Şuanda 152 konuk çevrimiçi
BugünBugün113
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7837
Bu ayBu ay7837
ToplamToplam10476261
Ağıtlar çocuklara kaldı, boş tabutlarda PDF Yazdır e-Posta
Vicdan Kayır tarafından yazıldı   
Pazartesi, 19 Ekim 2015 16:20


Türkiye tarihinde ilk kez demokratik hakları, demokrasi ve özgürlükleri temsil eden parti kimliğiyle bu kadar kapsayıcı tek parti olarak HDP’nin, zulüm görmüş halkın içinden çıkıp, ülkenin genelini kapsaması çok ilginçtir, önemlidir. Asıl mesele kimlik değildir. O genel “‘ezilen halklar’ geleceğin zalimi olur,” düşüncesinin tam tersini anlatıyorlar. Kürt halkının metanetinden alacağımız çok dersler var…

AKP hükümetinin ‘iktidar’  olmasını da –7 Haziran seçimlerinde– engelleyen 6 milyonluk oy kapasitesi ile zulme karşı olan HDP’nin özgürlükçü ve barışçı kimliği iktidarı ürkütmüştür.

Öyle ki Türkiye devleti kurulduğundan beri eşitliği, hak ve özgürlükleri savunan sesleri ve bu haklar çerçevesinde bir şeylerin iyiye gittiği anlarda katliamlar yapılmıştır. Artık Devlet bekasına karşı özgürlüğü isteyenler “azınlıklar” olmuştur…  İlk kez iktidarın zulümle, yok etme alışkanlığına karşı gelenler azınlık konumuna düştüler. İktidara karşı farklı düşüncelere sahip olanlar etnik özelliğinin çok dışında BİZ. Bunu durdurmanın tek yolu iktidarını sürekli hale getirmek adına barış isteyen herkesi yok etmek, tehditle, ölümle sindirmekti… Yolsuzluklarını, katliamlarını örtbas etmek adına, çocuk katili olarak da korkutucu, zalim, alçaklıklarını ortaya döktüler..

Ahmet Altan’ın, bir yorumunda  ‘terörist polis …., terörist polis şubeleri…’ sözleri iktidarın devlet bekasındaki vahşiliğine önemli bir vurgudur.

Ankara’daki Barış, Demokrasi mitinginde bombalar patladı; bu kalleşçe ve aşağılıktı. Mitinge katılanlar, herhangi bir can kaybı ve saldırıyı göze alarak gitmediler… Öyle ki, bilinçli olarak izinsiz protesto eylemlerine katılanlar sokağa çıktıkları anda her şeyi göze almışlar, gelecek tehlikelerin bilincinde olmuşlardır.

Ankara'nın göbeğinde AYNA kırıldı! Halay herkesin kalbini deldi, tüm bizlerin ilk kez buluştuğu BARIŞ kırmızıya bulandı, bu kez kefenler barışa sarıldı. Ne acıdır ki,  çocuğu kucağında anneler, ellerinden tuttuğu çocuklu babalar, genç, yaşlı her kesimden insanın ‘halaylı, türkülü barış çığlığı’na katılmaktı. Yüzlerce insanın hiçbir tedbiri almayı düşünmeden  ‘gaz sıkılır ‘diye de en ufak bir önleme gerek duymayanların mitingiydi, yasal haklarıydı. Türkiye tarihinde, savunmasız olan ve barış mitingine katılanlara hem de, en aşağılık en kalleş saldırılarından biri gerçekleşti.

Kendi yolsuzluklarını, hırsızlıklarını,  saraylarını korumak adına… Biat edemeyenleri yok etmek alışkanlıktır…

Bombanın nerede patladığı belki önemli değil, ancak o özgürlük ve eşitliği barış diliyle  katliamlar içinde büyümüş  bir partinin, sivil örgütlerinin  biz olduğu  çoluk çocuk yoğunluğundaki alanda patlatılıyor bombalar.. Suruç’ta o masumları katleden failsiz katliamın katilleri, zorbaları, alçaklarınca yüze yakın insan paramparça oldu, yüzlerce uzuvlarını kaybeden masumlar savunmasızca yok edildi.

