Şuanda 414 konuk çevrimiçi
BugünBugün313
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8037
Bu ayBu ay8037
ToplamToplam10476461
Olmaması gerekenlerin yaşandığı ülke PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Pazartesi, 03 Ekim 2016 07:45


Aziz Nesin yaşadığı zaman sürecinde, ulaştığı sentezleri halka yansıtan değerli bir yazarımızdı. On iki Eylül  1980 Aydınlar dilekçesi diye bilinen imza kampanyasında, kendisine ‘Aydın’ diyenlerin karanlık ve silik renkler olduğunu, sadece ‘Aydın’ gibi davrandığını söylemişti. Eşyayı gerçek ismiyle çağırmak gerektiği prensibiyle davranılırsa, gerçeği biraz yakalamak mümkün olabilirliği üzerine çok değerli sözleri mevcuttur.

Anadolu topraklarında, aydını, devrimcisi, demokratı hiçbir zaman gerçek anlamda bu vasıflardaki ölçütlerde davranmadı.

Aynı şey, faşistinde, dincisinde, milliyetçisinde de olmadı. Ülkücüsü dokuz ışık prensibini kavramadı, birilerinin vurucu gücü oldu. Dincisi Kuran’ı anlayamadı sömürü ve uyutma aracı olarak kullanıldı, yüz binleri bulan kadrolar, hiçbir üretimi olmayan, cenaze ve ezan dışında iş yapmayan, politik yönlendirmenin borazanı oldu.

Gerçek milliyetçiyim diyenler, içten işgal edilmiş ülkenin maşalarının bir parçası oldular. Ulusalcılığı Atatürkçülüğe eşitleyenler, bu ülkenin arkasına geçip düzencilerin davulunu çaldılar. Bu saydıklarım, esas itibarıyla saygın ve dürüst, inançlı bir mücadele vererek, kendilerini vasıflandırdıkları sıfata tamı tamına uygun nitelikler gibi yapsaydılar, taşlar yerli yerine oturur, dış ve yanlış siyasi ve iktisadi yönlendirmeler boşa çıkarılır, biz de gerçek rolümüzü yapar ve uygulardık. Rol diyorum, çünkü, yapmamız gerekene varamıyoruz. Haala yapacağımızı hayal ediyoruz.

Yapmak şartı yerine getirilemiyor. Devrimcisi yazıyor veya söylüyor, fakat, yapmaya gelince ortada yok, organlaşması hiç yok, organize ihtiyaçtan doğar ve gerekliliği yerine getirir. Hangi gerekliliği yerine getirir e cevap verince, işte anlatmak istediğim de tamı tamına budur.

Bilimin ve teknolojinin bu kadar geliştiği, haberleşmenin düşünme ve yapma hızı arasında saniye farkı bile olmadığı an, yani zaman, o an için yapma eylemiyle bütünleşmiş, dünyaya, bu düşün üretimini ulaştırma ve ulaşacakları da alabiliyorsanız, niçin, daha bekleniyor? Bu soruya cevap da, beni, bu günler çok ilgilendiriyor.

Toplumu toprak gibi görürseniz ,toprak işlenmesi gerekiyor, işleyecek insan kalmadı. Herkes ekmek bekliyor, peki bu ekmeği buğdayı ekip ve biçerek, çoğaltıp, insana sunacak insan ki olacak. Onun için ben üretime başlanması gerektiğine inanıyorum.

Dürüstlük konusunda, insanlarla konuşunca, kendisinden başka herkes dürüst, herkes doğruyu yaptığını söylüyor, ama, her şey eksik ve yanlış, şimdi eksik ve yanlışlarla dolu yaşam güvenli mi? Geleceği yalan ve yanlışlarla dolu toplum arzu ettiğimiz toplum mu? Bir yerlerden önce konuşarak, organlaşarak, değiştirme ve doğrusunu ortaya koyup yenilemeli ve yenilenmeliyiz.

Olunması gereken olmalıyız. Rol yapmayı veya yapar gibi görünmeyi bırakmalıyız. Maskeli iş değil gerçek yüzle hareket etmeliyiz.

Bu anlamda bireyler yaratmalı, içinde bulunulan aldatmacı süreci aşmalıyız. Türkiye toplumunun buna ihtiyacı var. Değişime girmeli ve değişimi özümsemeliyiz. Önce kendimizden başlarsak, kelebeğin kanadının çırptığı rüzgar etkisiyle, havayı hızlandırırız.