Şuanda 421 konuk çevrimiçi
BugünBugün317
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8041
Bu ayBu ay8041
ToplamToplam10476465
Politik olarak yalan PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Çarşamba, 20 Temmuz 2016 18:59


Yalan, işlerin düzgün gitmediği anlarda, daha güzel veya daha kötü sözlerdir. Yalın olan değil de, yalın olmayanın anlatımıdır. Bilindiği gibi, her şeyin gerçeği baz alınırsa, ancak doğru çizgiye ulaşabiliriz.

Eğri ve doğru, yalan ve gerçek gibidir. Binlerce yıllık insanlık tarihinde hep bu iki soyut, fakat, aslında hayatın mücadelesini anlamlandıran, çarpışan ve karşılıklı savaşım içinde olan yanlış ve doğruluk çekişmesidir.

Hayatın içinde yalan her zaman olmuştur. Bilerek veya bilmeyerek insan yalan söylemiştir mutlaka, aslında iyi kavrandığında, doğallığı ve doğruluğu göstermedeki karşıt rolü açısından, iyimser düşünürsek, belki de gereklidir. Yalansız gerçeğe ulaşılamaz mıdır?  Elbette yalan olmadan gerçeğin kendisi olan hayatı anlamak en doğru olanıdır.

Sınırsız ve sömürüsüz barışçı bir dünyada yalan, yaşayamaz bir duruma düşecektir.

Mülk edinme ve sahiplenme, onun yansıması olarak değerin, soyut olarak para üzerinden yürümesi, politik olarak yalana bir anlam yüklemektedir. Yalan oyuncudur, kandırmacadır, yutturursan değerdir, olmayan fakat olmuş gibi kabul ettirilen sihirbazlıktır.

Ekonomi ve iktisatta yalan, karşılıksız çekin piyasada varmış gibi dolaşımıdır. İleride mutlaka çek boş çıkar ve gerçek te anlaşılır.

Siyasette, politik manevralar da yalan kullanıldığında, anlaşılma zamanına kadar renklidir, ileriki aşamada renksizliği anlaşıldığında açık yüzü ortaya çıkar.

Politik arenada politikacılara inançsızlık ta işte bu nedenle oluşur. Binlerce yıl süren yalanlarda vardır; Din kitapları yalan olmasın diye esası varken, binlerce yalan ve açıklamalarla, yalan üstüne yalanla san ki, gerçekmiş gibi anlatılarak devasa bir balon oluşturulur. Balon büyüdükçe insanlar onun gerçek olduğunu kanıksamaya başlarlar.

Türkiye ülke olarak, işte bu son söylediğim söze uygun bir süreci yaşıyor. Din; ticaret, para, mülk, itibar, apolet, güçlü bir silah olmuştur. Kişiliksizlik, şerefsizlik, onursuzluk, erdemsizlik genel uygulama haline dönüşmüş, geriye dönülmez bir yara açılmıştır.

Bu gidiş artık geriye dönülmezin girdabını yaşayarak, lanetli bir çizgidedir. Bireyi artık cep telefonu, arabası, varsa krediyle aldığı evi kurtaramayacaktır. Üretilen yalan dağları oluşturmuştur. Toplum bu dağ yığınlarının altında kalarak cezalanacaktır. Tüm doğrucu ve hakçı mekanizmalar yalana yenilmiştir.

Politik olarak yalan egemendir.

Buradan çıkış yolu yok mudur? Elbette vardır, ama, uzun erimli çaba ve fedakarlık isteyen ince iş ile korkmadan, yılmadan, birlikte hareket ederek mümkündür.

Tarih böyle süreçlerden geçen örneklerle doludur. Pir Sultan Abdal’da böyle bir süreçte” Gelin canlar bir olalım, münkire kılıç çalalım” diyerek Osmanlı politikasına karşı savaş vermiş halkın evladıdır.

Politik yalana karşı, politik gerçekliği, durmadan, yılmadan savunmalıyız. İşte o zaman yarınlar bizimdir.