Şuanda 10 konuk çevrimiçi
BugünBugün340
DünDün1042
Bu haftaBu hafta1382
Bu ayBu ay22384
ToplamToplam10184438
Düşünmeden rest çekmek... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 12 Mart 2017 22:59


 

 

AKP yönetiminin ve Cumhurbaşkanının Almanya ve özellikle de Hollanda’ya karşı yaptığını anlatabilecek en iyi belirleme budur: düşünmeden rest çekmek… Normal olarak rest çekildiğinde –öyle beklenilmese bile- karşı tarafın görmesi ihtimaline karşı yedek planın bulunması gerekir. Rest böyle çekilir ve yedek plansız çekildiğinde de kötü duruma düşülür.

Hollanda TC’nin Dışişleri Bakanını ülkeye sokmadı, bir bakanını da açıkça kapı dışarı etti. Bu Avrupa’nın ve bütün dünyanın gözleri önünde oldu. Ardından istenildiği kadar demeç verilebilir, tehditler savrulabilir, protestolar yapılabilir ama burada düşülen durumun acısı geçmez.

TC yetkililerinin Almanya ve Hollanda ile sorunlar yaşanmadan önce de şimdi de tribünlere oynadığı biliniyor. Maksat gerginlik yaratıp Türkiye’de çoğunlukta imiş gibi görünmeyen “evet” oylarını milliyetçi bir dalga yaratarak yukarıya taşımaktır. Taşımaktır ama beklenildiği gibi olmamış, Almanya hükümeti nazi belirlemelerine aldırış etmeyip toplantı izni vermediği gibi, Hollanda daha da sert tepki göstermiştir.

TC, Demirel zamanında “70 Cente muhtaç olduğu” günlerde bile uluslararası ilişkilerde böyle kötü bir muameleyle karşılaşmamıştı.

Hollanda temsilciliklerini kapatmak, ülkede bulunmayan Hollanda elçisine tehditler savurmak, esip gürlemek insanların gazını almaya yarayabilir ama yaşanılanı ortadan kaldırmaz.

Dahası da var: Avusturya yönetiminin tutumu zaten belliydi, Türk bakanların ülkede seçim toplantısı yapmasını istemiyordu.

Almanya Anayasa Mahkemesi yabancı bir devlet başkanının ülkede seçim toplantısı yapmasının hükümetin iznine bağlı olduğunu açıkladı. Kimin kastedildiğini anlıyorsunuz…

Ek olarak, Almanya anayasasına ters düşen görüşlerin bu ülkede yapılacak mitinglerde savunulamayacağını da kararında belirtti. Erdoğan Almanya’da yaptığı son mitingde idamı savunmuştu. Bu anlayış Almanya anayasasına açık olarak terstir. Fikir özgürlüğün var, gider ülkende savunursun!

Birkaç gün önce Türk kökenli Alman bir kadın Erdoğan hakkında “insanları birbirine düşürmek ve nefret yaymak” nedeniyle suç duyurusunda bulundu.

Charlie Hebdo’nun Almanca baskısının kapağında Erdoğan ile ilgili bir karikatür vardı. Stern ve der Spiegel gibi çok satışlı dergiler de kapaklarında yer verdiler. Tutumlarını anlatmam gerekmez sanırım.

Almanya’nın önde gelen gazetelerinden ve genellikle hükümet görüşünü yansıtan Frankfurter Allgemeine Zeitung’daki bir makalenin başlığı: “Hollanda’ya alkışlarla…” idi.

AKP’li bir yetkilinin Zürih’te yapmak istediği seçim toplantısına güvenlik gerekçesiyle izin verilmedi. Zürih polisi, “büyük olaylar çıkma” ihtimalini gerekçe gösterdi. Stockholm’deki benzer bir toplantı da iptal edildi.

Almanya’da Erdoğan’ın bu ülkede seçim toplantısı yapmasıyla ilgili bir ankette yüzde 91 oranında “istemiyoruz” çıktı. Bu yıl Almanya’da genel seçimin yanı sıra eyalet seçimleri de var. Halkın büyük çoğunlukla karşı olduğu bir kişiye miting ya da toplantı yapması için izin vermek hükümetin boyunu aşar. Merkel hükümeti AKP’ye karşı yumuşak davrandığı için zaten sürekli olarak eleştiriliyor.

