Şuanda 28 konuk çevrimiçi
BugünBugün656
DünDün2214
Bu haftaBu hafta9391
Bu ayBu ay30393
ToplamToplam10192447
mihrac ural adli devrimci katiline cevap 3 PDF Yazdır e-Posta
Ibrahim Yalcin tarafından yazıldı   
Perşembe, 18 Haziran 2009 10:39


 

Türkiye’de neler oldu..Türkiye’ye Ali  Hamam kanalıyla döndüm. Az önce belirttigim gibi tüm isim,adres ve telefon numaraları üzerimdeydi. Ayrıca Suriye ile mektuplaşmak ( rapor,cephe dergisi ne  teorik yazı vb göndermek için) üzere bir de adres verilmişti ( PO.BOX.848 LATTAKIA/SURİYE). 1982 tarihli Filistın kamplarında çekilmiş fotograflarda vardı.

Türkiye’ye döndükten sonra bir kaç tane mektup yazdım ve gönderdim.( verilen adrese postayla) Antakya’da bir kac kişiyle konuştum ve esas olarak İstanbula gidecektim.( eşim, Antakya’da ögretmen oldugu için bir süre orada kalmıştım)Mihrac Ural’ın yayınladıgı  yazı’yı okunur hale getirdim ve noktasını virgülünü degiştirmeden oldugu gibi aşagıya aktarıyorum. Mihraç bu yazıyı büyüterek yayınlamadı.sebebini biliyorum.Okuyamayanlar için kolaylık olsun diye büyüterek oldugu gibi aşagıya aktarıyorum.

’ 20 Ekim 986 tarihinde Aitınözü’den Antakya’ya geldim. Dogru postahaneye indim: Antakya’da AHMET RENDE’ye telefon ederek İstanbul’a gitmek üzere Postahaneden ayrıldıktan bir-kaç dakika sonra koluma giren MİT elemanlarının ‘’İbrahim bir dakika gelirmisin’ uyarısıyla dogrudan karşı kaldırımda bulunan otomobil’e alındım.Otomobile biner binmez Adana istıkametine dogru hareket ettik. ( bu esnada tamam şahıs alındı türünden yelsiz konuşmaları yapıldı) Yol’da giderken elimde bulunan valiz didik didik arandı.Özellikle valizin dikiş  yerleri aralıklarına baktıklarını ğözledim. Adanaya 10 km kalıncaya kadar ğözlerim açıktı Valizde bulunan bir zarf içinde olan buradan götürdügüm biri HANNA MAPTUNOGLU yoldaşın bir tanesi  Zafer ve ali hoca yoldaşların, üçüncüsüde kampta çekilmiş toplu resimler ele geçti Bunun yanında,Türkiye ye giderken Hasan ( Alaaddin Ozden) toldaşın verdigi adresler ile benim İstanbul ve bir taneside ANTAKYA olmak üzere yanımda taşıdıgım isim, açık adres, telefon numaraları ile HASAN yoldaşın, özelliklerini ve kimi bilebileceklerinide ayrıntıyla yazdıgı adresler ele geçti. Ele geçen adresler şöyle:

1.Dursun Demirkol 168 21 ..

2. Sükrü selim soylu 167 64 ..

3. Gülizar Şehit 352 08 ..

4.Kenan Şehit 354 15..

5.Dogan Tan 335 71..

6.Sumru Yagmurderelı 172 40..

7.Nazım Yılmaz (kahve) 149 79..

8.Zeki Türkmenoglu Hayıtlı mah. Uzun bekır (yada hayıtlı) sok. No: ... Milas –Mugla

( Şu anda Ödemiş kozanlı köyünde hanımı Ayşe –ogretmen-ıle oturuyor)

Baldızı: EMINE MENEKŞE: 333 59.../35... İstanbul

9. Nursel Gölbaş: Işıl sok kayalar apt.no:...Kuştepe  ıstanbul

10.Gülay Küçükatalak( Çerkezın karısı)Deniz köşkler mah. Çukur sok.....Avcılar-istanbul

Çorumdakileri bilir Antep’e yayın sokar(aynen böyle)

Milli istıhbaratın eline geçen İstanbuldaki adresler bunlar.Bunun dışında ele geçen adresler benım feodal tanıdıklarım. Bunlar için söyledigim şeyleri daha aşagıda yazacagım.

Diger yandan HASAN yoldaşın verdigi adresler aynen şöyle:               

1 .NECATİ KOSTÜL 28 58 .. Dedeman oteli oyun salonu kasıyerı Ankara. Ankarayı bulur.

