Şuanda 259 konuk çevrimiçi
BugünBugün1367
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9091
Bu ayBu ay9091
ToplamToplam10477515
Haziran yaklaşıyor; CHP balonu şişer mi? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Salı, 03 Şubat 2015 18:18


Haziran seçimlerine 4 ay gibi az bir zaman kaldı. İktidar ve Muhalefetiyle herkes kazanmaya hazırlanıyor.

Bekleyip göreceğiz.

Türkiye bu seçimle birlikte bir kez daha kendi kendisi ile yüzleşecektir.

İktidar partisi ve Hükümet’i eliyle devletin soyulduğu, hırsızlığın tavan yaptığı, adam kayırmacılığın, kanunsuzluğun ve ‘’ben yaparım olur’’ aymazlığının sınır tanımaz boyutlarda seyrettiği olağan üstü bir dönemde geçiyoruz.

Algı operasyonları ve yalanlarla besleniyoruz.

Din tüccarlarının  çağ dışı zihniyetleri, islami değerler adına yaptıkları ahlaksızlıklar, toplumun etik değerlerini hızla erozyona uğratıyor.

Ana kucağına yaslanmanın bile ‘’cinsel  tahrik’’  gerekçesiyle ‘’günah’’ olduğunu ileri süren örümcek beyinli din tüccarları  tarafından desteklenen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.

Ulu orta ve pervasızca cinsler arası ayrımcılık  yapılıyor.  Toplumun yüzde ellisini oluşturan kadın cinsi sürekli aşağılıyorlar.

Kadını  ‘’şehvet  tarlası’’olarak görüyorlar.  Kürtajı; ‘’ petrol kuyusuna beton dökme’ olarak anlatıyorlar.

Her köşe başına bir camii yapmak suretiyle, islami gericiliğin ve potansiyel Işid zihniyetinin alt yapısını güçlendiriyorlar.

Rumeli Hisarcık Açıkhava tiyatrosunun bile mescit olarak yeniden dizayn edilmesine karar verebiliyorlar.

Zorunlu din dersi, kız-erkek ayırımı, imam hatip okulları ve her okula bir mescit adıyla eğitim sistemini islami gericiliğin arka bahçesine çevirerek ‘’ dindar ve kindar’’ bir gençlik yetiştiriyorlar.

Çağdaş dünyanın dördüncü güç olarak tanımladığı basının gücünü çoktan kırdılar ve işlevini değiştirerek, ‘’gücün basını’’ haline getirdiler. Birçoğunu dönek solculardan kiraladıkları  kalemlerini piyasaya sürerek ideolojik terör estiriyorlar.

Demokratik güçleri, sendikalar, dernekler ve ilerici, çağdaş kurumları tehdit ve şantajlarla  sindirip susturmaya çalışıyorlar.   

‘’Çözüm süreci ve demokrasi’’ bahanesiyle  her seferinde yeni bir ‘’torba yasası’’çıkartmak suretiyle kendi güvenliklerini güvence altına alma telaşındalar.

‘’Yargı paketleri’’ ve ‘’iç güvenlik yasaları’’ ile demokratik muhalefeti zaptı-rapt altına almaya, kendilerini de ‘’hukuksal güvence’’ zırhı ile korumaya çalışıyorlar.

Çözüm süreci diye ortaya attıkları sahte barış ve kardeşlik projelerinin hiçbir inandırıcılıgı kalmamıştır.

’Özgür Günden’’ gazetesine, yardım maksadıyla, halay çekerek gazete satan 12 örgencinin 20’şer yıl hapis cezasına çarptırıldığı bir ülkede yaşıyoruz

Amerikan yerlilerinden sonra şimdi de, Kürtler ve Yunan’lıların da Türk olduğunu iddia iddia eden sözde ‘’araştırmacı tarih yazar’’larını piyasaya sürmeye başladılar.

Baksanıza, daha düne kadar ‘’gavur’’diye diş bilediğimiz ‘’Kahpe yunan’’ın  bile, aslında ‘’kimliğini kaybetmiş İskit türkü(!) olduğunu keşfettik.

