Şuanda 16 konuk çevrimiçi
BugünBugün2076
DünDün2801
Bu haftaBu hafta8597
Bu ayBu ay29599
ToplamToplam10191653
HDP tartışmaları... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 11 Ocak 2018 20:06


Selahattin Demirtaş’ın parti başkanlığı için yeniden aday olmayacağını açıklaması parti içinde ama özellikle de dışında yoğun tartışmaya neden oldu.

Burada bazı yanlış belirlemelerin üzerinde durulması gerekir.

Birincisi: HDP’nin Türkiyelileşme projesinin en iyi temsilcisi Demirtaş idi.  Şunu da unutmayalım: TC sınırları içindeki Kürtlerin en az yarısı Batı ve Güney’in büyük kentlerinde ya da çevresinde yaşıyor. Bu nedenle “Batı’ya gitmekle Türkiyelileşmeyi” eş görmemek gerekir. Türkiyelileşmek aynı zamanda Batı ve Güney’de yaşayan Kürt nüfusuna ya da genel Kürt nüfusunun öteki yarısına da ulaşmak demektir. Burada yaşayan Kürtlerin en büyük partisi AKP’dir. Ülke genelinde bakarsanız da AKP Kürt seçmenden HDP’ye göre daha fazla oy almaktadır.

HDP’nin Türkiyelileşme projesi sadece Türk halkıyla değil, Kürt halkının diğer yarısıyla da buluşma projesidir.

“Batı”daki Kürt oylarının bir bölümü 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye yönelmişti, ama bu durum sürmedi.

İkincisi: gerek TC sınırları içindeki gerekse de Suriye’deki Kürt sorununun çözülmesi için Türkiye’nin tümüyle olmasa bile dikkate alınır derecede demokratikleşmesi gerekir.

Üçüncüsü: HDP’nin Türklere –ya da kökenleri ne olursa olsun kendini Türk olarak tanımlayanlara- yönelmesi önde gelen hedefidir. Bunu yapmak istiyorsanız, parti yöneticileri arasında Türklerin de bulunmasını kabul etmek durumundasınız. Başkan da olabilir, eşbaşkan da olabilir. Figen Yüksekdağ zaten böyledir. Eğer Demirtaş bu alanda yetenekli olduğu için değil de Kürt olduğu için başkan olsaydı, yanlış olurdu. Demirtaş kadar yetenekli başka bir Kürt varsa başkan tabii ki o olmalıdır, aksi durumda Türk de olabilir.

Dördüncüsü: Hasip Kaplan’ın sözlerini “Kürtler vitrin elemanı olarak kullandıkları Türklere zamanınız doldu işareti veriyor” diye yorumlamak, politikadan bir şey anlamamaktır. Türkiyelileşmeyi hedef alacaksınız, sonra da parti yöneticileri arasında ön planda Türklerin tanınmış isimleri bulunmayacak…

O zaman Türkiyelileşme hedefini unutmanız gerekir…

Örgütlü politik mücadeleden anlayan akıllı bir Kürt milliyetçisi bile böyle düşünür. “Barajı aşmak için ittifak yapmamız gerek… Sadece Kürtlerin oylarıyla barajı aşamayız. Türk halkına yaklaşmak istiyorsak bunun için uygun isimlerin parti yöneticileri arasında bulunması gerekir.”

Başka türlüsü olmaz…

Yeterince açık yazılmayan ama epeyce yüksek sesle konuşulan belirlemeyi herhalde duymuşsunuzdur: Demirtaş tasfiye ediliyor. Bunu HDP kendisi yapamaz, böyle yapmaları istenmiştir.

Gerçek durumu bilmiyorum, herhalde bilen de çok az kişi bulunuyor ama çok kişinin düşündüğü bu yöndedir.

Demirtaş’ın aday olmadığı halde Kongre’de yeniden başkan seçilmesinin sakıncaları da bulunuyor. Bunlardan başta geleni, Demirtaş’ın yeniden seçilmeyi kabul etmemesidir. Yeniden başkan seçilecekse, önce kendisinin böyle bir seçimi kabul etmesi için ikna edilmesi gerekiyor. Aksi durumda HDP’nin böylesine boşa düşmesi kendisi için hiç iyi olmaz.

Demirtaş ve Yüksekdağ partinin onur eşbaşkanları seçilebilirler. Partililer sürekli olarak duruşmalarını izler, parti yönetimi konuyla ilgili sürekli açıklamalar yapar ve bu iki insan hapiste bile olsalar sürekli gündemde tutulurlar. Parti amasız fakatsız onlara sahip çıktığını gösterir.

Bu arada seçilmiş yeni insanlarla da parti işleri yürür.

Neden böyle olması gerektiğini açıklamak zor değildir. HDP yoğun saldırı altındaki bir partidir ve örgütsel işlevini mümkün olan en az aksaklıkla sürdürmelidir.

Demirtaş’a da açık biçimde sahip çıkıldıktan ve bu sahip çıkış sürekli hale getirildikten sonra, bunda anlaşılmayacak bir şey de yoktur.