Şuanda 45 konuk çevrimiçi
BugünBugün931
DünDün1137
Bu haftaBu hafta4651
Bu ayBu ay25653
ToplamToplam10187707
nebil rahuma, sol içi şiddet ve yöntem PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 12 Mayıs 2011 17:25


            İbrahim Yalçın’ın kısa süre önceki bir yazısında da haber verdiği gibi, Nebil Rahuma ile ilgili kitap neredeyse bitti.

            Bu kitaba bizdeki sol içi şiddetin nedenleri ve bunların nasıl önüne geçilebileceği üzerine bir yazı hazırladım. Ben de son rötüşlarını yapıyorum. Kabaca 40 kitap sayfası kadar oldu.

            Bu yazıdan sol içi şiddetle yüzleşmede yöntem ne olmalıdır konusunu içeren bölümü aşağıya aktarıyorum.

 

YÖNTEM

            Bu yüzleşmede nasıl bir yöntem izlenmesi gerekir?

            Yöntem önemlidir, çünkü örgütlerin kendileriyle yüzleşmesinden, sol içi çatışmanın tarihinden sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz. Benzeri konularda çok rastlanıldığı gibi bilgiyi yığıp öylece bırakarak herhangi bir sonuca ulaşılamaz. Genelden başlayıp özele doğru inmek gerekir.

            “Önce kim başladı?”, “Filanca olayda kim haklıydı?” sorularından, başka bir deyişle tek tek olaylardan başlanıldığında işin içinden çıkılamaz, ayrıntılar arasında kaybolunur.

            Özelin önemi, kişilerin rolü, sol içi şiddetin değişik nedenleri olabileceği açıktır. Bunlarla ilgili çok sayıda saptama yapıldığında, büyük bir bilgi yığını elde edilir. Ama bu yığından hangi sonuçlar çıkarılabilir, orası belli değildir ve gerçekte bize gerekli olan da öncelikle bu sonuçlardır.

            Sol içi şiddetin genel nedenleri saptandıktan sonra her sol içi şiddet olayı ayrıca incelenmelidir. Genel nedenlerin yanı sıra her sol içi şiddet olayının özel nedenleri de vardır. Bu nedenler görünüşte birbirlerine benzemeyebilirler. Örgüte, olayın gerçekleştiği ortama, olayın geçmişine ve katılan kişilerin yapısına göre değişirler. Burada genelin o özelde nasıl ortaya çıktığının yanı sıra, genelin özelle bütünleşmesi de ele alınabilir.

            Yöntem genelden özele gitmek olmalıdır. Özelden başlarsanız yüzlerce çeşit özel içinde kaybolabilirsiniz. Ortaya sistematik, yorumlanmış, birbiriyle bağlantılı bilgi değil, şekilsiz bir bilgi yığını çıkar. Buradan teorik sonuçlar çıkarılamaz. Sol içi şiddetin nedenleri yeterince anlaşılamadığı için, bunların nasıl aşılabileceği konusunda da açıklığa kavuşulamaz.

            Solun kendisiyle örgütsel olarak da yüzleşmesini sol içi şiddet ile sınırlandırdığımızda, konunun örgüt içi ve örgütler arasında şiddet olarak iki boyutu olduğu görülür.

            Örgüt içi şiddetle hesaplaşmak görece daha kolaydır. Yapılanın yanlışlığı vurgulanır, şu veya bu nedenle örgüt içi şiddetle karşılaşmış ve genellikle de öldürülmüş kişilere yönelik suçlamaların asılsızlığı belirtilir, kişilerin itibarları geri verilir. Böylece geçmişe yönelik olarak örgüt içi şiddet konusu bir oranda çözümlenmiş olur.

            Bir oranda, diyorum, çünkü örgüt içi şiddet konusunda geçmişte olanların açığa çıkarılması, sorumlularının bulunması ve konunun çözümlenmesi, o örgütün içinde bundan sonra şiddet yaşanmayacağı anlamına gelmez.

            Bu konuda belirgin bir bilinç yükselmesi yaşanmıştır, ama tek tek olaylar genel nedenlerinden ayrı olarak ele alındıklarından, örgüt içi şiddetin “uygun koşullarda” daha az oranda da olsa kendisini yeniden göstermesi neredeyse kaçınılmazdır.

