Şuanda 32 konuk çevrimiçi
BugünBugün927
DünDün2214
Bu haftaBu hafta9662
Bu ayBu ay30664
ToplamToplam10192718
İnsanlar nasıl yaşatılır? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 01 Mayıs 2017 21:54


 

 

Nisan ayının son gününde yapılan Paris’teki İbrahim Yalçın’ı anma toplantısındaki konuşmada üzerinde durduğum birkaç konu vardı.

Birincisi: anmaların yapılması, tamam, ama hayatını kaybeden yoldaşlarımızın yaşatılması esas olarak onların adlarının yakından ilgili olduğu bir ismin yaşamasıyla ilgilidir. İki örnek verilebilir: Yüksel Eriş unutulmuştu, İstanbul Feriköy’de bir mezarda yatıyordu. 2008-20013 arasında kamuoyuna açık olarak süren –devrimci kamuoyu demiyorum çünkü devrimciler dışında epeyce izleyen vardı- Acilciler’in tarihiyle ilgili yayın, Yüksel Eriş’i güncelleştirdi. Kendisini unutmuş olanlar hatırlayıp mezarını ziyarete başladılar. Adına yapılan blog, www.yukseleris.blogspot.com büyük ilgi gördü.

Aynı süreçte mezarı bile olmayan, İstanbul’un bir köşesindeki kimsesizler mezarlığında gömülü bulunan Nebil Rahuma hatırlandı. www.nebilrahuma-tarih.blogspot.com olağanüstü ilgi gördü.

Belirtmek gerekir: elektronik medyada yayın yapan çok sayıda site ve blog bulunuyor. İnsanlar sizi neden okusun? Yeni şeyler söylüyorsanız, bir tarihi araştırıp gerçeği ortaya çıkarıyorsanız sizi izlerler; bilinenleri tekrarlıyorsanız neden okusunlar?

Genelleme yaparsak şöyle denilebilir: belirli kavramlar, isimler vardır. Bazı insanların ismi de bunlarla yakından ilgilidir. O isimler ve kavramlar yaşadıkları sürece, onunla yakından ilgili kişiler de –çoktan ölmüş bile olsalar- yaşarlar.

Deniz Gezmiş devrimci hareketin en tanınmış ismidir. Deniz Gezmiş ismi tarihimizde sürekli varolmuş “ulusal bağımsızlık” kavramıyla yakından ilgilidir. Bu kavramı farklı yorumlayabilirsiniz, olabilir, ama devrimcilerin ötesinde CHP’liler ve hatta MHP’lilerin bir bölümü tarafından bile sevilen Deniz Gezmiş’in adı farklı yorumlara konu da olsa bu kavramla ilişkisi nedeniyle idamından 45 yıl sonra bile günceldir. Güncelliği sosyalistleri fazlasıyla aşan boyuttadır.

Mahir Çayan da tanınmış bir isimdir ve Mahir denilince öncelikle belirli kavramlar akla gelir: öncü savaşı, üçüncü bunalım dönemi, oligarşi gibi…

Acilciler’in sosyalist hareketin tarihinde açık bir izi bulunduğu sürekli yeniden görülüyor. Değişik örgütlerden insanlar bazen kolektif bazen bireysel olarak tarihlerini yazıyorlar; iyi bir iş yapıyorlar. 1975 yılında Ankara’da faaliyet gösterip de Acilciler’den söz etmemek mümkün değildir. Kimisi şöyle kimisi böyle değerlendirebilir ama söz edilir.

Şunu belirtmek gerekir: bu tarihi gereğince yansıtabildiğimizi söyleyemeyiz. Epeyce iş yapıldı ama halen ciddi eksiklerimiz bulunuyor. Mesela toplantıda Haydar Yılmaz 1977 1 Mayıs’ında devrimci örgütler arasındaki sürtüşmede silahların nasıl patladığını anlattı. Canlı şahit, olay yerindeymişler. Bizim bunu birkaç yıl önce, 1 Mayıs 1977 yoğun olarak tartışılırken gündeme getirmemiz gerekirdi. Aydınlatıcı olur, konuyla ilgili tartışmalara katkı sağlardı.

Politikada ne yaptığınız kadar, bunu ne zaman yaptığınız da önemlidir.