2. KEMAL YILDIRIM. Mevlana mah. Akşemsettin cad...... merih apt... KAYSERİ

( Kayseriyi bilir bu vasıtayla Gürsel Saglamöz Şükrü Kafalı.Fıkri Yalcın bulunacak

3. Yaşar eker Oda küme köyü  Odemiş

Bunun yanında.                                       

URAL.99 963 41 36 558

ZAFER.93 331 69 06 63 20

AYŞE. 61 3465 44 14 Diye LAZKİYE.FR Avuatralya nın telefon numaraları

Son olarak

İzmir’e Perıhan( Mürüvvet Çiler’i) görmeye gittigimde onun bana verdigi ‘’ gıdecek’’ diye not düştügüm adres FUAT IŞIK Gidecek PK 339 tel 24 36.... ANTEP

Ayrıca :

Cezaevlerinde bulunan tüm yıldaşların isim ve cezaevi adresleri

Böylece Adana milli istıhbarat teşkilatına geldik.

MİT’teki karşılama’’ töreni’’ bilindigi gibiydi. ‘’ büyük balık’’ dite aralarında konuşmalarında anladıgım kadarıyla epeyi bişey elde ettiklerini düşünerek daha fazlasını. Özellikle randevu almak için soydular ve işkenceye başladıler.Ben yakalandıktan Adana’ya getirilinceye kadar yolda kurdugum senaryo ya göre şöyle hareket edecektim. Üzerimde çıkan ve birlikte cezaevlerinde yattıgımız yoldaşların adresleri çıkarken bana bırakılan mektuplaşmak amacıyla aldıgım adresler olacaktı.Birlikte yatmadıgım ve tanımadıgım adresler ve isimler ise adımım basında cok yayınlanmış olması nedeniyle bana- ismime- gelen mekktuplardan ögrendigim adereslerdi. Üzerimde çıkan resimler ıse.Mihrac Ural’ın örgüte beni yenıden kazanmak için sanırım propaganda amacıyla mektupla köydeki adresime yolladıgı  şeylerdi. Çünkü ben cezaevınden bu işleri bıraktım.  Artık kendi sorunlarımla ugrasıyorum. 8 sene içerde yattıktan sonra artık dayanma ve cezaevine girme gücüm kalmadı imajını vermeyi planladım. 20 ekim sabahından 22 ekim  akşamına kadar aynı şeylerı kurdugum şekilde devam ettirdim.    

Onlar ‘’ Suriye’ye gittigimi  tatili eşimle orada geçirdigimi bu adreslerdeki  isimleri Suriye’ye gönderecegimi, ayrıca Türkiye sorumlusu, yada cok yetkili bir görevle geldigimi açık söylemeselerde ima ediyorlardı. İkinci gün dayanamadılar ve bana M.ALİ ESMER hitap etmeye başladılar. Ayrıca benim yakalanmadan az önce buraya yolladıgım mektuplardan bahsettigim notları söylemeye başladılar. Bunun üzerine ben yazdıgım tüm mektupların ellerinde oldugunu anladım. Ve senaryo’yu değiştirmeye karar verdim.Bir yandan nasıl degiştirecegimi düşünürken diger yandan. İnandırıcı olmak açısından yavaş yavaş teslimiyete( tam teslimiyete) hazırlanan bir ınsan havasına girmeye başladım. Örnegin’’ eşini de getirmeye gidecegiz’’ dediklerinde bende ‘’ eger onu getirirseniz öldürsenizde birşey söylemem isterseniz getirin. O buraya gelirse içeri adım atar atmaz ölür. Ondan sonra bana ne yaparsanız yapın umurumda degıl. Söyleyeceklerim varsa bile söylemem’’ diye, bir yandan Eşi için herseyi yapar, diger yandan ‘’çözülecek’’ ve ayrıcada eşim ve cocugum 8 sene yapayalnızdı onun için ben bu işi bırakıyorum imajını kafalarına yer ettırmeye çalışıyordum.

İkinci günün akşamında falakadan mola verdikleri ve hem gelecegimden. Hem eşim ve  çocugumun perişan olacagından bahsederek bır yandan da ayagımın şişmemesi için falakayla kaşırken ben. Kafamdan kurdugum ikinci senaryonun inandırıcı olacagı zamanının geldigine karar vererek ellerimi yattıgım yerden kaldırdım ve ‘’ yeter bee tamam artık Suriye’ye gittim ‘’ diye bağırdım. Ortalıkta çıt çıköıyordu. Sanırım odadaki sorgucular ‘’ tamamdır’’ çözüldü diye birbirlerine bakışıyorlardı. Bir-ıkı dakıkalık bir sessizlikten sonra o zamana kadar duymadıgım bir ses şsfkatli bir sesle kaldırılmamı ve üstümüm giydirilerek öbür odaya( kendi odasına) alınmamı söyledi. Dker(kendı)odasında sigara, çay,kola, ve yemek teklıflerı gelmeye  ayrıca tuvalete git elini yüzünü yıka acelesi yok sonra konuşuruz önerileri çogaldı. Ben tüm önerileri kabul ettim. Sorguda polisin önerileri ve ikramlarına cevap vermek, ona sıgınmak,teslim olmak anlamına gelir.    

