Şuanda 58 konuk çevrimiçi
BugünBugün860
DünDün1181
Bu haftaBu hafta4538
Bu ayBu ay38275
ToplamToplam10154830
"IŞİD sebep değil sonuçtur" riyakar söylemi üzerine! PDF Yazdır e-Posta


Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “IŞİD’in bir sebep değil sonuç olduğunu” öne sürdü. "Afganistan'ın işgaliyle birlikte bir direniş hareketi, oradan Taliban, Taliban’ın içinden zamanla El Kaide çıktıysa, çok benzer şekilde Irak’ın işgali, Irak’ın bölünmesi, Suriye’de devam eden savaş, hükümetin uygulamış olduğu devlet terörü, bir takım teörist ve radikal unsurların zeminlerin bulmasına müsait bir saha oluşturdu" ifadelerini kullanan Kurtulmuş "Irak'taki, Sünni muhalefetin rejimin dışına itilmesi, IŞİD denen terörün oluşmasına neden oldu. Bu durumun kalıcı  olarak bertaraf edilmesi için IŞİD’i ortaya çıkartan sonuçların ortadan kaldırılması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

Bunları söyleyenler sıra Türkiye’nin demokratikleşmesine gelince, sıra Kürt sorununun çözülmesine gelince, sıra işçi sınıfının mücadelesine gelince, sıra sadece düşüncelerini dile getirdikleri için on yıllardır cezaevlerinde yatanlara gelince sebep-sonuç ilişkisini her nedense unutuyorlar.

Unutuyorlar çünkü çok iyi biliyorlar ki, asıl sebepler ortaya çıkıp sorgulanmaya başlayınca kendilerinin sömürüye, tala, inkara ve imhaya dayalı rejimleri çatırdayacaktır.

İşin özü sebep  tek başına ne şu yönetimin yanlış uygulamalır, ne de sadece ayırımcılıktır. Sebep esasında sömürüye, talana, eşitsizliğe, zorbalığa dayalı bu kapitalist sistemin kendisidir. Sonuçta bu sisteme karşı mücadele eden ilerici devrimci örgütler olmalıdır. Bugün bölgemizde uygulanan politikalar ;  sebebi de, sonucu da kendisi belirleyen kapitalist sistemin kendini yeniden var etme ve sürdürme savaşıdır.

Tek amaçları bu sistemi sorgulayan, bu sisteme alternatif bir sistem öneren ilerici bir muhalefetin ortaya çıkışını engellemektir. Bundan dolayı IŞİD  Rojavaya saldırırken ses çıkarmadılar, ardından IŞİD Güney Kürdistan’a saldırdı ses çıkarmadılar. Ne zaman ki Kürt halkı dört parçadan birden ayağa kalkıp birlikte mücadele ederek bu çetelerin ilerleyişini durdurdu, o zaman batılı güçler hemen harekete geçtiler.

Amaçları sadece IŞİD’i ortadan kaldırmak değil, asıl amaçları bölgede ortaya çıkabilecek bir halklar seçeneğini de engellemektir. Bundan dolayı Kürtleri silahlandırıyoruz adı altında sadece KDP silahlandırılıyor. Diğer Kürt güçleri bu yardımın dışında tutuluyor. Ezidileri IŞİD katliamlarıyla başbaşa bırakanlar desteklenirken, onları soykırımdan kurtaran HPG ve YPG güçleri bu denklemin dışında tutulmaya çalışılıyor.

Yine IŞİD’in uygulanan yanlış ve yanlı politikalar sonucunda doğduğunu söyleyenler, her nedense bu kanlı katillerin insanları öldürüş şekli hakkında, bu yapılanların İslam ile, İslam ideolojisi ile ilgisi hakkında tek bir yorum yapmaya yanaşmıyorlar. Yine 48 vatandaşının can güvenliği için IŞİD’e karşı tutum alamadıklarını söyleyenler, bu katiller tarafından her gün bir kaç 48 kişinin hunharca katledilmesine seyirci kalıyorlar. Bu mudur insan yaşamına değer vermek, seninkine gelince o yaşamı kurtarmak için her şeyi yapacağını söyleyeceksin, başka canlar yok olurken sağır ve dilsizi oynayacaksın. Bu mudur « yaratılanı yaradandan dolayı sevemek » anlayışı ?

NTV canlı yayınında konuşan Kurtulmuş, Türkiye’nin ABD öncülüğünde düzenlenecek IŞİD operasyonunun neresinde olacağına yönelik soruya şöyle yanıt verdi:

« Suriye’de savaş’ın sona erdirilmesi, Suriye’de sünnilerin siyasi katılımının sağlanması, Irak’ın bölünmüş halinin ortadan kaldırılması gerekir. Aslında ortada pratik olarak bir mesele var. IŞİD elindeki bu ağır silahları nerden buldu? Bu silahları nasıl kullanıyor?

