Şuanda 207 konuk çevrimiçi
BugünBugün153
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7877
Bu ayBu ay7877
ToplamToplam10476301
Küresel kapitalizm koşullarında faşizm üzerine bir deneme / 14 PDF Yazdır e-Posta
İdris Köylü tarafından yazıldı   
Cuma, 04 Mart 2016 19:03


Kitle Dergisinin bir önceki sayısında yayımlanan Kürt siyasi hareketine karşı AKP nin “çözüm süreci “ adını verdiği tavrına ilişkin aşağıdaki alıntıyı yapma zorunluluğu duyduk. “ ABD ve AB nin Kürt sorununa böylesine ilgi göstermesinin, uluslararası destek sağlamasının ve iktidara getirdiği AKP nin göz yaşartıcı “Kürt aşkının” amacı nedir?... Yanıt tek ve açıktır: BDP/HDP nin KDP lileştirilmesi, PKK nın Barzanileştirilmesi ve Kürt siyasal hareketinin Büyük orta Doğu projesinin bir parçası yapılmasıdır. PKK nın direndiği, girmek istemediği boyunduruk da budur.

Bu günkü güncel pratiği anlamaya çalışırken AKP nin çözüm sürecinden Kürt sorununu inkar etme noktasına gelişini, HDP ye karşı “yok sayma tavrını” Sur, Silopi, Şırnak, Cizre gibi kasaba ve kentlerde sokağa çıkma yasağının, kitlesel kıyımların ve sürgün boyutunda göçlerin bu düzlemde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bir taşla iki kuş vurulacaktır: Kürtler kıyımlarla yıldırılacaklar, Kürt siyasal hareketi içinde Barzanicilerin etkinliği artırılacak, PKK nin kitlesel desteği eritilecek ve Kürt siyasal hareketi Büyük orta Doğu projesinin içine oturtulacaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesinde ve kapsamında Barzani ve AKP arasında tam bir uyum vardır. Şayet Küresel Kapitalizmin bu projesi gerçeklik kazanır PKK nin gücü kırılıp sürece müdahale gücü tüketilirse Büyük orta Doğu projesi içinde adına özerklik ya da özyönetim deyin oluşturulacak siyasal yapının karşılığında başkanlık sistemi için gereken destek Barzanileştirilen Kürt siyasal hareketinden sağlanacaktır. Görünen o dur ki küresel kapitalizm geri bıraktırılmış ülkelerde faşizmin sınıfsal bileşenlerini ve kitlesel tabanını etnik ve dinci kesimlerin siyasal desteği ile kotarmaya çalışmaktadır.”.
Yukarıya uzunca bir alıntısını yaptığımız yazının kaleme alınışından iki ay sonra tespitlerimizi doğrulayan bir destek de iki ay sonra Merkez kapitalist ülkelerin siyasal analizcilerinden, aydınlarından geldi. (Ergin Yıldızoğlunun izniyle” akademisyen analizcilerin tespitlerini de aktarmayı uygun buluyoruz. “AKP iktidarının siyasal İslam projesinden vazgeçmesi mümkün değil. Siyasal İslamın/AKP iktidarının Kürt siyasi hareketini kendi projesi için kullanmaya devam edemeyeceğini anladığı anda düşman olarak karşısına alması, haziran seçimlerinden sonra başlayan kanlı süreç bir başka kaygı konusudur”. Bizim yukarıya alıntıladığımız irdelemede AKP iktidarının açılım süreciyle ulaşmak istediği amacın Kürt siyasi hareketini kendisi gibi siyasi İslamcı olan Barzaninin KDP si düzeyine getirmek ve Büyük Ortadoğu projesinin içine yerleştirmektir. AKP nin Kürt siyasi hareketini “Siyasal İslamlaştırma” projesinin geri tepmesiyle öve öve bitirilemeyen “barış süreci” savaş çığlıklarına dönüşmüştür. Sur, Silopi, Silvan, Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamları bu sürecin sonucu ve ürünüdür. AKP bu sürece BDP yi ve HDP yi katma başarısını göstermiş, çözüm süreciyle neyin amaçlandığını anlamayan, anlamak istemeyen sözüm ona “ solcu” mankafalar da bu sürecin “ akil adamlığı” rolüne soyunmuşlardır. Kaldı ki küresel kapitalizmin siyasal İslam eliyle Ortadoğuya yerleşmesi Büyük Ortadoğu projesinin ayaklarından biridir ve tamamı değildir. Asıl amaç bunun ötesindedir. Ulaşılmak istenen asıl amaç Kürt siyasi hareketinin Barzanileştirilmesi sonucu sağlanan destekle AKP iktidarının küresel kapitalizmin mevcut konumuna uygun ve küresel gidişata paralel olarak faşizmin inşasıdır. Küresel kapitalizm miyadını doldurdu, ömrünü tamamladı. Artık dünyayı ne eskisi gibi yönetebiliyor, ne de yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istiyor. Kapitalizmin, sürekli bunalımları sürekli krizlere dönüştü, krizler yönetilemeyecek kadar ağır ve derin. Bu krizler toplumlarda karşılığını “eskisi gibi yönetilmek istememe” olarak bulmaktadır. Bu noktada kapitalizm açısından tek çare her şeyin zapt-ı rapt altına alındığı Faşizmdir. Burjuvaziye meşruluk kazandıran yasallık, hukukilik artık onun iktidarını hukuk normları içinde sürdürmesini olanaksız kılmakta ve kendi meşrutiyetini bizzat kendisi ortadan kaldırmaktadır. R.T.E nin mevcut Hukuk normları içinde Cumhurbaşkanı olmasına karşın “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum” çıkışını bu perspektifle okumak gerekir.
