Şuanda 50 konuk çevrimiçi
BugünBugün486
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6458
Bu ayBu ay40195
ToplamToplam10156750
Rojava'da gerçekçi olmak... PDF Yazdır e-Posta


 

 

Politikada gerçekçi olmanın önemli şartlarından bir tanesi, başarısızlık üzerinde olduğu kadar hatta ondan daha fazla başarı üzerinde düşünmektir. Başarılı olduk ama hangi şartlarda? Bu şartlar halen sürüyor mu, yoksa değişti mi? Bunları dikkate almadan “nasıl olsa başarılıyız” anlayışıyla devam ederseniz, başarının tersi olur.

Türkiye’nin ÖSO’yu destekleyerek ve İslam Devleti’ni (İD) hedeflediğini iddia ederek Kuzey Suriye’ye girmesi, Cerablus’un İD’den alınmasının asıl amacı PYD’nin iki Kürt kantonunu birleştirmesini engellemektir. İki kanton arasına ÖSO ve –çekileceğini açıklasa bile burada kalacak olan- Türk ordusu yerleşmiştir.

Kuzey Suriye’deki Kürt kantonlarının birleşmesi bilinmeyen bir geleceğe ertelenmiş durumdadır.

PYD-YPG’nin askeri gücü bellidir. Karışık bir bölgede askeri gücünüzün üzerinde bir konuma gelmişseniz, bunu ancak o alandaki büyük güçlerden en az birisinin desteğini sağlayarak yapabiliyorsunuzdur. Bu güç de ABD’dir.

Kuzey Suriye düz bir alan, dağlık değildir. Burada yapılan gerilla savaşı değil, açık arazideki alan savaşıdır. Böyle bir savaş hava kuvvetleri ve zırhlı birlikler olmadan başarıyla yürütülemez. Kahramanca savaşmak bu teknik eksikliği kapatamaz.

Ne kadar kahramanca bir savunma yapılmış olursa olsun ABD bombardımanı olmasaydı Kobane İD’nin eline geçerdi.

Aynı şekilde PYD’nin İD’ye karşı peşpeşe başarı kazanmasında ABD bombardımanının, ABD ordusu tarafından PYD militanlarına eğitim ve silah verilmesinin büyük payı bulunuyor.

Birkaç on bin kişilik bir askeri güç sonuçta askeri bir güçtür ama alandaki büyük güçlerden en az birisinin desteğini almadan başarı şansı yoktur.

“YPG-PYD, ABD emperyalizmine karşı tavır almalıdır” söylemi, ya geri zekalı ya da Kürt düşmanlığını anti emperyalizm görünümü altında saklamaya çalışanlara aittir. ABD veya Rusya Federasyonu ya da ikisinin birden desteğini almadan bu bölgede savaşamazsınız. Kazanabileceğiniz başarı kısa süreli ve sınırlıdır.

ABD bölgede mümkün olduğu kadar fazla politik aktör bulunmasını, bunların birbiriyle savaşmayı sürdürmesini, hiç birisinin fazla güçlenmemesini istiyor. Bir dönem İD’ye ses çıkarmadı, sonra fazla güçlenmesine karşı harekete geçti. Aynı anlayışın PYD için de uygulanacağını görmek gerekir.

Türkiye böyle bir operasyonu ABD ve Rusya Federasyonu ile anlaşmadan yapamazdı. Başka bir ifadeyle, PYD ile destekçilerinin arası biraz açılmadan bu operasyon yapılamazdı.

Bağırıp çağırmalar, Facebook kahramanlıkları anlam taşımaz.

PYD’nin yeniden ilerleyebilmesi Türkiye ile ABD arasındaki ilişkinin biraz gevşemesine bağlıdır.

Olabilir de, olmayabilir de…

ABD de Rusya Federasyonu da, İran da ve ne kadarı kalmışsa artık Suriye yönetimi de kendi çıkarını düşünecektir. Güney Kürdistan’da Kürtlerin çıkarları, ancak bu çıkarların arasından giderek, ilişkileri sürekli gözeterek yol alabilir.

Alanda güçlü olanla birlikte yükselirsin, gerekli yükselmeyi sağlayınca başka bir güçle birlikte eski müttefikine karşı çıkarsın, bir süre de bu güçle birlikte yükselirsin…

APO’cu politikanın esası budur.

Hatırlarsanız bir dönem Türkiye ile birlikte yükselmek hedeflenmişti.

“Türkiye Kürtlerle barışırsa Ortadoğu’nun en güçlü devleti olur. Misak-ı Milli sınırlarını birlikte yeniden çizebiliriz” söylemi bunu amaçlıyordu.

Böyle bir politikanın başarı şansı bulunmuyordu çünkü PKK-PYD ve Türkiye’nin anlaşması bölgede sınırlı bir geçerliliğe sahiptir. İran, Suriye ve Barzani Kuzey Suriye’de geniş bir özerklik oluşumuna karşıysa, Türkiye ile tam anlaşma sağlansa bile –olacak şey değildir- ABD de karşıya alınırsa, bu projenin şansı olmayacaktır.

Türkiye çıkarlarına aykırı olduğu için böyle bir anlaşmaya girmedi, girseydi bile başarı şansı yoktu.

Aynı anlayış bir dönem ABD ile uygulandı: biz İD’ye karşı savaşırız, sen bizi destekle, bölgede birlikte yükselelim…

Bu anlayış da sınırına dayanmış bulunuyor.

ABD, doğaldır ki, çıkarını düşünecektir. Bölgede kimse fazla güçlenmesin, müttefiklerimizle sorun yaşayabiliriz ama ciddi gerginlikler olmasın ya da başka bir deyişle Türkiye ve Barzani’nin tutumu önemlidir.

Durum budur…

Bir başka durum ise Türk ordusunun durumudur.

Darbe teşebbüsünün ardından yapılan önemli tasfiyeler sonucu ordu eski durumunda değildir. Bu operasyonun orduya moral olması tamamen görüntüdedir çünkü büyük bir askeri operasyon değildir. İD çatışmayıp Cerablus’u terk etti, PYD’nin ABD bombardımanı olmadan açık alanda düzenli orduyla açık çatışmaya girmesi zordur. Bu nedenle başarılı büyük operasyon propagandası için PR çalışmasıdır denilebilir. Public Relations ya da halkla ilişkiler çalışması… Durumu olduğundan farklı gösterme çalışması…

Bu kadarcık operasyonu bile yapamasaydınız, İran ve Lübnan Hizbullah’ı sayesinde ayakta duran Suriye ordusuna dönerdiniz…

Gerçekçiliğin bir başka boyutu da “Erdoğan’ın sonu” söyleminden vazgeçmektir.

PKK-PYD, AKP ve Erdoğan’ın sonu için önemli bir faktördür ama kendi başına başarı şansı yoktur.

İnsanın kendi gölgesinin boyunu her zaman iyi hesaplaması gerekir.

Başkasının gölgesinde yürürken o büyük gölgeyi kendi gölgeniz sanmaya başlarsanız –sık düşülen bir yanılgıdır- gün gelir kötü şaşırırsınız.

Yüzde yüz gerçekçi olmak mümkün değildir ama olabildiğince olmak hele de Ortadoğu gibi dost ve düşmanın sürekli değiştiği bir alanda son derece önemlidir.