Failsizdir Devlet zira… Fail olarak katil İŞİD terörist izlerine rastlanınca, tüm yazılı ve görsel basına yasak getirildi, internet ağları ağırlaştırıldı.

Yüzlerce çoluk çocuk, her yaş grubundan yığınların yer aldığı Barış, diye pankartlar ellerinde halay çekerken patlayan o bombalarda insanlık bitti!.. Kalleşçe, savunmasız insanların uçuşan bedenleri sırasında ‘Yaralı var yaralı, görmüyor musunuz’ diyerek kan gölünün içinde insanları coplayan, havaya silah patlatan polisin önüne geçen o insanı şimdi görüyoruz!... Ülkenin kalbinde ‘BARIŞ’  patlarken, gaz sıktılar ölü bedenlere, yaralılara müdahale edenlere…

Nasıl bu kadar mahluklaşılıyordu, hâlâ çoğu kabul etmez, tek-çok tv’lerin seyrinde!..

Ölüyorduk…

O çığlıklar…

Ankara’nın göbeğinde aynada paramparça edilen barış gençleriydi, tüm ayrıntılarıyla burnumuzun dibindeydi ‘BİZ’ diyen Aleviler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Yörükler, Arnavutlar, Süryaniler, Ermeniler, Türkler, LGBTİ’ler… kamburlarının kabuklarını çatlatırcasına, fırladılar ..hazmedilen cemile, ceylan, uğur, berfin, ismail….., halayın kırmızı çocukları olarak bu kez Ankara’nın aynasından!

parçaları toprağa, göğe dağılırken…

Çocukların bilyelerinden bomba üretenlerin ellerini kucaklayan Zalim Nemrutlar yaşıyordu!..

Suçlu dağları bile yaktılar, gökyüzünün mavisi kan ağlarken!

Ankara’nın göbeğinde halay çekerken katledildiler…

“Ne de çok özlemişiz, gökyüzüne kansız bakmayı”…. pankartında taşınan cansız, yaralı bedenler..

Ağıtların siyahında toprak, gök kanlı zalim Nemrutların tahtlarını devralıyordu…

ÇOK ÖLDÜK, çocuklar, Kürtler, devrimciler, anarşistler, karşı olan tüm düşünceler teröristti!...

Bitmeyen katliamın halayında…

Tarihinde her daim halaylarda,  türkülerde , söyleşilerde, imza günlerinde katliamları vardır..

Biliriz ne çok öldük ne çok siyah gözler kana bulandı... Çok çok öldüler çok yıl önce de değildi.

Terörist, diyerek Kadavralara bile acı çektirdiler!..

Bir gerilla kadını öldürüldükten sonra çırılçıplak soyup, sürüklediler… Kırmızı beyinlerin AS sapkınlığında, zorbalık, zalimlik büyüdü çıplak kadının sürüklenen bedeninde…

Devletin tomasına bağlayıp sürüklediler bir savaşçıyı bin kurşunla vurduktan sonra..

Toma… Gaz fişekleri… kurşunlar GEZİ DİRENİŞİ ile fırladı siyah bahçenin tüm renklerin direnişinde, aşkla… Halay çeken Gezi’nin gençleri/çocukları katledildi, gözleri gaz bombası ile oyuldu; ekmek almaya giden Berkin çocuğun eriyen bedeninde çığlıklar atıldı…

SURUÇLU ANNE

Suruç Katliamı’nda bir Kürt Anne, "Keşke o bomba bizim burada patlasaydı. Biz Kürtler alışığız, ama Batı'dan gelen o çocuklar misafirimizdi. Keşke biz ölseydik. Ne diyeceğiz şimdi annelerine,” yani ‘Biz ölseydik, siz alışkın değilsiniz.. koruyamadık sizi…’diyordu o bin yıllık mateminde…

