Şuanda 60 konuk çevrimiçi
BugünBugün397
DünDün2801
Bu haftaBu hafta6918
Bu ayBu ay27920
ToplamToplam10189974
İşler yoğun... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 27 Temmuz 2016 22:47


Üniversite kapanınca kafamı rahatça yazacaklarıma verebilirim diye düşünmüştüm ama ne gezer! Böyle olmuyor ama böyle yapmam gerekiyor. Şubat’a kadar her biri 150 sayfa civarında iki kitap yazmam gerekiyor. İlki, bizim bir çeşit alameti farikamız olacak ve kapitalizme karşı demokratik devrim konusunu işleyecek. Yaşanmış sosyalizm deneyini, sosyalist ülkelerde burjuvazinin komünist partilerinden doğmasını ve devleti soyarak 1989 sonrasında hızla zenginleşmesini incelemek gerekiyor.

Bunun ardından işçi sınıfının 20. yüzyıl devrimlerinde oynadığı gerçek rolün incelenmesi geliyor.

Hepsini anlatmayayım ama açık olan şudur: şunları yapmalıyız türünden şeyler söylemenin anlamı yoktur. Söylenenler gerekçelendirilmelidir. Bu gerekçelendirmenin de iki temel kaynağı vardır: tarihte ne oldu ve dünyada 1990 sonrasında yaşanan büyük kitle hareketleri,  ayaklanma ve devrim deneyimleri…

Yeni ancak bunların değerlendirilmesinin üzerine oturursa anlam taşır, aksi durumda iyi niyetli gevezelik olmanın ilerisine gitmez.

Bizdeki gibi skolastikliğin solda da etkin olduğu bir toplumda yeni olana özellikle  itirazlar olacaktır. Normaldir, ama itiraz edenlerin bunun gerekçesini getirmesi gerekecektir. Kitaplardan alıntı yaparak gerekçe üretilmez. Yaşanmışın bilgisi şudur ve bu bilgiden de şu sonuç çıkar denildiğinde itiraz ancak iki temelde mümkün olabilir: ya yaşanılan bu değildir, denilecektir, ki bunu söylemek epeyce zordur. Ya da yaşanılandan bu sonuç çıkmaz, denilecektir, bu durumda başka nasıl bir sonuç neden çıkarılabilir, ortaya konulması gerekecektir.

Neyi savunursak savunalım, ezbere konuşmayacaksak bu temelde hareket etmek zorundayız.

İkinci kitabın da konusu belli ama ilki çıktıktan sonra yazarım.

Yazılacak konuyu bilmek yetmiyor, bilinenin sıraya konulması, arada mutlaka var olan eksiklerin görülüp gerekli okumalarla tamamlanması gerekiyor. Durmadan da bir şeyler çıkıyor.

Yugoslavya deneyini eskiden beri merak ederdim. Hitler Almanyasına karşı partizan savaşını geliştirerek İkinci Dünya Savaşı sürecinde iç dinamiğiyle devrim yapabilmiş tek ülkedir. Bulgaristan ve Arnavutluk’ta da iç dinamik vardı ama Yugoslavya kadar değildi. Bu ülkede federal bir sistem kurulur, işletmelerde özyönetim etkin olur ve 1945-1970 arasında sistem iyi çalışır, sonra tökezlemeye başlar ve 1990’lı yıllarda cumhuriyeti oluşturan farklı halklar arasında dışarıdan ve özellikle Almanya tarafından da kışkırtılan iç savaş başlar. Yugoslavya yok olur, değişik cumhuriyetlere bölünür.

İç savaşın Tito zamanından gelen önemli iç dinamikleri vardır ya da savaş esas olarak dış müdahaleyle çıkmamıştır.

Konuyu eskiden beri merak ederdim ama iç savaştaki iç dinamik konusunda temel bazı bilgilerin ötesinde de bilgim bulunmuyordu. Belgrad Üniversitesi’ndeki öğrencilerin 1968’de büyük bir hareketlenme yaşadıklarını biliyordum, ama bu kadar.

1968 kapitalist ülkeler ve bu arada da Türkiye ile sınırlı değildir; sosyalist ülkelerde de farklı bir 68 vardır. Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya ilk sayılabilecek örneklerdir.

Ağustos 1966’da başlayan Çin’deki Kültür Devrimi de kendi özgünlüğü içinde bu kapsamda değerlendirilebilir mi; bilmiyorum.

Kültür Devrimi’nin 50. yılındayız. Ortalık inceleme ve yayın dolu…

Zamanında Sovyet sosyalizmine karşı alternatif olarak geniş bir kesimi kısa süreli de olsa etkilemiş önemli bir olaydır. Mao’nun 1976’da ölümüyle Çin Halk Cumhuriyeti’nde hakim politikanın büyük oranda değişmediği, daha sonraki Deng Xiaoping zamanındaki dışa açılmanın, büyük yabancı yatırımları çekmenin köklerinin daha öncesinde olduğu ancak bu devrimin dinamikleri incelenerek anlaşılabilir. Çin’in bu dönemi üzerine okudum ama yeterli değil.

Çok hoşuma giden kitaplar çıkıyor. 120-150 sayfa ama içinde konuyla ilgili her şey var. Kitaba geniş bir de kaynakça eklenmiş. Daha ayrıntılı bilgi isteyen bunlardan okuyabilir…

1966-1976 Çin Kültür Devrimi adlı kitap da böyle… 130 sayfa ama konuyla ilgili temel bilgi bulunuyor. Yazan da Çince bilen, Çin’de tarih ve politika konusunda ders veren bir öğretim üyesi…

Bizim de bu tür kitapların yayınına yönelmemiz gerekiyor. 160 sayfalık Mülteciler-Göçmenler’i bu anlayışla hazırlamıştım. Almanca kitaplardaki harfler daha küçük olduğu için aslında onların formatında 120 sayfa kadar sayılır. Konuyla ilgili yoğun ve sistematik bir anlatım, temel bilgiyi fazlasıyla veriyor.

Yugoslavya derken nereye geldik!

Almanya solunun önemli yayın organlarından Argument’in 317. sayısı (dergi kitap formatında 58 yıldır yayınlanıyor) Yugoslavya denelimi konusuna ayrılmış. SSCB’den farklı bir deney ve hemen okumam gerekiyor.

Bu hafta sonu da Nuçe TV’deki programa katılacağım. Pazar günü Avrupa saatiyle 13.30’da ve neyse ki yolda iyi okumak gibi bir alışkanlığım bulunuyor.

Sitedeki yazılarımın diyelim bir ay kadar süreyle azalacağını belirteyim.