Şuanda 182 konuk çevrimiçi
BugünBugün1707
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7679
Bu ayBu ay41416
ToplamToplam10157971
enginerkiner.org üç yaşında... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 30 Haziran 2011 14:10


Üç yıl önce, 2008 yılı Temmuz ayı başlarında bu site yayına başladı.

Amaç, Acilciler tarihini ele alıp incelemekti.

Acilciler, küçük ile orta arasındaki bir büyüklüğe sahipti, ama tanınmışlığı sayısal büyüklüğünün oldukça üzerindeydi.

Acilciler, özellikle 1980 sonrasında karanlık ilişkiler içindeki bir örgüt olarak da biliniyordu.

Örgütün, Suriye gizli servisi Muhabarat’ın uzantısı haline geldiği, 1980’li yıllarda Suriye’de kalmış değişik örgütlerin militanları tarafından biliniyordu.

Üç yıl önce başlarken tarihimizin karanlık yanları konusunda üç konu dışında bilgim yoktu:

Muhabarat, Ali Çakmaklı ile Müntecep Kesici’nin öldürülmesi…

Ağustos 1982’de karanlık bir suç örgütü olmaya başlayan bu yapıdan ayrıldığım için, bazı duyumlarım olmakla birlikte, ötesini bilmiyordum.

İlk ortaya çıkan, Filistin’de öldürülen dört yoldaş oldu.

Mihrac Ural’ın iddiasına göre, bu yoldaşlar İsrail’e karşı savaşırken ölmüşlerdi.

Gerçekte ise, Suriye’nin emriyle Mihrac Ural tarafından El Fetih’e saldırtılmışlar ve bu saldırı sırasında hayatlarını kaybetmişlerdi.

Zatı muhterem meydanı epeyce boş bulmuştu anlaşılan…

Çok kişi çok şey biliyordu, ama açıkça konuşamıyordu.

Müthiş bir psikolojik terör vardı: ajan derim, deşifre ederim, ihbar ederim…

Mihrac Ural bu, her numara vardı.

İlk yapılacak iş, bana yönelik yoğun saldırıya aldırış etmeden devam etmekti.

Bu kadar insan bu kadar şey biliyorsa, çok sayıda eski Acilci, Mihrac Ural hakkında hiç de iyi şeyler konuşmuyorsa, bir süre sonra en azından bir bölüm arkadaş daha açık konuşmaya başlayacaktı.

Gerçekten de öyle oldu!

Tehditler, yeni yeni yalanlar para etmedi ve giderek artan sayıda arkadaş bildiklerini ortaya dökmeye başladı.

Mihrac Ural daha işin başında tehlikeyi fark etti, evdeki hesabın tutmadığını gördü ve başka bir isim kullanarak bana uzlaşma teklif etti.

Reddettim.

Bu örgütün kurucularından birisiyim ve hayatta kalan tek kişiyim.

Bu örgütün temel belgesini yazan kişiyim.

Benim bu örgüte karşı vicdan borcum vardır.

İsteyen benim için istediğini düşünebilir.

Bu örgütün adını hainlere, devrimci katillerine teslim etmem…

Nitekim etmedim de…

Bunu yaklaşık 25 kişi açık olarak, en azından bir o kadarının da geri planda durmasıyla yaptık.

Bugün ulaşılan sonuç, yaklaşık 50 eski Acilcinin ortak eseridir.

Kendisini Acilciler Genel Sekreteri olarak adlandıran Mihrac Ural’ın gerçek yüzü belgeleriyle ortaya konuldu.

Sadece Muhabarat ve Ali Çakmaklı ile Müntecep Kesici’nin katili değilmiş…

Öldürdüğü ya da öldürttüğü başka devrimciler de var…

Bunları da ortaya çıkardık.

Ve ardından MİT ile anlaştığını ortaya çıkardık.

Acilciler tarihindeki karanlık operasyon, 1978 operasyonu ortaya çıkarıldı.

Mihrac Ural’ın en geç bu operasyon sırasında –büyük ihtimalle daha önce- MİT ile çalıştığını ortaya çıkardık.

Bu arada komik şeyler de yaşadık.

Mihrac Ural her şeyini “ah nasıl işkence gördüm bilemezsiniz” söylemi üzerine kurmuştu.

Burası yıkılınca, tutunacağı dal kalmadı.

Nasıl kalsın?

Girdiği doğru dürüst tek eylem yok. Yok, kendisi bile iddia edemiyor.

Teorik düzey dersen, o da bulunmuyor.

Üretebildiği doğru dürüst bir şey yok…

En komik olayı, Mihrac Ural’ın polisle anlaştığı kesinleştikten sonra yaşadık.

İfadesi ortada yok, kaybolmuş imiş!