Kürt annesinin o barış çığlığındaki acı yüreğinde bombalara, faili meçhul cinayetlere, köylerinin yakılmasına, bir oğlu asker bir oğlu gerilla olan o yüreğine dokunuyor muyuz, dokunabilmek… o çığlığındaki matemlere… kara gökyüzünde büyüyen kara çocukların annelerine…

Keşke kıymasaydılar gökkuşağının karasına… Suruç gençleri barış için katledilmişti, ellerinde oyuncaklarıyla Kobane çocuklarına kan gökyüzünü görmemeleri için oyuncaklar sunacaktı!. Oynayacaklardı daha çok hayatın dibine vurarak, düşlerine koşturacaklardı..

‘barış için destek vereceğiz’ diyen bu çocuklar kötü niyetle gitmemişlerdi’ çığlıkları tüm bahçelerden fırlar…

CEYLAN PARAMPARÇA, CEMİLE BUZDOLABI MEZARINDA

O kadar çok öldüler, öldük ki..

Bebeler bile katledildi annelerin kucaklarında…

12 yaşındaki Ceylan’ın bombalarla parçalanan parçalarını eteğine toplayarak karakola giden anne kalbini çoktan yaktı. Devlet cezasına çarptırıldı bir de 12 bin lira…

Daha çok uzağa gitmeyelim çokça yakın…

Cizre’de  ‘çevik devlettin’ katlettiği Cemile'nin cesedi buzdolabında saklandı. Sokağa çıkma yasağı yüzünden toprağa bile saklamak için günlerce bekleyen Annesi ve Silah Anneler beyaz bayraklarla çıkıverdiler… İsrail-Filistin savaşı değil bu?

Savaşta bu olmaz, orda bile ölüleri gömerler. Buzdolabı mezarı hangi ülkenin tarihinde vardır!

Çoğu çocuktu Roboski katliamında parçalananlar… Terörist ilan ettiler kaçakçılıkla mazot, şeker almaya giden Kürt çocuklarının katliamının ardından katırları bile katlettiler…

Duymadık, bilmedik… çok öldük, çok öldüler..

Tek bayrak, tek devlet ve tek millet olarak tek renkti as olan!.. Kırmızıyı şehit yaptık… Gökkuşağını yok saydık.

Siyah yok sayıldı… Matem günlerinde, tepkilerde bile kırmızıydı aslolan…

Katliamlar çitlerin dışındaydı…

Kırmızı büyüdükçe gök-yer terliyordu…

Devlet ve Tanrı’yı aradılar, hep ölürken…

Kumdan kale yapan çocuklar yerine denizden karaya vuran kara gözlü mülteci çocuk cesedi, facebook ve twitter hesaplarında, her yerde paylaşıldı, kıyısız bir ceset Çocuktu… katledilen Kürt Çocukları yerine bu kez mülteci Çocuktu ölen.

Bir film gibi bakıverdik, sustuk… seyrettik….

İnsan mahlukları olarak, cenin bir türlü kamburları çatlatmıyordu…

Kamburdular! Hep….

Ceninlerinden katil üreten kamburları göbek bağına bağlayamadılar..

Ve insansızlığı gömen anKARA …

Ankara Barış halayındaki katliam için yas ilanı… üç günlük yasta ilk kez Ankara’nın aynasından Roboski, Reyhanlı, Soma, Diyarbakır, Cizre…,  siyah bakıyordu .

Bin yıllık bu yasta Kamburları çatlıyordu öfkenin sokağında…

Ağıtlar Siyahtır…

Cellatlar bomba üretiyorlar, saraylarında..

Terörist polisler işbaşında.

İlk kez bir parti Zulme karşı BARIŞ için ağlıyor…

Bilir misiniz Roboskili Anneler hala odalarında çocuklarından kalan tek parça tabutla uyurlar.

Ve yüzyılın en büyük katliamında çok anne yok edildi..

Bedenleri toprağa , göğe, ağaca asılı kaldı..

Ağıtlar çocuklara kaldı, boş tabutlarda…