Şuanda 52 konuk çevrimiçi
BugünBugün768
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6740
Bu ayBu ay40477
ToplamToplam10157032
100. Yıl Yazıları (3): Tek Ülkede Sosyalizm PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 09 Mart 2017 19:45


Marx-Engels zamanından beri sürekli tekrarlanan saptamayı biliyorsunuz: sosyalizm dünya çapında olur, tek ülkede olmaz.

100. yıl ile ilgili önceki iki yazıda “dünya çapında” belirlemesinin ne anlama geldiğini ve buradaki “dünya”nın dönemlere göre değiştiğini açıklamıştım.

Marx-Engels’in “dünya” ile kastettikleri dönemin kapitalist merkezleriydi. Öncelikle İngiltere ile Fransa, ardından Almanya idi. Bunlara çevredeki ülkeler de katılsa bile sözü edilen “dünya” insanlığın yüzde 10 kadarını barındıran bir dünya idi. Bu dünyada Çarlık Rusyası, Osmanlı İmparatorluğu, ABD ve Güney Amerika ülkeleri bulunmuyordu. Kalan ülkeler İngiltere ve Fransa’nın sömürgesiydi. Çin birkaç ülkenin yarı sömürgesi durumundaydı. İnsanlığın yüzde 10’unun tamamı sosyalist bile olsa, geriye kalanın çoğunluğu nasıl olacaktı; bilinmiyordu. Olacağı varsayılıyordu ve bu anlamda sosyalizmin kapitalist ülkeler dışında kendiliğinden yayılma mekanizmasına inanılıyordu.

Dünya kelimesine takılıp bu kelimenin kapitalizmin farklı dönemlerinde farklı içerikleri olduğunu görmezseniz, yanlış değerlendirme yaparsınız.

Aynı durum tek ülkede sosyalizm için geçerlidir.

Lenin 1917 Ekim Devrimi’nin üzerinden yaklaşık iki yıl geçinceye kadar Rusya’da devrimin Avrupa’da devrim olmadan yaşayamayacağını, bu devrimin Avrupa devrimini hızlandıracağını yazdı. 1905 yılındaki İki Taktik’te de bunu savundu, 1919’daki Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky’de de… Bu kitap başladığı kabul edilen Almanya devriminin selamlanmasıyla biter. O dönemde savaştan galip çıkan İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde değil, Almanya gibi yenilmiş ülkelerde devrim bekliyordu.

Almanya’da bazı bölgelerde Sovyetler kuruldu ama devrim yaşayamadı.

Burada “tek ülke”nin içeriği üzerinde durabiliriz.

Tek ülke ama hangi tek ülke?

Orta Amerika’daki ülkeler Nikaragua, El Salvador gibi 2-3 milyon nüfuslu tek ülkeler mi?

Yunanistan gibi 11 milyon nüfuslu tek ülke mi?

Yoksa dünyanın en büyük ülkesi kabul edilen ve yeryüzünün altıda birini kaplayan, adı sonra SSCB olacak olan tek ülke mi?

SSCB büyük oranda Çarlık Rusyası’nın sınırları içinde kurulmuştur. Çarlık Rusyası Kafkasya, Baltık kıyıları, Avrupa tarafı ve Orta Asya’da geniş sömürgelere sahipti. SSCB’deki sosyalizm tek ülkede sosyalizm olarak görülemez, geniş bir bölgedeki sosyalizmdir. Sonuçta başarısız olması bu gerçeği değiştirmez. SSCB’nin 1991’de dağılmasının ardından aynı alanda çok sayıda devlet kuruldu.

Baltık kıyılarındaki Estonya, Letonya, Litvanya gibi Brest-Litovsk Antlaşması ile Almanya’ya verilen, sonra yeniden SSCB’ye dahil edilen küçük ülkelerin ötesinde;

Ukrayna, Beyaz Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Moğolistan, Tacikistan bulunuyor. Özerk bölgeleri saymıyorum ve ülkelerden de unuttuklarım olabilir. Açık olan, SSCB’nin tek ülke değil geniş bir bölge olduğudur.

Bazen yaşanmış sosyalizm deneyiyle ilgili olarak, “tek ülkede sosyalizm olmayacağı görüldü, sosyalizmi en azından bölgesel düzeyde düşünmek gerekir” gibi belirlemeler okuyorum. SSCB görünürde tek ülkeydi ama hiç de öyle değildi. 1945 sonrasındaki ülkeleri; Macaristan, Çekoslovakya, Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Polonya, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya’yı katmıyorum.