Nasıl işkence gördün, anlatsana, diyoruz…

Bize şalterli elektrik işkencesi anlatıyor!

Bu arada polis tarafından Antakya’ya götürülmediğini de ortaya çıkardık.

Sadece bu bile her şeyi açıklıyordu.

Kendisi de inkar edemedi zaten…

Sadece, “orada deşifre değildim” diyebildi.

Sevsinler seni!

Herkesin herkesi bildiği küçük bir kentte deşifre değilmiş…

Hayatında Antakya’yı görmemiş olanlar yakalandıklarında bu kente götürülürlerken, demek farkında olmadan burada deşifre olmuşlar imiş…

Ama en komiği MİT eski Marmara Bölge Başkanı O. Nuri Gündeş’in anılarının yayınlanması üzerine ortaya çıktı.

Gündeş, anılarında, Acilciler’e bir bölüm ayırmıştı. (Bu bölümü sitede yayınladık).

Burada, Acilciler’in içine yerleştirilmiş köstebeklerden söz ediyordu.

Mihrac Ural, panik içinde, bu metni hemen yayınladı.

Yayınladı ama, köstebekler bölümünü çıkararak yayınladı.

Sandı ki, biz kitabın orijinaline bakmayacağız.

MİT ile anlaşmakla suçlanan bir kişi, eski bir MİT sorumlusunun anılarında yer alan örgüt içi köstebek bölümünü çıkarıp, herkese eksik haliyle yutturmaya kalkarsa, bu ne demektir?

Fazla söze gerek yok, bu ne demektir!

Cevap gayet açık…

Mihrac Ural baş köstebektir…

Örgüt tarihimiz güzel ve çirkin yanlarıyla büyük oranda ortaya çıkarıldı.

Devrimci harekette örgütsel hesaplaşmayı herkese açık olarak yapan ilk örgütüz.

Acilciler, 1988 yılında tarihe karıştıktan yirmi yıldan fazla zaman sonra önemli bir başarıya imza attılar.

Bunu gizli mi yapmamız gerekirdi?

Bazı tipler öyle diyorlar…

Neden gizli yapacakmışız…

Bizim korkacak bir şeyimiz yok…

Hatamız, eksiğimiz tabii ki vardır…

Yaptığımız bir sürü şey de vardır.

Korkusu olanlar korksunlar…

Başlangıçta siteye kasıtlı olarak kendi adımı koydum.

Zira Acilciler tarihi üzerindeki savaş, isim olarak benimle Mihrac Ural arasında yürüyordu.

Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum.

İnsanlar iyice alışınca da artık değiştirmek olmazdı.

Bu site ile ilgili iki değerlendirme özellikle hoşuma gitti.

Siteyi çok insan duymuş ve yazıların kimini az kimini çok okumuştu.

Ama iki değerlendirme özellikle hoşuma gitti:

HDÖ’den sorumlu bir arkadaş, iyi bir iş yaptınız, dedi.

Böyle demeyi istemezdi, biliyorum, ama gerçeği teslim etti.

İkincisi ise, Ali Fuat Çiler’in yeni yayınlanan yazısında geçen, Acilciler’in tarihinin karalanmasıyla ilgili sözlerdir.

Evet, biz, Antakyalı MİT Acilcilerinin, Muhabarat Acilcilerinin tarihini mahvettik.

Acilciler adını kendilerine kalkan yapamadılar.

Kullanıyorlardı, kullanamaz oldular.

MİT-MUHABARAT-MİHRAC Acilcilerini herkes biliyor artık.

ACİLCİLER’İN AYDINLIK YÜZÜ BİZİZ

ACİLCİLER BİZİZ…

Örgüt değiliz, olmak gibi bir niyetimiz de yok ve zaten istesek bile olamayız.

30 yıl önce aynı düşünen insanların aynı düşüncelerini 30 yıl sonra da sürdürmeleri mümkün değil…

Önemli olan bu örgütün gerçek sahiplerinin ortaya çıkmasıdır.

Hatasıyla sevabıyla bu tarihin aydınlık yanları bizleriz.

Ötekileri bu tarihten temizledik…

Son üç yılda gerçekleşen önemli başka bir gelişme ise, çok sayıda eski Acilcinin birbirini yeniden sevmeye ve saymaya başlamasıdır.

Pislikler temizlenince, aramızdan dıştalanınca, bu güzel gelişme ortaya çıktı.

Aradan otuz yıl geçtikten sonra kazanılan bu başarıya bazen inanamadığım oluyor…

Olacak şey değil gibi görünüyordu, ama oldu, yaptık…

Mihrac Ural bu kadar aptal olmasaydı ve arkasında bu kadar iz bırakmasaydı, biz de bu kadar başarılı olamazdık.

Bu başarıda kendisinin de payı vardır!