Şuanda 185 konuk çevrimiçi
BugünBugün138
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7862
Bu ayBu ay7862
ToplamToplam10476286
AKP devletinin Alevi açılımı oyunu! PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazar, 03 Ocak 2016 19:19


AKP kendi müslümanını  yarattı. Kendi Kürdünü, kendi Türkünü de yarattı. Şimdi de sıra kendi Alevisini yaratmada. Kürtleri katletmek için zorbalığın, zalimliğin bin bir çeşidini uygulayan « göçertmeci ve çökertmeci » AKP, Alevi asimilasyonunu sonuca vardırmak için ise kültürel soykırım yetmemiş olacak ki, şimdi de kesenin ağzını açtı.

Devletin Türkü, Devletin Kürdü, Devletin Müslümanı yanına şimdi de devletin Alevisi eklemlenecek. Artık devletin Alevileri de belki devlet dairelerine memur olabilecek, vali olabilecek, kaymakam olabilecekler. Ama tek şartla, « devletine, milletine ve vatanına » bağlı olmak, yani yeni sultanları Erdoğan’a biat etmek şartıyla.

AKP hükümeti programında vaat edilenler şimdi sözüm ona bir bir uygulanıyor. Kürdistan’a Huzur ve refah sözü vermiş olan AKP, bunu sağlamak için ordusuyla, tanklarıyla, toplarıyla yoğun bir çaba göstermektedir( !)

Alevilerin inanç ve kültür temelli taleplerinin de bu anlayış ve bakışla bu dönemde karşılanması hedefleniyor. İktidarı elinde tutan İslamcı AKP yeniden ‘Alevi Açılımı’ adı verilen bir dizi adımı atmaya hazırlanıyor. Başından beri sorunlu olagelen ve şimdilerde politik çelişkilerin ötesinde düşünsel kopuş- ve taban tabana zıtlık aşamasına gelen Aleviler ile AKP ilişkisi, iç ve dış dinamiklerinde sonucu olarak zorunlu yasal düzenlemelere konu ediliyor.

Mevcut politik hamle esneme babında tavizler içeriyor gözükse de sahiplerinin zihinsel- maddi zemini göz önüne getirildiğinde ‘iç tehlike odağını tasfiye’ niyetlerinden kopuk ele alınamaz. ‘Osmanlıda oyun çoktur’ dedirten tarihsellik günümüz neo-İslamcıları içinde geçerlidir.

Hükümetin gündemine aldığı pakette Alevilere ilişkin şunlar var:

“-Hacı Bektaş-ı Veli veya Pir Sultan Abdal adı altında üniversite kurulacak.

-İnanç ve Kültür Vakıfları yasa taslağı hazırlanacak.

-Cemevleri bu vakıflara bağlı olarak inanç ve kültür merkezi olarak hizmet verecek.

-Devlet bütçesinden cemevlerine yardım yapılacak.

-Belediyeler cemevleri için ücretsiz arsa tahsis edecek.

-Cemevlerinin 'tekke ve zaviye' sayılmaması için Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasını öngören 677 sayılı yasa kapsamı dışında tutulacak. (oyuna dikkat)

-Alevi dedelerine yönelik Çorum Hitit Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin desteği ile altı aylık seminerler düzenlenecek.  Bu seminerlere katılacak Alevi dedelerine 'İnanç Önderi' sertifikası verilecek. Alevi dergahlarının(Budergahlar hangileridir ve diğer Alevi kurumları eğitmen verecek mi bilinmiyor) temsilcilerinin de eğitmen olarak görev yapacağı seminerlere katılıp sertifika alan dedeler, 'İnanç Önderi' olarak cemevlerine atanıp, kamudan maaş alacaklar.”

AKP’nin Alevi açılımı diye sunduğu, aslında bir kültürel soykırım ve asimilasyon programından başka bir şey değildir. AKP bu programı ile, Alevilere rağmen Aleviliği tanımlayacak, kendi düzenlediği eğitim programıyla devletin Alevisini yaratacak sözde  alevi dedesi yetiştirecek ve ardından da Alevi inanç önderlerine maaş oyunu devreye sokulacaktır.

AKP, Cemevlerine bir ibadethane olarak statü tanımayı düşünmezken, Cemevlerini Kültürel dernek statüsü ile tanıyıp, şimdilik elektrik-su ödemesinden muaf tutarak ve belediyelerce kendilerinin istediği gibi minaresiz cami özelliğindeki cemevlerine de bedava arsa vererek, Alevilerin gazı almak ve bu yolla diğer muhalif toplumsal kesim olan Kürtlerle buluşmalarını engellemek istiyor.

