Şuanda 13 konuk çevrimiçi
BugünBugün108
DünDün1049
Bu haftaBu hafta1157
Bu ayBu ay26277
ToplamToplam10142832
Sosyalizm ve küçük üreticilik PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 21 Şubat 2020 20:38


Sosyalist teoride Marx-Engels zamanından beri özellikle tarımdaki küçük üreticiliğe yönelik değerlendirme olumsuzdur. Sosyalizmde bu kesimin tarımda kolektif üretim aracılığıyla ortadan kaldırılması öngörülür. Lenin Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı kitabında da Narodniklere karşı tarımda büyük üretimin daha verimli olduğunu savunur ve ABD tarımını örnek verir. ABD’de geniş tarım topraklarında modern tarım makineleri kullanılmakta ve iyi verim alınmaktadır.

Teori böyledir ama pratik başka türlüdür. Bütün sosyalist ülkelerde kolhozlarda yapılan üretimdeki verimlilik, küçük üreticiliğin verimliliğinin gerisinde kalır. Nedeni Lenin’in yanlış karşılaştırma yapmış olmasıdır. Lenin toprağın ve tarım araçlarının özel mülkiyette olduğu ABD’deki büyük üretim birimlerindeki tarımın, toprakta ve tarım araçlarında özel mülkiyetin bulunmadığı SSCB ve diğer sosyalist ülkeler tarımında da aynı sonucu vereceğini düşünmüştür. Gerçekte ise böyle olmamış, özellikle SSCB tarım üretimindeki verimsizliği bir türlü aşamamış ve bazen ABD’den büyük miktarda tahıl ithal etmek zorunda kalmıştır.

Kolhozda çalışanların emek verimliliği oldukça düşüktür, makine kullanılmaktadır ama ABD tarımındaki emek verimliliğiyle karşılaştırılamaz. Bunun önemli nedeni üretimde düzensizlik, disiplinsizlik ve devlet malının hor kullanılmasıdır (benzeri sanayide de vardır).

Lenin karşılaştırma yaparken toprak büyüklüğüne ve modern tarım makineleri kullanılmasına bakmış ama insan faktörünü hesaba katmamıştır. Sosyalizmde tarım üretiminde çalışanların da ABD’deki tarım işçileri gibi davranacaklarını öngörmüştür ve bunun doğru olmadığı görülecektir.

Macaristan 1956 sonrasında tarımda küçük üretime izin verir ve kısa sürede ülkenin yiyecek üretimi sorunu biter. Küçük üretim verimlidir, kolhozlardan daha verimli.

Hemen her sosyalist ülkede tarımda küçük üretim olacaktır.

Bulgaristan’da ise özel bir durum olduğunu “Sosyalist Hayat Tarzı” kitabının 240-250. sayfalarında öğrendim. Bulgaristan’da da tarımda küçük üreticilik 1950’li yıllardan beri bulunuyor. Aile işletmelerinin kapladığı alan kolhozlarınkinin kabaca onda biri kadar ama tarımda ve hayvancılıkta üretimleri epeyce iyi. Mesela 1970 yılında kolhozların yaklaşık dokuzda biri kadar toplam alanda tarım yapan küçük işletmeler yumurta üretiminin yüzde 37’sini sağlıyor. Diğer tarım ürünleri çeşitlerinde de payları toprak oranlarının üzerindedir.

Daha önemli gelişme ise şöyle: 1977 yılında tarımda aile işletmelerine dayanan küçük üretim tartışılıyor. Sonuçta küçük tarım üretiminin sosyalizme ters olmadığı, kolhozdaki üretimin tamamlayıcısı olarak görülmesi gerektiği karara bağlanıyor.

Bunlar aile işletmeleri. Ücretli işçi çalıştırmaları yasak, gelirleri vergilendiriliyor, ürettikleri ürünlerin satışında da tavan fiyat belirlenmiş yani fahiş fiyata satamıyorlar. Bu yasaklara tümüyle uyulduğu söylenemez ama yasal olarak işleyiş bu şekilde.

Bulgaristan Komünist Partisi marksist-leninist bir partidir ve SBKP’nin yakın müttefikidir. Tarımda küçük üreticiliğin kabul edilmesi ve hatta desteklenmesi ne Marx-Engel’in ne de Lenin’in sosyalizm anlayışında yoktur. Tersine küçük üreticiliği tehlike olarak görürler; gelişerek ayrışacaklar ve aralarından burjuvalar çıkacaktır. Küçük üreticilik sosyalizmde burjuvazinin kaynağı olarak görülür.

