Şuanda 68 konuk çevrimiçi
BugünBugün1299
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7271
Bu ayBu ay41008
ToplamToplam10157563
Kürt Aleviliğinin Kürdistan'da temel alanları PDF Yazdır e-Posta
İsmet Yüce tarafından yazıldı   
Perşembe, 05 Nisan 2018 18:17


KOÇGİRİ

Aslında klasik Alevilik millet olarak Kürtlerde kendisini buluyor. Kürdistan’ın çok geniş alanında büyük bir nüfusla temsil ediliyor. Kürdistan coğrafyası dışında Horasan ve sürgün bölgesi Cihanbeyli bölgesi ile Haymana ile Rojhilat’ta başta Kermanşah olmak üzere dağınık halde Ehli Hak-Yaresan Kürd Aleviliği yaşıyor. Bütün Kuzey Dersim bölgesi ile neredeyse bütün Kuzey Batı ve Batı nüfusu Kürd Alevidir, bu alan: Antep-Dilok’tan Zara ya kadar bir çizgi halinde uzanır. Giyim kuşamdan yaşam tarzı ve kültür pratikleri ile inanış tarzları nerdeyse birebir aynıdır.

Tarihsel olarak Alevi inancının Kürdistan’da belirleyici alanlarından birisi olan Koçgiri, Sivas Maraş, Erzincan, Dersim ve Malatya’nın orta kesimden yer alıp ana şehirleri ise Reşadiye, Şebinkarahisar, Hafik, Zara, Kemaliye, Divriği, İmranlı, Kemah, Refahiye, Gürün ve Kangal’dan oluşur. Bölgenin bir çok yeri Pirler ve Dedeler, Ocaklar diyarıdır. Bilinen Alevi Ozanların Büyük kesimi Koçgirilidir.

Koçgiri asıl önemini 1920’lerde gelişen ve Kürd Milli, düşüncesi temelinde planlanan ve çok belirgin tarihi bir yere sahip direnişten alır. Bir Kürd-Alevi Direnişi olan ve 1 Ekim 1920’de başlayan direniş Alişer Bey Ve Zarife Xanım’ın etkin önderliğinde başlamıştır. Tarihin derin bir katliamı ile 17 Haziran 1921 e son bulmuş isede, temel olarak Kürd Aleviliğin direniş temelinden hareketle, Dersim 1938’e kadar sürmüştür.

Modern ve Uluslararası bir niteliği olan direniş, Kürd Teali Cemiyetive  çıkardıkları Jin dergisi etkisi temelinde örgütlenmiştir. Kürd Teali Cemiyeti 1919 da Malatya ve yine bu yörede bir direniş denemesi yapmışlarsa da istenen sonucu alamamışlardır. Büyük Kürd Milli Kahramanı Dr. Nuri Dersimi’nin de etkisi belirleyicidir. Alişer bir Kürd Aristokratı şair ve bilge idi dönemine göre oldukça öngörülü ve eşi Zarife Xanım ile berebaer hareket ederdi.

Dönemin işgalcileri Mustafa Kemal’in özel emir ve birlikleri ile Kürd-Alevi tarihinin en acımasız katliamını gerçekleştirdiler. Tam bir Alevi kırımı yaşandı, köyler yakılıp yıkıldı, sürgünler yapıldı. Geride kalanlar ise afetler sonucu katledildi. Direniş sonrası liderler idama mahkum edilmişse de, Dersim Grubu’nun direnişi ile idamlar durdurulmuştur. Kadınlar cephede savaşmış, mahkemeler kurulmuş ve belirli bir ordulaşmaya gidilmiştir. Tarihimizde bir çok ilklerin denendiği, referansları derin bir direniştir.

Kürd-Aleviliği temel olan direnişte, Şadan Aşireti Reisi Paşo, Ağustos 1920’de Kuruçaya’a cephane götüren askeri birliği tutsak etmiş, cephaneye el koymuş, Refahiye’yi denetime almış hükümet konağına Kürdistan Bayrağını çekmiştir. Yine Maciran(İmranlı) ele geçirildiğinde de Kürd Milli Bayrağı göndere çekilmiştir. Alevilik vurgusu temel olan Kürd Devleti amacı ile hareket eden direnişçiler, ‘Geçici Kürd Hükümeti’ başlığı altında bildiri yayınlamış ve ‘Soylu Kürd Milletine’ diye devam eden bildiride, 24 cümle içinde 12 defa Kürd ve Kürdistan kelimesi geçer. Bu da Kemalist Cumhuriyete karşı Kürd Milli düşüncesinin ilk modern ısrarıdır.

