Şuanda 16 konuk çevrimiçi
BugünBugün411
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6383
Bu ayBu ay40120
ToplamToplam10156675
Rojava'da ne olmadı ki? PDF Yazdır e-Posta


19 Ekim Pazar günü, yine bu site’de Engin Erkiner yazdı.  Adı geçen yazı, Rojava’da devrim mi oldu ? diye başlıyordu.

Yazı başlığını görünce şaşırmadım diyemem, Şaşırdım.

İlk bakışta, yazının Rojava’da olup  biten bir şeyin olmadığını mı ima ediliyor diye düşündüm.

Sadece ben değil, kimi okuyucuların da aynı şeyi düşündüğünü sanıyorum. Yazının tamamını okuduktan sonra yanılmış olduğumu sanmama  rağmen,  yine’de, Engin’i arayarak, neden böyle bir yazı başlığına  ihtiyacını duyduğunu, Rojava’da yaşananların devrim olmadığına ilişkin kuşkular mı var ? diye sormadan edemedim.

 Aldığım cevap, ‘’ Var elbette, hem de çok var. Konuyla ilgili  ciddi tartışmalar oluyor, Rojava’da devrim oldu diyenler kadar, Hayır, devrim falan olduğu yok, orada, iki grup arasında silahlı bir çatışma oluyor diyenlerin bulunduğunu , bu nedenle, Rojava’da ne olup bittiğini, devrimse nasıl bir devrim, değilse neden değil sorularının cevaplandırılması gerektiğini söylemeye çalıştım’’ diyerek devam etti ve  ‘’ Dikkat edersen, Rojava’da ‘’ulusal demokratik bir devrim’’ olduğundan bahsediyorum ve neden ulusal demokratik devrim denilmesi gerektiğini de izah ediyorumDahası ulusal demokratik devrim’den öte, Rojava’da olanın ayrıca  bir kültür devrim’i olarak ta görülmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum’’ diyerek sözlerini bitirdi.

Bu konuşmadan sonra söz konusu yazıyı bir kez daha okudum.

Yazıda, her ne kadar  Rojava’da olup bitenlerin bir devrim  ( ulusal demokratik ve kültür devrimi ) olduğu söylense de,  yazı daki kimi cümlelerin kafalarda kuşku uyandıracak,’’acaba’’ dedirtecek ve soru işaretleri yaratacak cümlelerin varlığını göremedim diyemem.

Öte taraftan, bugün,  ‘’Komünist önder’’ Aydemir Güler’in,‘’Kobanê'de IŞİD'in kuşatma mevzileri ABD tarafından vurulacak ve Kobanê ABD mühimmatıyla savunulacaksa, siyaseten kent düşmüştür! Bu tabloya “devrim sürüyor” adını takmak emperyalizmi aklamaktır’’    sözde ‘’marksist’’, özde absürt tespitini de gördükten  sonar,  konunun bir kez daha gündeme getirilmesi gerektiğini düşündüm.  

 

Öncelikle, Rojava’da olup bitenlerin, hiç bir kuşkuya meydan vermeyecek biçimde bir devrim olduğuna inananlardan olduğumu peşinen belirtmek isterim.

Nasıl bir devrim olduğu konusu elbette önemlidir ve tartışılır.

Yalnız, Rojava devrimini bugüne kadar örneklerini gördüğümüz klasik, ‘’Sosyalist yada demokratik’’devrimlerle yanyana koymak suretiyle  anlamaya (yada anlatmaya) kalkmak, devrimin karakterini, Sosyalist  yada Ulusal demokratik devrimler örneğine bakarak  kıyaslamaya yeltenmenin de  kesinlikle doğru olmayacağı kanaatindeyim.

Rojava devrimini, ne Rus, ne Çin, nede  Küba devrimine bakarak  sorgulayamayız.  

Rojava’da , Rus devrimi örneğinde olduğu gibi, genel ayaklanma biçiminde iktidar ele geçirilmiş değil.

Rojava’da,,Çin devriminde gördüğümüz, kırlardan şehirlere,kurtarılmış bölgeler  ve  kızıl iktidarlar yaratarak parça parça alınmış bir iktidar da bulunmuyor.

Rojava’da, Küba devrimi örneği de yaşanmadı. Diktatörlüge karşı,silahlı propaganda biçiminde başlayan bir  gerilla  savaşı sonunda  alınmış bir  iktidar da yok.  

Bütün bunlara karşın, Rojava devriminde, yukarda sözünü ettiğimiz her üç devrim örneğinden de önemli esinlemeler bulabilirsiniz. Lakin hiç birisiyle karşılaştırma yaparak bu devrimi izah edemezsiniz.

