Şuanda 32 konuk çevrimiçi
BugünBugün2180
DünDün2801
Bu haftaBu hafta8701
Bu ayBu ay29703
ToplamToplam10191757
Dikkatimi çeken bir yoruma açıklık... PDF Yazdır e-Posta
Hasan Cabir tarafından yazıldı   
Salı, 05 Temmuz 2016 19:27


 

 

DİKKATİMİ ÇEKEN BİR YORUMA AÇIKLIK

Uzun zamandan beri gerek sol içi şiddet gerekse de örgüt içi hesaplaşma konusunda ilk adımı attık. Bu konuda yıllar önce uzun uzadıya yazdık. İç hesaplaşmamızı yaptık. Geçmişimiz ile yüzleştik ve suç işleyenleri devrimci kamuoyu önünde teşhir ederek, düşüncemizi açık yüreklilikle dile getirdik. Sosyal medyada sorumluluğun bilincine olan kimi arkadaşların yorumlarını uzun zamandan beri elimden geldiği kadarda zamanım oldukça takip ediyorum. Takip etiğim yorumlar içinde Yaşar Selcuk isimli duyarlı bir arkadaşın dikkatimi çeken yorumu aynan aktarıyorum.

(…)12 Eylül 1980'den sonra devrimci örgütler ile kitleler arasında, hatta aynı örgütlenme içinde olanların kendi aralarında veya yöneticileriyle aralarında büyük güvensizlikler oluştu. O tarihten bu yana devrimciler bu sorunu aşmaya çalıştılar, aşamadıklarından dolayı sisteme karşı ciddi bir muhalif olamadılar, kitleselleşemediler. Birçok sorunu aşıyorsun ama güven sorununu aşamıyorsun çünkü güvenmek öyle zor bir şey ki gitti mi geri asla dönmüyor, orası hep boşluk kalıyor.

Bugün bile güveni mayalıyoruz. Güven, bir örgütlenmenin görünmeyen en önemli temel direğidir. Bundan dolayı söylediğimizi yapıyor, yaptığımızı söylüyoruz.(…)” Arkadaş güzel bir konuya parmak basmış. Güven sorunu başta bir yapılanmanın olmazsa olmaz koşuludur. Yoldaşlar arasında olması gereken ve de bir örgütün belini dik tutabileceği bir sorundur. Ülkemizdeki sol hareketlerin günümüze kadar halen geçmişin iç hesaplaşmasını yapmaktan, yapılan hataların öz eleştirisini vermekten çekindikleri aşikardır. Tam tersine sol hareketler geçmiş dönemde yaptıkları hataların hesabını vermedikleri gibi, bu hataların üzerine hasır çekerek kapatmaya çalışmıştır. Bundan dolayı bugün bile aynı yapılanmaların içinde bu güvensizlik sürüyor. birçok insan geçmiş hatalar yüzünden etkilenerek devrimci mücadeleye güvenlerini yitirmiş, kendi kabuğuna çekilerek hayatını sürdürmektedir. Kimi yerde feodal ilişkilerin belirleyici olduğu sol hareketlerin içinde yapılan yanlış ve hatalar görmezden gelinmiş, sol içi ihanetleri bile teşhir ve tecrit etmekten bile çekinilmiştir. Ben eleştirmem ben bu arkadaşla cezaevinde yattım vs vs diyerek kimi tasfiyeci hatta örgüt yıkıcılarına karşı tavır almaktan bile çekinilmiştir. Aman ben kötü olmayım ilişkim bozulmasın vs sözler açıklamalar yaparak hataları daha da fitleyerek tavır aldıklarını bilmek gerekir.