Bundan sonra başladım İkinci senaryo ya. Şöyle; Suriye’ye gitmem için Temmuz 86 da ben köydeyken ‘’ sarı’’ diye birisi geldi: Beni iknaya çalıştı hatta bu resimlseride getirdi: Sanıyorum benim gelmek istemeyişimi bildikleri için etkilemek için yollanmış olmalılar.Buna ragmen Sarı’ya net birşey söylemedim. Bu sırada Mihrac’ telefon etmem için bu numara için yine telefon ederek bir ihtiyacım varsa istemem için fransa ıle Avustralya’nın telefonunu verdi. O gün bizde yattı.Yola çıkarken bazı adresler vererek kendisinin bunlara ugrayamadıgını bildirerek yolum düşerse ugrayıp durumlarını bildirmemi istedi. Bende ses çıkartmadım aldım. Mektupta belirttigim ‘’ geniş rapor yazacagım’’ hikayeside bunun içindi dedim. Ama ugramayacaktım dedim. ‘’Nasıl olur? Hem rapor yazacagını söylüyorsun hem yazmayacaktım ‘’ diyorsun dediler. Ben de, ‘’ Ben Suriye’ye gıdınce Mıhrac  beni ilkeye göndermek istemiyordu yakalanırsın diye. Zaten bunun için dönüşte hiçbir görev vermedi. Sadece yeni çıkan kitap,dergi gazete ve birde arasıra dergi için yazıgönder dedi. Bu iş için ve hemde barınabilmem için istanbulda otur diye para yollayacagını söyledi. Bende para biran önce gelsin diye ona hemen mektup yazıp işler çok iyı diye aslında numara yapıyordum dedim. Bu arada bunlar bana senin ve ailenin tüm geçim işi halledilse ne olur diye soru soruyorlardı.Ben neyi teklif edeceklerini anladım.Konuşmalarımla yeterki polis korkusu olmasın ailem ve ben huzur içinde olayım gözüm hiçbirşeyden yok imajını vermeye çalıştım. Yalnız hep 8 sene  içerde olmam nedeniyle Türkiye’deki faaliyetler hakkında hiçbir bilgimin olmadıgını anlatmaya çalışıyordum. ‘’ Suriyede Mihrac bana herşeyi anlatıyordu ama ben, yine dönecegim ne olur ne olmaz diye anlattırmıyordum’’. Diye istersem istedigim herşeyi ögrenebilecegim havasını veriyordum. Ayrıca örgütte çok tutulan birisi oldugum imasını vererek kendimi çok yüksek gösteriyor.Diger yandan 8 sene içerde kaldıgım için şimdilik faaliyetler nedir ne degildir normal olarak bilemeyecegim kanısını onlarda yer ettiriyordum..Mıhrac’ın beni yanında tutmak benim teorik bilgimden örgütün amaçları için faydalanmak istedigini, benimde bazen buna razı olmama ragmen eşimin hasta olması ayrıca yurt dışında kesinlikle yaşamak istememesi nedeniyle orada kalmak istemedigimi anlatıyordum. ‘’ tamam size kısa bir süre için bilgi veririm ama zaman gerek’’ diyordum. Elimdeki adresler hemen basılmadıysa bu iş olur. Diyordum. Eger basılmışlarsa bu adresler  benden başka kimsede olmadıgı için bana olan güven sarsılır ve hiç bir bilgi vermezler diyordum. Bu ve benzeri gerekçelerle kısa zaman içinde operasyondan vazgeçildigini sanıyorum. Daha sonra kesin olarak anlaşıldıki, operasyon bu nedenle yapılmadı. Böylece anlaştık. Beni önce istanbul’a göndererek oradaki adreslerle görüşmemi ve durumlarını ne yaptıklarını  konumlarını? Silah durumu ? İl sorumlularını vs ögrenmemi istediler. Ben İstanbula gittim. 6 günde gördüğüm adresi bilinen kişilere ugrayarak evlerindeki yayın organlarını kaybetmelerini ve çok önemli bir sorun varmış Mihrac’dan haber geldi. Tüm randevularınızı durdurun ikinci bir habere kadar herkes işine gücüne baksın diye, gördügüm herkese söyledim.

