Şuanda 74 konuk çevrimiçi
BugünBugün1093
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7065
Bu ayBu ay40802
ToplamToplam10157357
Bir çalışma grubu... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 20 Aralık 2017 22:28


Geçtiğimiz hafta sonunda Almanya’da Siegen Üniversitesi’nde göçmenler ve AKP’nin Almanya örgütlenmesiyle ilgili bir çalışma grubuna (workshop) katıldım ve talep üzerine bir de sunum yaptım.

Yıllardan beri teorik ve pratik üzerinde çalıştığım bir konu olmasına rağmen bir şeyler öğrendiğim bir toplantı oldu. Bu tür toplantılarda sıkça başıma geldiği gibi içimden bir ses bana, “burada ne işin var, kalk git” demedi. Konuyu bilen insanlarla konuşmak büyük bir zevkti. Saymadım ama 15 kişi kadar vardı, dört kişi sunum yaptı. Ayrıca her sunum tartışıldı.

Neler öğrendim?

Birincisi: AKP’nin alan araştırması yaptığını ve bilimsel çalıştığını biliyordum, bu çalışmanın ayrıntısını öğrendim. Almanya’da AKP’nin kurduğu kitle çalışmasıyla ilgili gruplar bulunuyor. Diyelim Türkiye’den gelenlerin yoğun olarak bulunduğu Köln’de bir çalışma grubu var. Bu grup kentte bulunanların Türkiye’nin hangi yörelerinden geldiklerinin listesini çıkarıyor. Kitleye giderken bu liste dikkate alınarak hareket ediliyor. Diyelim Köln’ün filanca bölgesinde Çorumlular yoğun olarak bulunuyor, yerel özellikleri dikkate alarak çalışma planı yapıyorsunuz.

İkincisi: insan bildiklerini her zaman kontrol etmelidir. Öğrenmiş olmak yetmez çünkü dün bilinen bugün değişebilir. TC devletinin Almanya örgütlenmesinde AKP farkının toplumsal örgütlenmenin yayılmasından geldiğini biliyordum, zaten sunumum da bu konudaydı. Bu toplumsal örgütlenmenin bazı somut görünümlerini öğrendim.

Üçüncüsü: Türkçe basınındaki abartmaların bilim insanları üzerinde bile etkili olabildiğini gördüm. Öncelikle belirteyim, sunumların hepsi iyiydi. Sunum yapan bir arkadaş Almanya seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olan Türkiye kökenli Almanya vatandaşlarının sayısını 300 bin olarak verdi ve bu sayının 60 milyon seçmen sayısı karşısındaki küçüklüğüne şaşırdığını belirtti.

Bildiğim kadarıyla bu sayı biraz daha yüksek, yarım milyona yakın ama sonuçta oran yüzde 1 bile olmuyor.

Hürriyet Gazetesi başta olmak üzere Türkçe basının insanlara gaz vermekte, kendilerini çok önemli bir kitleymiş gibi hissetmelerini pohpohlamakta üzerlerine yok… Her seçim döneminde Türklerin oylarının ne kadar önemli olduğu üzerine yazılıp çizilir, gerçekte ise oran yüzde 1 bile değildir.

Bir başka konu, hakkında araştırma bulunmayan alanlarda fazla tahmini konuşmanın doğru olmadığıdır.

Almanya’daki seçmenin Türkiye’deki seçime katılma oranı yaklaşık yüzde 50’dir. Bu oranla Alman vatandaşı Türkiye kökenlilerin Almanya seçimlerine katılma oranını karşılaştırmak doğru değildir. Aynı kitlenin oy kullandığı sanılıyor ki, doğru değildir. İki seçimde de ancak 18 yaşını bitirmiş ve çifte vatandaş olanlar oy kullanabilir. Sadece TC vatandaşı olan Almanya seçiminde oy kullanamaz, sadece Almanya vatandaşı olan da Türkiye seçiminde oy kullanamaz.