Dünyanın hiçbir yerindeki terör örgütü arkasında birkaç büyük devlet olmadan var olamaz. Özellikle Suriye ve Irak’taki durumu ortadan kaldırmadan bu bölgede kalıcı barış zor. »

Dünyanın tüm önemli yayın organları IŞİD’in silahlandırılmasında Türkiye’nin baş rol oynadığını söylerken, Türk yöneticileri hala bu canilerin silahları nereden bulduklarını pişkince sorgulayabiliyorlar. 2000 TIR silah yükünü yoksa ben mi gönderdim ?  Dünyanın tüm kurtuluş hareketlerini terörist görecek ve onlara karşı mücadele edeceksin ama, sıra gelmiş geçmiş en kanlı terör  örgütüne gelince bazı gerekçelere sığınarak onları aklamaya çalışacaksın. Hiç bir neden IŞİD çetelerinin terörünü insanlığın gözünde aklayamaz. Bölgemizde, Suriye ve Irak’ta sunnilere karşı uygulanan ayırımcı politikalar IŞİD’in ortaya çıkış nedeni değildir.

IŞİD’i ortaya çıkaranlar Numan Kurtulmuş’un yukarda söylediği ama isim vermediği, aralarında Türkiye devletinin de olduğu batılı emperyalistlerdir. IŞİD her örgüt gibi toplumdaki bu rahatsızlıkları kullanmıştır. Nitekim şimdi birçok Sünni muhalefet çevresi bu durumun farkına varmış ve IŞİD’e tavır almaya başlamıştır.

Yeri gelmişken belirterek geçeyim Numan Kurtulmuş’un yukardaki "Afganistan'ın işgaliyle birlikte bir direniş hareketi, oradan Taliban, Taliban’ın içinden zamanla El Kaide çıktıysa, çok benzer şekilde Irak’ın işgali, Irak’ın bölünmesi, Suriye’de devam eden savaş, hükümetin uygulamış olduğu devlet terörü, bir takım teörist ve radikal unsurların zeminlerin bulmasına müsait bir saha oluşturdu" belirlemesi gerçeği yansıtmamaktadır. Hem El Kaide, hemde Taliban örgütlenmesinin kurucuları başta ABD, tüm batılı güçlerdir. Bu yapılanmalar önce Sovyetlere karşı kullanılmış, sonrasında ise kurucularına karşı güçlere dönüşmüşlerdir. Bu güçlere karşı sonradan Türkiye’de dahil tüm NATO güçleri savaşmış ve hala savaşmaktadır.

Simdi IRAK ve Suriye’de olan da aynısıdır. Irak’ta geçmişte Saddam kullanılmış, ardından tasfiye edilmiştir. Şimdi de Maliki önderlikli Şii yapılanmasının egemen olması istenmediği için Irak karıştırılmış ve El kaide dahil tüm İslami söylemli yapılanmalar desteklenmiştir. Ardından sıra Suriye’ye gelmiş ve Suriye yönetimine karşı olan muhalif güçler ideolojilerine bakılmaksızın ( buna IŞİD’de dahildir,) bir çok muhalif güç Türkiye başta olmak üzere, tüm Arap rejimlerinin de desteğiyle silahlandırılmıştır. Burada amaç Esat yönetimini devirmekti. Şimdi ise amacına bu yolla ulaşamayacağını anlayan aynı güçler IŞİD’e karşı koalisyon kurmaktadırlar.

Türkiye yönetiminin ürkekçe yer aldığı bu koalisyonun sonuç bildirgesini imzalamaması ise sadece 48 vatandaşının IŞİD elinde tutsak olmasıyla ilgili değildir. Türkiye yönetiminin ve özellikle AKP yöneticilerinin IŞİD ile bilinenden daha derin ilişkileri bulunmaktadır.

Kurtulmuş devam ediyor « En zor durumda olan Türkiye. 48 yurttaşımız IŞİD’in elinde. Biz diken üstünde oturuyoruz. Bin kere düşünüp bir kere adım atıyoruz. Koalisyonda adı geçen hiçbir ülke, IŞİD tehdidiyle sınır komşusu değiller. Ama gelişmeler öyle bir noktaya doğru geliyor ki belki IŞİD kısa bir süre sonra Türkiye’nin sınırlarına konuşlanmış olacak.“

Türkiyeyi IŞİD ile komşu yapan bir başkası değil bizzat AKP’nin kendisidir. Rojava’da ortaya çıkan Kürt Özerk bölgesini doğarken boğmak için Türkiye ve bölgenin tüm gericileri elbirliği içinde Rojava’ya saldırdılar. Bu tutmayınca Irak’taki Kürt bölgelerine saldırdılar. Kürtler her yerde tarihin tanık olduğu en görkemli direnişlerden birini hayata geçirerek gericilerin heveslerini kursaklarında bıraktı.