Yukardeki pakette görüldüğü gibi, Hacı Bektaş-i Veli ve Pir Sultan Abdal isimlerinin kurulacak Üniversitelere verilmesine lütuf havası veriliyor. Oysa Mevcut eğitim sistemi değişmeden, İmam Hatipler  ve İlahiyat fakülteleri minimalize edilmeden, zorunlu din dersleri kaldırılmadan, Alevi yol ulularının isimlerinin gerici-şoven-bilim karşıtı eğitimin egemen olduğu mevcut  eğitim sistemi değişmeden  çeşitli kurumlara verilmesi etik değerlerle örtüşmez.

20 milyon Alevi Kızılbaşın bakış açısını bildiği halde İstanbul boğazına yapılacak 3. köprü projesine Yavuz Sultan Selim köprüsü adını veren hükümetten aklıselim yaklaşım beklenmiyor. Kimi Alevi aydınlarının ifade ettiği; ''bu ülkenin Yavuz Selim'e değil, aklıselime ihtiyacı var'' beklentisinin AKP'de karşılığı bulunmuyor.

Alevilerin ortak taleplerini bir kez daha sıralamamız gerekirse kısa ve öz olarak şöyle vurgulayabiliriz:

“-Zorunlu Din Derslerinin kaldırılması

-Diyanet kurumunun lağvedilmesi

-Cemevlerine ibadethane statü tanınması

-Madımak Otelinin müzeye çevrilmesi

-Hacı Bektaş Dergâhının Alevilere geri verilmesi

-Alevi köylerine Cami yapımının durdurulması

-Alevi- Kızılbaşlara karşı işlenmiş suçların faillerinin yargılanması, maddi ve manevi zararların karşılanması, Cumhurbaşkanı düzeyinde özür dilenmesi.”

Mevcut iktidar tüm Alevi toplumunun ortak talepleri olan bu istemleri görmezden geldiği müddetçe Aleviler için atacağı adımlar sadece palyatif adımlar olacak ve verilen hakların da hiçbir güvencesi olmayacaktır. Yani demokratikleşmemiş bir Türkiye’de kabul ediyoruz demekle verilen haklar, her zaman  geri aldık denilerek yok hükmünde sayılabilir. Nitekim toplum ademi merkeziyetçiliği savunurken, AB yerel yönetimler muktesabatının kabulünü tartışırken, Erdoğan HDP ve DBP’ye ait belediyelere kayyum atama ve yönetimi de Valilere bırakmaya çalışıyor.

AKP Alevilere hak vermeyi cemevlerine statü tanımayı tartışadursun ,Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, AKP'nin 64. Hükümet Programı’nda yer alan, “Cemevlerine hukuki statü verilmesi”ne Cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi kırmızı çizgimizdir” yorumunda bulundu.

Milliyet'te yer alan habere göre, Mehmet Görmez Cemevleriyle ilgili açıklama yaparak, Alevi yurttaşların özgürce inançlarının gereklerini yapmaları, geleneklerini yaşatmaları gerektiğini her fırsatta ifade ettiğini söyleyerek bu konuda siyasi taleplerle dini taleplerin zaman zaman birbirine karıştığını savundu.

Görmez, cemevlerinin ibadethane statüsüne alınmasına ilişkin kanaatini de şöyle dile getirdi:

“Biz dini statü veremeyiz, statüyü ancak bu yolun bizatihi sahipleri belirleyebilirler. Alevilik meselesini teolojik bir tartışma zeminine çekmeden, sadece sosyal, hukuki zeminde konunun ele alınması gerektiğini hep ifade etmişimdir. Bizim daima iki kırmızı çizgimiz olmuştur, bundan hiçbir zaman vazgeçmedik. Bir tanesi; Aleviliğin İslam’ın dışında bir yol olarak tarif edilmesi. Çünkü bin yıllık tarih bunu yalanlıyor, doğru olmadığını ortaya koyuyor. İkincisi de; cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi. Ama kendi tarihinde var olduğu şekliyle ocakların talepleri doğrultusunda özgürce kendi geleneklerini, kendi kültürlerini, kendi inançlarını yaşamalarının da hem İslam’ın, hem hukukun onlara verdiği bir hak olduğunu düşünüyorum.”

