Şuanda 62 konuk çevrimiçi
BugünBugün849
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6821
Bu ayBu ay40558
ToplamToplam10157113
mihrac ural içimizdeki haindi, deşifre edildi (2) PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 21 Ekim 2011 19:20


Devam ediyorum...

Mihrac URAL deşifre edilmiş ve tarihimizden sökülüp atılmıştır. Kimsesizdir. Çevresinde hiç bir Acilci kalmamıştır. Mehmet AĞAR’dan devşirme Mehmet YAVUZ ve Hamefi AVCI’dan devşirme  Beşir KANMAZ’dan başka tutunacak dalı kalmamış, tutunduğu her dal kökünden sökülüp atılmıştır. M.YAVUZ ve B.KANMAZ’ın sığınacak hiçbir yeri olmadığı için çevresindedir. Birincisi DYP üyesi, ikincisi Hanefi AVCı damgalı Muhabarat yosmasıdır.

Benim sözüm bunlara değil.

Benim sözüm, Ali FUAT ÇİLER’edir. Amasya cezaevinde yatarken yanıma geldi. Ben bunu, taa o zamanlarda da söylüyordum ve bunu söylerken FUAT’ın cezaevinde olduğunu düşünmemiştim bile.

Paris’e geldiğinde ve sohbet anında bunu kendisine de bizzat söyledim. Hiç sesini çıkarmadı, ‘’yanılıyorsun yoldaş ben seni ziyarete gelmedim, o tarihte cezaevine idim’’ demedi. Şimdilerde inkar ediyor. ‘’İbrahim yanılıyor ben ziyaretine gelmedim’’diyor. Hayır yanılmıyorum. Ali FUAT ÇİLER 1978 yılı sonbahar aylarında Amasya cezaevinde benim ziyaretime geldi. ‘’Havza ve Suluova’’ya uğradıgını ve benim burada olduğumu arkadaşlardan duyduğunu ve bu nedenle beni ziyaret ettiğini’’ söyledi. Bir şey sordu mu? Ne konuştuk? Hatırlamıyorum. 1978 tarihinde benim AMASYA cezaevinde olduğum tarihler bellidir. Bir avukat bulunur ve o tarihlerde, beni ziyaret eden kişi tespit edilebilir. Amasya’da beni bir tek kişi ziyaret etti. O da ALİ FUAT’ÇİLER’dır. İnanmayan gider öğrenir.

Çok açık söylüyorum, tüm samimiyetimle söylüyorum. Ali FUAT’a karşı ne kinim ne bir düşmanlığım söz konusudur. Neden olsun ki? Kendisini tanımam, iki saat oturup sohbet etmişliğim de yoktur. Başkasını değil de Ali FUAT’ı suçlamam neden söz konusu olacak ki, Amacım kesinlikle kişilerle uğraşmak, insanları yok yere töhmet altında bırakmak değil. Böyle bir ahlak dışılığa asla ve asla tenezzül etmem. Amasya’da kaldığım 2 veya 3 aylık süre içersinde beni tek bir kişi ziyaret etti. Tüm eski yoldaşlarıma sesleniyorum. Madem ki Ali FUAT  benim yanıldığımı söylüyor, ziyarete gelenin kendisi olmadığını söylüyor. O halde herkese çağrıda bulunuyorum.

Beni, AMASYA cezaevinde ziyaret eden ALİ FUAT değilse kimdi?

 Varsa öyle bir kişi, çıksın yanıldığımı söylesin ve ‘’seni, Ali FUAT değil ben ziyaret etmiştim yanılıyorsun’’ yada ‘’yalan söylüyorsun’’desin. Açık çağrıda bulunuyorum. Var mı? yanıldığımı söyleyebilecek bir kişi çıkabilir ve beni ziyaret eden kişinin kendisi olduğunu söyleyebilir mi?  Varsa söylesin. Ben, ALİ FUAT’tan bir değil bin kez özür dileyeyim. Hayır, çıkamaz, kimse çıkamaz...