Çin Halk Cumhuriyeti’ni de katmıyorum.

Bunları da kattığınızda 1950’li yıllarda insanlığın yaşadığı alanların üçte biri şu veya bu farklılıklara sahip olan sosyalist iktidarlar altındaydı.

Küba, Vietnam, Laos, Kamboçya ve Kuzey Kore de eklenebilir ayrıca…

20. yüzyıl sosyalizmi, sadece SSCB ile sınırlı kalınsa bile, tek ülkede sosyalizm değildir.

Böyle denilmesinin nedeni, reel sosyalizmin çözülmesine fazla bilgi edinmeden ve kafa yormadan açıklama bulmak çabasından kaynaklanıyor. Marx-Engels “tek ülkede sosyalizm olmaz” demişlerdi, ama yapılmaya çalışıldı ve olmadı!

Lenin’in beklediği gibi Almanya’da devrim olsaydı, bu devrimin Avrupa devrimine yol açacağı oldukça şüpheliydi. Savaşı kaybetmiş ülkelere mesela Avusturya- Macaristan’a sıçrardı ve zaten bu bölgede de kısa süren bir ayaklanma olmuştu ama Fransa ve İngiltere’ye de sıçrayacağı oldukça şüphelidir.

1918-19 Almanya devrimi Fransa ve İngiltere’de kayda değer dayanışma eylemlerine bile yol açmadı.

Önemli bir kapitalist ülkedeki devrimin –en azından Avrupa çapında- diğer önemli kapitalist ülkelere de sıçrayacağı saptaması 20. yüzyıl başında bile geçerli değildi.

Tarihte projeksiyon yapmak doğru değildir ama 1918-19’daki başarılı bir Alman devriminin Fransa ve İngiltere’ye de sıçrayacağı bir çeşit iyiniyet olarak görülebilir; pratikte bunun yeterli göstergesi yoktu.

1918-1939 arasındaki 21 yıllık dönem, iki dünya savaşı arasındaki geçiş dönemidir.

Bu dönemde 1929-1933 yılları arasında büyük ekonomik kriz de yaşandı ve devrimci kalkışma da görülmedi.

Kapitalist ülkeler savaştan yeni çıkmışlardı, bu savaşın büyük yorgunluğu ve yıkımı vardı, ardından büyük ekonomik kriz geldi. Başlıca kapitalist ülkeler girdikleri savaşları da ilk başarısızlıkların ardından sürdüremediler, durumları uygun değildi.

Bunun başta gelen örneği SSCB’deki iç savaştır. İngiltere Wrangel ordusunu destekledi ama bu savaşa çok da angaje olmadı, olamadı.

Anadolu’daki savaş için de benzeri saptama yapılabilir. Özellikle İngiltere Yunanistan’ı destekledi ama kendisi doğrudan savaşa girmedi.

Bu ülkeler savaş yorgunuydu ve 1920’lerin ilk yıllarında süren savaşlar da sona erdi.

SSCB, marksist teoride hiç öngörülmediği biçimde güçlü bir kapitalizmle birlikte yaşamak zorunda kaldığını anladı.

Sosyalizmin 20. yüzyıldaki en büyük sorunu burada görülür: marksist sosyalizm teorisinde sosyalizmle kapitalizmin birlikte yaşaması söz konusu değildir. Başlıca kapitalist ülkelerde azçok zamandaş bir devrim gerçekleşecek ve kurulacak sosyalizmin kapitalizmle birlikte yaşaması söz konusu olmayacaktı.

20. yüzyıl sosyalizminin 21. yüzyıla da kalan asıl sorusu budur: sosyalizm güçlü bir kapitalizmle birlikte nasıl yaşayabilir?

Dünya devrimi, buradaki dünya kelimesinin içeriği dönemlere göre değişmiştir, olmadı ve bundan sonra olması da beklenemez.

Bu durumda geleceğin sosyalizmi de güçlü bir kapitalizmle birlikte yaşamak zorunda kalacaktır.

Bu nasıl olabilir ve Ekim Devrimi sonrasındaki 20. yüzyıl sosyalizmi deneyinden bu konuda ne öğrenebiliriz?

 

Devam edecek…