Şuanda 219 konuk çevrimiçi
BugünBugün911
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6883
Bu ayBu ay40620
ToplamToplam10157175
Ali Haydar Cilasun'un ardından PDF Yazdır e-Posta


27 Aralık 2016 günü aramızdan ayrılan koca çınarımız Pir Ali Haydar Cilasun Alevi ve sol camiada belleklerden silinmeyecek bir insandır. O kah bir Sanatçı, kah bir siyasetçi, kah bir inanç önderidir. Tüm yeteneklerini halkının hizmetine sunan Pir Cilasun en çok da sanatı ile özellikle de tiyatro yolu ile halkına hizmet etti.  O Dersim katliamında kurtulan ve Kayseri- Sarız’a sürgün edilen bir kuşağın mensubu idi.

Sürgün yaşamında ırkçılığı gördü, ayrımcılığı gördü, aşağılanmayı gördü. Bunlara öfke duydu, öfkesini şiirlerle, öykülerle dile getirdi.  Ancak kendisini tam olarak tiyatro ile ifade etti aslında. O Türkiye’nin çalkantılı yıllarında, 68’de hep solda yer aldı. Bununla da yetinmedi sürgün yıllarında mensubu olduğu Kürt halkının mücadelesine katıldı, kendi deyimiyle; “halkımın halk olduğunu 1994’te O insanı tanıyınca bir iyice öğrendim. O insana sadece ikrar verdim ve sevdim O’nu” diyerek Öcalan’a verdiği söze hep sadık kaldı.

Kürt halkının mücadelesini elinden geldiğince destekledi.  Kürdistanlı Alevilerin örgütlenmesi için emek harcadı, ülke ülke, şehir şehir gezerek Aleviliği anlattı. Kürt gerçeğini anlattı. Sayın Öcalan’ın özgürleşmesi için tek başına 20 ülkeyi kapsayan uzun yürüyüşler yaptı.

Pir Cilasun “Adını Güneş Koydu Halk” isimli şiir kitabının önsözünde kendini şöyle tanıtır;

Sürgünlerin sürüp kopardığı dili, toprağı, kültürü tüm değerleri asimilasyona uğratılmış Kürdistan çocuğuyum.

Ömrümce hep kavgayı seçtim, hiç eğilmedim hep dik gezdim, dik konuştum. Hiç Kemalist olmadım, TC’ye hiç eyvallah demedim. Her türden din madrabazlarına haddini bildirdim, dinleri kardeş, tepedekileri kalleş olarak bildim ve gördüm.”

Pir Cilasun 1994 yılında Kürt Özgürlük Hareketiyle tanıştı. Kürdistan Aleviler Birliğinin kurucularından oldu. Kürdistan Sürgün Parlamentosunda Alevilerin temsilcisi olarak yer aldı. Aleviler ve Kürt Özgürlük Hareketini anlattığı kitaplar yazdı, CD’ler yaptı. O ömrünün sonuna kadar sağlığı el verdiğince hep üretti. Pir Cilasun Alevilik Bir Sır Değildir adlı kitabını tanıtırken şu sözleri söylüyor:

"Bu kitabın amacı, çürümüşlüğü, çürütenleri ortaya çıkarmak için tartışmayı başlatmak. Kadının ve gençliğin dönüşüme uğramasını sağlamak. Enine boyuna tartışarak ve birbirimizi ilerleterek doğruyu bulmak ve ona varmak. Temel açmaya ilk kazmayı vurduksa ne mutlu, aleviliğin inşaatçılarına merhaba..."

Evet Cilasun çok yönlü bir insan olarak, bir sanatçı olarak, bir inanç önderi olarak, bir siyasetçi olarak dili döndüğünce anlattı, eli kalem tuttuğunca yazdı, dizleri tutuncaya kadar yürüdü. O hep üretti.

Sonra bütün yaşlılarımız gibi yalnız kaldı. Ya da yalnız bırakıldı. Yani bizler onun öğrencileri, iyi gün yoldaşları, talipleri onu yalnız bıraktık. O bu terk edilmişliğe rağmen duruşunu bozmadı. Aramızdan sessizce ama dik olarak ayrıldı. Bu satırların yazarları da dahil, tüm Aleviler ona borçludur. O bizden alacaklı olarak gitti. Onun bizden alacağını,  uğruna mücadele ettiği Kürt halkını ve Alevileri özgürleştirerek, Pir Cilasun’un hatırasını yaşatarak ödeyebiliriz.

Pir Cilasun sessiz, sedasız aramızdan ayrıldı. Bize düşen sağlığında yapamadığımız sahiplenmeyi şimdi yapmak ve onu hak ettiği şekilde halklarımızın gönlünde yaşatmaktır.