 Bu işi özellikle Antakya’da en iyi şekilde yaptım. ANTAKYA’da AHMET RENDE’nin adreside üzerimdeydi ve ben herne kadar onun hiçbir şeyle ilgisi oldugunu sanmıyorum desemde ( il düzeyinde sorumlu olması nedeniyle) bunu söyledim .Ayrıca onda bir silah olduguda biliniyor. İstanbul’da Gülay ve Nursel dişında önemli olanlara bildirdim. Ben istanbul’da 6 gün kalarak yeniden MİT’e döndügümde Şu haberi verdim. Gülay ve Nursel ile Dursun ve Nazımı göremedigimi,Diger herkesin kendi canı derdine düştüklerini hiç bir ilişkilerinin kalmamış oldugunu vs Bunların yakalanması (....bir kelime okunamadı) hiç birşey kaybettirmez falan diye. Bunun üzerine Kayseride  böyle diye oraya göndermediler.

İstanbul’da dursun ve nazım’ı göremememin  sebebi olarak telefonları cevap vermedi derken. Gülay ve Nursel’e Sarı gelmiş ugramış İstanbul’da görüştük , bana kendisinin ugradıgını benim ugramama gerek kalmadıgını söylemesi üzerine ugrayamadım dedim. Ayrıca, Sarı İstanbul’da sadece bunlara ugramış digerlerine ugramamış dedim. Bunun üzerine demekki bu ikisi önemli diye onlara mim koydular.Bunları cok önemsiyorlar. Evlerinde herşey olacagını düşünüyorlar. Ve helede Gülay’ın Çorum’dakileri bilir. Antep’e yayın sokar diye adının karşısında not olunca bu işe son derece önem verdikleri anlaşılır. Zaten son dönemlerde bu kişilerin takip edilecegini bana açık açık söylediler.

 İstanbul’dayken Sarı ( Vedat) ı gördüm. Sarı’ya herşeyi anlattım ve hemen kaybolmasını ayrıca durumu buraya anlatmasını bildirdim—size anlatmış—Orada, Sarı’dan 13 ve 16 ekim 86’da PTT önünde (ANTAKYA) buluşalım diye sahte iki randevu aldım. Ama kesinlikle gelmemesini tembihledim. Gelmedi de. Ben Adana MİT’ine döndügümde Sarı’yı gördügümü beni Kongreye götürmek için geldiğini, 13 ve 16 ekimde ANTAKYA PTT’si önünde Saat 14 de buluşacagımızı bildirdim. En çok bu habere sevindiler. Diger haberlerden çok rahatsız oldular. Genelde boş cıktı diye.

Şöyle bir programla bunlara yaklaşmaya başladım. ( Zaten bunun için MİT’e Sarı’ya arızalı(takip’te) oldugumu söyledim.Sarı bu durumda çok tedirgin oldu ve kaçarcasına ayrıldı dedim. Bunu söylerken hem sarı’nın yakalanacagını ve benim kendine söylediklrimi söyleyebileceklerini düşünerek buna göre şimdiden tedbir aldım.Diger yandan bana ‘’ telefon et tekne’yi çagır’’ demesinler diye benim açımdan yapmayacagım birşeyi yap derlerde yapmadım mı  tüm tezgahlarım suya düşer diye bir tedbirdi. ‘’ peki niye böyle dedin’’ diye üç gün ugraştılar. Ben gayet kendinden emin bir şekilde sakin sakin ‘’ eger benden ciddi ve çok önemli bilgi istiyorsanız biraz zaman verin benim planlarımı uygulayayım onları ve bu yapıyı siz degil ben bilirim’’ diyordum. Ve arızalıyım sözünü şöyle izah ediyordum.

Benim bu sözüm üzerine sarı panik içinde telefon ederek benim takip edildigimi bildirecek Mihrac bu duruma ınanmayacak ve benim böyle bir durumda takip edilmeyip hemen alınacagımı sanarak Sarı’ya ‘’ tamam’’ diyecek ama  buna ragmen onu muhakka getir diyecek ( çünkü önceki anlatımlarımda sanki ben olmadan Mihrac kongreyi bile erteler havasını verdin ve yuttular) Böylece ben gürültülü bir şekilde giderim. Vardıgımda mihrac’a gerçekten takipteydim ama atlattım derim.Böylece bana olan güven iki kat artar önümde açılmayan kapı olmaz. Polısi atlatan adam bu örgütte çok önemlidir. Tartışma tartışam sonucu bunun olamayacagına karar veriler ve Mihrac bu numarayı yutmaz, senin bizim için onemli olan güvenligin tehlikeye girer diye bu işten beni vazgeçirdiler. Sonun da benim. Sarı’nın çalışma anlayışı hoşuma gitmedigi için- nasıl olsa ondan üstünüm- Sarı’ya bir ders vermek için bu işi söyledigimi aslında böyle bir işin olmadıgını Mihrac’ a söylemeye karar verdik.

