Şuanda 142 konuk çevrimiçi
BugünBugün105
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7829
Bu ayBu ay7829
ToplamToplam10476253
Bir adım ileri, iki adım geri PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Çarşamba, 02 Mart 2016 18:37


 

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla, öncesi olan, Osmanlı imparatorluğunun güçler dengesi ve siyasi yapılanmasının, önemle, izlerini ve yapı taşlarını korumak zorunda kaldı. Kul ve itaatçılık anlayışı T.C. İçine isteyerek ve istemeyerek taşındı.

Köylülüğün egemen olduğu iktisadi yapı ve manifaktür üretimin Rum ve Ermeni ailelerinin elinden, çeşitli yöntemlerle kademe kademe alınarak, Türk burjuvazisini yaratmak istediler.

Burjuva kültür ve ahlakı olmayan bu yapının, içinde taşıdığı, kulcu ve dinci eğilim bu güne kadar yaşadı ve iktidara hangi güçlerin desteği ile getirilirse getirilsin, Cumhuriyet öncesi hayalle yaşadılar.

Ellerine geçirdikleri iktidar olanaklarını, siyasetin olgunlaşmadığı, demokratik geleneğin oluşturulamadığı, ne idüğü belirsiz ucube bir başkanlık sistemi arzulanmaktadır. Osmanlıdaki gibi, halkın sürü ve topraklarında yönetene ait olduğu ve üzerinde yaşayan Rea-Sürü’nün çobanlığı vasıtasıyla, erkeği asker, kızı kızanı da eşi sayılarak, çok geri bir feodal anlayışla sistemlerini yürütmek istemektedirler.

Ulus devletlerin ortadan kalkmasıyla, halkların beraberce ve demokratikçe yaşaması,

alternatif  olması gerekirken, iki adım öncesini yaşatmak, büyük bir çatışma ortamı

hazırlayacaktır.

Bu süreçte demokrasiyi hak edecek bir savunu ve saldırıyı objektif ve sübjektif koşulları değerlendirerek hayata geçirmek ve dünyanın gelmiş olduğu bilimsel ve teknolojik ilerlemesine uygun, eşit bölüşümcü, katılımcı, demokratik, çevreci ve hümanist bir yapılanmaya doğru evrilmek zorundadır.

Ülke yeniyi böyle doğuramaz ise, intiharı yaşayacaktır. Aziz Nesin’in deyimiyle; “dinciler geldiğinde, taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayacaktır.” Deyiminde olduğu gibi, siyasal İslam’ın özlemi olan Osmanlıcılık bizlerin hayatını toptan karartacaktır.

Bunun izlerini Libya’da, Tunus’ta, Irak ve Suriye’de gördük. Emperyalizm, aynı anda, adalet ve kalkınma partilerini aynı tüzükle bu ülkelerde kurdurdu. Bizim ülkemiz dışında oralar yıkıldı. Türkiye’deki yapı taşlarıyla önemli oranda oynanmaya başlandı. İslamcılar, Türk İslamcılar, Radikal İslamcılar ve Ulusalcılar aynı çizgiye oturdu. Bazen farklı konuşsalar da iş ana istekleri olan Başkanlık- Osmanlıcılıkta birleşiyorlar. MHP ve AKP’nin içindeki uyumlulukta bundandır. CHP içinden Deniz Baykal’ın ve diğer taraftan Vatan partisi ve başkanı Doğu Perinçek’in aynı teraneleri çalmaları bundandır.

Söyledikleri şeyler, aşağı yukarı aynıdır. İşin ilginç yanı bunlar istihbarat içinde görevli

liderlerdir. Onlara bahşedilen görevleri yerine getirmektedirler.

Deniz Baykal onlarca yıl CHP’yi iktidardan uzak tutmakla görevliydi, tuttu da, yapı

taşlarından birisi de kendisidir. Gelecek zamandaki oluşumlarda, bu tip, cumhurbaşkanı olursa şaşırmayın. Emperyal güçler, Anadolu’yu kaderine bırakmazlar, onların A, B, C planları hazırdır mutlaka, halklar olarak, kendi işçi sınıfımızı örgütlendirip ve kendi üretimimize sahip çıkarak, onun siyasetini oluşturup, geleceği yaratamazsak, işte böyle, başkalarının oyuncağı olan politikalarla uğraşmak zorunda kalırız.

Basın ve yayın tamamen kontrollerine geçmiş durumda, halka neyi düşündürmek istiyorlarsa düşündürüyorlar. Halk okumuyor, düşünmüyor. Sadece televizyon izliyor. Bu sihirli kutular kimin ise iktidar onun, yalan da söyleseniz doğru olarak kabul ettirebiliyorsunuz. Hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk, yakmak, yıkmak, yok etmek, iktidara serbest ve sorgulanamaz hale geldi. Kürt halkına karşı sindirme ve imha uygulanıyor. Türk insanından hiç ses çıkmıyor.

Neden ? Televizyonda söylenen doğrudur da(!) ondan.

Borçla aldığı evi, arabası ve elindeki telefonla refaha ulaştığını zanneden bir halkız. Ölümler, yıkımlar umurumuzda değil, korku, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ korkusudur. Bu yılan bir gün seni de sokacaktır.

Son zamanların sloganı; ”Susma, sustukça sıra sana gelecek” diye, atılması, bu suskunluğun bozulması içindir. Yapılacak şey, bir adım ileri atmak ve doğruları cesaretle uuygulamaktır.