Ekonomik göstergeler yakın gelecekte büyük bir felaketin habercisi olmaya devam ediyor.

İthalat-ihracat dengesi tepe taklak. Dış ticaret açığı almış başını gidiyor.

Başkanlık sistemi vs diyerek gerçek gündemi değiştirip, suni gündemlerle bilgi kirliliği yayıyorlar.

On binlerce metal işçisinin haklı grevi, ‘’kamu güvenliği’’ bahanesiyle erteleniyor.

12 yıllık gerici AKP iktidarı bir yandan bunları yaparken, diğer taraftan da deşifre olmuş, üzeri kapatılamaz pisliklerinden kurtulmak adına, tüm kötülüklerin anası olarak, ‘’paralel yapı’’dedikleri eski ortagını hedef gösterip, ‘’günah’’larından arınmaya çalışıyor.

Peki, bütün bunlar olurken  sisteme sol’dan muhalefet ettiklerini söyleyenler ne yapıyor?

Bir kısım ‘’sosyalist’’ ve‘’komünist’’ ne yapıyor?

‘’Sosyal demokrat ‘’CHP ne yapıyor?

Üç şeyi çok iyi(!) yapıyorlar.

Birincisi; İktidar partisi’nin ortaya attığı gündemler üzerinde sabahtan akşama kadar boş boş konuşarak  şikayet ediyorlar.

İkincisi; Kürtlere ve demokratik-özgürlükçü Kürt hareketi ile birlik ve beraberlik temelinde mücadele etmeye çalışan radikal sol hareketlere kara çalıyorlar.

Üçüncüsü; Hep bir ağızdan, tüm sorunların çözüm anahtarı olarak Kemalizmi gösteriyorlar. ‘’ Kemalizmin askerleriyiz’’ diyorlar. Kemalizmin ne olup olmadığınıhangi soruna nasıl bir çözüm önerdiğini bir türlü

Anlatmıyor/anlatamıyorlar.  

Çok partili siyasal yaşama girdiğimiz günden bu yana, her seçim öncesi, Sol, sosyal demokrat ve ilerici güçler arasında, bölünmeyelim birlik olalım söylemlerini hep duyarız.

Bölünmeyelim denildiğinde akla hep CHP gelir ve CHP çatısı altında birleşme çağrıları yapılır.

Seçimler biter ve yeni bir seçim öncesine kadar bu sözü bir daha duyamazsınız.

Sözde hepsi demokrat, hepsi özgürlükçü ve hepsi de ‘’elbette solcu’’ olduklarını söyleyen CHP’nin, iktidar olsun yada olmasın, Sol adına, gerçek bir demokrasi ve özgürlükler adına ciddi hiçbir girişimine tanık olamazsınız.

1980 öncesinin en büyük kitle katliamları CHP’nin iktidar olduğu dönemlerde meydana geldi.

Maraş Katliamı bunun en somut örneğidir. Sivas’ta, Madımak ötelinde güpegündüz yakılan aydın ve sanatçıları hatırlayınız, CHP hükümet ortağı idi.

Ne Sivas’ın, nede Maraş’ın gerçek katilleri hala bulunamadı.

CHP, bugün olduğu gibi, bundan önceki dönemlerde de hep değiştiğini, yenilendiğini iddia etti, Bu söylem, özellikle  Bülent Ecevit’in ‘’Karaoğlan’’ olduğu dönemde adam akıllı tuttu da.

CHP’nin oy oranı, yüzde 42 lere dayandı.

Sonuç ne oldu peki? 

CHP’deki değişimin nasıl bişey olduğunu anlayan oldu mu?

Değişimin halka yansıması far edildi mi?

Sokaktaki vatandaşın bu değişimden haberi bile olmadı.

CHP’nin değişim değil, tam bir statükocu parti olduğu zihinlere iyice kazındı.

Deniz Baykal dönemi, Statükocu CHP’nin ulusalcılıkta tavan yaptığı dönemin adıdır.  

