Şuanda 17 konuk çevrimiçi
BugünBugün488
DünDün1049
Bu haftaBu hafta1537
Bu ayBu ay26657
ToplamToplam10143212
Kayıp kayıptır... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 25 Haziran 2018 07:02


TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce sol ve gerçekçi insanların üç hedefi vardı: Erdoğan’ın ilk turda seçilememesi, HDP’nin Meclis’e girmesi ve Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu sağlayamaması…

Bu üç hedeften HDP’nin Meclis’e girmesi dışındaki ikisi gerçekleşmemiştir.

HDP Meclis’e girerse AKP ve müttefikleri çoğunluk olamazlar ve bu durumda “Erdoğan cumhurbaşkanı seçilse bile AKP’nin eksenini oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın işi zor olacaktır” belirlemesi gerçekleşmedi. HDP Meclis’i girmesine rağmen AKP ve müttefikleri çoğunluğu sağladılar.

Birlikte yapılan iki seçimin de normal koşullarda gerçekleşmediği, devlet imkanlarının Erdoğan ve AKP lehine kullanıldığı, bazı bölgelerde seçmene açık olarak baskı yapıldığı, HDP’ye yönelik tutuklamalar ve saldırıların sürdüğü açıktır.

Bunun böyle olacağını herkes seçimin başında da biliyordu.

Sonuçta üç hedeften ikisine ulaşılamamıştır.

Başlıca dört sonuç çıkarılabilir:

Birincisi: seçim öncesi anketlerin güvenilmez olduğu yeniden anlaşılmıştır. Anketlerin bir bölümü manipülasyon iken bir başka bölümü de ülkenin çok parçalı yapısını yeterince dikkate almadan yapılmıştır.

İkincisi: TBMM’deki mücadelenin önemi önceden de fazla değildi, AKP istediğini yapıyordu, HDP en fazla parazit yapabiliyordu. Şimdi bu önem daha da azalmıştır. Başkanlık sistemi ve başkanın partisi ile müttefikleri Meclis’te çoğunluktur. Parazit yapmanın sesi bile fazla çıkmayacak görünüyor.

Üçüncüsü: sosyalistler arasında CHP’ye yöneliş artacaktır. Politikada ittifak duruma göre herkesle yapılabilir ama burada söz edilen yöneliş durumun gerektirdiği ittifaktan daha ileride olacaktır. Bu kayışın karşısındaki en büyük engel ise mevcut durumda Kürt sorununda izlenecek tutum olacaktır. CHP birçok yönden eleştirilebilir ama güncel olarak bakıldığında bu sorun ağırlık taşıyacaktır.

Dördüncüsü: çok sayıda insanda subjektivizm iyice artmış… Çevrelerinde gördüklerini bütün ülke sanıyorlar. Bu zihniyeti ve Facebook ajitasyonlarını dikkate almamak gerekir.

Mücadele şartları kolaylaşmadı, zorlaştı.

“Belirleyici olan sokaktır” söylemini boşverin derim… Sokak denilince anlaşılan İstanbul’da Kadıköy Meydanı ve İstiklal Caddesi, Ankara’da Yüksel Caddesi’dir. Ön planda olan bunlardır. Geri planda kalan birkaç ekleme daha yapabilirsiniz. Bu kadar!

Mevcut durumda sokak budur!

Çok az sayıdaki sokağı sayılarının üzerinde bir önemle kullanabilmek mümkündür. Nitekim Yüksel Caddesi’nde böyle olmuştur ama buradan hareketle durumu abartmamak gerekir.

Seçim öncesindeki üç hedefe ulaşılabilmiş olsaydı da hayat ve mücadele sürüyor olacaktı, tek fark koşulların biraz daha elverişli olması olacaktı.

Uygun gelişme yolları bularak devam…