Rojava devrimini, Orta-Doğu coğrafyası ve Suriye’nin  özgün yapısı ile izah etmek en doğru olanıdır.

Suriye’de yaşanan ve üç senedir devam eden iç savaş sürecinde, Esad rejiminin, Şam’ın düşme tehlikesine karşın, askeri gücünü belli alanlardan çekmek zorunda kalarak merkezi iktidarını sağlamlaştırmak istemesi üzerine  bölgede meydana gelen iktidar boşluğunun, bölge’nin asıl sahipleri olan örgütlü bir halkın ( Kürt halkının) bölgenin kontrolü ele geçirerek yönetime el koyması olarak görmek en doğru olanıdır..

Rojava’da, Esad rejiminin merkezi otoritesi sona ermiştir.

Siyasal İktidar ; Rojava’da yaşayan ve bugüne kadar varlıkları kabul dahi edilmeyerek inkar edilen Kürt halkının denetimine geçmiştir..

Esad rejimi tarafından ‘’Ayn El Arab’’ yani ‘’Arabın pınarı’’ olarak anılan Kobani, bundan böyle ‘‘Arap pınarı’’ olarak anılmayacaktır. Erdoğan gericiliği ve Türk solu faşisti Doğu Perinçek’lerin adı geçen bölgeyi hala ‘’Ayn El Arab’’ diye anmasının hiç bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Bu bile kendi başına bir devrimdir.

Devrim, en genel  anlamda,  siyasal erkin ele geçirilmesi demekse, Suriye kürdistanı Rojava’da  siyasal erk ele geçirilmiştir.

Siyasal erki ele geçirenler adı geçen bölgede tüm ulus ve azınlıklardan oluşan bir yönetsel organ kurmuşlardır.

Toprak devrimi, sanayi’nin kamulaştırılması, üretimin kolektifleştirilmesi, eski rejimin iş birlikçileri vb konular  Rojava’da bugünün tartışılması gereken konuları değildir. Olmamalıdır da.

Rojava’da ne olup olmadığını, devrim mi, değil mi diye tartışan arkadaşların, Rojava’lı  kadınların Kobani’de oynadığı siyasi rolün ne anlama geldiğini çok iyi görmeliler. Orada yaşanan ve ‘’Kadınların kurtuluşu devrimi’’ de diyebileceğimiz rolün bölge açısından önemini özellikle  takip etmeliler.  

Orta’doğu’’da, kadının kurtuluşu, kadın erkek eşitliğininin  kutup yıldızları Rojavalı kadınların neredeyse öncülük ettiği bu devrim, bölge genelinde  tüm dengeleri alt-üst etmekte,   kadın cinsine yönelik yerleşik gerici algıları derinden sarsmaktadır.

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. bölge coğrafyasını orta ve uzun vadede, dipten gelen bir dalga misali saracak  olan her ivmenin mayasında, Rojava’lı kadınların bugün Kobani’de üstlendiği misyonun önemli rolü olacaktır.  

Devrimin kültürel, zıhınsel yönü esas olarak buradadır. Bu devrim Ortadoğu bazında devrimin ulusal karakterinden  belki çok daha önemlidir..

İster Ulusal demokratik, isterse Kültür, kadın yada zihinsel devrimi deyin, ne derseniz deyin. Sonuç değişmeyecektir.

Rojava devriminin bundan böyle ve  an itibarıyla  asıl sorunu, Siyasal erkin korunması, güçlendirilerek ve kalıcılaştırılmasıdır.

Baksanıza, meydanlar’da Rojava düşüyor diye elini ovuşturan, Kürtlerle dalgROJAVA’DA NE OLMADI Kİ ?

 

19 ekim pazar günü, yine bu site’de Engin Erkiner yazdı.  Adı geçen yazı, Rojava’da devrim mi oldu ? diye başlıyordu.

Yazı başlığını görünce şaşırmadım diyemem, Şaşırdım.

İlk bakışta, yazının Rojava’da olup  biten bir şeyin olmadığını mı ima ediliyor diye düşündüm.

Sadece ben değil, kimi okuyucuların da aynı şeyi düşündüğünü sanıyorum. Yazının tamamını okuduktan sonra yanılmış olduğumu sanmama  rağmen,  yine’de, Enğin’i arayarak, neden böyle bir yazı başlığına  ihtiyacını duyduğunu, Rojava’da yaşananların devrim olmadığına ilişkin kuşkular mı var ? diye sormadan edemedim.