Sıra geldi Sarı’nın randevuya gelmesini beklemeye. Sözü uzatmadan ikisine de gelmeyince başladılar’’ niye gelmedi’’ ‘’ Sarı gibi bir adam nasıl olurda senin gibi bir adamın randevusuna gelmez’’ daha önce unuttum. Ben telefon ederek arızalıyım sözünün yalan oldıgugunu anlatacaktım.’’ Telefon ettim ve anlattım, zaten tahmin ettigim gibi onlarda ınanmamış, ciddiye bile almamışlar ‘’ dedim.

Sarı randevuya gelmeyince ben ‘’ muhakkak onun başında bir iş var ya yakalandı yada ölümcül hasta’2 Çünkü Mihrac onu keser’’ dedim. Bana telefon et sor dediler. Ettim ve sarı gitmiş Zaferle konuştum . Bana ‘’ gülerek Sarı ölüyor ‘’ dedi dedim.Bunun ne anlama geldigini sordular. Ben ya agır hastalandı kendini oraya zor attı yada giderken ayagı falan kırılmıştır dedim. ‘’ Sarı’yı öldürebilirlermi’’ dediler,’’ kesınlıkle degil’’ dedim. ‘’ çünkü gülüyordu, ciddi bir şey olsaydı ğülerek öyle şey söylemez dedim.

Bunlar( yani MİT) benim kongreden önce buraya gelmemi istedikleri için,’’ peki şimdi nasıl gideceksin’’ dediler. Bende ALİ HAMAM zaten bilindigi için,Telefon eder onun adını köyünü ögrenir ondan sonrada telefonla şu gün geliyorum motoru gönderin derim giderim dedim. Hemen ögren dediler.Tamam dedim ayrıldım. Bir gün sonra telefon ettim. Ögrendim yarın ALİ HAMAM ın köyüne gidecegim günü kararlaştırıp O gün için motorun gelmesini söyleyecegim dedim. Ali Hamam’ın bildigi evine giderek bir hafta sonraya gün kestik( 28 agustos 86) ben o günü MİT’e bildirdim.Çok sevindiler.Başarılar vs diyerek 150 bin tl de paralarını alarak(!) vedalaştık. Yaya gelecegimi söylemedim.Motor gelecek telefon edecegim dedim. Hareketimden bir saat önce telefon ederek Suriye’yı çıkartamadım ‘’ korkarım yaya gitmek zorundayım’’ diye yola çıktım ve geldim.

Bu gelişimde benden istenen(!) şunlar.

A_Kongre ne zaman? Nerede olacak? Hangi tarih’te?

B_Kimler ve kac kişi katıldı.tada katılacak

C_Muhalefet varmı? Başını kim çekiyor.

D_Neler konuşuldu? Ne kararlar alındı.

E_Türkiye de hangi örgüt temsilcisi ve kimler  katıldı

F_Sosyalist ülke ve dış örgütlerden hangileri katıldı kimler ne konuştu.

G-Tüzük

H_Eylem varm?Kimler yapacak?Kime? ne zaman?

İ_Kongreye katıl ama MK ya seçilme.mümkünse Türkiyr sorumlulugu olmazsa Güney anadolu bölge sorumlulugunu al.

Bu konuyu biraz açayım.

Ben önce bu adamların niyetlerini pek anlayamadım.daha dogrusu tam olarak anlayamadıgım içinkomgreye gitmek istemedim.çünkü giderkem yola pusu kurar tekneyi ve içindekileri yakalar yada öldürürler diye düşündüm.Kongre bittkten birkaç ay gitmek istedigimi bildirdim.Bu aynı zamanda kongrenin selametle yapılması içindide.Bu durumu şöyle dile getirdim.ben kongreye gidersem kesin olarak Mk’ys seçilirim.örgüt tüzüğüne (yada kararına) göre MK üyesi ülkenin bugünkü koşullarında ülkede bulunamaz. Siyasi önderliginkorunması için bu karara kesin uyulur. Bu nedenle geç gidersem kongre yapılır MK seçilir Bana Türkiye sorumlulugu çok rahat  verilir.Mk2ya seçilirsem hiçbir şey yapamam.Bakarsın avrupaya git derler.O zaman hiçbirsey yapamam.Ayrıca eşim de kesinlikle yurt dışına gitmek istemiyor.Onun için geç gideyim. Oraya varıpp Mk ya seçilmek istemiyorum dersem sorumluluktan kaçtıgımı yurt dışına dayanamayacagımı öne sürerek beni gözden düşürürler.Böyle bir adama da önemli sorumluluklarvermeyebilirler dedim. Ama olmadı. Ciddi ciddi yogun tarışmalar(!) sonunda ikna(!) oldum.Eşimin yurt dışına dayanamayacagını,zaten hasta oldugunu Mihrac’a anlatarak MK üyesi seçilmeyecegim ama ‘’ Türkiyede herşeyi yaparım’’ diyerek önemli bir sorumlulukla dönmeye karar verdik. Güya burada kalış sürem en çok 3 ay olacak. Bu esnada yukarda belirttigim şeyler dışında buradakilerin mümkün oldugunca

a_ isimleri

b_kaç kişi olduklarını,tiplerini

c_Basid,lazkiye ve Şan’daki evlerin yeri(sokak ve mah vs)

d_PKK hakkında bilgi,kamplar hakkında bilgi

e_türkiye’den ilişki vs ögrenecegi(!)

