Şuanda 48 konuk çevrimiçi
BugünBugün710
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6682
Bu ayBu ay40419
ToplamToplam10156974
Suriye neden Vietnam değildir? (1) PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 17 Mayıs 2015 11:32


Suriye, Türkiye’nin Vietnam’ı olabilir mi sorusuna cevap aramadan önce, kavramı doğru kullanmak gerekir. Kavramları benzetme yoluyla kullanmak genellikle iyi sonuç vermez. Bir savaşın Vietnamlaşması ne demektir, önce bunu cevaplandırmak gerekir.

ABD’nin Vietnam’daki yenilgisinden hareketle türetilen bu kavramın üç özelliği bulunuyor:

Birincisi: bir ülke diğerini askeri olarak işgal etmiştir. ABD’nin Vietnam’da 550 bin askeri bulunuyordu.

İkincisi: savaşın Vietnamlaşması, savaşın uzun sürmesi ve kazanma ihtimalinin zayıf hatta hiç bulunmaması demektir. İşgalci güç bir dönem kazanma umuduna sahip olabilir ama zaman içinde –Vietnam’da olduğu gibi- kazanamayacağı görülür.

Üçüncüsü: İşgalci gücün işgal edilen ülkedeki savaşı uzadıkça işgalcinin kendi ülkesine yansıma ihtimali artar.

Vietnam savaşı ABD’ye karşı dünya çapında bir tepki doğurmasının ötesinde, ABD’de gittikçe yükselen savaş karşıtı protestolarla, o zamanlar varolan zorunlu askerlik yapmayı reddeden gençlerle ülke içini de etkilemeye başlamıştı.

Vietkong’un savaşı kazanmasındaki faktörlerden bir tanesi kendi başarıları idiyse, diğeri de ABD’de muhalefetin yükselmesi ve savaşın sürdürülemez duruma gelmesidir.

Bir başka örnek olarak Afganistan’ın SSCB’nin Vietnam’ı olduğu söylenir. Kızıl Ordu bu ülkede yeterli taraftar bulamamış, kırsal alanda egemenlik kuramamış ve ABD’nin de askeri olarak desteklediği Mücahitler karşısında yenilmiş ve ülkeyi terk etmiştir.

Savaş, kayıplar ve ağır masraf nedeniyle SSCB ekonomisi için de artan oranda yük olmuştu.

ABD’nin 2000’li yıllarda aynı ülkede Taliban’a karşı savaşı için ise aynı belirlemeyi yapmak mümkün değildir. Bu savaşın kazanılamayacağını ABD ve İngiliz subayları da belirtmekle birlikte savaşın bu ülkeler için Vietnamlaşmasından söz edilemez.

Aradaki farklılığı yine birkaç maddede sıralamak mümkündür:

Birincisi: savaşan tek güç değil, güçler koalisyonudur. Afganistan’da en fazla kayıp veren ABD olmakla birlikte, söz konusu olan koalisyon savaşıdır. Bu koalisyonda Türkiye de bulunmaktadır.

Vietnam’da ve daha önceki savaşta Afganistan’da ise ABD ve SSCB tek güç olarak bulunuyorlardı.

İkincisi: güçlü yerel aktörlerle yakın işbirliği söz konusudur. ABD, Vietnam’da Güney Vietnam’daki kukla hükümet vasıtasıyla Vietkong’a karşı seçenek oluşturmak istedi, ama başarılı olamadı. Dahası, savaş Kamboçya ve Laos’a da yayıldı.

SSCB’nin ise ülke içinde Afganistan Demokrat Halk Partisi dışında dayanabileceği bir güç bulunmuyordu ve bu partinin gücü de nüfusun azınlığını barındıran kentlerle sınırlıydı.

Taliban savaşı bölgesel olarak yaymak istedi ama başarılı olamadı. Özbekistan’da tutunamadılar. Savaş belirli oranda Pakistan’a yayılmakla birlikte ABD bu ülkede –Laos ve Kamboçya’nın aksine- güçlü bir yerel müttefik buldu.

ABD ve müttefiklerinin Afganistan’daki savaşı kazanmaları mümkün görünmüyor, bunu kendileri de kabul ediyorlar ve askerlerini de geri çekmeye başladılar.

Buna rağmen savaş sürüyor. Askeri teknikteki değişme savaşın ülkede çok sayıda asker bulundurmadan da sürmesini sağlıyor. ABD, Afganistan’daki savaşta insansız hava araçlarını (İHA) yoğun olarak kullandı ve kullanacaktır.

 

GÜÇLÜ BİR SAVAŞ ARACI OLARAK İHA

İHA’ların başlıca iki çeşidi bulunuyor:

İHA insansız ve görece küçük uçaktır. Belirli bir alanda dolarak fotoğraf çeker ve bunu da hemen bağlı bulunduğu merkeze iletir. Mekanizma şöyle işler:

Aranılan kişi ya da hedef alınacak yer bulunmuşsa, fotoğrafların iletildiği merkez hava ve kara kuvvetlerine haber verir ve bölgeye operasyon düzenlenir. Hemen anlaşılabileceği gibi, bilginin alınmasıyla askeri operasyon arasında zaman farkı bulunmaktadır ve bu da en az bir saattir. Operasyonun başarılı olabilmesi için arada geçen zamanda hedefin yer değiştirmemiş olması gerekmektedir.

İkinci tür İHA ise fotoğraf çekebilmesinin yanı sıra füze de atabilendir. Bu durumda merkeze bilgi iletilmesiyle hedefe operasyon yapılması arasındaki zaman farkı büyük oranda ortadan kalkar. Hedefin bulunduğu anlaşıldığı anda merkez elektronik olarak ateş emri verir ve İHA’dan atılan füzeyle hedef imha edilir.

