Şuanda 324 konuk çevrimiçi
BugünBugün245
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7969
Bu ayBu ay7969
ToplamToplam10476393
Toprak ve akıl isyanda PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Çarşamba, 13 Ocak 2016 11:15


Toprak ve aklı yan yana koymamın sebebi, Anadolu toprakları binlerce yıl medeniyetlere beşiklik etmiş, nice zalimler ve hükümranlar görmüş, zamanı gelince üzerinden bir silkelemede atmıştır. Bu topraklar üzerinde yaşayanı besler, geliştirir, ancak, soyguncusunu, hırlısını, hırsızını da eşekten düşmüşe döndürür.

Aklın tutulması da zaten burada başlar, tarihin verdiği bıkkınlık, yıkımların verdiği çöküntü, uzun bir süre sessizliğe bürünür, suskun ve pasif dediğiniz dönemlerde düşünen ve aklını kullanan halk, her defasında tahtı tarabayı yıkar ve yerine istediğini getirir, fakat şimdi çağ değişti, kapitalizm, bilimi, teknolojiyi, kısmen de olsa aydınlanmayı da getirdi.

Toplumlar yeni olanakları ve değişimleri çabuk kavramazlar, ancak onu idrak ettiklerinde yeni istek ve taleplerde bulunmaya başlarlar. Öyle ki, karşıtına bile dönüşürler, bu gün destekleyenler yarın şiddetle karşı çıkan olacaktır. Bireyleri nesnel koşullar öyle düşünmeye itecektir. Belki okuyucu kendiliğindencilik mi savunuluyor, acaba, diyebilir, ancak, koşulları zorlasanız da zaman zaman bunu aşamaya biliyorsunuz. Örneğin; 12 Eylül öncesi toplumdaki bilinçlenme ve örgütlenme seviyesi çok yüksekti, ama, zorlama da vardı. Sübjektif koşulların oluşumuna müdahaleci davranırsanız, yol aldığınızı zannedebilirsiniz, bu karşıtınız tarafından uygulandığında sizi bertaraf etmişse, demek ki, siz güç dengesini ve nesnel koşulları iyi değerlendirememiş ve kendiliğindenci evrimsel dönüşümü anlamamışsınız demektir.

İnsanın birey olarak ömrüne sığan üç çeyrek yüz yıllık ömür, tarihte bir nokta bile olamıyor, bu nedenle tarihin binlerce yıllık birikimleri ve insanın sosyal ve politikleşme sürecinde, emeğin, emeği korumanın, alet ve edavatlara sahip olmayı, yani, mülk edinme ve oyalanma süreci yaratıyor. İşte, zaman kaybı da bu sürede oluyor.

Kapitalizmin çarpıkta olsa Anadolu’da yarattığı şimdiki süreçte, buna uygun. Araç sahibi olmak, ev sahibi olmak, evine yiyecek ve içecek götürmek, bankadan kartla para çekmek ve cep telefonu kullanmak bir süre keyif verecektir. Krediyle alsa da, borçlansa da, bunu yaşayacaktır. Üreten işçi ürettiğini satın aldığında yıllarca ödeme yapacak, köylü traktörünü alacak, fakat, ürettiğini yiyebilecek mi ve onu refaha götürecek midir? İşte meselede burada, gübrenin fiyatının yüksekliği, GDO’lu tohumun ürettirildiği tohumlar ve tahılın, hem kendine zarar verdiğini, hem de sağlığını bozduğunu anladığında, mutlaka işin karşısına çıkacaktır. Akıl burada devreye girecektir.

Televizyonlar, dizi filmleri ve oyalama programları ne kadar çok oynatılırsa oynatılsın, beş yüze yakın TV ve Radyo yayını ve yazılı basın ne kadar hükümrana çalışırsa çalışsın, bunlarda aklın önüne geçemeyecektir. Yalanı dolanı yaza, yaza, doğrulardan uzaklaşa, uzaklaşa, gerçeklerden yana olmamanın veya olamamanın ezikliğiyle vicdani doğrular öne çıkacaktır.

Böyle bir dönemde siyasi faaliyet içinde olan ve iktisadi, sosyal, ekonomik yapılar, siyasi faal oluşumların yanında yer almaya başlayacak ve bu da subjektif koşulları istenen düzeye çıkaracaktır.

Alman atasözü vardır, eğitimci için söylenmiştir, fakat, bunu, siyasi devrimci yapılar için çevirerek yazacağım; ”Öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır” denir, ben bu cümleyi; örgütlenemeyen halk yoktur, örgütleyemeyen siyasi hareket vardır, diyorum.

Bu anlamda kendiliğindenciliğe dinamizm katacak, onu ayağa kaldıracak akla ihtiyaç ağırlıkla var. Bu aklın bizler neresindeyiz?  Bu soruyu kendimize bu ara çok sormalıyız.

Toprağın isyanını toparlayacak akla bin selam olsun…