Şuanda 68 konuk çevrimiçi
BugünBugün1284
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7256
Bu ayBu ay40993
ToplamToplam10157548
Ülkücülüğün bitişi PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 25 Ekim 2018 22:28


Ülkücülük Türk milliyetçilerinin yıllardan beri kullandığı bir deyimdir. MHP’li milliyetçiler kendilerini ülkücü olarak adlandırırken, bu ülkücülüğün başka bileşenleri de vardı. Vardı diyorum çünkü bu bileşenler büyük oranda ortadan kalktı, 1990’lı ve 2000’li yıllarda ortadan kalktılar. Ülkücülük de Kürtlere karşı milliyetçilik yapmaya ve Çin’deki Uygurları savunmaya kadar geriledi.

Sosyalistlerin tarihsel olarak rakipleriyle ilgilenmek özelliği bulunmuyor, hele de faşistin nesiyle ilgileneceksiniz?

Bu anlayış yeni değildir ve en belirgin örneğini 1925-1933 arasında Almanya’da yaşamıştır. Dünyanın en büyük milliyetçi örgütü, Naziler herkesin gözü önünde yükselirken, onların gerçek özelliklerini kimse anlayamadı. Ne Almanya Komünist Partisi anlayabildi, ne III. Enternasyonal ve ne de anladıklarını sanan Troçkistler…

Naziler komünistleri ve sosyal demokratları hem sandıkta hem de sokakta yenerek iktidara geldiler.

Neredeyse on yıl önce iki cilt olarak yayınlanan Analitik Sosyal Psikoloji adlı kitapta, Nazilerin iktidarı öncesi Alman sosyal bilimcilerinin komünistleri boş yere uyarmaya nasıl çalıştıklarını okumak mümkündür. İşçiler arasında ilk fabrika anketini Max Horkheimer ve Eric Fromm yaparlar. İşçilerde otorite özlemi bulunduğunu ve bunun da Nazi partisinin yolunu açacağını 1929 yılında ortaya çıkarırlar ama kimse dinlemez.

Bu yazılı olmayan gelenek daha sonra yıllarca sürdü ve halen de sürmektedir.

Bizde de MHP üzerine Tanıl Bora ile Kemal Can dışında kimse inceleme yapmadı. Bu partinin 1990 sonrasındaki büyük ideolojik çöküşü üzerinde de durulmadı.

Ülkücülüğün üzerinde yükseldiği bileşenler vardı.

“Moskof zulmü altındaki Türkler” önemli bir bileşendi.

1991’de SSCB’nin dağılmasının ardından Orta Asya’daki Türki Cumhuriyetlerin kurtulduğuna inanıldı ve çok sayıda MHP’li bu ülkelere akın etti. Büyük hayal kırıklığı yaşadılar, aradıklarını bulamadılar. MHP’lilere göre Azeriler, Özbekler, Kazaklar, Türkmenler, Kırgızlar; bunların hepsi Türktü ama Türklerin birliği gibi amaçları yoktu. Bu halkların Türkçenin değişik biçimlerini konuşmaları fazla anlam taşımıyordu.

Yıllardan beri rüya aleminde yaşamayanlar için bunda şaşılacak yan yoktu. Aynı dili konuşmakla birlik olunsaydı, en başta tek Arap ülkesi olurdu.

Arap halkı yıllardan beri yoktu, Arap milliyetçiliği belirlemesi de 1960’lı yıllarda kalmıştı. “Arap milliyetçiliği” denilince “Hangi Arabın milliyetçiliği?” diye sorulması gerekiyordu. Bırakın birleşmeyi Arap ülkeleri arasında neredeyse sürekli savaş yaşanıyordu.

MHP’lilerin “birleşik Türkistan” rüyası da çöktü.

