Şuanda 149 konuk çevrimiçi
BugünBugün1704
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7676
Bu ayBu ay41413
ToplamToplam10157968
tarihsel hainler: mihrac ural ve ali hamam PDF Yazdır e-Posta
Ibrahim Yalcin tarafından yazıldı   
Cuma, 21 Ağustos 2009 18:11


 

Mihrac Ural  ve Ali Hamam ilişkisini yazdıktan sonra Mihrac’ın cılgınlaştıgı(!) anlaşılıyor. Oysa bunlar yeni degil,20 sene önce de yazdım. 20 sene önce, Milliyet gazetesinden  RAFET BALLI  ile röportaj yaptım ve anlattım. Örgütümüz üyelerini uyarmak için, Mihrac soytarısını tanımayanların, ihanet tuzagına düşmemeleri için uyarmak için yazdım. Mihrac Ural bütün bunları biliyor ve o zaman bana verdigi cevap’ta farklı şeyler vardı. Örnegin Ali Hamam için gerekli tedbirlerin zamanında alındıgını yazıyordu. Ben bütün bunların yalan oldugunu, Ali Hamam adlı polis işbirlikcısı ile ilişkilerinin devam ettigini biliyordum. Bana verdigi son cevaplarında  haklı oldugumu teyit ediyor(!) Ali Hamam için methiyeler yazmış. Polis’te nasıl direndigini, aynen kendisi gibi ‘’ ser verip sır vermedigini’’(!) anlatıyor. 

 

 Ali Hamam’ı savunuyor. Karanlıkta yüzlerini dahi görmedigi insanları almiş ve yine karanlıkta yüzlerini dahi görmedigi insanları emin şekilde taşımıştır diyor. Ali Hamam not almasını dahi bilmezmiş, okur yazar  degilmiş. Kimseyi ne tanıma, ne takip etme,nede önceden kimin geldigini polise bildirme durumu yoktur.Tüm kaçakcılar gibi o da bildirilen bir noktada yoldaşları alır ve ulaştırılması gereken noktada bırakırmış(!) Üzerinde ne bir telefon nede bir iletişim cihazı taşımazmış.Silah bile taşımazmış. Ali Hamam İ.Yalçın’ın yüzüne karşı ‘’ Hocam’’ bu adamı gözüm tutmadı diger yoldaşlara benzemiyor çok tehlikeli herşey olabilir demiş. Ali’yi İbrahim yalçın degil. İ.Yalçın’ı Ali Hamam sorguladıymış.(!) Ali örgüt yataklıgından zindan yatmış yogun işkencelere ragmen direnmiş hiçbir sırrı deşifre etmemiş... İ.Yalçın dışında bu adamı hiçkimse suçlamıyormuş. Bravo dogrusu. Kuyrugu kapana sıkışan Mihrac Ural her seferinde oldugu gibi  yine yalanlarını yalanlarıyla kapatmaya çalışırken kendini ele veriyor. Hani Ali Hamam hiç birseyi bilmiyordu. Hani bu adam getip götürdügü kişilerin yüzlerini dahi görmüyordu. Hani, bir noktadan alıyor bir noktaya bırakıyordu.Not almasını dahi bilmiyordu hani. Ve böyle bir adam beni sorgulamış(!) öylemi? Üstelikte yüzüme karşı mihrac Ural’a ‘’ hocam’’ ben bu adamdan şüpheleniyorum(!) demiş. Hani bu adam zavallı biriydi? Zavallı dedigin bu adam işkence görmüş, örgüte yataklıtan hapis yatmış ve HİÇ BİR SIRRI DEŞİFRE ETMEMİŞ(!) Demek ki bu zavallı adamın bildigi sırlar varmış öylemi...?

             Ali Hamam ve Mihrac Ural arasındaki ilişkinin ne düzeyde oldugu Mihrac Ural’ın bu kişiye ‘’ gögsünü siper ‘’ edercesine savunmasından anlaşılıyor. Ali Hamam da tıpkı Mihrac Ural gibi ser verip sır vermedigine göre demek ki ben yanılmışım(!)