Almanya’da sorun hükümet ile değil Alman halkıyla ilgili. Halk bir kişiden nefret ediyor ve bunu da açıkça ifade ediyor. Bu nefrete giden sürecin aşamalarını önceki bir yazımda açıklamıştım.

Bitmedi…

Alman polisi Osmanlılar diye bilinen AKP yanlısı bir rock grubuna birkaç kente yayılan bir operasyon düzenledi ve bulduğu büyük miktarda paraya el koydu.

Avrupa Birliği Türkiye’ye aday üyelik sürecinde ödenen yardımların bir bölümünü iptal etti.

Almanya’nın büyük turizm firmaları bu yaz Türkiye’ye yönelik turizm boykotuna karar verdiler. Önde gelen siyasiler de bu boykotu desteklediklerini açıkladılar. 2015-16 arasında ülkeye gelen Alman turist sayısı yarı yarıya düşmüş, bu yıl iyice düşecektir. Aynı durum Hollanda için de söz konusudur.

Ve dahası var…

AKP hükümeti Avrupa’da yaşayan yandaşlarının sakin olmalarını, tahriklere kapılmamalarını istedi. Nedeni açık: Hollanda’da AKP yandaşlarının bir bölümü polisle çatıştıkları için tutuklandı ve sınırdışı edilirler mi, göreceğiz. Bu kez olur veya olmaz ama bu tehlike sürekli bulunuyor.

Aynısı Almanya ve İsviçre için de geçerlidir.

Türklerin ve Kürtlerin bir bölümünün örgütlediği “Hayır” kampanyası ve güçlü bir muhalefetleri bulunuyor. Geçtiğimiz hafta sonu Hamburg’da yapılan “Hayır” yürüyüşüne katılım 4000 kişiydi. AKP’den kim toplantı yapmaya gelirse protestolarla karşılaşıyor.

AKP’lilerle Hayır’cılar arasında olay çıksa ki çıkma ihtimali artmaktadır, bazı ülkelerde referandumun iptali söz konusu olabilir. Referandum şu veya bu Avrupa ülkesinde iç güvenliği tehdit eden bir sorun olarak görülüp iptal edilebilir.

AKP’nin buna karşı bağırıp çağırmak dışında yapabileceği hiçbir şey yoktur.

Her ülkenin kuralları vardır ve dışarıdaki de bu ülkeye geldiğinde bu kurallara uymak zorundadır. “Oy vermek isteyen eskiden olduğu gibi sınır kapısına gidip oy verebilir,” denilebilir.

AKP daha önceki iki seçimde Avrupa genelinde birinci partiydi, şimdi de “Evet” konusunda öyle olacak, ama bu birinci oluş eskisi kadar açık farkla olmayacak gibi görünüyor. Yani şu veya bu Avrupa ülkesinde ve hele de oy kullanabilecek Türkiyeli nüfusun sayısının fazla olduğu Almanya ve Hollanda’da referandumun yasaklanması, konsolosluklarda oy kullanılmasının ülkedeki iç güvenlik açısından sakıncalı görülerek iptal edilmesi, AKP’ye büyük darbe vurur. Bu nedenle olay çıkmamasına özellikle dikkat etmeleri gerekiyor.

Son olarak, Hollanda’daki durumu bilmiyorum ama Almanya’dan farklı olduğunu da sanmıyorum; Almanya halkının referandum sonucunda Evet veya Hayır’ı tercih etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Sonuç Hayır çıksa bile ülkede büyük değişiklikler olmayacağını aklı başında herkes düşünebiliyor.

Sorun şudur: Burası benim ülkem ve dışarıdan gelip de burada bana kural dikte edemezsin!

İstediğin kadar bağır çağır, bu böyledir!

Rusya Federasyonu’ndan bir yetkili, “Türkiye için Avrupa Birliği (AB) üyeliği bitmiştir” diyerek bir gerçeğe işaret etti. AB parayı tümden keserse, üyelik başvurusunu, 50 yıldan fazla zaman önce yapılmış başvuruyu geriye çekmekte yarar bulunuyor. Zaten idamın yasallaşması durumunda Avrupa Konseyi’nden de çıkarılacaktır.

İlk gürültüler, tepkiler geçtikten sonra AKP düşünmeden rest çekmekle yanlış yaptığını daha iyi görecektir.

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Mart 2017 17:07