Şuanda 17 konuk çevrimiçi
BugünBugün2154
DünDün1137
Bu haftaBu hafta5874
Bu ayBu ay26876
ToplamToplam10188930
insanı şaşırtma ali fuat PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 22 Temmuz 2011 05:49


Nasıl mı şaşırtıyorsun?

Daha akıllı bir insan olduğunu düşünmüştüm.

Normal olarak insan başkalarının deneyimlerinden öğrenir.

Başarılı deneyden de başarısız deneyden de öğrenir.

Fiyaskoyla bitmiş bir tecrübeyi tekrarlamaya kalkmaz.

Bunu bilmek için fazla akıllı olmak gerektiğini sanmıyorum.

Birazcık daha akıllı olsaydın, kendini savunmak için başka gerekçeler bulurdun.

Kardeşim senin kafan çalışmıyor mu?

Mihrac Ural’ın hangi duruma düştüğünü gördün.

Buna rağmen kalkıp herifin yöntemlerini kullanıyorsun.

Birazcık daha akıllı olmanı istesem, çok mu şey istemiş olurum?

Bak bir daha anlatayım…

Mihrac Ural’dın dışarıdan ihtişamlı görünen yapısı sadece iki temele dayanıyordu.

Birincisi: Acilciler Genel Sekreteri ünvanıydı.

Böyle bir örgüt yoktu ama bu ünvan iki nedenle gerekliydi.

Birincisi: Acilciler’in adını kullanmasa, nesiyle dikkat çekecek…

Herifin hiçbir özelliği yok.

İkincisi ise, örgütüm ya da paracıklarım meselesiydi.

Hayatında hiç çalışmamış olan Mihrac Ural milyonerdi.

Örgütün parasını cebine indirerek milyoner olmuştu.

“Bunlar örgütün parasıdır” diyerek millete yutturuyordu.

Buradaki temeli çökerttik.

Bugün Acilciler denildi mi, akla gelen ilk isim benim.

Mihrac Ural denildi mi, akla gelen ilk belirleme Muhabarat, ikincisi devrimci katilidir.

Yaptık bunu değil mi, sen de biliyorsun.

Geldik yapının dayandığı ikinci özelliğe…

Mihrac Ural ikide bir “ah ben nasıl işkence gördüm, bir bilseniz” gerekçesine sığınırdı.

Örgütün külliyetli miktarda parasını cebe indirdin, dersiniz, o size nasıl işkence gördüğünü anlatırdı.

“Nasıl işkence gördün, anlatsana” dedik.

Şalterli elektrik işkencesi anlattı.

Herif bırakın işkence görmeyi, işkencenin anlatıldığı bir kitap bile okumamış.

Burada da maskesini alaşağı ettik.

Mihrac Ural’ın işkence falan görmediği, MİT ile anlaştığı, ifadesinin düzenlendiğini ortaya çıkardık.

Mihrac Ural, bırakın kağıttan kaplanı, kağıttan fare durumuna düştü.

İstediği kadar bağırıp çağırabilir, tehditler savurabilir, önemli değildir.

Üç yıl önce ona, “sen ancak garsondan hesap sorarsın” demiştim.

Hala hesap soracak, bekliyoruz!

Şimdi gelelim sana…

Be birader, sen Mihrac’dan daha da sallamacı çıktın.

Demek seni işkencede iki kere öldü diye bıraktılar, o denli işkence gördün yani…

Hiç düşünmüyorsun değil mi, karşımdakiler üç yılda Mihrac Ural’ı paspasa çevirdiler, büyük bilgi ve tecrübe sahibi oldular diye…

Sorduk, ben de sordum İbrahim de sordu:

Mustafa Burgaz, Antakya cezaevinde senin sırtına madeni parayla işkence izi yaptı mı, yapmadı mı?

Yapmadı diyemiyorsun…

İki defa öldü diye bırakılan senin sırtına “işkencecin” Burgaz işkence izi yapıyor yani…

Ayıp olmuyor mu!