            Örgütler arasındaki şiddet konusunda ise bu oranda ilerleme yapmak bile zordur, zira ne olduğu bilinmektedir ama nasıl olduğu hayli karışıktır. Bir olay ötekini nasıl etkilemiş, hangi kişi ya da kişiler şiddeti kışkırtmıştır; belirlenmesi oldukça zordur.

Örgütler arasındaki şiddet kınanır, olmaması gerektiği vurgulanır.

            Bu konuda belirli bir bilinç yükselmesi gerçekleşmekle birlikte, gelecekte, “uygun koşullarda” sol içi şiddetin hem de söz konusu iki örgüt arasında yeniden gündeme gelmeyeceği söylenemez.

            Bu durum, sol içi şiddet konusuna özelden değil, genelden yaklaşılması gerektiğini yeniden ortaya çıkarır.

            Sol içi şiddetin genel nedenleri üzerinde açıklık sağlandıktan sonra bu genelin her özelde nasıl ortaya çıktığı ayrıca incelenebilir.

            Yazının sonunda ayrı bir başlık altında ele alınacak olmakla birlikte bu konuda şimdiden şu kadarı belirtilebilir:

            Sol içi şiddetin genel nedenleri konusunda açıklığa kavuşulsa ve tek tek her olayda bu genelin kendini nasıl ortaya koyduğu açıklanabilse bile, bu durum, gelecekte sol içi şiddetten uzaklaşılabilmesi için yine de yeterli olmayacaktır.

            Eğer çok sayıda sol örgüt sürekli olarak geçmişin bir dönemi (1974-1980) ile yaşıyorsa, bugünkü varlığını o dönemdeki özelliklerinin uzantısı olarak tanımlıyorsa, bugün ve gelecekten çok geçmişi yeniden ve yeniden üretiyorsa, konu hakkında ne kadar aydınlanmış olursa olsun, o dönemin önemli özelliklerinden birisi olan sol içi şiddet zihninden hiç uzaklaşmayacaktır.

            Ek olarak, sürekli olarak yeniden üretilen geçmiş, giderek “düzeltilmiş geçmiş”e dönüşür. Bugünü asıl belirleyen gelecekten çok geçmiş olunca, geçmişte olanlar tek tek ele alınır ve bugünün gereklerine göre yeniden düzenlenir ya da düzeltilirler. Uygun olmayan olaylardaki sorumluluktan ya kurtulunur ya da belirsiz duruma getirilir.

            Sonuçta 1974-1980 dönemindeki yoğun sol içi şiddet herkes tarafından lanetlenir, ama hiçbir örgüt bu şiddette kendi sorumluluğu da bulunduğunu kabul etmez. Herkes kendi düzeltilmiş geçmişinde sorumluluktan kurtulmuş, onu başkalarına yüklemiştir.

Yazının sonunda bu konu üzerinde yeniden duracağım.

Bu yazının amacı, sol içi şiddetin genel nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışmak, bu konudaki değişik görüşlerin eleştirisini yapmak ve ardından da özel bir olaya –Nebil Rahuma’nın öldürülmesi- kısaca inmek, genel ile bu özelin ilişkisini incelemektir.

Yazının sonraki bölümlerinde sol içi şiddetin genel nedenleri irdelenirken, yeri geldikçe Erdal Boyoğlu’nun anılan kitabında yer alan görüşlere de değinilecektir.

Bu kitapta sol hareketin değişik yerlerinde bulunan 27 kişi sol içi şiddet konusundaki görüşlerini yazmışlar (bazılarıyla söyleşi yapılmış). Sol içi şiddet konusuyla ilgilenen herkesin okuması ve üzerinde düşünmesi gereken bir kitap. Doğru tezler savunan yazarlar olduğu gibi yanlış tezler savunanlar da var. Bunlara bir de sayfalarca yazıp da hiçbir şey söylemeyenleri de eklemek gerek. Sol içi şiddet konusunda genel geçer bir söylemle yetinmek de aslında bir şey söylememektir, kısacası bu konuda konuşamamaktır.