            Tek bir şey söyleyecegim. MİHRAC URAL tarafından ALİ HAMAM vasıtasıyla Türkiye’ye getirilip götürülen yoldaşlardan bir tek kişi çıksın söylesin. Desin ki ‘’ Ben Mihrac Ural Vasıtasıyla ve Ali Hamam kanalıyla sınırı geçtim ve yakalanmadım’’ Bunu söyleyebilecek tek bir ACİLCİ varmı? Ben söylüyorum. YOKTUR. Yakalanmayan hiçkimse yoktur. Mihrac Ural’ın Ali Hamam’ı savunmak zorunda kalmasının altında yatan sıkıntı da buradadır. Savunmak Zorundadır. Tacettin Sarı’yı nasıl savunmak zorunda kaldıysa Ali Hamam’ıda savunacaktır. Buna mecburdur. İp’in ucu bir kaçarsa  bütün pisligi orta yere serilecektir çünkü. MEHMET AGAR sıkıysa çeteleri savunmasın(!), onlar için, Türkiye sevdalısı milliyetci vatanperverler diye övgüler düzmesin bakalım.  Övgüler düzmek, savunmak zorundadır. Savunmadıgı zaman bunlardan birisi çıkacak ve EVET diyecektir. ‘’ Evet bizler bu pisligin içersindeydik’’ diyeceklerdir. Korku budur işte. Başka söze ne gerek...

           Ali Hamam’ı tanıyan bütün yoldaşlara buradan sesleniyorum.Susmayınız. İçimizdeki şeytanları ifşa ediniz. Bunu yapmadıgınız sürece, Mihrac soytarısı degerlerinizi çignemeye, gözünüzün içine baka baka soytarılık yapmaya devam edecektir. Buna fırsat vermeyiniz.

Mihrac Ural adlı şaklaban soytarı, sözüm ona beni muhatap almıyor(!) Her nedense yazdıgım her yazının ardında uykuları kaçıyor ve anında cevap yazıyor. Gerçekleri yazdıgımı biliyor çünkü. Gerçeklerin korkusu müthiş olur. Tedirginlik, panik ve korku’yu yalan yazıcılıgı ile kapatmaya çalışmak mümkün mü?. Kapatamayacagını çok iyi biliyor ve en azından anı kurtarmak ve üzerine çöken ‘’karabasan’’kabusundan psikolojik olarak bir an da olsa sıyrılarak rahatlamak,nefes almak istiyor.  Benim yazdıklarımı aklınca çarpıtarak yazıyor ve kendi çarpıttıgı yalanlarına cevap veriyor.

            Sinan yoldaş için, ‘’MK üyesi’’dir dedigimi yazıyor. Ben böyle birşey mi dedim? Hayır. Benim söyledigim; Sinan yoldaş’ın, benim önerim üzerine ve tüm MK üyelerinin de onayı ıle örgütümüzün MARMARA  bölgesi ve TÜRKİYE sorumluluguna atanmış oldugudur. Bu yalan mı?

       Aynı şekilde SARI VEDAT yoldaş için de söylediklerimi çarpıtarak, söylemedigim şeyleri söylemişim gibi yazarak aklı sıra cevap(!) veriyor.Bu bir panik havasıdır. Bu korkunun bir ifadesidir. Bu kaçıştır.Çıktıgı yere kadar peşinde olacagız... Sarı VEDAT ülkeye döndükten sonra git – gel yada ‘’ Türkiye Sorumlulugu’’ üstlenmek gibi hiç bir zaman görev almamıştır diyor.  Adama sormazlarmı peki, behey soytarı, Sarı Vedat Türkiye’ye gittikten sonra elbette böyle bir sorumluluk almadı. Almadı çünkü, Seni terketti ve ilişkisini kesti. Oysa sarı Vedat yoldaş da tıpkı Süleyman yoldaş gibi Kongre öncesi dönemde Türkiye’ye gidip gelen ve tüm ilşkileri dolasarak örgüte ‘’ rapor’’ eden  yoldaşımız degil miydi?  Ben hapisten çıktıgım zaman, taa köyüme kadar yolladıgın kişi Vedat yoldaş degil miydi? Bütün Türkiye’yi dolaşan ve kongre hakkında bilgiler veren,haber götüren getiren Vedat yoldaş degilmiydi?                          