Çağdaş Ebusuut efendi Görmez, yukarda görüldüğü gibi Aleviler hakkında fetva veriyor. Alevilik meselesini sadece hukuki bir sorun olarak, sosyal zeminde ele alıyor. Oysa Alevilerin bugünkü İslam mezheplerinin hiçbirisine benzemediğini Görmez’de çok iyi biliyor. Hele bakın iki kırmızı çizgiye : “Bir tanesi; Aleviliğin İslam’ın dışında bir yol olarak tarif edilmesi. Çünkü bin yıllık tarih bunu yalanlıyor, doğru olmadığını ortaya koyuyor. İkincisi de; cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi. »Elbette Alevilik bugünkü Resmi İslam içinde bir inanç olarak ele alınırsa, onların da  ibadet yeri cami’dir.

Ancak gel gör ki, kendilerini hem islam gören, hem de islam dışı gören birçok Alevi kurumu ve Aleviler’in hemen hepsi hem yukarda sıraladığımız taleplerden vaz geçmiyor ve hem de cemevlerine ayrı bir ibadet merkezi olarak statü verilmesini istiyorlar. Yani kim ne diyorsa desin Aleviler kendilerini bugünkü resmi İslam anlayışının (hangi mezhep olursa olsun) tümünden ayrı görüyorlar ve ibadet yerleri olarak camiyi değil cemevini görüyorlar.

Görmez’in de, AKP’nin de amacı Alevileri tasfiyedir. Bu amaca varmak için doğrudan saldırıya geçmek yerine dolambaçlı güzergahlardan yol almak istiyorlar. Bugün mecburiyetten bazı haklar tanınmak isteniyor.

Bilindiği gibi, AKP’nin başını çektiği Neo-liberal İslam modelinin krizi derinleşerek büyüyor. Mezhep eksenli işgal-çatışmacı bölge politikası sonuç vermiyor. Bölgesel yayılım çizgisi Suriye özgülünde çıkmaza girerken, Türkiye'nin mezhepsel fay hatlarında kırılma yarattı. Kendilerini AKP hükümetinin yönettiği ülkede tehlikede gören Aleviler gelinen aşamada AKP'ye karşı eylemli duruşunu her fırsatta sokağa yansıtacak gibi görünüyor. Bu sefer yalnız değiller. Toplumun farklı kesimleri de AKP'ye hayır diyor. İşte vizyonu bozulan ve meşruiyet krize giren hükümet yaşadığı krizin etkilerini azaltmak, dağılan imajını toparlamak için 'açılım' siyasetine mecbur sarılmak durumunda kaldı.

Tabi bütün bunların yanında AKP’nin ‘Alevi Açılımı’ oyununa hükümet programında yer vermesinin bir diğer nedeni de; Alevilerin Kürtlerle birleşmesinden duyulan korkudur.  Bu durumu Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez şöyle dile getiriyor; “Devlet, Kürtlerle Alevilerin birleşmesinden her zaman rahatsız olmuştur. 7 Haziran seçimlerinde Alevilerin barıştan ve demokrasiden yana olması kendisini herkesin temsili sanan AKP’yi de rahatsız etmiştir” .

Geçmişte AKP’nin özgürlükçülük ve eşitlikçilik söylemiyle iktidara geldiğini belirten Geçmez, AKP’nin “yeni anayasa”, “Alevi açılımı”, “Kürt açılımı”, “Ermeni açılımı”  söylemini hatırlatarak, “AKP, Türkiye’nin el dokunulmamış sorunlarıyla ilgili çok iddialı konuşmalar yaptı, haliyle insanların çok ciddi bir beklentisi oluştu. Türkiye’de sıkıntı şuydu. AKP’nin kavak ağacından bir zeytin dalı çıkarması beklendi” dedi.

AKP lideri “hedefe varmak için demokrasiyi de bir araç olarak kullanırız” demişti. Hedefe varmak için sadece ‘demokrasi’ kullanılmıyor. Demokratik kurumlarda, sivil toplum örgütleri de, partiler de birer araç olarak kullanılıyor. Şimdi de hükümetler bile amaca hizmet eden araç olarak kullanılıyor. Her şey Sultanımızın (!) tahta oturması ve ardından da halifeliğini ilan etmesine endekslenmiştir. Ona biat edenlere ulufe dağıtılır. Biat etmeyenler ise ölümlerden ölüm beğensin.

İşte AKP’nin Alevi açılımı safsatasınıda bu gerçekleri bilinçte tutarak değerlendirmek gerekiyor. AKP ilk elden sistem yetiştirmesi Alevi dede-pirlerini maaş ile sisteme bağlayacak. Cemevlerini sadece kültürel bir mekan olarak tanıyacak, zaman içinde Alevilerin de diğer müslümanlar gibi camide ibadet etmesi için ne gerekiyorsa yapılacak.