Oraya vardıgımda bana resimler göstererek kongreye katılanları tespit edecegiz(!) Gerekirse her ay buraya gelip gidecegim. Örgüt bittigi zaman benim işimde bitecek(!) Artık devlet arkamda(!) olaacak hiç bir sıkıntım kalmayacak vs.vs.

Diger yandan burada bulunan yoldaşlardan

1_ Halil (Metin Gönen)               

2_Ferhat( Zeynel Eren)

3_Burhan( Fikret Öztürk)’ün burada oldukları biliniyor. Bunlar ben giderken bazı şeyler söylemişlerdi. Onların cevaplarını yazdıgım son mektupta isimleride geçiyordu. Böylece açıga çıktılar. Yılbaşında gelecekleri tahmin ediliyor.Bekleniyor.

Son olarak diyeceklerim şunlar. Eger ben bu konuma girmeseydim. Böyle daveanmasaydım Şimdiye kadar pekçok kişi yakalanmış olacaktı. Bunu büyük oranda engelledigimi  sanıyorum. Pek çogunun evlerinde bulunan yayın- organlarını yok ettirdigim gibi izleneceklerini de göz önüne alarak randevularını iptal ederek yeni bir haber gelinceye kadar ilişkilerini dondurmalarını önemle belirttim. Bunlardan AHMET RENDE’nin ANTAKYA’da bir ay kadar takip edilmesiyle Antakya’da örgütün tamamına yakın bir bölümünün ele geçecegi düşünülürse bunun önemi daha çok anlaşılır.

Diger yandan ALİ HAMAM’ın bilinip kontrol altına alındıgı düşünülürse Vedat ıle birlikte teknedekilerin kurşuna dizilecekleri kesindi. Benim daha çok bilgi getirecegimi bildiklerinden, buna ınandıklarından bu yoldaşlara ses çıkartmadılar.

Şimdi benim durumum onlar tarafından bilininceye kadar karşı tedbirlerin buna göre kısa zamanda alınmasını öneriyorum.

MİT tarafından bilinene örgütsel sırlarımız.

a_Baştan beri sıraladıgımız yoldaş isimleri ( bunların önemlilerini belirttim)

b_Gidiş_dönüş yolları ( ALİ HAMAM kesin olarak kontrollarında)

c_ Ahmet Rende’de bir silah oldugu

d_ Sarı( Vedat) isim.soyad ve nereli oldugu bilinmiyor)

e_ Süleyman biliniyor ama isim soyad nereli oldugu ve tipi bilinmiyor.Sadece zaman zaman MK kararıyla ülkeye ilişkileri dolaşmaya geldigi biliniyor.

f_burada 200 kişi var sanıyorlar ben 15-20 dedim.

g_ Suriye- Muhabarat- SSCB ile cok iyi ilişki var sanıyorlar

h_ her an eyleme geçilecegini sanıyorlar.

i_Türkiye’de 1000’e yakın eğitimden dönen adam var sanıyorlar.

k_ Po Box 848 Lattakiye adresini biliyorlar mektuplar kesin kontrol ediliyor.

l_Suriye- Sovyetler vs. Parasal destek görüldügünü ve çok lüks yaşandıgını sanıyorlar.

ÖNERİM

Bu konunun görüşülmesi için( tek bir gündem maddesyle) MK toplantısı yapılarak benim bu açıklamalarımı degerlendirmeli.Hakkımda bir karar alınmalı karar tutanaga geçirilerek MK üyelerinin olumsl ve olumsuzluk belirtileri imzalanarak bir nüshası arşive, bir nushası bana verilmelidir.

Olabilecek,olabilirligi muhtemel ne varsa enine boyuna tartışılarak tedbir kısa zamanda alınmalı. Gerekirse Türkiye’ye bir yoldaş gönderilerek adı geçen. Açıga çıkmış isimlerle yeniden görüşmeli,mümkünse buraya getirilmeleri.

Bu gelişimin  ışıgında buradaki ve Türkiye’deki işlerlige yeni bir biçim verilmelidir.

Parti okulunda egitim gören ,ülkeye dönecegi hesap edilen deşifre yoldaşalrın durumu tartışılarak açıklıga kavuşturulmalı.

Evet işte bu kadar. Hemen belirteyim.Bu bir ‘’rapor’’dur. Kongrede tüm delegelerin önünde okunarak degerlendirilmesi için yazdım. Bugüne kadar yoldaşlarımdan hiç bir şey gizlemedigim gibi, gizlenecek  hiç birşeyin  oldugunu da zaten düşünmedim. 