Türkistan 19. yüzyılda Çarlık Rusya’sı tarafından sömürgeleştirilmiş, bu bölge daha sonra SSCB’ye dahil olmuş ve devletlere bölünmüştü. 1991’de SSCB’nin dağılmasının ardından bu devletler bağımsızlıklarına kavuştular ve ayrı devletler olarak kaldılar. Hiçbir devlet diğeriyle birleşmeye yönelmedi.

Ek olarak, Türkiye’den daha çok Rusya Federasyonu ile yakın ilişki içinde bulunmaya dikkat ettiler. (Bunun nedenlerini şu sıra yazdığım ve 2000 yılında yayınlanan Alt Emperyalizm ve Türkiye’nin devamı olacak kitapta kısaca anlatıyorum.)

Türkistan kaybolunca Cumhuriyet öncesinden başlayarak Türk milliyetçilerinin belirleyici terimi Turan da ortadan kaybolacaktı.

MHP’lilerin ve genelde Türk milliyetçilerinin yıllardan beri kullandıkları en önemli kavramlar çöktü. Geriye Çin’deki Uygurlar ile dayanışma kaldı!

Turgut Özal’ın 1990’lı yıllardaki “Büyük Türk Dünyası” rüyasıyla birlikte MHP’nin kendisinden öncekilerden aldığı Türkistan ve Turan da çökecekti.

Bunlar yıllardan beri yoktu ama MHP’liler var zannetmişlerdi.

Ülkücüye sormak gerekir: Bu neyin ülküsü?

Ülkü bitti. Türkistan yok, Turan yok, Uygurları saymazsanız –ki onlar da çok uzaktalar- ezilen Türkler de yok…

Kısacası sermayeniz bitti!

MHP eskiden daha istikrarlı bir partiydi, şimdi ise sürekli oraya buraya sallanması kendilerine itiraf edemedikleri sermayenin tükenmesinden kaynaklanıyor.

Andımızı savunacaksan, Kürtlere karşı milliyetçilik yapacaksan; bunu yapan başkaları da var. Turan MHP’nin alameti farikası sayılırdı ama artık bulunmuyor. Zaten adını da ağızlarına almıyorlar.

“Bütün Türkler hep bir ordu” denilirdi ama o başka Türklerin sizinle birlikte ordu olmaya niyeti bulunmuyor.

Bu da bitti!

CHP’nin bir kesimiyle MHP arasında bazen açıkça ortaya çıkan yakınlığı bu temelde değerlendirmek gerekir. MHP ideolojik olarak çöktü ve bu da onu başkalarının yaptıklarını tekrarlamaya itiyor ve sürekli yalpalıyor.

MHP’nin ayrı politik kimliği ciddi olarak aşındı. Hiçbir ittifak ya da manevra bu aşınmayı ortadan kaldıramaz.

1992 yılında bir geziyle Kazakistan’a gittiğimde orada birkaç MHP’liyle karşılaşmıştım. MHP’nin “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız” söylemi vardı ya, bunlar da Kazakistan’daki Tanrı Dağı’na atla çıkmaya gelmişlerdi.

Son günlere yetişmişler, şimdi artık Tanrı Dağı da unutuldu.

Kazakistan 2000’li yılların sonlarında büyük gürültüyle ilan edilen, Orta Asya ülkelerindeki petrol ve doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Nabucco projesine petrol vermeyi kabul etmedi.

Türkmenistan da yeterli doğal gaz vermeyi kabul etmeyince bu proje yatacaktı.

Aynı Türkmenistan’ın Rusya Federasyonu tarafından yapılan yeni bir boru hattıyla doğal gazının Rusya üzerinden ihraç edilmesine ise itirazı olmayacaktı.

Cumhuriyet öncesinden başlayan, MHP ile süren Türk milliyetçiliğinin ideolojik temeli, temel kavramları, hedefleri; bunların tümü çöktü.

Geriye kabadayılıkla, oraya buraya savrulmakla, durumu idare ederek ayakta kalmaya çalışmak çabası kaldı…