Almanya’da sondan iki genel seçim öncesinde Türkiye kökenli Almanların seçimde oy kullanma oranı 19 olarak verilmişti. Bu rakam son sekiz yılda biraz artmış olabilir ama yüzde 30 olduğunu bile sanmıyorum. Yüzde 19 rakamını Hessen eyaleti Hıristiyan Demokratları verdiğine göre herhalde gerçeğe yakın bir rakamdır.

Bu durumda yüzde 1’in de en fazla yüzde 30’unu almanız gerekiyor ki, ortaya iyice komik bir oran çıkıyor.

Sunumu yapan arkadaş güzel bir noktaya işaret etti: TC kökenli Almanların seçime katılma oranı az ise, buradan bazı Türk partilerinin aldıkları oyların hiç de küçük olmadığı sonucu çıkar. Bu durumda 30-40 bin oy almak küçük bir rakam sayılmaz. Bu partilerin Türkiyeliler arasındaki etkinliğini gösterir.

Arada yapılan konuşmalarda Essen Üniversitesi Türkoloji Bölümü ile ilgili olarak Türkçe basının ve öğrenciler arasındaki örgütlenmenin nasıl “tam saha pres” yapmaya çalıştığını öğrendim.

İtalya’dan gelen bir arkadaşın sunumu hiç bilmediğim bir yer olduğu için fazlasıyla ilgimi çekti. Türkiye’den göçün görece yeni olduğu, ağırlıkla Kürtlerden oluştuğu bu ülkedeki AKP-devlet örgütlenmesi müthiş para harcanarak yapılıyor. Ortalığa para saçmak AKP örgütlenmesinin genel özelliği zaten…

Çalışma grubunda müthiş bilgi yağmuru vardı denilebilir. Bu bir yandan son derece iyidir çünkü somut bilgi olmadan bir şey olmaz; bir diğer yandan ise kavramların somut bilgi içinde kaybolması tehlikesini getirir.

TC devletinin ülke dışında örgütlenmesinin iki dönemi, 1990-2000 ve AKP dönemini incelediğim sunumda, öncelikle 1990 başlarında başlayan yeni dönemin Almanya ya da Avrupa’ya özgü olmadığını belirttim. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Türkiye’nin uluslararası konumu değişti. ABD’nin desteğiyle Kafkaslar ve Orta Asya’ya girmeye yöneldi, Balkanlardaki faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Almanya’ya yönelik örgütlenmedeki değişim bu çerçevede ele alınmalıdır. (Bunu Alt Emperyalizm ve Türkiye kitabında (2000) anlatmıştım.)

AKP örgütlenmesinin öncekinden farkı, toplumsal örgütlenmeye verilen büyük önemdir.

Somut bilgi yoğunluğu içinde iki kavramın kullanılması gerekir:

Birincisi: genişlemiş devlettir.  Bu terim Türkiye’ye özgü olmamakla birlikte her ülkenin özgünlükleri bulunur. İletişim teknolojisindeki gelişmeyle birlikte eskiden ulusal sınırlar içinde düşünülen devlet artık geniş bir alana yayılmıştır. Bu işlevini de genellikle toplumsal örgütlenmelerle ilişki içinde yerine getirir. Buna bizde kullanılan deyimle sivil toplum örgütleri de diyebilirsiniz.

İkincisi: küresel ulus kavramıdır. Belirli bir ülkeden gelmiş –diyelim Türkiye’den- çok sayıda ülkeye yayılmış, bir bölümü o ülkenin vatandaşı olmuş ama ülkelerinde özellikle geldikleri yöreyle sürekli iletişim içinde bulunan, ülkedeki politik gelişmelerle yakından ilgilenen insanlar… Bu terimi aynen olmasa bile benzer yönde kullanan ilk kişi Turgut Özal’dır: “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar 200 milyonluk Türk dünyası”…

Kapsam daha geniş aslında…

Bunun sorunlu bir kavram olduğunu bilmekle birlikte açıklayıcı olduğunu düşünüyorum.

Balkanlarda Yunus Emre Enstitüleri’nin işlevlerini ayrıntılı konuşabilmeyi isterdim ama vakit kalmadı.

Çalışma grubunun katılan herkes için verimli olduğu insanların yüz ifadelerinden belliydi diyebilirim…