Şuanda 85 konuk çevrimiçi
BugünBugün454
DünDün1042
Bu haftaBu hafta1496
Bu ayBu ay22498
ToplamToplam10184552
Rojava'da devrim mi oldu? PDF Yazdır e-Posta


Bu konuda kabaca iki değerlendirmenin varlığından söz edilebilir:

Birincisi: Rojava’da devrim olmuştur ve bu nedenle savunulması gerekir.

İkincisi: Burada devrim olmamıştır. Üretim araçlarının mülkiyetinde değişiklik yoktur. Burası IŞİD saldırganlığına karşı savunulmalıdır, devrim olduğu için değil, bunun için savunulmalıdır.

Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da hangi kavram ne için kullanılıyor, belli değildir. Benzeri bir örneği Mısır konusunda da görmüştük. Önce kalabalık kitleye bakılarak “Mısır’da devrim oldu” diye selamlanmış, kalabalığın arkasından Müslüman Kardeşler çıkınca vazgeçilmiş, hele de ABD’nin duruma göre hem Müslüman Kardeşler’i hem de onları yönetimden uzaklaştıran orduyu desteklemesi karşısında nasıl tutum alınacağı bilinememişti.

Rojava’da ise her şeyden önce belirsizlik bulunuyor.

Rojava’da devrim olduğunu iddia edenlerin bunun nasıl bir devrim olduğunu da belirtmeleri gerekir.

Sosyalist devrim mi, ulusal demokratik devrim mi, yoksa başka türlü bir devrim mi?

Rojava ile ilgili olarak sahip olduğumuz güvenilir bilgi fazla değil…

Propaganda duyurularını es geçip, kendimizi güvenilir bilgiyle sınırlandıracak olursak şunlar söylenebilir:

Politik devrimin belirleyici koşulu olan, iktidarın sınıfsal yapısının değişmesi Rojava’da gerçekleşmiş midir?

Bu bölge daha önce Suriye yönetiminin denetimindeydi, artık öyle değildir. Bu, önemli bir değişimdir. Ne ki, Suriye yönetiminin Rojava’daki işbirlikçilerine ne olmuştur, bilmiyoruz.

Toprak mülkiyeti eskiden nasıldı, şimdi nasıldır; bilmiyoruz.

Atölye ve fabrikalar halen çalışıyorsa, bunların sahipleri değişmiş midir?

Bunu da bilmiyoruz.

Bölgede komünal ekonomi kurulduğu söylenmekle birlikte, bu ekonomi neyin üzerine kurulmuştur, belirsizdir.

Toprak yeniden mi dağıtılmıştır ya da eski büyük toprak sahipleri varsa eğer, onlar durmakta, bunun yanında küçük köylülük ile mi komünal ekonomi kurulmuştur?

Benzeri bir soru atölyeler için de sorulabilir.

Daha kesin bilgiye sahip olduğumuz konular da var.

Rojava’da eski devlet yapısı parçalanmıştır. Bu bölgede artık Suriye devlet yapısı yoktur, yerini başka bir yapı almıştır. Buna uygun olarak Suriye ordusu da bölgede bulunmuyor.

Rojava’da eski devlet kurumlarının yerini halkın katıldığı farklı kurumlar almış durumdadır.

Yine bu bölgede eğitim dili de değişmiş, başta Kürtçe olmak üzere bölgede yaşayan bütün halkların dilleri kullanılmaya başlanmıştır.

Bildiklerimizden hareket ederek Rojava’da ulusal demokratik bir devrim gerçekleştiği söylenebilir. Bu tür devrimlerin özelliği, eski iktidarın işbirlikçileri dışında herkesle birlikte yapılmasıdır. Bu nedenle küçük ve orta burjuvazi de devrime dahildir. Bunların arasında büyük burjuvaziden kişiler var mıdır, bilmiyoruz, ama varsa bile bu durum ulusal demokratik devrimi dışlamaz.

Rojava’da devrim olduğu savunulacaksa, bu devrim karakteriyle ifade edilmelidir. Genel bir devrim söylemi fazla açıklayıcı olmaz…

Böyle bir devrim sosyalizme doğru gelişebilir mi, gibi bir soru için hem erkendir hem de çetrefilli bir sorudur.

Sosyalizm deyince ne anlıyorsunuz; önce bunun konuşulması gerekir.