Üç buçuk senedir yazıyoruz. Amacımız, bir yandan, Mihrac URAl gibi örgüt tasfiyecisi hain’i deşifre ederek devrimci hareket içerisine bir kez daha sızarak, sosyalizmin güler yüzünü, kendi çapında da olsa çirkinleştirmesine engel olmak,  öbür tarafta da, örgütsel tarihimizin ayrık otlarını da ortaya çıkartarak kimin ne olduğunu yada olmadığını dosdoğru anlatarak, hak etmedikleri bu tarih üzerinden nemalanmaya çalışmalarını engellemektir.

Hemen herkesin, bu tarih içersinde, şu yada bu şekilde yer almış olan herkesin, bildiklerini (olumlu yada olumsuz ne varsa) yazmalarını bu nedenle istedik. Yazanlar oldu, yazmayanlar oldu. Kimileri sorumluluk duydu yazdı yada yazmaya çalıştı, kimileri bildiklerini anlattı yazmamızı istedi. Bir kısım arkadaş hiç sesini çıkartmadı, ‘’geçmiş defterleri karıştırmanın ne gereği var’’ diyenler oldu. ‘’Beni ilgilendirmiyorum’’diye geçmişine sırt çevirenler oldu. Önemli bir kesim, bu yazılanlardan rahatsız bile oldu. Nedenlerini biliyoruz. Neden rahatsız olduklarının farkındayız. Bunların bir kısmını dikkate aldık, bir çoğuna  kulaklarımızı  tıkadık,  yazmaya devam ettik. Hiç beklemediğimiz şeylerle karşılaştık, hiç duymadıgımız olayları ortaya çıkarttık. Zaman ilerledikçe bir çok konuyu öğrenerek hayretler içersinde kaldık.

En son örneği, Mehmet AĞAR adlı derin devlet katili bir çete reisinin  içimize kustuğu Mehmet YAVUZ oldu.

Biz yazdık herkes şaşırdı. Utanmaz adam, kısık sesle bile olsa, bir köşeye sinmiş hala havlamaya çalışıyor. Görevini yapıyor. Boynuna tasmasını doladık ve Görevine resmiyet kazandırdık. Hiçbir önemi kalmamıştır. Mehmet AĞAR’ın bağırsak kurtlarından övgü değil, elbette küfür bekleyeceğiz. Onun övgüleri Mihrac URAL’a, sövgüleri bize olsun. Kim ne derse desin, Acilciler tarihinin karanlık yüzü aydınlanmış, bu tarih bütün yönleriyle yazılabilir bir hale getirilmiştir.

Yeniden Ali FUAT’a dönüyorum. Ali FUAT’ın, Mihrac URAL ile hiçbir siyasal ilişkisi yokken, birden ortaya çıkıp bize saldırmas, önce bizi şaşırttı, nedenini bir süre sonra anladık. İki nedenle saldırdığını tespit ettik.

Birincisi; Mihrac Ural’la ticaret yapıyor yada yapmak üzereymiş. Ona yaranmak ve kendilerince bakir alan olarak tespit ettikleri Suriye’de ticaret yaparak nemalanmak umuduyla ‘’yoldaş’’kılığına bürünmekmiş.

İkincisi; Daha sonra anlaşıldı. Bu tartışmaların uzaması halinde deşifrasyon sırasının kendilerine kadar gelip dayanacağını düşünerek önce davranıp ortalığı bulandırmak ve gözden kaybolmaktı. Ne birincisinde muvaffak oldu neden ikincisinin önünü kesebildi. Şimdi tek başınadır ve  her gördüğüne yemin billah ederek’’ Mihrac Ural ile 6 aydır konuşmadığını ilişkisini kestiğini’’anlatmaya çalışıyor.

Ali FUAT’tan beklenen iki şey var. Birincisi, bir kez daha  bu pislikle ilişki kurmaması ve samimiyetini ispat etmesi. İkincisi ve asıl önemlisi de, bildiklerini ve yaşadıklarını olduğu gibi yalana başvurmadan eski yoldaşlarına açık seçik anlatmasıdır. Ve son olarak, Sevgili Mürüvvet’in telefonda, Mihrac Ural’ı kastederek bana söylediği ‘’ o adam zaten vicdanlarda mahkum olmuştur’’ sözünü ciddiye almasıdır. Bu söz sadece bana değil, eminim aynı kişi tarafından defalarca kendisine de söylenmiştir.