ABD, Afganistan’da silahlı İHA’ları kullanıyor ve bu araç vasıtasıyla Taliban’ın önemli kadrolarını hedef alıyor.

İHA’nın etkili kullanılabilmesi öncelikle sağlam istihbarata bağlıdır. Bombanın nereye ve kime atılacağı bilinmezse, bombalamanın anlamı kalmaz. Bu nedenle hedef seçilecek kişi ya da grubun yerinin bulunabilmesi gerekir. Bunun için en önemli araç cep telefonlarının izlenmesidir.

Bir CIA yetkilisi İHA operasyonlarıyla ilgili olarak şöyle demişti:

“Biz kişileri değil cep telefonlarını vuruyoruz ve telefonun da hedef aldığımız kişide bulunmasını umut ediyoruz.”

Cep telefonu hızlı haberleşme vasıtasıyla kullanana önemli avantaj sağlar, savaştaki en önemli zorluk ise uydular aracılığıyla haberleşmeyi sağlayan telefonunun dinlenebilmesi ve yerinin bulunabilmesidir.

Taliban yöneticilerinin sürekli yer değiştirmesi ve aynı telefonu kullanmaması bu nedenledir.

İki tür İHA arasındaki büyük farkı anlatmak için Kandil’den örnek verilebilir:

Türkiye, silahsız İHA’ları İsrail’den satın alıyordu ve ardından kendisi de aynı aracı yapmaya yöneldi. İsteyen ülke İHA yapmakta zorlanmaz, Suriye’nin de İHA’ları bulunuyor.

Füze atabilen İHA ise ayrı bir teknoloji gerektiriyor ve ABD de bunu paylaşmıyor.

Kandil üzerinde sürekli İHA dolaştığını yazılan birçok yazıdan biliyoruz. Türkiye’deki merkez herhangi bir yöneticiyi İHA’nın çektiği fotoğraflardan tanıyınca hemen hava kuvvetlerine haber verilir, savaş uçakları kalkar ve ilgili hedef bombalanır.

Bu yöntem sonuç vermedi çünkü İHA’nın fotoğraf çekmesiyle bombalama arasında yaklaşık bir saat bulunuyor ve bu arada da ilgili hedef yer değiştiriyordu.

Türkiye, bu nedenle, ABD’den ısrarla silahlı İHA istedi ama ABD vermedi. Silahlı İHA ideal bir suikast silahıdır çünkü kişinin yükseklerden fotoğraflanmasıyla hedef alınarak ateş edilmesi arasındaki zaman farkı çok azdır.

ABD bu uçakları özellikle Afganistan’da ve sonra da Yemen’de örgüt yöneticilerini öldürmek için kullandı ve kullanıyor.

Silahlı İHA’nın bulunmadığı yerde helikopter kullanılıyor ama bu durumda hedef görece yakında olmak zorundadır. İsrail bunu Hamas yöneticilerine yönelik suikast eylemlerinde kullandı. Bilgi yöntemi aynıdır: istihbarat ve cep telefonu dinlemesi… Kişi muhafızlarıyla birlikte bir evde bulunurken ya da arabayla bir yere giderken savaş uçağı ya da helikopterin füze saldırısı sonucu ölür.

ABD’nin dün Suriye’de İslam Devleti’nin (İD) bir yöneticisini öldürmesinde de benzer yöntem kullanıldı. Helikopterle hedef kişinin yakınına özel askeri birlik indiriliyor ve saldırı gerçekleşiyor. Hatırlanacağı gibi Bin Laden’in öldürülmesinde de aynı yöntem söz konusuydu.

Bu yöntem ancak sağlam istihbarat elde edilmesi durumunda kullanılabilir. Özel askeri birlik kullanılması sonuçta silahlı İHA’ya göre daha garantilidir. İlkinde hedefi görebiliyorsunuz, ikincisinde ise görmenin sınırı vardır.

Afganistan savaşı başlangıcında ülke dağlarında dolaşan uzun boylu bazı kişiler Bin Laden sanılarak füzeyle öldürülmüştü.

Bin Laden’in yüzünün yeterince görülmemesi için kaldığı yerden dışarıya çıktığında geniş kenarlı şapka kullandığı basında yer almıştı. İHA fotoğraflarının çözünürlük derecesi oldukça yüksek ama kişinin kim olduğu belli olmazsa ulaşılan bilgi de yetersiz kalıyor.

Vietnam savaşı sırasında bulunmayan İHA tekniğiyle savaşta önemli değişiklikler oldu. Bu savaş aracı sayesinde insan kaybı önemli oranda azaldı çünkü düşürebilseniz bile sonuçta pahalı bir hava savaş aracı kaybedilmektedir; insan kaybı yoktur. Bir ülkeyi işgal etmeden ya da orada az asker bulundurarak savaş yürütmek mümkündür. Önemli olan o civarda askeri bir üssün –ya da uçak gemisinin- bulunmasıdır. İHA’lar buradan kalkar ve yönetilirler.

Hiçbir savaş piyade bölgeye girmeden kazanılmaz, ama rakip önemli oranda zayıflatılabilir ve piyadeye –özel askeri birlik gibi- daha az sayıda ihtiyaç olabilir.

Buradan hareketle ABD’nin Suriye’deki savaşa Afganistan’daki gibi doğrudan girmediğini söylemek mümkündür. Suriye’de Esad rejiminin yöneticilerine karşı silahlı İHA’lar kullanılmadı ya da İD yöneticisine yönelik olarak yapıldığı gibi nokta eylemleri gerçekleştirilmedi.

Yazının bu ilk bölümü genel bilgi çerçevesinde düşünülebilir. İkinci bölümde ise Suriye’deki savaş özeline geçilecektir…