Kapitalizmin bu eğilimi, yönelişi tek tek ülkelerle sınırlı değildir ve bu eğilime karşı farklı mücadele biçimleri, farklı örgütlenme tarzları ve direnişler yerküreyi sarmaktadır. Dünyanın bütün köşelerinde farklı biçim ve görünümlerde de olsa Devrim ve karşı devrim nihai çatışma ufkuna yaklaşmaktadır. Avrupa ve ABDde Cumhuriyetçi, Hristiyan Demokrat , Sosyal Demokrat düzen partileri kitleler nezdinde cazibelerini kaybetmektedirler. Sınıf bilinçsiz kitleler Faşist partiler etrafında, daha sosyal ve sınıf bilincine sahip kitleler de Antikapitalist programa sahip partiler etrafında örgütlenmektedir. Bu partilerin izledikleri yol ve yöntemlerle kapitalizmle baş edip edemeyecekleri bu tartışmanın konusu değildir. Ancak tartışılmalıdır. Sistem içinde kalınarak antikapitalist programın gerçekleştirilmesinin mümkün olup olmadığı, başarısız olmaları halinde kitlelerde yaratacağı hayal kırıklığı ve sistemin eski kurtlarının kitlelerin hayal kırıklığını nasıl da ustaca amaçları doğrultusunda kullanacakları ciddi bir kuşkudur ve biz bu kuşkuyu derinden taşıyanlardanız. Ancak sözünü ettiğimiz bu partilerin programlarını gerçekleştirme olanaklarının olup olmadığı değil, kitlelerin potansiyel yönelişi ve kapitalizme karşı ciddi ve samimi tepkileridir. Batı Kapitalizminin en muhafazakâr iki ülkesinden İngiltere’de İngiliz Burjuvazisinin gözdesi işçi Partisinde Corby’nin, ABD de başkanlık seçimi için yarışan ve Komünist olduğunu söyleyen Sandersin kitleler nezdindeki ilgisi kapitalizme karşı duyulan tepkinin dışa vurumudur. Yunanistanda Syrizaya olan ilgi devam ederken ispanyada Podemos seçimlerde şaşırtıcı sonuçlar almıştır. Bununla birlikte Yine Avrupanın bütün ülkelerinde ve ABD de neo faşist partilerin de sistem partileriyle kitle desteği açısından yarışacak kitlesel güce sahip olduğu da gerçeğin öbür yüzüdür.
AKP iktidarı kapitalist sistemin ürünüdür ve patiği sistem içinde yerine oturtulmalıdır. Sistemin hukuk düzeniyle iktidar olması, kendisini iktidar yapan sistemin hukuk düzenine saygı duyacağı anlamına gelmez. Meşruiyetini sistemde almıştır ancak sistemin meşruluğunu sağlayan hukuk düzeni istenen “daha” yı verememektedir ve onun “ daha” ya ihtiyacı vardır. Ancak hedeflenen faşizmin inşasına siyasal İslam iktidar eliyle ulaşmanın yolu bu “ daha” nın elde edilmesiyle mümkün olacağından, AKP iktidarının sistemin meşruluğunu sağlayan hukuk düzenine uymasını istemek ve beklemek saflıktır. Sahi, Alman Faşizmi seçimlerle işbaşına gelmişti ama iktidardan seçimle mi gitmişti, ya da seçimler dahil herhangi bir yöntemle iktidarı ele geçiren hangi faşist iktidar seçimlerle iktidardan gitmiştir ki…Kısaca Ortadoğu ve Kuzey Afrikadaki siyasal İslamın, özel olarak Türkiye’de AKPnin Siyasal İslamcı iktidarının amacı küresel kapitalizmin ihtiyaç duyduğu faşizmin inşasıdır ve AKP iktidarı yönelimi Türkiye’de faşizmin inşasının adıdır.