Sonunda devrimci hareketin neden bu kadar güvensizlik yaşadığını başta aynı yapıdan olsun veya olmasın önemli olan açık yüreklilikle eleştirmek ve devrimci tavrı koyabilmektir. İmam Kılıç yoldaşın dediği gibi; “(..)Mücadeleyi geliştirmek, yoldaşlığı geliştirmekten geçiyor. İçinde geçmekte olduğumuz süreç devrimcilere daha ağır görevler yüklüyor. Bu zorlu ama bir o kadarda onurlu devrimci görevlerin yerine getirilmesi yoldaşlık bağlarının sağlamca örülmesi ve bunun gereklerinin yerine getirilmesiyle bağlıdır. Bundan da öte, ülkemizdeki anti-kapitalist tüm yapılanmaları bir araya getirecek sistem muhalifi bir ortak aklın harekete geçmesi gerekmektedir. Aksi halde birikmiş toplumsal sorunları çözecek devrimci bir atılımı yerine getirmek ve emin adımlarla ileriye doğru yürümek söz konusu olamaz. Dahası, küçük olsun benim olsun mantığını aşmamış, parçalı bir duruşta ısrar etmek; kendini tekrarlayan, çoğulculuğu dışlayan despotik anlayıştır. Böylesi anlayışlardan devrimci gelişme beklenemez ve böylesi yapılarda yoldaşlık ilişkileri de sağlamca örülemez.

Ülkemiz devrimcilerinin kavrayamadığı, devrim yoldaşlığı esprisidir. Bu örgüt yoldaşlığını aşan bir anlayıştır ve adı da siper yoldaşlığıdır. Ortak hedefe ortak yönelmenin yoldaşlığıdır. Geliştirilmesi gereken bu yoldaşlıktır. Bugün hala Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin siper yoldaşlığını kavrayamadığımız ve kavratamadığımız için, onların emeklerini yüzlere katlayacak bir emek vermiş olmamıza karşın, onları aşamamanın sancısını yaşıyoruz. Artık nostaljik bağlılığın ötesine geçilmeli ve onların ayrı örgütsel yapılarda olmalarına karşın, birbirleriyle siper yoldaşlığı yapmış olması doğru anlayışını içselleştirilmelidir.
Bunu sağlamanın yolu ise geçmişimizle doğru bir bakış açısıyla hesaplaşmaktan geçiyor. Sadece geçmişimize güzellemeler yaparak geleceği kuramayız. Söz konusu ettiğimiz yoldaşlık ilişkilerine zarar veren ve içini boşaltan kendini dayatmacı, örgütleri bölücü, parçalayıcı eğilimlerin acımasızca eleştirilmesi gerekiyor. Devrimci ahlaka, yoldaşlık hukukumuza uygun olmayan anlayışlar mahkum edilmelidir. Devrimci örgütler arası çatışmaları körüklemiş, örgüt içi çelişkileri şiddetle çözen anlayışlarla hesaplaşıp, bu suçları işleyenler teşhir ve tecrit edilmeden devrim yürüyüşü yapıyoruz demenin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Devrimci, değiştirici ve dönüştürücü bir anlayışın sağlıklı bir zemin üzerinde yükselebilmesi için, geçmişi ile doğru temellerde hesaplaşmış, örgütsel yapılara yabancı düşman sızması ideolojik yaklaşımları mahkum etmiş kolektif bir bilinç, ruh ve irade gücü ortaya çıkarmak ve yeniden bu sağlam zemin üzerinde devrime öncülük edecek siyasal iradeyi oluşturmak gerekiyor. (Engin Erkiner.org06 Aralık 2014 09:24(..)” Yalan söylemek, konu ne kadar küçük olursa olsun güvensizliğe neden olacaktır. Kendisine yalan söylendiğini gören kişinin güven duygusundaki sarsılma sonradan çok zor tamir edilir. Dolayısıyla yoldaşlar birbirine her konuda açık ve net olmalıdır.

Dolayısıyla bu gün halkımızın ve yoldaşlar içinde güvensizliği yıkmanın yolu, açık sarsılmayan bir güveni yaratmak başta kendimizi yenilemekten ve geçmişin tüm hatalarından arınmak için geçmişin hesaplaşmasını yapmaktan bulunan her alanda dik durmayı olumsuzlara karşı açıkça bir devrimciye yakışır bir şekilde hiç bir çıkar beklemeksizin tavrını, devrimci tavrını koymaktan geçer. Yaşar Selcuk arkadaş önemli bir konuya parmak basmasına rağmen bu sorunun esas kaynağını ve bu güvensizliğin getirdiği sorunu açmayarak bir anlamda muğlak bırakarak, geçmişin hata ve eksiklerinin gerek kendi yapısında, gerekse de başka yapıların hatalarını koymakla daha anlamlı olacağına inanıyorum.

 

Son Güncelleme: Salı, 05 Temmuz 2016 19:28