 Aldığım cevap, ‘’ Var elbette, hemde çok var. Konuyla ilgili  ciddi tartışmalar oluyor, Rojava’da devrim oldu diyenler kadar, Hayır, devrim falan olduğu yok, orada, iki grup arasında silahlı bir çatışma oluyor diyenlerin bulunduğunu , Bu nedenle, Rojava’da ne olup bittiğini, devrimse nasıl bir devrim, değilse neden değil sorularının cevaplandırılması gerektiğini söylemeye çalıştım’’ diyerek devam etti ve  ‘’ Dikkat edersen, Rojava’da ‘’ulusal demokratik bir devrim’’ olduğundan bahsediyorum ve neden ulusal demokratik devrim denilmesi gerektiğini de izah ediyorumDahası Ulusal demokratik devrim’den öte, Rojava’da olanın ayrıca  bir kültür devrim’i olarak ta görülmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum’’ diyerek sözlerini bitirdi.

Bu konuşmadan sonra söz konusu yazıyı bir kez daha okudum.

Yazı’da, her ne kadar  Rojava’da olup bitenlerin bir devrim  ( Ulusal demokratik ve kültür devrimi ) olduğu söylense de,  yazı daki kimi cümlelerin kafalarda kuşku uyandıracak,’’acaba’’ dedirtecek ve soru işaretleri yaratacak cümlelerin varlığını göremedim diyemem.

Öte taraftan, bugün,  ‘’Komünist önder’’ Aydemir Güler’in,‘’Kobanê'de IŞİD'in kuşatma mevzileri ABD tarafından vurulacak ve Kobanê ABD mühimmatıyla savunulacaksa, siyaseten kent düşmüştür! Bu tabloya “devrim sürüyor” adını takmak emperyalizmi aklamaktır’’    sözde ‘’marksist’’, özde absürt tespitini de gördükten  sonar,  konunun bir kez daha gündeme getirilmesi gerektiğini düşündüm.  

 

Öncelikle, Rojava’da olup bitenlerin, hiç bir kuşkuya meydan vermeyecek biçimde bir devrim olduğuna inananlardan olduğumu peşinen belirtmek isterim.

Nasıl bir devrim olduğu konusu elbette önemlidir ve tartışılır.

Yalnız, Rojava devrimini bugüne kadar örneklerini gördüğümüz klasik, ‘’Sosyalist yada demokratik’’devrimlerle yanyana koymak suretiyle  anlamaya ( yada anlatmaya) kalkmak, devrimin karakterini, Sosyalist  yada Ulusal demokratik devrimler örneğine bakarak  kıyaslamaya yeltenmenin de  kesinlikle doğru olmayacağı kanaatindeyim.

Rojava devrimini, Ne Rus, ne Çin, nede  Küba devrimine bakarak  sorgulayamayız.  

Rojava’da , Rus devrimi örneğinde olduğu gibi, genel ayaklanma biçiminde iktidar ele geçirilmiş değil.

Rojava’da,,Çin devriminde gördüğümüz, kırlardan şehirlere,kurtarılmış bölgeler  ve  kızıl iktidarlar yaratarak parça parça alınmış bir iktidar da bulunmuyor.

Rojava’da, Küba devrimi örneği de yaşanmadı. Diktatörlüge karşı,silahlı propaganda biçiminde başlayan bir  gerilla  savaşı sonunda  alınmış bir  iktidar da yok.  

Bütün bunlara karşın, Rojava devriminde, yukarda sözünü ettiğimiz her üç devrim örneğinden de önemli esinlemeler bulabilirsiniz. Lakin hiç birisiyle karşılaştırma yaparak bu devrimi izah edemezsiniz.

Rojava devrimini, Orta-Doğu coğrafyası ve Suriye’nin  özgün yapısı ile izah etmek en doğru olanıdır.

Suriye’de yaşanan ve üç senedir devam eden iç savaş sürecinde, Esad rejiminin, Şam’ın düşme tehlikesine karşın, askeri gücünü belli alanlardan çekmek zorunda kalarak merkezi iktidarını sağlamlaştırmak istemesi üzerine  bölgede meydana gelen iktidar boşluğunun, Bölğe’nin asıl sahipleri olan örgütlü bir halkın ( Kürt halkının) bölgenin kontrolü ele geçirerek yönetime el koyması olarak görmek en doğru olanıdır..

Rojava’da, Esad rejiminin merkezi otoritesi sona ermiştir.

Siyasal İktidar ; Rojava’da yaşayan ve bugüne kadar varlıkları kabul dahi edilmeyerek inkar edilen Kürt halkının denetimine geçmiştir..