Polis’te ögrendiklerim karşısında şoke olmuştum.  Bütün bölgelerde , hayatın her alanında,(askeri ve siyasi) yetkin yoldaşlarımızın, üretime baglı militan milisler olarak mezilendirlmiş ve istenildigi an harekete geçebilecek esneklikte ve gizlilik esasının temel alınarak konumlandırıldıgını düşündügümüz örgütümüz, kelimenin tam anlamıyla polis kontrolündeydi. 

Örgüt militanlarımızı 7 senedir Türkiye’den Orta-Doguya( Suriye) oradan’da tekrar Türkiye’ye getiren şahıs( Ali Hamam) bir polis işbirlikcisıydı. 

Kongre hazırlık aşamasındaydık ve bu sürecin örgütlenmesinde  son derece önemli bir rol oynayan ve Türkiye Suriye arasında adeta mekik dokuyan yoldaş( SARI- VEDAT) kısa bir süre sonra yeniden Ali Hamam vasıtasıyla Türkiye’ye gelecekti ve Suriye’deyken kararlaştırdıgımız randevuya göre İstanbulda buluşacaktık. SARI(VEDAT) yoldaş polis tarafından biliniyordu. 

Benim üzerimde yakalanan isim listesi bir yana, SARI( VEDAT) yoldaşın ülkeye girişiyle birlikte takip edilmesi, benim üzerimde yakalanan liste’nin birkaç kat fazlasıyla  SARI(VEDAT) yoldaşın üzerinde yakalanacagı anlamına geliyordu.  

Kaldıki ögrendiklerimden anlaşıldıgı kadarıyla,  Suriye’de bile, iki kişi arasındaki konuşmalar dahi  Türkiye’de polis tarafından bilinmekteydi.  Öte yandan;  SARI( VEDAT) yoldaş gibi,belirli periyotlarla  Suriye-Türkiye, Türkiye -Suriye arasındaki  ilşkilerin  düzenleme ve kontrol etmek  amacıyla ülke’ye gıdip gelmekte olan SÜLEYMAN (YAKUP) yoldaş’da  biliniyordu.               

Yakalandıgım tarihten iki gün önce, Suriye’ye ( PO BOX  848 LATTAKİYE/ SURİYE) adresine gönderdigim mektup polisin elindeydi.  

1982 tarihinden itibaren,Türkiye Suriye arasındaki yazışmalar bu adres üzerinden yapılmaktaydı. O tarihten bu yana Suriye’ye gönderilen tüm yazışmaların bir kopyası polis tarafından alındıktan sonra  Suriye’ye gönderliyordu. Hal böyle olunca,Türkiye örgütlenmesinin polis tarafından denetim altında tutuldugunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Yurda döndükten sonra,  Antakya’da kaldıgım süre içersinde birkaç kez görüştügüm AHMET RENDE’den bir adet silah oldugunu biliyordum.

Bu durumun polis tarafından da bilindigine şahit oldum.Böyle bir durumda,yapabilecegm  tek şey; Örgütümün bu durumdan haberdar edilmesiydi.Üzerimde yakalanan isim ve adreslerden başlamak üzere yapılacak bir operasyonla ülke çapında örgütsel varlıgımızın büyük oranda çökertilecegi hissine dogal olarak kapıldım. Zaman kazanmak ve örgütü bu durumdan haberdar ederek karşı tedbirler almak, yapmam gereken tek çıkış yoluydu. Öyle degerlendirdim ve buna göre hareket ettim. 

İstanbula gelir gelmez , Suriye’deyken  gününü  ve saatini kararlaştırdıgımız randevu yerinde SARI( VEDAT) yoldaşla buluştum. Takip edilecegimizi  düşünerek yan yana gelmeden SARI önde ben arkada yürüyerek, kendisine herseyi anlattım. Olan biten herseyi teferruatına varıncaya kadar anlattım. Bir süre sonra takip edilmedigimize kanaaat gertirdkten sonra yan yana gelerek konuştuk. ‘’ Suriye’ye telefon etmesini yoldaşları uyarmasını’’ özellikle söyedim. Hiç bir ilşkiye ugramamasını, derhal Suriye’ye dönmesini ama,kesinlikle ALİ HAMAM kanalını kullanmamasını üstüne basarak anlattım. ALİ HAMAM’ın polis kontrolünde oldugunu getirip götürdügü herkesi polis’e rapor ettigini, kendisinin de polis tarafından bilindigini söyledim.