Pratikte böyle olmadığını biliyoruz. Reel sosyalist ülkelerde burjuvazi küçük üreticiliğin gelişmesiyle oluşmadı, komünist partileri üst kademelerinden çıktı.

Önceki bir yazıda da belirtmiştim; 20. yüzyılda iktidardaki sosyalizmde komünistler yaptıklarını teoriye yansıtmadılar. Marx-Engels ve Lenin’in sosyalizmde tarım üretimine ilişkin görüşlerini savunurlardı ama pratikte böyle yapmazlardı.

Mecbur kalmışlardı çünkü kolhozların üretimi nüfusu doyurmuyordu ve küçük üreticilik de bu konudaki açığı önemli oranda kapatıyordu.

Yaptıkları doğruydu, yanlış olan bunu teoriye yansıtmamış olmalarıydı.

Geçtiğimiz yıllarda Küba tarımda ve tarım dışında küçük üreticiliği serbest bıraktığında “Küba sosyalizmden uzaklaşıyor” değerlendirmesi yapılmıştı. Sosyalizmin tarihi bilinmeyince böyle değerlendirmeleri normal görmek gerekiyor. Macaristan ve Bulgaristan bunu çok önce yapmışlardı, öncelikle tarımda ve bir oranda da tarım dışı alanda.

Diğer sosyalist ülkelerden yalnızca DAC tarihini ayrıntılı olarak biliyorum. Polonya’da tarımda küçük üreticiliğin bulunduğu düşüncesindeyim. DAC’de böyle bir durum yoktu ama Macaristan ve Bulgaristan’da vardı. Belki başkalarında da vardı, henüz bilmiyorum.

Değişik sosyalist ülkelerdeki komünistlerin bu tutumu teorik kargaşaya yol açar. Yazılan (savunulan) bir türlüdür, yapılan başka türlüdür.

Son yıllarda reel sosyalist ülkeler hakkında o ülkelerdeki araştırmacılar tarafından yazılan kitaplar yayınlanıyor. Bu araştırmalarda Merkez Komitesi kararlarını değil (onları zaten biliyoruz), somut uygulamayı öğreniyoruz. Bu araştırmalar tarihsel ve etnolojiktir ve burada etnolojik bakış açısı özellikle önemlidir. Politik karar bir şeydir, kararın uygulanması başka bir şeydir ve etnolojik değerlendirme kararın nasıl ve hangi oranda hayata geçtiğini anlatır.

Sosyalizmden kapitalizme geçişte Bulgaristan örneğini incelemeyi hedefleyen kitabın planı bu durumda genişliyor. Önceleri burjuvazinin komünist partilerinden doğuşunu ve nasıl zenginleştiğini anlatmayı planlamıştım ama Bulgaristan’da sosyalizm tarihiyle ilgili ayrıntılı bilgi edinince “sosyalizm neden çözüldü?” sorusunu da sormak ve cevabını vermek gerektiğini anladım.

Bulgaristan kooperatifçiliğin sosyalizm öncesinde de yaygın olduğu bir küçük köylü ülkesi. Sosyalizmde sanayileşmenin yanı sıra Avrupa’nın kadın emeğinde bir numaralı ülkesi oluyor. Çalışabilir nüfusta çalışma oranı çok yüksek… Küçük üreticiliğe 1950’li yıllardan beri önem veriyorlar. Bulgaristan 1953’te DAC, 1956’da Macaristan ve Polonya, 1968’de Çekoslovakya’daki gibi isyanlar ya da SBKP ile sosyalizm anlayışında açık olarak ters düşmeyi de yaşamıyor.

1989 sonbaharında Sofya’da toplanan uluslararası bir çevre konferansı sırasında gösteriler başlıyor ve sosyalist rejim kısa sürede sona eriyor.

Demek ki ömrünün zaten sonuna gelmişti…

Başkalarının yanı sıra bu 750 sayfalık kitapta yükselme ve gerileme üzerine o kadar ayrıntılı bilgi var ki…

 

Konu büyüdü, bu durumda kitap da büyüyecektir.