Şuanda 451 konuk çevrimiçi
BugünBugün1476
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9200
Bu ayBu ay9200
ToplamToplam10477624
Dinciler ve dinsizler PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 02 Ocak 2015 07:53


973-1057 yılları arasında, yani, bundan tam bin yıl önce Halep’de yaşamış  filozof  Abu’l-AlaAl-Ma’arri, ‘’ Dünyada iki çeşit insan var. Aklı olan ve dini olmayanlar, dini olan ve aklı olmayanlar’’ diyor.

Dindarlar ve Dinsizler’den söz ediyor.

Dindarları akılsız,Ateistleri de, dinsiz ama akıllılar  olarak tanımlıyor.

Ben burada, dindarların neden akılsız, ateistlerin neden akıllı  oldukları üzerinde durmayacağım.

Nedeni  çok daha geniş bir yazının konusudur.

Genel Kabul gören bir tanımlamayla  din: ‘’Allah tarafından peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi bir kanun’’ olarak biliniyor. Daha doğrusu öyle oldugu söyleniyor. Bu durumda, kanun koyucu Allah, muhatabı ise insanlar demek oluyor.

Öyle olunca,  ‘’Dindar’’,’’dini bütün’’ diye adlandıran yada öyle bilinen kişi yada kişilerden, Tanrı buyruğu yerine  başka bir buyruga, ‘’ilahi  kanun’’ dışında, beşeri kanun hükümlerine  uygun davranışlar beklemek ne kadar gerçekçi olabilir? Başka dinleri bilemem, ‘’dini bütün müslüman’’lar için beklenilemeyeceği kanaatindeyim.

O halde, kendisini müslüman kabul eden bir kişinin, demokratik-laik bir toplumda, çağdaş yaşamın asgari kuralları demek olan, Sosyal devlet,sosyal adalet, kişi hak ve özgürlükleri gibi kavramlar bütünü ile dogrudan  uzlaşmaz bir çelişki içerisinde olduğunu da peşinen kabul etmek durumundayız.

Öyle ya, ‘’Gerçek ‘’bir müslümana göre  elimizde ‘’allah tarafından peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi bir kanun’’ ( Kuran-ı  kerim) olduguna göre, başka kanun, kararname ve uyulması gereken yönetmeliklere ne gerek var ki…

Tanrı buyruğu şeriat kanunları dururken, ‘’deli saçması’’ demokrasi,a dalet, özgürlük, hak ve hukuk  da ne demek oluyor?  

‘’gerçek bir müslüman açısından bütün bu kavramlar, şeriat’a giden yolda geçici bir sure için kullanılması gereken birer araç olmanın ötesinde hiçbir anlam ifade etmeyecektir.  Hayır, öyle değil diyen bir müslüman çıkarsa eğer, biliniz ki o kişi ya dini bilmiyor, yada doğruyu söylemiyordur. Tıpkı, ‘’ben kişi olarak her müslüman gibi elbette şeriatcıyım, ama  başbakanlık sıfatım nedeniyle laik olmak (laik görünmek demek istiyor.) durumundayım’’ diyen zevat gibi takiye yapıyordur.

Halep’li filozof şair Abu’l-AlaAl-Ma’arri’nin sözlerinden hareket edecek olursak eğer,  ülkemizde, dini olan ama aklı olmayanların en başında, dini bütün din adamları gelir. Örnek olsun, bunların en tepesinde de tam donanımlı  Diyanet işleri başkalıgı denilen kurum gelir.

Mehmet Görmez bu kurumun başındaki kişidir. Adı gibi ‘’Görmez’’ Mehmet’in saçmalıklarına bakarak Halep’li Filozof’un söylediklerine hak vermemek elde değil. Baksanıza, ’’üniversiteyle cami birbirinden ayrılamaz’’mış. ‘’Dualarımızla kanatlanan ebabil kuşları zalimleri perişan edecek’’miş. Böyle söylüyor.

Kapitalist sistem, Mehmet Görmez ve onun gibi ‘’görmez’’ tip’leri  kullanmak suretiyle halklarımızı batağa çekmeye, ortaçağ karanlığına sürükleyerek iktidarlarını sürdürmeye çalışırlar.