PKK, marksist sosyalizme karşı olduğunu değişik kereler ifade etti. Yaşanmış sosyalizmin tarihiyle ilgili bilgi eksikliği nedeniyle bu saptamanın altı yeterince dolu değildir. Marksist sosyalizm kapitalizmi yeniden üretir tezi, SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti tarihlerinde doğrulanmış bir tezdir. Ne ki, kapitalizme karşı yaşayabilir bir alternatif geliştirebilmek için bu saptama hiç yeterli değildir. SSCB ve ÇHC tarihinde hangi aşamalardan geçilerek bu sonuca ulaşıldı, sorusuna cevap getirilmesi gerekir.

“Geriye dönüş oldu” saptaması hiç açıklayıcı değildir.

Sosyalist ülkeler neden geriye döndüler, sorusuna cevap getirilmesi gerekir.

Bütün eski sosyalist –ya da kapitalizme alternatif oluşturmaya çalışan- ülkelerde ortak olan yön nedir ve bu yön kapitalizme dönüşe nasıl yol açtı, sorusu önemli bir sorudur ve ancak tarihsel bilgi temelinde cevaplandırılabilir. Akıl yürütmeyle bir yere gidilemez.

SSCB’nin çözülmesi ve dağılmasını Gorbaçov’a bağlayanların, Çin tarihini incelemelerini öneririm.

Aralık 1978’de yapılan Çin Komünist Partisi’nin 11. Plenumunda partinin en sorumlu kademesine seçilen Deng Xiaoping, birdenbire ortaya çıkan bir kişi değildi, 1962’den beri Mao ile çelişki yaşıyordu.

“Önemli olan kedinin fare yakalamasıdır, beyaz ya da siyah olması fark etmez” sözü ona aittir.

Bu sözü şöyle de okuyabilirsiniz: önemli olan Çin’in modernleşmesidir, bunu sosyalizm ya da kapitalizmle yapması fark etmez.

Çin kendine özgü bir yol izledi ve izliyor. Bu yola sosyalist denilemez, şimdiye kadar örneklerini gördüğümüz türden kapitalist yol da denilemez. Çin’e özgü bir yoldur ve kapitalizme de daha yakındır.

Deng’in Plenum bittikten sonra yaptığı önemli bir belirleme bulunuyor:

“Parti ve ulus ilerlemeyi gerçekleştirecek beceriyi göstermek yerine, kitapları övmekle yetinirse, kendini tahrip eder.”

Başka bir deyişle; Marx şöyle demiş, Lenin böyle demiş, Mao şunu demiş; bırakın bunları… Modernleşmeyi gerçekleştiremezsek mahvolacağız!

SBKP, Stalin döneminde sosyalist modernleşmeyi gerçekleştirdi, ülke yarı feodal bir toplumdan sanayi toplumuna geçti.

ÇKP ise Deng döneminde farklı bir yol izleyerek Çin’i geri bir tarım toplumundan, henüz tamamlanmamış da olsa modern bir topluma doğru geliştirdi.

Rojava’nın komünal ekonomisi üretici güçlerin geliştirilmesinde kapitalizm karşısında tutunabilecek düzeye ulaşabilir mi, sanmıyorum.

Günün birinde savaş bittiğinde bunu daha iyi göreceğiz…

Bir toplumda önemli değişiklikler yaşanması mutlaka bildiğimiz anlamda devrim olarak adlandırılamaz.

1968 sonrasında Batı ülkelerinde önemli değişiklikler oldu: öğrenciler üniversite yönetimine katıldılar, kadınlar önemli haklar elde ederek toplumsal yaşamda aktifleştiler, nükleer santraller karşıtı hareketin, sonraki yıllarda toplumu önemli oranda etkileyecek ekolojik hareketin başlangıcı 1968’dedir.

1968 için bir çeşit kültür devrimi denilebilir. Toplumda önemli değişiklikler olmakla birlikte ne üretim araçlarının mülkiyeti ne de iktidarın sınıf yapısı değişmedi.

1968 öncesindeki de kapitalizmdi, sonraki de kapitalizmdi ama toplumsal yaşamda ikisi arasında önemli farklılıklar bulunuyordu.

Bunu kadınların Rojava’daki rolü nedeniyle belirtiyorum.

Kadınların toplumdaki rolünün değişmesi bir çeşit kültür devrimidir. Önemlidir, ama kapitalizmin varlığını dışlamaz.

Ulusal demokratik devrim de kapitalizmi dışlamaz, dışlaması şart değildir, ama devrimdir.