Şuanda 270 konuk çevrimiçi
BugünBugün2988
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7310
Bu ayBu ay7310
ToplamToplam10475734
ali cakmakli ve nebil rahuma yasiyor PDF Yazdır e-Posta
Erkan Ulasan tarafından yazıldı   
Cuma, 25 Eylül 2009 17:37


(24-29 EYLUL 1980)

BIR AKSAMUSTUDUR


Bir aksamustudur sarabî

Bahceler ve daglar uzre hukumran;

Tam dunyayi dolasmak saatindesin.

Ay isigi su icer birazdan.

Kizarmis kalcalarini canlar

Alabildigine vurur.

Sen cocuk tulumunda

Matbaa murekkebi

Rusva olmus ellerinin emegi,

Mansetlerde kilometre kilometre yalan

Sallanir durur.

 

Bir aksamustudur katil, muhtesem

Alip goturmusler dost dedigini

Almis ruzgârlar icini,

Umide benzer, sevdaya benzer...

Soguk bir namludur kor ve pusuda

Ense kokunde zulum,

Ve sermis cânim sofrasini dort basi mâmur

Burnun dibine hurriyet.

Seviyorum mumkun degil;

Aranizda kursun, yasak bolge var

Sen genc, sevdan olunecek kadar guzel

Kanunu yapanlar ihtiyar.

10 Ekim 2008 de Nebil’in fotografini almak uzere Antakya’ya giderken onumuzdeki yasanacak bir yil icinde nelerin olabilecegini tahmin edemezdim. Bu yolculuk, bircok gelismenin baslangici oldu. Cok dar bir cevre tarafindan bilinen bircok gercegin su an genis bir cevre tarafindan biliniyor olmasi, beraberinde gizli, kosede bucakta kalmis, kisiler arasinda sIk sIk konusulan, en azindan bilinen ancak aciktan dillendirilmeyen olaylarin, yasanmisliklarin gun yuzune cikmasinin kucuk bir adimi olmustur.

 

Devrimci bile denilemeyecek kisilerin, Turkiye Devrim Tarihinde anlamli bir yeri bulunan Parti / Cephe adini kullanarak kendilerine yine kendilerince verilen payelerle daha fazla kirletilmesinin onune gecilmistir. Parti / Cephe tarihini yazan bircok kadronun mirasini yalanlarla, iftiralarla kullanmaya calisanlar, ortaya cikan gercekler karsisinda daha fazla yalana, iftiraya basvurarak en dogal insani olaylari dahi kullanarak (yakinlarinin olumu) kendi batakliklarini icinden cikilamayacak kadar derinlestirdiklerinin farkinda dahi degildirler. Yuzlerine vurulan her gercek, onlari kendi yarattiklari batakliga biraz daha gommektedir. Caresizliklerini yalan, iftira, tehditlerle ortme cabalari, gunu dahi kurtaramamanin, zayifliklarinin gostergesidir.

 

Ethem Dincer darbeci Generallere Veysel GUNEY’i konusturarak su soruyu sorar; “Mezarsiz oluleri gorur musun dusunde? Bak digerleri de burada, Necdet, Serdar, Erdal, Ahmet, Kadir, Mustafa, Ibrahim Ethem, Seyit, Necati, Ali, Ramazan, Omer, Mehmet, Erdogan, Ilyas, Hidir…”

 

Simdi de ben konusturuyorum HDO’lu yigitleri; Nebil RAHUMA’yi, Ali CAKMAKLI’yi  “Gorurmusun duslerinde bizleri, Samileri, Hannalari, Multecepleri, Zihnileri…digerlerini? Bak! Biz buradayiz…”

 

“Nasirli ellerin o gorkemli bayraminda, Cocuklarin ac kalmadigi gunlerde! Annelerin kayip cocuklari icin aglamadigi gunlerde, Acan kizil gullerde, Universite amfilerinde, Demir celik ve maden iscilerinin alin terinde, Halklarin yureginde bulacaklar bizleri.  Bir gun mutlaka… Ya sen ve senin gibiler…?”


“Sanir misin ki bizler olduk? Yasiyoruz! Daglarda, esen ruzgârda Adana, Antakya sokaklarinda caddelerinde… her bir ogullarin, kizlarin yureklerinde, beyinlerinde…Bir elimiz generallerin, otekisi sen ve senin gibilerinin yakalarinda...