 Buradan Vedat yoldaşa sesleniyorum, Benim, ‘’ Devrimci katili Mihrac Ural’a cevap’’ olarak yazdıgım ve 6 bölüden oluşan yazıda, kendisiyle ilgili olarak yazdıgım bölümlerin tek bir cümlesi dogru degil  diyebiir mi?

               Mihrac Ural ne yazıyor peki?  Örgüt arsivinde böyle bir karar yok diyor.Kimse kusura bakmasın agzımı bozarak konuşmak zorundayım. ‘’ Yesinler senin o arşivlerini ulan soytarı’’ diyecegim... Dikkat ediniz, benim degil, bu el yazıları İbrahim Yalcın’ındır muhtemelen Halep’de yazmıştır diye  inkar ettigi el yazılarını yayınladıgım zaman  hiç ses çıkartmadı ve sanki öyle birşey yazmamış gibi unutturmaya çalıştı. Tekrar ediyorum. Bu el yazısı belgenın ( MİT’na yollanan isim listesi) kime ait oldugunu adli tıp yada istedigin bir kurulda inceletmeye ve kime ait oldugunu tespıt etmeye var mısın? Merak etme tüm masrafları ben karşılayacagım. Sen yeterki kabul et. İşte o zaman herkes ögrenecek, kim yalan söylüyor kim dogruları yazıyor. Bu kadar tartışmaya ne gerek, varım de, hersey acıkca ortaya çıksın. Kimin polıs oldugu kimin MİT hesabına çalıştıgı tespıt edilsin. Hadi bakalım bir ses ver...

        Bugüne kadar ne yazdıysam, Mihrac Ural adlı soytarı hemen , ABDULLAH ÖCALAN isminin ardına sıgınmaya çalışarak kendince kaçıp kurulabilecegi bir sıgnak arıyor. Suçluluk telaşıdır. Korunma içgüdüsüdür. İhtiyacı oldugunun farkında... Apo için de böyle derlerdi diyor. Başkan Öcalan yemeğimizi tercih ederdi diyor. Güvenlik açısından en güvenli yer olarak evimizi bilir orada yatardı diyor. Bu zavallıya güler misin kızar mısın.

Daha önce yazdım. ‘’Abdullah Öcalan mektubu Mihrac Ural’ı kurtarır mı’’ diye yazdıgım bir yazıda, Öcalan mektubunun tamamını yayınladım. Abdullah Öcalan tarafından Suriye ıstıhbarat örgütü, MUHABARAT’ın bir elemanı olarak görülen ve öyle degerlendirilerek ilişki kurulan Mıhrac Ural soytarısının; PKK Genel sekreterini, sıkıştıgı her yerde arkasına saklanabilecegi bir sıgınakmış gibi  ufacık beyni ile kullanmaya cüret etmesine daha fazla müsammaha gösterilmemelidir. Soytarılıgın da bir sınırı olmalıdır.

         Mihrac Ural adlı ‘’sekreter’’ bozuntusu, azılı bır devrim düşmanı ve onlarca devrimcinin katilidir. Suç ortakları vardır. Tacettin Sarı gibi hain işbirlikcileri vardır. Bu ikili ‘’tarihsel hain’’bir başka yazının konusudur.

 İbrahim Yalçın.

Son Güncelleme: Cumartesi, 03 Ekim 2009 21:39