Başlangıçta bir çok solcu da bu yapıyı ortaya çıkarabileceği, legal-illegal katmanlarıyla etkisizleştirilebileceği, devletin bir ölçüde de olsa temizlenebileceği umuduyla Ergenekon davalarını destekledi. Ancak süreç içinde davaların Güneydoğu’daki faili meçhulleri, JİTEM’i, Hrant Dink ve benzeri suikastleri, Susurluk’u, Şemdinli’yi, vb. teğet geçtiği fark edilmeye başlandı.  Kod adı Ergenekon olan devlet yapısı ile birbirlerine paralel AKP ve Cemaat’in ortak suç işledikleri ortaya çıktı. Bugün yaşadığımız sürece çok benzer biçimde, kamuoyuna Ergenekon davası olarak yansıtılan yargılamalarda Gladyo’nun maşaları ve birkaç elebaşısı öne çıkarılarak o yapı gözlerden saklandı.

AKP ile Cemaat devleti bütünüyle ele geçirme mücadelesinde, birbirine paralel falan değil sımsıkı sarmal bir biçimde  ortak sorumludur ve suçludur. Şimdilik mücadeleyi kazanmış görünen AKP, düne kadar derin dediği devlet güçleriyle uzlaşarak eski ortağını tasfiye etmeye çalışıyor. Biz devrimci-demokratik güçlerinin tutumu bir suçluyu diğerine yeğlemek olmamalıdır. Bu devletin derinlerindeki yerli ve yabancı karanlık odakları gözden kaçırmayalım.  Bizim işimiz suç ortaklarından birini karşımıza, birini yanımıza alma olamaz. Bir suçluya yaslanarak bir başka suçluyu yargılayamayız. Ikisine de karşı olmalıyız.

Yukarda açıklamaya çalıştığımız gelişmelerin önümüzdeki yılda da belirleyici olacağını söylemek kehanet değildir. Bir yandan Kürt halkının görkemli direnişi, bir yandan kazanımları minimalize ederek tasfiye etmeyi ana amaç edinmiş bir AKP gerçekliği ile karşı karşıyayız. Önümüzdeki yılın halklarımız açısından bir kazanım yılına dönüşmesi ilerici güçlerin ortaklaşa yürüteceği güçlü bir mücadele ile olanaklıdır. 12 Eylül’ün getirdiği seçim barajını paramparça etmek olanaklıdır. Aramızdaki ayrılıkları değil, aynılıkları ön plana çıkararak hareket edebilir ve bir seçim bloku oluşturabilirsek, AKP iktidarını ve Aksarayları sahiplerinin başına yıkmamız olanaklıdır. 

Herkese umut, özgürlük ve insanlık değerlerini savunan  mücadele dolu bir yıl dileklerimizle….