Alişer Bey ve Zarife Xanım birlikte, 1937 Dersim direnişine kadar 20 yıl Kürdistan savaşı vermişlerdir.

KÜRD ALEVİLİĞİN KÜRDİSTAN’DA TEMEL ALANLARI:                                                                                DERSİM

‘birden aklıma

takılıyor

şu arıların

üstüne konduklarında

yapışıp ta kaldıkları

kabarcık üzümü’-Behzat Karakuş

Kürd Milli Direnişleri, Direnişçilerin sözleri ve şiirler alt alta yazılarak da anlatılabilir. Direnişler ve sahiplenişler bu kadar derin ve güçlü-trajik. Seyid Rıza: ’Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama Ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size ders olsun’;
Özdeyişi bu anlamda bütün süreci bugünü de içine alarak ifade ediyor. Dersim ve Büyük Milli Direnişleri-Direnişi üzerine söylenmeyen kalmadı. Son dönemlerde daha da anlam kazanan Kürd Aleviliğindeki yeri üzerine durmak gerek. İşgalcilerin asıl saldırıları, hem tarihsel hem de güncel buradan hareket ediyor. Kürd Milleti de işgalcilerin hareketinin üzerine giderek tarihine ve atalarını sahiplenmesi doğru ve sonuç alıcı olur.

Öyle ki, Dersim tarihinde direniş ve işgal son yüzyıla damgasını vurmuştur. 18. yüzyıldan 1916’ya kadar Dersim, Osmanlıya karşı savaşmış, sözde cumhuriyetten sonra ise cumhuriyet işgalcilerine karşı direnmiştir. Söylem ve yönelme hep aynı, fakat tarihler ve isimler değişmiştir. 1866’da Osmalı güçleri, Süleymen Ağa Direnişine karşı ’ıslah’ girişimi adı ile saldırmış; 1878’de aynı şey denenmiş; 1907 ve 1909’da ‘çıban başı’ söylemi ile saldırılmış; 1916’da ise ‘hizaya getirme’ adı ile yönelinmiştir. 1926 ve 1930’ da ise cumhuriyet güçleri, Pülümür Direnişine aynı tanımlama ile saldırmışlardır.

1937-1938 Direnişlerine karşıda aynı söylem kullanılmıştır.

Milli düşüncenin geliştiği yıllardan itibaren Dersim ve Önderleri Kürd Milli hakları temelinde merkez ile sürekli bir çatışma içinde olmuşlar ve uzun dönem bağımsızlığa yakın bir özerklik temelinde yaşamışlardır. Osmanlının son dönemlerinde; Seyid Rıza, Dersim merkezini kontrol altına alır ve Merkeze bağımsızlık temelli bir telgraf çeker. ‘Bağımsız bir Kürdistan kurulması gerektiğini aksi halde bu hakkın silah gücüyle alınacağını’ bildirir.

Dersim meselesi ve statüsü 1920’li yıllardan 1937’ye kadar çeşitli biçimlerde işgalci mecliste tartışılır. Dersim otoritesi hiç bir zaman işgalci merkeze tabi olmamıştır. Bu yüzden sürekli bir askeri operasyon alanı olmuştur. Seyid Rıza 1920’de de Hozat’a askeri operasyon düzenlemiş, ilçeye girmekten sonradan vazgeçmiştir. Bu operasyondan sonra meclis tartışmalarında; Dersim Mebusu Hasan Hayri Bey, Koçgiri (Koçgiri, Dersim, Horasan ve Rojhilat Kürd Aleviliği tarihsel olarak birbirlerine bağlı olduğu için her şartta bereber anılmaktadır) ve Dersim Kürdlüğü ve Aleviliğin tarihçesine ilişkin, 3.10.1921’de bir konuşma yapmış: ”Bugün sorsan Dersimliler doğrudan doğruya Kürdoğlu Kürdüm derler” diye konuşmuş, Dersimlilerin Alevilik tarihi üzerine Kerbela’dan Horasan’a örneklerle değinmiştir.