‘’Çocuk gibi olduğu ve her seferinde kullanıldığı’’ söylenen Ali FUAT’ın, bir kez daha kendisini kullandırtmaması bizi değil tüm eski yoldaşlarını da sevindirecektir.

Mehmet YAVUZ’un canı cehenneme, biz Ali FUAT’la ilgiliyiz...

Evet, Mihrac URAL vakası gündemimden düşmüştür. Biz yapmamız gerekenleri yaptık, iyi de yaptık.

Köstebek davası olarak adlandırdııımız, Mehmet AGAR’cı Mehmet YAVUZ davasının siyasi bir dava olmadığını iddia eden biziz. Böyle bir örgütün olmadığını yıllardır söyleyen de biziz. Bu dava’da yargılananlar (köstebek M. YAVUZ da dahil) herkes de bizim söylediğimizi söylüyor ve böyle bir örgütün olmadığını ıddıa ediyorlar. Bütün bunlara rağmen, Mihrac URAL, ‘’yoldaşlarım, dava arkadaşlarım, dimdik(!) yargılanıyorlar, bizi ihbar ettiler’’ diye çırpınıp duruyor. Bu dava’da yargılananların  ceza alması için ihbarlarına devam ediyor ve bunu açık seçik yazıyor. Bu davanın yüklü bir hapis cezası ile sonuçlanması için elinden geleni ardına koymuyor. Aklınca ‘bakın işte, biz hala varız ve yoldaşlarımız cezalandırıldı örgütümüz dimdik ayakta’’ diyerek propaganda yapacağını umuyor.

Hasan BALCI ne yapıyor?  Ne yaptığını biliyor mu? Dün’üne bakın, sonra dönün ve ondan sonrasına bakın ve bir kez daha dönün bu gününe bakın. Kocaman bir çaresizlik ve sersefil bir zavallı göreceksiniz. Tam bir yığıntı ve tamı tamına bir sığıntı göreceksiniz. Her önüne gelene e-post yolluyor,  bizler için, ‘’beni kullandılar siz bari kendinizi kullandırtmayın’’diyor. Yazdıkları doğruysa eğer, henüz 16 yaşında bir çocukken, AYDINLIK GAZETESİ’nin,  ’kontr-gerilla çocukları bile kullanıyor’’ diye başlık atılıp, kendisini kontr- gerilla tarafından kullanılan bir çocuk olarak ihbar(!) ettiğini söylüyor.

Biz Hasan BALCI’yı gerilla(!) olarak bilirdik, kontr gerilla olduğu da nereden çıktı ?’’

Hasan BALCI, ‘’fındık’’ kadar beyni ile bizi kullanmak mantığı ile içimize girdiğini sanıyormuş. Giremediğini anlamış ve ‘’kullanıldım’’ hissine kapılarak gerisin geriye dönerek secdeye kapanmış. Yoksul mahallelerin ‘’namus bekçiliği’’ne soyunan ‘’fırlama  delikanlı’’ edasıyla ‘’emrin olur abicim’’ diye kapı kapı dolaşır oldu. Mehmet YAVUZ, ‘’ortalık oğlanı Hasan’’ dediğinde çok kızmıştık, hala da kızıyoruz(!)

‘’Kullanmak’’ için gelip de, ‘’kullanıldım’’ diye kös kös dönmenin içsel boşalması nasıl bir duygudur bilmiyorum ama umarım Hasan bu duygusal boşalmayı yaşamıyordur. Emin olması için söylüyorum, kullanmadık, biz kullanmayız, sadece yararlandık hepsi bu...

Sonuç olarak, biz şimdi sadece Mihrac URAL vakasından kurtulmuyoruz, bundan böyle Hasan Balcı gibi bir garabet’ten de yakamızı kurtarmış oluyoruz. Hasan Balcı’yı ‘’balı alınmış, boş petek’’ misali Cahit ÇELİK’e teslim ediyoruz. İçi boşaltılmış boş petek’lerin, neyle  ve nasıl doldurulacağı,  Cahit ÇELİK’in işi. O işini iyi yapıyor.

Devam edecek...