Aslında bugün Kürt halkının direnişi insanlık adına bir direnişe dönüşmüş durumdadır. IŞİD’e karşı doğrudan direnen tek güç PKK önderlikli Kürt Özgürlük Hareketidir. Dikkat ediniz IŞİD Suriye’de Esat yönetimine karşı doğrudan savaşmıyor. IŞİD Suriyeli muhalif güçlerin elindeki bölgeleri alarak burada güçlendi. Ardından da Kürt bölgelerine saldırdı. Şimdi ortaya çıkan durumda IŞİD’i en çok destekleyen Suudi Arabistan ve Katar bile bu yapıya doğrudan tavır almakta tereddüt göstermezken, vatandaşları IŞİD tarafından boğazlanan ABD ve İngiltere hiçbir pazarlığa yanaşmazken, Türkiye’nin sadece 48 vatandaşının can güvenliği için açıktan tutum almadığı koskoca bir yalandır.

AKP ve önderi Erdoğan ile IŞİD  başta olmak üzere bölgenin İslami söylem kılıflı tüm gerici yapılanmalarının ideolojik birliği vardır ve Erdoğan’ı ikircim içinde bırakan da budur. Bir yandan iktidarda kalmasını borçlu olduğu batılı güçlerin baskısı, bir yandan da bölgede kendisi ile amaç birliği içinde İslami yapılanmaların baskısı Türkiye yönetimini iki arada bir derede bırakmaktadır. Bu tavır belirlemede ürkek davranmanın sebebi budur. Erdoğan yönetimi bölgede işbirliği yaptığı güçlerin bir bir devreden çıkmakta olduğunu görmenin paniğini yaşamaktadır.  Numan Kurtulmuş düşünmeden konuşuyor. Afganistan’da eğer El Kaide ve Taliban kendisinin deyimi ile sebep değil sonuç ise neden o bölgede bu sebepler ortadan kaldırılmadan Türkiye’de dahil tüm batılı güçler Taliban’a karşı yıllarca savaştılar? O zaman bugün de IŞİD ile savaşalım diyen batılı güçler ile neden işbirliği yapmaktan çekinilmektedir? Kurtulmuş bu soruların cevaplarını da verebilmelidir.

Yine sebep ve sonuçlar hakkında en az konuşması gereken Türkiye devletidir. Yıllarca PKK bir sebep değil sonuçtur denilirken, Türkiye’nin tüm yöneticileri hayır diyorlardı. „PKK dış güçlerin maşasıdır“ diyorlardı. Yüzyıllarca inkar ettikleri Kürt halkının var olma hakkını dahi tanımayan TC yönetimi bugün sebep ve sonuçlardan bahsederek uluslararası bir cinayet şebekesine tavır almamak için nedenler uydurmaya çalışmaktadır. Ama insana sormazlar mı? sen yüzyıllarca Kürt halkını tanımazdan geldin, 28 Kürt isyanını kanla bastırdın. Sen yüz yıllarca Alevileri katlettin, inancını yasakladın. Sen 1915’te bir milyon Ermeniyi öldürerek büyük bir soykırımı uyguladın. Önce bu yaptıklarının sebep ve sonuçlarını açıkla, sonra IŞİD çetesinin ortaya çıkış nedenlerini sorgula.

Bitirirken bir de Suriye yönetiminin Aleviliğine ve Sunni halka zulüm yaptığı yalanına değinmekte yarar var. Suriye’de Baas Partisi iktidardadır ve bu partinin ana gövdesini Sunni çoğunluk oluşturmaktadır. Suriye’de bir Alevi iktidarı bulunmamaktadır. Alevi olan Esat ailesidir. Ancak ülkeyi yönetmek için işbirliği yaptığı güçlerin başında Sünni kökenli Suriye burjuvazisi gelmektedir. Ordu içinde, bürokrasi içinde, eğitim kurumları içinde doğal olarak nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünni’ler egemendir. Esat yönetimi elbette demokratik bir yönetim değildir. Tıpkı AKP yönetiminin olmadığı gibi. Esat iktidarını yıkmak isteyenler böl ve yönet politikası gereği davranarak Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de üç bölgeli bir yapılanmaya yol açmış bulunmaktadırlar.

Irak’ta  Sünni, Şii ve Kürt bölgeleri oluşmuş ve bu üç halk kesimi arasına büyük düşmanlık tohumları ekilerek bir daha bir araya gelinebilecek koşullar ortadan kaldırılmıştır.

Suriye’de de aynı mantıkla Kürt, Sünni Arap ve Alevi Arap bölgeleri yaratılmış, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiş ve bu kesimler arasına büyük düşmanlık tohumları ekilmiştir.  Ülke fiilen üçe bölünmüştür. Artık Esat iktidarı sadece Alevi bölgelerinde tutunmakta, Kürtler kendi özerk yönetimlerin oluşturmuş, Sünni kesim ise onlarca örgüt arasında bölünmüş bulunmaktadır. IŞİD ise bu durumdan yararlanarak Irak ile Suriye sünni bölgelerini birleştirme amaçlı bir mücadele sürdürmektedir. Ancak gelinen noktada artık IŞİD sonun başlangıcındadır. Bu gücü destekleyen Türkiye yönetimi de eğer tutum değişikliğine gitmezse aynı akibeti yaşayacaktır. Kendi topraklarında üs vererek,  ekonomik ve askeri olarak desteklediği IŞİD ise sonunda Türkiye’nin başına bela olmaya adaydır.