Dersim’e operasyon ve işgal merkezin sürekli gündeminden olduğundan, her zaman plan ve provokasyonlar içinde olmuşlardır. Meclis 1935 yılında ‘tunceli’ Yasalarını kabul etmiş, sıkıyönetim ve dağıtma-türkleştirme yasalarından sonra, yeni direniş 1937 Newroz’unda başlamıştır. Fatih Rıfkı Atay, -ki işgalcilerin fikir babasısır-; 1871’den bu yana 11 askeri harekat yapılmıştır diye konuşmakta: ’Dersim’in ıslahına gerek yok, Dersim’i boşaltmak gerek’ diye asıl niyetlerini ortaya koymuştur. Bunu söylediğinde tarihin 1930 olduğunu düşünürsek, asıl plan ortaya çıkar.

Üç ayrı dönemde gerçekleşen direniş, 1938 Aralık ayında tam bir vahşet ile sonlandırılmıştır. Dersim işgali üzerinden yeni hükümet ve ideolojisi Kürdistan’da yeni bir tarz geliştirmiştir. Asimilasyon amaçlı, yatılı bölge okulları, Köy enstitüleri ve sürgünlerle tarihi çarpıtılarak, Kürd Aleviliği merkeze bağlanmak istenmiştir. Resmi rakamların tersine 60 bin insan katledilmiş. 20 bin trajik sürgünler yaşanmış; çevre talan edilmiştir. Her türden, pratik ve ideolojik izleri bugün bile kendini yer yer göstermektedir.

Pir Rıza 1863’de Ovacık’ta doğmuş, 15 Kasım 1937 ‘de, 74 yaşında Elazığ’da idam edilmiştir. Trajedi Pir’i sonuna kadar bırakmadı. Mütevazi yaşamını son anda bile bırakmadı. ‘40 liram ve saatimi oğluma verin’ dediğinde, Oğlunu da idam edeceklerini söylemeleri üzerine, ‘beni önce asın, oğlumu görmeyeyim’ vasiyetini bile işgalciler zülme çevirmek için; çatışmalarda bir oğlunu, 3 torununu ve eşini kaybeden Seyid’e zülüm için 17 yaşındaki oğlunun yaşını büyüterek ve kendisinin 74 olan yaşını da küçülterek idam ederler. Oğlunun idamını görmek zorunda bırakırlar.

Seyid’in Kürdlüğü tarihidir. Ağdat’ta konağında, Tujik Dağı karşısında, Kırmızı Beyaz Yeşil renkli Kürdistan bayrağı dalgalandırdığı biliniyor.

Dersim Zaza Kürdçesi saf Kürdçe olup yabancı hiç bir sözcüğü içermemektedir. Dersim Kürdçesinin Horasan lehçesine yakınlığı vardır.

Dersim vilayeti ana olarak: Hozat, Pertek, Mazgirt, Nazimiye, Kığı, Pülümür, Çemişgezek ve Ovacık’tan oluşur. Munzur Suyu ve Mercan Dağları, Kutu Deresi, Ali Boğazı ve Munzur Dağları neredeyse kutsala yakın Dersim bölgeleridir. Bu kutsalllık tarihi olduğu kadar direniş süreci ile de

KÜRD ALEVİLİĞİN KÜRDİSTAN’DA TEMEL ALANLARI:

HORASAN

Resmi ideoloji Alevi Kürt asimilasyonunda, Horasan’ı bir tuzak gibi kullandı. Alevi Kürtleri vahşet ve askeri zor ile yok edemediği, Alevi Kürtlüğü bu Horasan asimile tuzağı ile tarihe gömmek istedi. Türkleştirme ve özünden koparmada Horasan adı kullanılmış, türk düzmece tarihi üzerinden yapay bir tarih oluşturulmak istenmiştir. Bu propagandanın etkisi ile Horasan asimilasyonu oluşturulmak istenmiş ve yakın döneme kadar kısmende bunda başarılı olunmuştur. Ünlü Osmanlı , 1900 yılları tarihcilerinden;  Şemseddin Sami’nin: Kamüs’l Alem’ de : ’İran’ın her tarafında, hatta Horasan’da bir çok Kürt Aşiretleri bulunuyor. ’Anekdotu, egemen kaynaklara önemli bir örnek oluşturmaktadır. Bir buçuk milyon civarında Kürt nüfusuna sahip olduğu bilinmektedir.