Bu kadar da palavra atılmaz ki…

Bak Ali Fuat; ne benim, ne İrfan’ın ne de İbrahim’in seninle özel bir derdi yok…

Mihrac Ural’ın “temel kadrosu” olmasaydın, seninle ilgilenmezdik.

Bizim sorunumuz bu örgütün tarihindeki karanlık olayları ortaya çıkarmaktır.

En karanlık iki olayı önemli oranda aydınlattık.

Birincisi, 1978 yakalanmasıydı.

Yıllarca karanlıkta bırakıldı, dikkatler başka yöne çekilmeye çalışıldı.

Sonunda aydınlattık ve Mihrac Ural adlı köstebeği ortaya çıkardık.

İkincisi, Samandağ Ziraat Bankası soygununun parasının ne olduğuydu.

Bu paranın önemli bölümü kayıptı.

Bunu da ortaya çıkardık ve paranın önemli bölümünün kimlerin cebine indiğini öğrendik ve açıkladık.

Paranın bir bölümü de Mihrac Ural’ın cebine iniyor.

Ne örgüt yani…

Parasının önemli bir bölümünü cebe atmak için banka soyuyor…

Tek kelimeyle rezalet, başka kelime bulmak mümkün değil…

Bunları ortaya çıkarınca da, “örgütü rezil ettiniz” deniliyor.

Yaparken iyi de, ortaya çıkarılınca kötü oluyor yani…

Biz örgütü değil, bu örgüt  içindeki asalakları, çürükleri, Muhabaratçıları, Antakyalı MİT Acilcilerini rezil ettik…

Sence bunları yapmasa mıydık...

Bu pislikler, rezaletler, ihanetler gizli mi kaysaydı...

Ve bütün bu rezilliklerin hepsi aynı yere uzanıyor.

Antakya’da malum bir çevreye uzanıyor.

MİT işbirlikçisi burada, Muhabarat elemanı burada, devrimci katili burada, parayı cebe atan burada…

Ve sen de aynı çevre içindesin ve Mihrac’ın temel kadrosusun…

Şimdi senden kuşkulanmayalım da ne yapalım Ali Fuat!

Takip sonucu yakalandığını biliyoruz.

Nereden nasıl takip edilmiş olduğunu biz merak ediyoruz, sen etmiyorsun.

Bunun tek açıklaması vardır: takibin ucu kötü yerlere dokunuyor.

Bize nasıl yakalandığını anlat.

Polis biliyor, devlet biliyor, eski örgüt arkadaşların bilmiyor.

Böyle devrimcilik mi olurmuş!

Sen bu numaraları Mihrac’tan mı öğrendin?

Onun ne duruma düştüğünü gördün…

Tekrar ediyorum: bize bilgi gerek…

Bunun dışında seninle işimiz yok.

Nasıl yakalandığını bize anlat.

İbrahim’in sorusuna da açık cevap ver…

Hedefimiz sen değilsin…

Hedefimiz köstebek Mihrac Ural…

Aç eski yazıları oku…

Yıllar önce ne demiştik:

Ne devrimci hareketteki ne de Acilciler’deki mücadele çok önemli değildi…

İlkindeki savaş çok çabuk bitti, ikincisi de uzun sürmedi ve dedik ki: onun inine gireceğiz, kaçtığı fare deliğine kadar kovalayacağız.

Yaptık değil mi!

Yaptık!

Şimdi istediği kadar bağırıp çağırabilir, inleyebilir, asıp kesebilir…

İsterse fotoğraflar yayınlasın bir zamanki gibi ve üzerlerine çarpı, artı, eksi işaretleri filan koysun…

Önemli değil…

Ölmüştür ama ağlayanı yoktur…

Neden kendini aynı duruma düşürüyorsun, anlamak zor.

Ortak paylaşmış olduğunuz gizli kapaklı bir takım işler mi var?

Sadece biz değil, geçmişte bu örgütün saflarında bulunmuş herkes öğrenmek istiyor.

Evet Ali Fuat, dinliyoruz…