Yıllık,1.3 katrilyon’luk bir bütçe ile beslenirler. (bu bütçe, 8 bakanlık ve 22 üniversitenin toplam bütçesinden çok daha fazladır)

85 bin cami,35 bin cami yaptırma derneği, 81 il’de 3852 adet kuran kursu’na bu nedenle yol verilir, ön ayak olunur. 200 bin kişilik öğretmen açıgı  olmasının bu nedenle kıymeti harbiyesi olmaz. Onlar, Katrilyon’luk bütçe tahsisleri ile topluma ‘’din alim’’leri kazandırdıklarını vaaz eder bunlarla övünürler. Cübbeli, cübbesiz, cin’li, cin’siz, muskalı, muskasız yığınla kirli sakallı sahtekarlar üretirler.

1.3 katrilyonluk bir bütçenin başına çöreklenerek  arsızca nemalanan  bu kurumun mensupları, üstlerine vazife olan işlerden daha cok, üstlerine vazife olmayan işlerle  iştigal ederek,  efendilerine kulluk etmek adına Tanri dili kullanırlar.

İstanbul müftüsünün yaptığını yaparlar, fetva verirler. ‘’ iş kazalarını önleme konusunda aşırı tedbirler almanın allah’a güveni sarsacağını’’söyleyecek kadar kendilerinden geçer, utanmaz adamlar olmaktan hiçbir sakınca görmezler.  ’’ bela ve musibet’’ bir Tanrı buyruğu’dur,  tedbir almaya ne gerek. Nasıl olsa insanoğlu’nun anlına ne yazılmışsa o olacak.  İş kazalarını önlemek için aşırı tedbir alıp fuzuli masraf ederek, boşa para harcamanın ne gereği var diyebilecek kadar edepsizleşebilirler.

Soma ve Ermenek maden ocağı cinayetleri için ‘’gönül rahatlıgı’’ ile, ‘’Rabbim neylerse güzel eyler’’ diyebilirler. Soma’da 301 kişiyi diri diri mezara gömen tanrılarına güzelleme yaparak, susun, ses etmeyin, isyankar olup günah işlemeyin, şükredin diyerek, Milyar dolarlık soygun ve rüşvet yiyen haramzadeleri değil, Soma, Ermenek vb yerlerde yaşam odaları talep edenleri, ‘’aşırı’’ tedbir talep ederek, allaha olan güveni sarsmaya kalkmakla’’ suçlarlar.

Bu ve benzeri saçmalıkları, tanrı buyruğu  olarak  topluma dayatmaya  çalışan ‘’dini bütün’’ soytarıları ‘’din alimlari’’ olarak meşrulaştırmaya çalışan bir sistemi  ‘’demokratik,sosyal isiyasal’’bir sistem olarak kabullenmek  mümkün mü?

Maden işçisine, inşaat işçisine,kafa ve kol emekçisine, bu saçmalıkları anlatmaya çalışan bir din adamı, camide değil de yer altında, maden ocagında bu saçmalıklarını işçilerin yüzüne karşı söylemeye kalkışabilir mi?

Bu ve benzeri saray soytarısı din adamlarının sözlerine amin diyen bir işçi bulmak kolay olmasa da,  bir cumhurbaşkanı, bir başbakan ve yüzlerce patronun  rahatlıkla bulunabildiği bir ülkede yaşıyoruz.

‘’ Kazalar işin fıtratında vardır’’ diyen kişi ile bu soytarılar fikirdaştırlar.

Bunlar, birbirlerinin önlerine yatmakta yarış halindedirler.

Bunlar, günah işleme özgürlüklerine karşı çıkılsın istemezler,

Hırsızlık, yolsuzluk, tehdit, şantaj ve rüşvet bataklıgının ortasında ‘’allahu ekber’’ çığırtkanlıgı ile kendilerini saklamaya çalışırlar.

Bunlar, ‘’cennet’’lerin en alt derecesine bile 72 kadın vaadi ile sapıklıklarını ‘’tanrı’’larının bahşişi diye takdim ederler.  

Din ile aldatırlar. Allah ile avutmaya çalışırlar.. Avunan zavallıların oyları ile ateist akıllı azınlığı da,  toplumun tüm kesimleri gibi zorla, baskı ve zorbalıkla yönetmeye kalkarlar.

İrlandalı aktör Liam Neeson,(haber doğruysa eğer) bir gazeteye verdiği röportajda, İslam dininden çok etkilendiğini söylemiş; "İslam dinine geçmeyi düşünüyorum" buyurmuş.

’Ne zaman dindar bir insanla konuşsam, ellerimi yıkayasım geliyor’’ diyen Friedrich Nietzsche’in kulakları çınlasın.

Tüm dinsizlerin yeni yılı kutlu olsun...