Kürt komutan Ebu Müslüm Horasani, 718-755 yani 8.yüzyılda yaşamıştır. Kuruluşuna öncülük ettiği Abbasi devleti ile kendi adı ile anılan, Horasan eyaletinide kurmuştur. Eyalet coğrafi olarak kuzey doğu İran ve Hazar gölü-denizinin güneyinde bulunan bölge tarihsel Horasan’a göre yarıdan az bir bölgeye yayılır. Bugün bile Horasan nüfusunun büyük bir kesimi Alevi Kürtlerden oluşur. Kültürleri, giyim kuşamları ve inanç uygulama biçimleri Kürdistan’ın geri kalan alanları ile aynıdır.

Genel tarih olarak İran Safevileri üzerinden hareket ederek bu tarihe bir giriş yapılabilir. Sincan Kürtlerinden olduğu kabul edilen Şah İsmail, Kuzeyden gelen sünni saldırılara karşı, Horasan eyaletinde bir alevi savunma hattı oluşturmak istedi. Bunun için döneminde sınırları Maraşa-gurgum- kadar gelen alanda Alevi Kürtlerden onbine yakın bir nüfusu alarak Horasana yerleştirdi. Özbeklerden alınan bu alanın korunma ve savunması bu kesimlerden, Alevi Kürtlerden oluşturuldu. Maraş, Dersim ve hatta Suriye ye kadar olan bölgede dönem dönem aileler bu savunma hattını oluşturmak için batıdan Horasana taşındı. Sünni Özbek ve Türkmenlere karşı, bu Kızılbaş-Alevi Kürtlerden bir savunma oluşturuldu, oluşturulmak istendi. İkinci doğuya göç Şah Tahmas döneminde yapıldı. Yine onikibine yakın bir Kürt-Kızılbaş buradan alındığı biliniyor. Üçüncü olarak, Şah Abbas döneminde yine aynı sayıda göç oluşturuldu. Bu rakamda onikibin olarak ifade ediliyor.

Yavuz Sultan Selim dönemde 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması ile ilk defa ikiye bölünen Kürdistanda, nüfus ve siyasi dengeler değişti ve bozuldu. Bu tarihten sonra batıda Maraş Toroslarına kadar uzanan Şii İran egemenliği son buldu. Bu tarihten sonra ise daha önce Şahlar tarafından doğuya Horasana götürülen Kızılbaş Kürtler, Osmalı topraklarında kalan aile ve yurtlarına dönmek üzere geri göçe başladı. Bu Horasanda gelmekten çok, gidenlerin geri gelmesi idi. Horasanda Dım Dım kalesi üzerinden, kuzeyde Dersim, Malatya, Sivas, Antep, Adıyaman hatta Afrin-bugünki Rojava-e kadar geri dönüş yaşandı. Bu geri dönüşe rağmen bugun Horasan da nüfüsun çoğunluğu Kürt-Alevi kesiminden oluşmaktadır. Şimdiki Horasan aşiret yapısı ile Kuzey Kürdistan Alevi-Kızılbaş aşiret yapısı aynıdır.

Osmanlı –İran savaşlarında, Kuzey Kürdistan‘dan Horasan’a göçertilen ve 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşmasından sonra geri Kuzey Kürdistan’a gelen Kürd Alevileri ve azınlık inanışlar, sürekli bir baskı ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu baskı, göçertme ve takiplere, birde asimilasyon politikası eklenince, çok boyutlu bir zemin kayması oluşturdu. Osmanlı topraklarına oldukça dağıtılan Kürt Aleviler de bunda en çok nasibini alan kesim oldu. Hem milli duygu eksikliği hem de inançların yaşanmasında ciddi sorunlar oluştu. Kürtlüğü ve neredeyse inancı inkara kadar vardı. Üzerlerindeki yoğun baskı bu durumu sürekli kıldı ve zaman içinde ağırlaştırdı. Kürtçe eğitim hem yasaklı hem de sadece konuşma düzeyinde kalması, zamanla dilde sorunlar oluşturdu. Kürd,  ve Pirleri, Ozanları eserlerini Türkçe, Farsça ve Osmanlıcanın yanı sıra Arapça yazmaya, söylenmeye zorlandı. Yeni dönemlerde siyasi dilinde Türkçe olamasından dolayı, dil asimilasyonu iyice derinleşti.

Sadece konuşma dilinde kalan Kürtçe Pirlerin, Dedelerin düşüncelerini anlatmaya yetmedi ve iyice Türkçeye yönelindi. Ancak nefesler, beyitler vb Türkçe olsa da, özünde Kürt-Alevi tarzı ifade ederler. Deyiş ve makamları diğer milletlerinkinden farklıdır. Ozanların deyiş ve türküleri günümüz Aleviliğin ana eksenini oluştururlar.

