Şuanda 13 konuk çevrimiçi
BugünBugün474
DünDün1049
Bu haftaBu hafta1523
Bu ayBu ay26643
ToplamToplam10143198
Mihrac Ural ve Muhabarat PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 07 Şubat 2009 23:08


Suriye gizli servisi Muhaberat ile Mihrac Ural arasindaki iliskiye yakindan bakalim

 Bu ilişki ne zaman kuruldu?    

“Mihrac Ural ajan mıdır?” başlıklı yazıda, bu kişinin Suriye’ye önceden sağlanmış belirli bir ilişki üzerinden gittiği açıklanmıştı. Bunun açık kanıtı, kısa sürede bölgenin Muhaberat Başkanı Cemil Esad ile sağlanan yakın ilişkidir. Bu kişi, kısa sürede örgüte ev, teksir makinesi, silah gibi olanaklar sağlamıştı. M. Ural da Suriye’ye geldikten 6 ay gibi kısa bir süre sonra bu ülkenin vatandaşı olacaktı.    

Bütün bunlar bu kadar kısa sürede bilmediğiniz bir ülkeye gidip ilişki arayıp, bulup, onların güvenini kazanarak yapılacak işler değildir. Öncesi vardır.   

Bu “önce” ne zaman başlıyor? Bu soruyu “Acilciler içinde Hatay konusu ne zaman gündeme geldi?” diye de sorabiliriz.

Cemil Esad’ın Acilciler’e ilgisi onların Hatay’da ilişkileri bulunmasına dayanır. Suriye, Hatay’ı kendi toprağı olarak görmektedir ve o sırada önemli bölümü Arap kökenlilerden oluşan Acilciler’i de bu bağlamda yaklaşması kendi devlet çıkarları açısından normaldir.   

1980 yılının Eylül ayına kadar Acilciler içinde Hatay konusunda kelime edilmemiştir. Böyle bir sorunu kimse rüyasında bile görmezdi. Neden görsün? Hataydaki Arap kökenli halkın yıllardan beri herhangi bir hak talebi söz konusu değildi. Ne Arapçanın serbestçe öğrenilmesi ne de Suriye’ye bağlanmak istenilmesi gibi bir durum yoktu. Bu taleplerin somutlaştığı hiç bir eylem duymamıştık.    

Hatay konusu Mihrac Eylül 1980’de Suriye’ye gittikten ve Cemil Esad’ı bulduktan sonra ortaya çıkar.    

Bu buluşma nasıl oldu? Bunu sağlayan 1980 yılı içinde Türkiye sorumlusu olan Tacettin Sarı’dır. Bu kişi biz Konya Cezaevi’nde iken sık sık ziyarete gelir ve Mihrac ile bazen Arapça bazen de Türkçe konuşurlardı. Sonra, daha 12 Eylül gelmeden, kimseye haber vermeden Suriye’ye gidiyor.    

Tahminim kendisinin Hatay’da iken Muhaberat ile ilişki kurduğudur. Hiç kimse, bilmediği bir ülkeye, o ülkenin dilini bilse bile, belirli güvenceler olmadan rahatça gidemez. En azından bu ülkenin sizi yakalayıp geri vermeyeceğine emin olmanız gerekir.    

Mihrac, Suriye’ye geçtikten sonra Tacettin ile buluşuyor. Bu arada neler oldu, Cemil Esad ile nasıl ilişki kuruldu, bilmiyoruz. Ama durumu aşağı yukarı anlayabilmek için herşeyi bilmek de gerekmiyor.    

Ocak-Nisan 1981 arasında Suriye’de kaldım. Bu dört ay içinde Tacettin’i hiç görmedim, sadece kendisinin Suriye polisi olarak çalıştığını duyacaktım.    

Bir ülkede bu kadar hızlı polis olabilmek için, o ülkenin ilgili makamlarıyla önceden ilişki içinde olmak gerektiği açıktır. Bu ilişkinin ne zaman başladığını tam olarak bilmiyoruz, ama 12 Eylül 1980 öncesinde başladığı açıktır.   

Tacettin daha sonra Muhaberat içinde subay olacaktır. Hayli yükselmiş!   Mihrac Ural ile Muhaberat arasındaki yakın ilişki bu sitedeki öteki yazılarda açıklandığı için yeniden üzerinde durmayacağım.    

Muhaberat ve Mihrac o kadar uğraşmalarına karşın, Hatay’da Suriye yanlısı kayda değer bir hareket ortaya çıkaramadılar.    

Muhaberat ile şimdiki durum nedir?   

Türkiye ile Suriye’nin ilişkileri eskisine göre önemli oranda düzelmiş durumda. Bu durum Muhaberat’ın çalışmasına da yansıyor. İki ülke arasındaki ticaret ilişkileri yoğunlaştı. Mihrac Ural değişik insanlara Suriye’nin bulgur, kiremit, pirinç vb. gibi ihtiyaçları olduğunu iletiyor. Türkiye’den Suriye’ye bu malları ihrac ederlerse para kazanabileceklerini iletiyor. Kendisi bu kişilerle Suriye makamları arasında aracılık yapıyor. Bu ilişkiler ülkedeki Muhaberat örgütlenmesinin genişletilmesi ve Mihrac’ın yeni insanlar kafalaması bağlamında  da kullanılıyor.   

Oldukça zor tabii, çünkü deşifre olmuş durumda. Mihrac ile ilişki Muhaberat ile ilişki demektir, ama şu şekilde ama bu şekilde, bu ilişkinin sonu her zaman Suriye gizli servisine çıkıyor.   

Suriye, Türkiye ile yakınlaştığı oranda toprakları üzerinde yaşayan Kürtlere yönelik baskısını da artırıyor. Son olarak sınır bölgelerine yakın alanlarda yaşayan Kürtlerin arazileri ellerinden alınmaya başlandı. Ortadoğu’da Kürtlerin büyük tehlike olabileceklerini sadece Türkiye değil Suriye de biliyor.   

Bu iki devletin şu anda araları gayet iyi durumda...           

Son Güncelleme: Pazar, 04 Ekim 2009 07:33