SARI(VEDAT) yoldaş, bana ‘’ Ülkeyi hemen terkedecegini ve yoldaşları aynı gün( biraz sonra) telefonla  haberdar edecegini, yurt dışına, Yunanistan üzerinden çıkacagını’’ söyleyerek ayrıldık. Ayrılmadan önce, banim bir süre daha ülke’de kalmam gerektigini,  hemen kayboldugum taktirde ülke çapında operasyonun başlayabilecegini,bunun geciktirilmesi için zaman kazanmak gerektigini , bu zaman içersinde  Suriye’deki yoldaşların, kongre çalışmaları da dahil,  herşeyi durdurarak, örgütün güvenligini almak için seferber edilmesini söyledim.

Son olarak SARI( VEDAT) yoldaşla aramızda ‘’ sahte bir randevu üzerinde anlaştık.  Bu randevunun sahte oldugunu ‘’ sakın olaki bu randevuya gelmemesini’’ üst üste defalarca tekrarlayarak uyardım.

Bu randevunun amacı şuydu. Eger SARI(VEDAT) yoldaş, yurt dışına çıkamadan yakalanırsa, benimle randevusu oldugunu polise bildirecekti. Ben, daha önce polise SARI’yı İstanbulda gördüm ve randevulaştık diye haber edecegim(!) için aranızda uyum olacaktı.

Sarı yakalamadan yurt dışına çıktı.  Polis  SARI(VEDAT) yoldaşı  belirttigim adres’te ( Antakya PTT önünde) beklerken Sarı, çoktan Suriye’ye geçmişti bile(!) SARI yoldaştan ayrıldıktan bir gün sonra, Yoldaşın anlattıklarını belki ciddiye almamışlardır diye, Suriye’ye telefon ettim. Mihrac Ural ile uzun uzun konuştum. Herseyi yeni baştan anlattım. Tüm ilşkileri durdurmalarını ve beni beklemelerini, ben  gelinceye kadar uzanabildikleri her yeri uyarmalarını belirttim. Mihrac ural bana, ‘’..Yoldaş hiç merak etme, SARI’nın haber verdigi dakikadan itibaren gereken herseyi yapıyoruz,bir an önce sag salim gelmeye bak’’ dedi. Her gün telefon ettim ve her defasında  uyardım, ‘’ ben oyalamaya devam ediyorum, sakın gevşek davranmayın, polisin hakkımızda bilmedigi birşey yok’’ diye üst üste uyarmaya devam ettim. Yanlış bir sey yapmamaları için,Bizzat MİHRAC URAL’ın kendisine, ‘’ Eger size telefon eder ve oraya gelmem için ‘’tekne’’(MOTOR) göndermenizi istersem, tamam gönderiyoruz diye cevap verin ama, sakın ha sakın göndermeyin diye özellikle belirttim. Ülkeyi terkedecegim gün geldiginde, polis sahilde  beni götürmek için gelen motor  ve yoldaşları beklerken ben üst taraftan ( dag yolundan) sınırı  yaya olarak geçmek için tedbirimi önceden de bu şekilde almıştım. 

Sadece Yurt dışını( Suriye) degil, görebildigim tüm yoldaşları uyardım. ‘’ Suriye’den aldıgım bir habere göre çok yakında örgütümüze yönelik geniş çaplı bir operasyon olacagını, herkesin şimdiden hazırlıklı olmasını, ev ve iş yerlerinde örgüte ait hiçbir belge bulundurmamalarını, olanları da derhal kaybetmelerini ‘’ söyledim. Örnegin; Antakya PTT önünde A.F.Çiler ile buluştum. Kendisine aynı şeyleri anlattım. ‘’ Yakında geniş çaplı bir operasyon olacagını, özellikle hanımı M.Ç ‘ye haber vermesini, tüm ilişkilerini dondurmasını ,yeni bir haber gelinceye kadar kesinlikle hiçbir şeyle ilgilenmemelerini’’ belirttim.

A.F.Çiler yanımda eşini telefonla aradı, ’’...Bak İbrahim sana  önemli bir şey söyleyecek’’ diye telefonu bana uzattı ve M.Ç  ile telefonla konuştum, aynı şeyleri tekrarladım. M.Ç.nin ‘’tamam’’ demesi üzerine tekrar A.F.ÇİLER’e olayın önemini belirtmek için ‘’kesinlikle bizden yeni bir haber gelmeden hiçbir şey yapmayın’’ dedim.İstanbul’da,  S.Yagmurdereli’nin evinde örgütsel dökümanlar oldugunu biliyordum(görmüştüm) bunların kaldırılması için haber verdim ve aynı şeyleri tekrarladım. Yeni bir haber gelinceye kadar kesinlikle pasif durumda kalmalarını belirttim.

Suriye’ye geldigim zaman bütün bunlar biliniyordu ve herseyi günü gününe konuşarak beraber yaptık.    

(Devam edecek)

Son Güncelleme: Pazar, 04 Ekim 2009 07:36