Osmanlı ve sonraki yöneticilerin özel sistemle topraklarından kopartılarak Kürtlüklerinden uzaklaştırma ve tarihi Alevilik inançlarını da asimile tarzda yaşatma ve zamanla yok etme merkezi politikası izlemişlerdir. Böylece Kürtlük düşüncesinin zayıflaması ve zayıf bir duruşla merkeze bağlama hedeflenmiştir

Not: BU konuda Mehmet Bayrak dışında oldukça sınırlı olan Türkçedeki kaynaklara çok önemli yeni bir kaynak eklendiğini duyurmak gerek. Ünlü Kürd Şair ve bu konularda ayrıntılı alan araştırmaları ile tanınan SElİM TEMO, ‘Horasan Kürtleri: Tarih- Edebiyat’ adlı kitabını yayınladı. Kitaba en çok alan araştırmaları kaynaklık etti. Horasan bölgesi görüşme ve doğrudan kaynaklardan hareket eden bu yapıt bir dönemin önemli araştırmaları arasında yerini alacaktır.

KÜRD ALEVİLİĞİN KÜRDİSTAN’DA TEMEL ALANLARI:

EHLİ HAKLAR-AHLE HAQ, YARESANLAR, KAKAİLER VE ŞABEKLER-ŞABAKLAR

ROJHİLAT

Koçgiri, Dersim ve Horasan alan değerlendirmelerinden sonra Kürd Aleviliğinin alanlarını ve ana düşüncelerini paylaşmak isteyen bu dizinin son bölüm ise: Temel olarak Ahle Haqlar olarak bilinen ve temel alan Doğu Kürdistnda bulunan Rojhilati Alevi Kürdler ve az ama etkin bir nüfusla temsil edilen Güney Kürdistan Şabekleri tanıtılması amaçlanıyor. Genel olarak bu dizide amaçlanan inanışın tanımlanması ve ayrıntılandırılması değil, Kürd Milli Kimliği ile bağlantı ve tarihi ilişkilerine bir not düşmektir.

Ahle Haq Aleviliği üst temsili ile Yaresnalar Rojhilat’te Kakailer Doğu ve kısmen Güney Kürdistan da olmak üzere ve Şabekler ise Güney Kürdistan yaşamaktadırlar. Bu tanımlama ve araştırmada çeşitli isim ve tanımlar geçmekte ve sanki farklı imiş gibi algılansada aslında bir tek alanı ifade etmektedir. Karmaşık olan, bu alanın oldukça az araştırılmış ve üzerinde az antlaşma sağlanmış belirlemeler olmasıdır. Oysa temel olarak Hawrami-Gorani Kürdçesinden bahsedilmekte ve Alevi Kürd düşüncesinin Kürdistan’ın sadece bu bölge özgünlüğünde temsilinin farklı isimlerle adlandırılmasından ibarettir.

Bu kısa çalışma için çok ayrıntılı araştırmalar yapmış olmamıza rağmen sınırlı bilgilere ulaşılmış ve bu bilgiler ya birbirine benzer yada çarpıtılmış referanslar olduğunu gördük. Durum bu olunca isimlerin farklılığı ve üst üste gelmesi de kaçınılmaz oluyor.Temel çıkarsama bu alan Aleviliğinin Kürdistan’ın diğer bölge Aleviliği ve tarzları ile neredeyse birebir aynı olmasıdır.

Yaresancı Goranlar-Hawramiler Zerdüşti gelenekten dolayı inanış referanslarında Arapça yerine Kürdçe kullandıkları, araştırmacı Maruf Haznedar tarfından belirtilmekltedir. Yine aynı araştırmacı ‘Kürd edebiyatı Gorani lehçesi ve Ehl-i Haqa dayanır’ demektedir. Avesta’nın dilinin de Hawrami olduğu düşünüldüğünde bu oldukça isabetli bir belirleme oluyor.

Selim Temo’nun iki çiltlik büyük Kürd Şairleri Antolojisi kitaplarında belirtildiği gibi; Yaresanların aynı zamanda şair olan Pir ve Uluları Kürdçe yazıyorlardı.