Esad rejimi tarafından ‘’Ayn El Arab’’ yani ‘’Arabın pınarı’’ olarak anılan Kobani, bundan böyle ‘‘Arap pınarı’’ olarak anılmayacaktır. Erdoğan gericiliği ve Türk solu faşisti Doğu Perinçek’lerin adı geçen bölgeyi hala ‘’Ayn El Arab’’ diye anmasının hiç bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Bu bile kendi başına bir devrimdir.

Devrim, en genel  anlamda,  siyasal erkin ele geçirilmesi demekse, Suriye kürdistanı Rojava’da  siyasal erk ele geçirilmiştir.

Siyasal erki ele geçirenler adı geçen bölgede tüm ulus ve azınlıklardan oluşan bir yönetsel organ kurmuşlardır.

Toprak devrimi,Sanayi’nin kamulaştırılması, üretimin kolektifleştirilmesi, eski rejimin iş birlikçileri vb konular  Rojava’da bugünün tartışılması gereken konuları değildir. Olmamalıdır da.

Rojava’da ne olup olmadığını, devrim mi, değil mi diye tartışan arkadaşların, Rojava’lı  kadınların Kobani’de oynadığı siyasi rolün ne anlama geldiğini çok iyi görmeliler. Orada yaşanan ve ‘’Kadınların kurtuluşu devrimi’’ de diyebileceğimiz rolün bölge açısından önemini özellikle  takip etmeliler.  

Orta’dogu’’da, kadının kurtuluşu, kadın erkek eşitliğininin  kutup yıldızları Rojavalı kadınların neredeyse öncülük ettiği bu devrim, bölge genelinde  tüm dengeleri alt-üst etmekte,   kadın cinsine yönelik yerleşik gerici algıları derinden sarsmaktadır.

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bölge coğrafyasını orta ve uzun vadede, dipten gelen bir dalğa misali saracak  olan her ivmenin mayasında, Rojava’lı kadınların bugün Kobani’de üstlendiği misyonun önemli rolü olacaktır.  

Devrimin kültürel, zıhınsel yönü esas olarak buradadır. Bu devrim Ortadoğu bazında devrimin ulusal karakterinden  belki çok daha önemlidir..

İster Ulusal demokratik, isterse Kültür, kadın yada zihinsel devrimi deyin, ne derseniz deyin. Sonuç değişmeyecektir.

Rojava devriminin bundan böyle ve  an itibarıyla  asıl sorunu, Siyasal erkin korunması, güçlendirilerek ve kalıcılaştırılmasıdır.

Baksanıza, meydanlar’da Rojava düşüyor diye elini ovuşturan,Kürtlerle dalğa geçen, mücadelelerini küçümseyerek itibarsızlaştırmaya çalışan Tayyip Erdoğan, Rojava’nın değil de IŞİD’in düşmekte olduğunu  anlar anlamaz, yeni bir oyunun kuruculuğuna soyunmaya başladı.

Kurt postuna büründü olmadı. Şimdi kuzu postuna bürünmeye çalışıyor. Rojava’ya yardımdan bahsediyor.

İkinci dünya savaşı sırasında, Savaşın bitmesine çeyrek kalıncaya kadar Hitler Almanya’sı ile ittifak kuran Türkiye’nin, Almanya’nın savaşı kaybedeceği artık kesinleşmeye başlar başlamaz, Hitlere savaş ilan ederek Müttefik devletlerin safına geçmesi örneğine sarılıyor.

Rojava’da ne olmadı ki ?

Rojava’da devrim oldu.

Rojava bize uzak değil. Yanı başımızda.

Uzatın ellerinizi…  

a geçen, mücadelelerini küçümseyerek itibarsızlaştırmaya çalışan Tayyip Erdoğan, Rojava’nın değil de IŞİD’in düşmekte olduğunu  anlar anlamaz, yeni bir oyunun kuruculuğuna soyunmaya başladı.

Kurt postuna büründü olmadı. Şimdi kuzu postuna bürünmeye çalışıyor. Rojava’ya yardımdan bahsediyor.

İkinci dünya savaşı sırasında, Savaşın bitmesine çeyrek kalıncaya kadar Hitler Almanya’sı ile ittifak kuran Türkiye’nin, Almanya’nın savaşı kaybedeceği artık kesinleşmeye başlar başlamaz, Hitlere savaş ilan ederek Müttefik devletlerin safına geçmesi örneğine sarılıyor.

Rojava’da ne olmadı ki ?

Rojava’da devrim oldu.

Rojava bize uzak değil. Yanı başımızda.

Uzatın ellerinizi…