Keza 12 Eylül sonrasındaki yıllarda Mamak’taki iki Acilci’nin –Halil Güven, Haydar Yılmaz- gösterdiği büyük direnişi de yeterince aktarabildiğimiz söylenemez. O dönemin Mamak’ını anlatmak, olayları anlatmak değildir. Bunları çok kişi anlattı ve aşağı yukarı aynıdır. Bizim farklı bir yöntemle anlatmamız gerekirdi. Burada sorun “biz direndik, siz direnmediniz” meselesinin ötesindedir. Zamanın genel psikolojisi neydi ve biz buna nasıl karşı durduk?

12 Eylül sonrasında hapishanelerde büyük direniş sergilendi ve ne acıdır ki bu direnişi bütünsel olarak anlatan tarihsel bir inceleme yoktur. Bazı örgütler kendi tarihlerini –onu da abartarak- aktarmakla yetinmiştir.

Biz bu tür önemli işleri yapabilecek insanlarız. Tek başımıza olması şart değil; konunun önemini gösterebilir, başkalarını da attığımız adımlarla teşvik edebilirdik.

Konuşmamda bizimle ilgili olarak başka bir örgüt tarafından yapılmış tarife atıfta bulundum, ama önce biraz bilgi:

THKP-C (Eylem Birliği) adlı örgüt yıllar önce varlığını sona erdirdi. Önemli askeri eylemler gerçekleştirmiş olan bu örgütün öne çıkan bir özelliği de polisle girdikleri uzun silahlı çatışmalardı. Tarif şöyleydi:

“Eylem Birlikçinin yüreğine, Acilcinin kafasına sahip olmak gerekir.”

Türkiye Devriminin Acil Sorunları (TDAS)’ın yayınlanmasından 30 yıl sonra “1975-80 dönemindeki devrimci hareketten geleceğe kalan önemli bir yapıt” olarak değerlendirilmesi, öncelikle kitabın emperyalizm bölümüyle ilgiliydi. Bu analiz TDAS’ın yayınlanmasından 40 yıl sonra çıkan 40. Yıl Sonra TDAS kitabıyla güncellendi.

Teorik olarak bakıldığında bugün de benzer bir konumumuz bulunuyor, sadece konu değişmiştir ama konum aynıdır.

1975’te dünya çapında sosyalist hareketin önemli konuları arasında emperyalizm analizi yer alıyordu. Konuyla ilgili yapılan çok sayıda makale ve genellikle İngilizce olarak yayınlanan kitaplar vardı. TDAS’ta bu kitaplara referans verilmiştir.

Bugün ise önümüzdeki önemli sorunlardan bir tanesi, yaşanmış sosyalizm deneyinin değerlendirilmesi ve geleceğin sosyalizmi için sonuçlar çıkarılmasıdır.

Dünyanın her tarafında tartışılan bir konu ve genel özelliğimize uygun olarak bizdeki sosyalist hareket geriden geliyor.

Bu konuda oldukça yeterliyiz.

Arkadaşlarımızın özellikle bu konuda okuması, kendisini geliştirmesi gerekiyor.

Türkçede yaşanmış sosyalizmin tarihiyle ilgili –bildiğim kadarıyla- doğru dürüst çeviri kitap bulunmuyor. İngilizce ve Almancada bol miktarda bulunuyor, bilmediğim Fransızcada da mutlaka vardır.

Bu durum 1970’lı yıllarda pek farklı değildi. Öndeki konulardan bir tanesi emperyalizm idi ama Türkçede doğru dürüst çeviri eser çok azdı. TDAS’ta bu nedenle İngilizceden çevrilerek yapılan alıntılar fazladır.

Türkçede bugünün konusuyla ilgili pek bir şey bulunmuyor ama 1970-75’te de o günün konusuyla ilgili olarak durum aynıydı.

Reel sosyalizmin tarihi konusunda olabildiğince okumak ve kafa yormak için zemin vardır. Yabancı bir dili bilinler için bu imkan fazladır ama kitap okuyacak kadar bilmeyenler için de sıfır düzeyinde değildir.

Bir konuyu tartışabilmek için bilmek gerekir.

Sosyalist harekette “emperyalizm” denildi mi öncelikle adımız akla gelirdi.

Bu konuyu da geliştirdik ama daha yapılması gerekenler bulunuyor.

Emperyalizm 40 yıl sonra da eskisinin aynısı değildir.

Buna “reel sosyalizm tarihi ve sonuçları” konusunu da ekleyebilecek miyiz, bakalım göreceğiz.

 

Bir isim yaşadığı sürece, onunla yakından ilgili olduğu bilinen isimler de –hayatta olmasalar bile- yaşamayı sürdürür.

Son Güncelleme: Pazartesi, 01 Mayıs 2017 22:25