Behluli Dana, ‘Dewreq Balul’ ve öbür eserleriyle oluşturulan: ‘Zebure Haqiqat’ adlı kutsal kitap, Yarsanizmin temel kaynaklarını oluşturmuştur. Behluli Ehli Haq –Yaresanciliğin kuramcısı ve kurucusudur. 8. yüzyılda, tahminen 837 ölüm tarihi, Kürd literatüründe ‘Med’li anlamında Behluli Madi(Mahi) olarakda bilinen Kürd şair Luristan Mahilküfe’lidir. Gorani ve Luri lehçeleri ile yazmıştır. Bunun temel felsefesi: ’Ali-Allah, Ali-İlahi olarak da bilinir. Allahın Ali’ye dahil olduğu temelli bir düşünce biçimleri vardır.

Bununla birlikte temsilini birçok ozandan bulan bu düşüncenin bilinenlerinden: Baba Tahire Uryan 10.yüzyılda yaşamış ve Kürdlerin Ömer Hayyam’ı olarak da bilinir, bir çok kadın ozanda bu isimlere eklenebilir. Baba Tahir Üryan, Babe Tahire Hemedani, Babe Tahire Lori, Babe Tahire Kurdi isimleri ile bilinen bu tarihi ozan-şair, 935 yılında Hemedan da (Ektebana) doğdu. Hakkında çok ayrıntılı bilgiye sahip olunmaması ile birlikte, Lori lehçesi ile şiirler yazdığı ve o yıllarda: ’kürt geceledim, arap uyandım’ dizeleri ile milli kayboluş ve köklere sahiplenememenin çığlığı olmuştur.

Yine Rojhilati Yaresanların temel kitaplarından: ‘Serencam’, Sultan İshak tarafından yazılmış, 200 sayfa,  14.yüzyılda Hawrami-Gorani lehçsi ile şiir ve metinlerden oluşmaktadır. Ehli Haqlar Kermanşah’ta yaşarlar inanç merkezleri Nosud’tur. Tebriz ve Urmiyede’de bulunurlar.

Güney Kürdistan’daki Ehli Haqlara ise: Kakai, İbrahimi, Bejwan ve Şabek’te denilir. Temel olarak küçük farklılıklarla aynı Alevi inanç ve tarzlara sahiptirler. Şabekler daha çok Horasan a dayandırılırlar. Kavram olarak: Hakikat Yolu, doğru yolu seçen, hakikat mensubu olan anlamına gelir. Kaki ise Kürdçe’de kardeşten gelir. Alevi inancında ‘kardeşlik’ kavramı oldukça önemlidir. Birbirlerine de böyle kardeş anlamında ‘kake’ derler. Genel orak 8.yüzyıl referans alınsa da, 13. Yüzyılda Sultan İshak’ın inancı sistemleştirdiği kabul edilir.

İranlı yazar: Hesan Tebbari, Kürd-Aleviliğin en özgün tarifi olan: ‘İsyancı gelenekle’ Kakalier için: ’Kakailik isyana dayalı bir dindir. Düşünsel bir başkaldırıdır.’ Diye tanımlama yapar.

Genel olarak açıklanmaya çalışıldığı gibi, Bütün Kürdistanda Alevilik inanç, uygulama, felsefe ve tarzları neredeyse birbirinin aynıdır. Çok farklı çoğrafyalarda da olsa, fiziki ve kültürel benzerliklerde aynıdır. Yaşam ritüelleri ve biçimleri de çok az farklılıklar göstermektedir. Bunlarla birlikte bulundukları her bölgede Tebbari’nin dediği gibi, isyancı bir tarzda Kürdlüklerine ve inançlarına sahip çıkarak, yüzyıllardır her türden asimile ve baskıya rağmen milli duruş ve inançlarını inatla bugüne taşımışlardır.

Kaynak:

-Minorsky; Kürtler

-Mehmet Bayrak; Kürt ve Alevi Tarihinde Horasan

-Selim Temo; Kürd Şairler Antolojis; 2 Cilt

-Selim Temo; Horasan Kürtleri: Tarih-Edebiyat

-Gürdal Aksoy; Dersim Alevi Kürd Mitolojisi: Rea Haq bağlantılıdır.

-Faik Bulut;  Kürd Dilinin Tarihçesi

-Osman Aydın; Kürd Ulusal Hareketi, 1925

-Dr. Nuri Dersimi; Kürdistan Tarihinde Dersim

-Dr. Nuri Dersimi; Hatıratım

-Dr. Suat Akgül; Dersim

-İsmail Beşikçi; Tunceli Kanunu 1935 ve Dersim Jenosidi

 

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2018 18:20