Bu plan 12 Eylül Darbesi ile başlatılan asimilasyon politikasının bir devamı olarak sürdürülecek.

Zaten şu an şehirlere yerleşmiş büyük bir Alevi kitlesi mahalle baskısından ve ekonomik zorunluluklardan en azından Cuma namazlarına katılmaktadır. Yine birçok Alevi yüzlerce cemevi olmasına karşın cenazelerini camiye götürmekte, ayrıca bir kesim de, hem cemevinde hem de cami de cenaze töreni düzenlemektedir.

Bu garabeti elbette sadece asimilasyon ile açıklayamayız.  Bir kapalı toplum inancı olan Aleviğin, şehirleşme ile birlikte birçok özelliğinden uzaklaşması, pir-rehber-talip ilişkisinin hemen hemen yok olması, 12 Eylül 80  darbesi sonrası zorunlu din derslerinin eğitim sistemine girmesi ve 35 yıldır sürüyor olması ve benzeri sebeplerden Alevilik özden uzaklaşma yaşamıştır. Dergah ve Ocaklara bağlı bir sistem ile yönetilen Aleviler, bu kurumların ortadan kalkmasından sonra “Ocakzade” yani Ocak’tan gelenlerce yönetilmeye çalışılmıştır. Ancak bilimin ve teknolojinin süratli gelişimine ayak uyduramayan Alevi inanç önderi bu “Ocakzade” pir-dedeler toplumu yönetip yönlendirmekten aciz kalmışlardır.

Ardından şehirlerde modern Alevi kurumları ortaya çıkmış ve yavaş yavaş, toplumu örgütlemeye başlamıştır. Ancak bu dernek, vakıf statülü kurumlar da, Alevilere öncülük edecek kadroları yaratmada aciz kalmaktadırlar.

Nitekim bu kurumlar 25-30 yıldır tartıştıkları, ancak bir türlü aralarında anlaşıp hayata geçiremedikleri modern Alevi Ocakları-Dergahları olabilecek Akademi ve Üniversiteler kuramadıkları için, bu boşluğu gören AKP; yanına  devlet alevisi olmuş bazı kesimleri de alarak “Hanefi İslam’ın özgün bir yorumu” olarak tanımladıkları Aleviliğe uygun bir sosyal, kültürel, inançsal planı devreye sokmaya başlamışlardır. Bunun için de somut bazı adımları da atmakta kararlı görünüyorlar.

Geçen yıl Alevi imam hatip okulu açılmış, yine tarihte Alevi inanç önderi olmuş şahsiyetlerinin adıyla Üniversiteler açılmak isteniyor. Diyanet içinde Alevilere Kürsü verilmesi düşünülüyor ve ilk elden 3 bin, ardından da ihtiyaç hasıl oldukça daha da artacak sayıda sözde Alevi piri-dedesine maaş bağlanacaktır. Aslında bu dedeler yıllardır imam hatiplerde yetiştirilip, bazı ihanetçi Alevi önderlerince el verilerek ülkenin dört bir yanına ve Avrupa’ya gönderilmektedir.

Yani sözün kısası AKP’nin Alevi Açılımı  adı altında geliştirmek istediği planın bir yanında Alevi-Kürt buluşmasını önlemek, diğer yanıda ise zamana yayılmış bir sosyal-kültürel soykırım amacı yatmaktadır. Gerisi sadece “amaca hizmet yolunda” küçük teferrutatlardır. İnanıyor ve umuyorum ki, Başta demokratik Alevi kurumları ve ardından da her ulustan Aleviler bu oyuna engel olurlar. Bunun için ise zaman giderek daralmaktadır. Aleviler yönlerini AKP ve devlet Alevilerine değil, genel Demokratik Alevi Hareketinin  Kürdistan’da sürdürülen kitlesel kıyımlara ve insansızlaştırma operasyonlarına son verilmesi için başlattığı eylemselliğe çevirmeli ve Türkiye’nin AKP eliyle sürüklenmekte olduğu iç savaşı durdurmak için mücadeleye odaklamalıdır.

Bu sahada sürdürülen Akp politikaları engellenip, birlikte yaşam projesi hayata geçirilebilirse, tüm diğer ötekileştirilmiş toplumsal kesimler gibi Aleviler de, kendi tarihsel kökleri ile buluşabilir ve her inançtan veya inaçsızdan kesimlerle birlikte yaşayacak bir ülkede özgürce geleceğini kurabilirler.