Kemal Kılıçdaroğlu bir kere daha değişimin partisi olduklarını söyleyerek yeni bir umut dalgası yaratmaya çalışsa bile şişirmeye çalıştığı balon, kendisinden önce zaten patlamıştı.

Kılıçdaroğlu ve ekibi  bunu anlamak istemedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdiği aday bu gerçeği yüzüne bir tokat gibi çarparak anlatmaya çalışsa  bile, anlamamakta ısrar ediyorlar.

Bu balonun patlak olduğunu görmüyor, görmek istemiyorlar.

Sabahtan akşama kadar, Kaçak saray’ın suyundan, elektrik faturasına, müezzininden klozet’lerine kadar her şeyi konuşup şikayet ediyorlar.

’İktidarımızda bu sarayı onların başlarına yıkacagız’’ demek için, yüz bin kişi ile o sarayın kapısını zorlayamıyorlar.

Özelleştirmelerden, kanunsuz ihalelerden yolsuzluklardan şikayet ediyorlar. Özelleştirme kanunlarını protesto eden işçilerle kol kola meydanlara çıkıp, ‘’ Duyduk duymadık demeyin eyyy halklar, iktidara geldiğimiz gün tüm bu özelleştirmeleri iptal edeceğiz, kanunsuz ihalelerle haksız kazanç sağlayanların mallarına el koyacagız’’ diyemiyorlar

’Kürt sorununu Kürt kardeşlerimizle eşit yurttaşlık ve etnisite temelinde muhatapları ile müzakere yöntemiyle biz çözeceğiz ‘’de diyemiyorlar.

Bir yandan iktidarın zorbalıklarını sayıp dökerek diktatörlükten şikayet ediyorlar, ama, aynı zamanda da, ‘’demokratik muhalefet’’ yapmalıyız, demokratik yöntemlerden şaşmamalıyız diyorlar. Diktatörlüğe karşı mücadelenin sokak ve meydanlarda geçtiğini bilmelerine karşın, samimiyetsiz ve çaresizliklerinin bilinmediğini sanıyorlar.

Haziran seçimleri önemliymiş(!)

Mutlaka kazanmaları gerekiyormuş.

Seçim kazanma stratejısıne bakın .

Modası geçmiş, kullanım tarihleri çoktan bitmiş sağın dinozorlarıyla  sağdan oy almayı düşünüyorlar.

Ekmelettin’den bile vazgeçmemişler.

Sol’u da istiyorlar. Her seçim öncesi olduğu gibi ‘’bölünmemek’’ adına istiyorlar.

Kürt’ kardeş(!)lerinden oy bekliyorlar da, Kürtler  asla diyorlar.

‘’bayraga saygı duyan, Atatürk’ün askeri’’olanları tercih ediyorlar.

İP’i Haziran Hareketini istiyorlar. Nihat Genç’i solcu sanıyor. Bütün dünya’nın kabul ettiği Işid’in Kobani yenilgisini kabul etmeyen Nihat Genç’i sol  sanıyorlar.

Ruhan Mengü’ye büyük değer veriyorlar.

Merdan Yanardağ ile ittifak yaparlarsa solu birleştireceklerini düşünüyorlar.

CHP balonu şişecek gibi gözükmüyor. Boşuna nefesinizi tüketmeyin desek bile anlat anlata bilirsen.

Haziran seçimleri yaklaşıyor. Son derece önemli.

AKP gericiliğinin önünün kesilmesi, Gerici, yobaz ve çağdaş yaşam tarzının yıllar öncesinden yeryüzünün büyük çoğunluğu tarafından bir dışkı misali bünyesinden söküp attığı bu kapkara zihniyetlerden  kurtulmamız  gerekiyor.

Radikal demokratik özgürlükçü Kürt halk muhalefeti ve gerçekten devrimci-sosyalist güçleri ciddi bir sınav bekliyor.

İslami gerici diktatörlüğü yerle bir etmek, heveslerini kursaklarında bırakmak, öncelikle, radikal demokratik özgürlükçü Kürt muhalefeti ve devrimci-sosyalistlerin bu sınavı başarı ile geçmesine bağlıdır.